Sosyal Medya

Güncel

Türkiye-Rusya: 15 yılın birikimi 17 saniyede yıkıldı mı?

Türkiye'nin, hava sahasını 17 saniye süreyle ihlal ettiği gerekçesiyle bir Rus savaş uçağını düşürmesiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in olağanüstü sert açıklamasını tamamlaması arasında geçen yaklaşık altı saat, iki ülkenin 15 yılda zorlukla kurduğu işbirliği köprüsünü belki yıkmadı, ama ağır hasar verdi.



SU-24 tipi uçağın düşürülmesi olayı Moskova açısından herhalde daha kötü bir zamanda yaşanamazdı.

Tam da uluslararası arenada yeniden bir güç olarak çıkmaya çalıştığı ve bunu 30 Eylül'de Suriye'de başlattığı askeri operasyonla kanıtlamaya giriştiği bir süreçte uçağının vurulması Rusya'yı son derece öfkelendirdi, itibarını zedeledi ve moralini bozdu.

Yine de, Putin'in iktidar döneminin en sert açıklamalarından birini yapmasına yol açan, uçağın düşürülmesi kadar Türkiye'nin olayın ardından Moskova ile iletişim kurmak yerine NATO'nun kapısını çalmasıydı.

SU-24'ün vurulduğu anla Putin'in öfke ve tehdit dolu açıklamasını yapması arasında geçen sürede Rusya temkinli bir bekleyiş içindeydi.

Örneğin, Putin'in sözcüsü Dmitriy Peskov, "Çok ciddi bir olay, ama değerlendirme yapmak için acele etmemeliyiz"diyordu.

Rusya Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaki, "Uçak yerden vuruldu" ifadesi de dikkat çekiciydi.

Rus askeri yetkilileri uçağın Türk F-16'sı tarafından havada vurulduğunu kuşkusuz biliyordu.

Temkinli tutum ve dikkatli açıklamaların nedeni büyük olasılıkla Türk tarafınının kendileriyle iletişime geçeceğini düşünmeleri, böylece belki de krizi dönüşü olmayan yola girmeden bitirebileceklerini hesaplamalarıydı.

Bu görüşü destekleyen bir yorum yayınlayan Rus Kommersant'a göre, "Putin'in çok sert tutumu sadece uçağın vurulmasından değil, sonrasında Türk tarafının reaksiyonundan da kaynaklandı. Hemen Moskova ile kontak kurulacak yerde NATO'nun aranması Putin'i kızdırdı."

"Türkiye bizi sırtımızdan vurdu" açıklamasının en üst düzey yetkilinin, yani Putin'in ağzından yapılması, hemen ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Ankara ziyaretini iptal etmesi ve Rus vatandaşlarına Türkiye'ye gitmeme çağrısı yapması yaşananların sıradan bir kriz olmadığının göstergeleri.

Şu anda Moskova'da, Abdullah Öcalan'ın Roma'da ortaya çıktığı dönemde Türkiye'de oluşan havaya benzer bir hava var.

Lavrov, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 15 Aralık için planlanan Rusya ziyaretini kastederek, "Hiçbir Türk ziyaretçiyi ağırlamayı düşünmüyoruz" derken, Başbakan Dmitriy Medvedev Türkiye ile ortak projelerin iptal edilmesinden, hatta Türk şirketlerinin Rusya'daki pazar payını kaybedebileceğinden söz ediyor.

Türkiye uygun zamanı mı bekledi?

Hem Moskova'da yapılan son açıklamalarda hem de Rus basınında yer alan yorumlarda Türkiye'nin Rus uçağını düşürmesinin "planlı bir eylem" olduğu iddiasına da yer veriliyor.

Örneğin İzvestiya Gazetesi, "Rus uzmanlar Türkiye'nin hareketinin önceden planladığını ve tesadüf olmadığını, Türk tarafının Rus uçaklarının güzergahıyla ilgili olarak önceden bilgi topladığına ve uygun zamanı beklediğine inanıyor"diye yazıyor.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra 1990'lı yıllar Türk-Rus ilişkileri açısından çok sorunlu geçti.

Karşılıklı güvensizlikten kaynaklanan diyalogsuzluk ve diyalogsuzluktan kaynaklanan güvensizlik sarmalı, Boris Yeltsin'in iktidarda bulunduğu o yıllara damgasını vurdu.

Ankara'ya bakış Putin'in iktidara gelmesinden, özellikle Türkiye'de Meclis'in Irak tezkerisini reddetmesinden sonra değişti.

Rus stratejistler, Türkiye'ye önem verdiklerini göstermeleri ve "Bu bölgeyi birlikte yönetelim" mesajı vermeleri halinde ilişkilerin güçlenebileceğini, böylece uzun vadede ABD'yi bölgeden uzak tutabilecekleri senaryosunu denemeye karar verdi.

Putin'in 2004 yılında Ankara'ya gelişi, 500 yılı aşkın sürede Moskova'dan lider düzeyinde yapılan ilk resmi ziyaret olması açısından tarihi bir nitelik taşıyordu.

Bu ziyaretle, özellikle ekonomik ilişkiler önündeki bütün engeller birer birer yıkıldı, taraflar 100 milyar dolarlık ticaret hedefi koyar hale geldi.

Tarih boyunca rekabet eden iki ülkenin çıkarları bu kez örtüşmüşe benziyordu.

2000'de başlayan, 2004'de somut nitelik kazanan yakın ve kapsamlı işbirliği 2011 yılında Suriye'de iç savaşın patladığı ana kadar sürdü.

 

Image copyrightAFP

Rusya köprüleri yakacak mı?

İki ülkenin Suriye'de taban tabana zıt pozisyonlar alması ve zaman zaman sert açıklamalar yapılması önceleri genel tabloyu etkilemedi.

Bu süreçte, Türkiye'nin Moskova'dan kalkan bir Suriye uçağını silah taşıdığı gerekçesiyle Ankara'ya inişe zorlaması, Erdoğan'ın bir Malezya yolcu uçağının Ukrayna'da düşürülmesinden Rusya'yı sorumlu tutması ve Putin'in 24 Nisan'da Çanakkale'ye davetli olduğu halde Erivan'a giderek Türkiye'yi soykırımla suçlaması gibi olaylar da yaşandı.

Dönüm noktası, Rusya'nın Suriye operasyonu başlatması, yani Beşar Esad'ı devirmek isteyenle iktidarda tutmaya çalışan iki ülkenin aniden güneyde "komşu" haline gelmesi oldu.

Ekim ayında Rus savaş uçaklarının Türk hava sahasını ihlal etmesiyle tırmanmaya başlayan gerginlik 24 Kasım'da krize dönüştü.

Lavrov'un iki yıl önce söylediği, "Bir piyesin ilk perdesinde duvarda bir silah asılıysa, ikinci perdede o silah mutlaka patlar!" sözü gerçek oldu.

Şimdi herkes Putin'in "Uçak olayının ilişkilerde sonuçları olacak" sözünün somut olarak ne anlama geldiğini merak ediyor.

Özellikle, bin yılı aşkın devlet geleneğine karşın Rus karakterinin kimi zaman duygularının aklın önüne geçebilmesine izin verdiğini bilenler karamsar tahminler yapıyor.

Yine de, ekonomik kriz içinde bulunan ve Batı'nın yaptırımlarıyla boğuşan Rusya'nın "misilleme"yi ekonomi, enerji projeleri ve turizm alanlarıyla sınırlı tutarak köprüleri yakmaktan kaçınması olasılığı yüksek görünüyor.

Kuşkusuz Türkiye ile Rusya er ya da geç yeniden masaya oturacak ama "eski güzel günler" artık çok uzakta olacak.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.