Sadece inançlı olmak yetmiyor, inandırıcı da olmak zorundayız. Uzun sözün kısası: Halis niyet, salih amel ve hayırlı emek bahsini, samimi bir şekilde yeniden düşünmemiz gerekiyor.
Bize ferahlık veren, daima güzel şeyler hatırlatan, yanında kendimizi kıymetli hissettiğimiz, huzur bulduğumuz ve her şart altında güven duyduğumuz insanları daha çok sevmeliyiz. Onları
Yazımıza bir soruyla başlayalım: Hassasiyet nedir?
1989 yılında Bulgaristan’dan büyük bir göç dalgası geldi. Milli Gençlik Vakfı’nda görevliydim. Gelenlerin bir kısmını Kâğıthane’de iskân ettiler. Ne şart altında ülkemize ula
Bir analiz haberde okumuştum. Şoförler, kazaların büyük kısmını, iyi bildikleri yollarda yapıyormuş. Nasıl olsa bu yolu biliyorum diye dikkati elden bırakıyor demek ki. Bizim durumumuz d
Son yıllarda, "vicdansızlar" başlıklı haberlerle ne çok karşılaşıyoruz. Yardıma muhtaç insanları dahi soyanlar var.
'Bu sene hiç alıç yiyemedik' diye bir cümle kurmuştum. Hemen ertesi gün evime bir poşet dolusu alıç geldi.
Bir insanın gerçek yüzünü görmek önce üzüntü verir. Sonra kazanca dönüşür. Bazı kimseler için ancak şunu söyleyebiliriz: Tanıştık, sevindik. Tanıdık, üzüldük.
Her ramazan ayında benzer şeyler yaşıyoruz. İstikrarlı ve kasıtlı olarak. Nedir bu?
Sadece inançlı olmak yetmiyor, inandırıcı da olmak zorundayız. Uzun sözün kısası: Halis niyet, salih amel ve hayırlı emek bahsini, samimi bir şekilde yeniden düşünmemiz gerekiyor.
Bu yalan dünyadan bize ne kalabilir? Tamam, oyalandık, ettik. Neye muhabbet duyduk ve duyuyoruz? Peşinde olduklarımızla birlikte nereye doğru gidiyoruz?
'Bu sene hiç alıç yiyemedik' diye bir cümle kurmuştum. Hemen ertesi gün evime bir poşet dolusu alıç geldi.
Bizim birinci işimiz İslâm kalmaktır. Öncelikli vazifemiz ise çocuklarımızı en güzel şekilde koruyup büyütmektir. Çünkü bizdeki emanet, onlara geçecek.
Servet sahibi olduğumuzu düşünürken, o birikimin hizmetçisi haline dönüşebiliriz.
Denilir ki, "menfaat her türlü dili konuşur, her kılığa girer, hatta menfaatlere karşı kayıtsız biri gibi görünmesini de bilir."