Sosyal Medya

Güncel

Taha Kılınç anlattı: Müslümanların medya ile imtihanı

Yeni Şafak gazetesi yazarı Taha Kılınç İHH Bayrampaşa temsilciliğinde 'Haberler ve biz' konulu konuşmasını dusuncemektebi.com olarak yerinden takip ettik. İşte Taha Kılınç’ın konuşmasından öne çıkan satırlar.



ÖZEL HABER / DÜŞÜNCE MEKTEBİ

Kâbe’de Türkiye için dua edildi mi?

15 Temmuz sürecinde bildiğiniz üzere bir video yayınlandı. Videoda Arapça olarak Türkiye için dua edilmekteydi. Ben kaçırmış olmalıyım ki daha sonra araştırıp baktığımda böyle bir dua gerçekte mevcut değildi. Bu videoyu milletvekilleri, bakanlar paylaştı; ama aslında sesler ile görüntülerin uymadığını fark ettim. Görüntülerde duanın süresi kadar Abdülhamid görüntüleri veriliyor, hareketler ile sesler birbirine uymuyordu. Biraz daha videoyu araştırdığımızda gördük ki video aslında Gaziantep’te müezzin bir ağabeyimize aitti.

Daha sonra adını vermeyeceğim bir TV kanalı bunu moral olması için Kâbe’de edilmiş bir dua gibi verdi, Twitter’ı kapatmadan önce arkadaşlarla tartıştığımızda, bunun ısrarla Sudeys olduğunu iddia ediyorlardı.

Sanal Alemde bir şeyin olmadığını ispatlamak olan şeyi ispatlamaktan daha zor.

15 Temmuz sonrası büyük bir moral ihtiyacına sahip olmamız hasebiyle böyle bir örnekten başladım, ama olumlu ya da olumsuz aslında çok büyük bir bombandırman altındayız. Önemli olan ise bakalım hangisini ne kadar fark edebiliyoruz!

Bir başka örnekte Zemzem Tower kolajı içinde havai fişekler patlatılmış bir resimde Suudi Arabistan’nın tarihi yerleri yıktıktan sonra şimdi de kutsal topraklarda havai fişek patlattığını söylüyordu, tabi her şey iç içe girmiş, bazı önemli hesaplar bunu paylaşmaktan geri durmamış ama olayın aslı resim Dubai’de yılbaşı gecesi çekilmiş ve başka bir otele aitti.  

Sosyal medyasıyla, yazılı ve görsel medyasıyla bir fikir bombandırmanı altındayız. Laf aramızda sabah uyandığımızda namazımızı bile kılmadan elimizle telefona uzanıyoruz. Sonra bakıyoruz ne olmuş ne paylaşılmış. Avrupa’dan Arap coğrafyasına kadar birçok haberle karşılaşıyoruz. Yabancı dil bilmiyorsak veya yabancı dil biliyoruz ama haberin kaynağı bildiğimiz dilde değil ise doğru nedir yanlış nedir, haberin doğruluğu nasıl ortaya çıkarılır...

Bu konuşmanın amacı olan soru da burada ortaya çıkıyor: Bütün bu karmaşada biz yolumuzu nasıl bulacağız?

Bugüne kadar belli başlı medya organları bulunmaktaydı ve bunların Müslümanlara yönelik tavrı belliydi. Biz bunların karşısında diyorduk ki söylediklerinin yüzde doksanı yalandı ve çoğu zaman da dediğimiz tutuyordu.

Bugün sosyal medya aracılığıyla haberlerin cebimize kadar girmesiyle bahsettiğimiz yanlışları bilinçli olmasa da Müslümanların da yaptığını görmekteyiz. Adam Müslüman gazeteci, televizyoncu, kendi  yayın organı var; ama bakıyorsunuz her şeyi sakınmadan yayıyor. Siz diyorsunuz ki gazeteci abi paylaşıyorsa vardır bir bildiği. Ne yapıyorsunuz bu kez siz de başlıyorsunuz favlamaya ya da paylaşmaya işte siz de bu şekilde işe alet olmaya başlıyorsunuz.

-Medya dünyasında izlenmesi gereken ilkeler-

Müstehcenlik Hassasiyeti

Hepimizin şikâyet etse de farkında olmadığı bir durum var; özellikle sosyal medya ile ilgili. Örneğin Müslümanları ilgilendiren kıymetli bir haberi görüyorsunuz, siz bunu paylaşıp ve link verdiğinizde orada açılan küçücük haber metninin etrafı foto galeri, farklı haber ve görseller ile dolu oluyor. Yani siz bir link verip o haberi paylaşıma aldığınızda orada bulunan gayri meşru bir çok şeyden size de yazılmaya başlandığını görüyoruz. Çoğu zaman amaçlamamış olsak da buna sebep olabiliyoruz, bu dikkat etmemiz gereken ilk husus.

Kesin doğru olmayan kaynağı belli olmayan haberleri paylaşmamak

Bu da dikkat etmemiz gereken önemli bir kural. Bugün maalesef bir haber veya son dakika görünce dayanamayarak hemen bende paylaşacağım istek ve alışkanlığımız var. Ben de duyuracağım insanlara duygusu söz konusu, gazeteci olmasak dahi.

Allah bize ''Facebook veya Twitter’da filanca haberi paylaştın bu bilgi doğru muydu, kaynağı neydi?'' diye soracaktır. Eğer o bilgi doğru değilse o bilgi yalan içeriyorsa bunun verilecek bir hesabı olduğunu ne yazık ki unutuyoruz.

Emek Sonucu üretilen haberlerin kaynaksız paylaşılmaması

Ne yazı ki dikkat etmediğimiz konulardan biri de emek sonucu ortaya çıkarılan ürünü kaynak belirtmeksizin paylaşmak. Bu bir fotoğraf veya emek sonucu ortaya çıkarılmış başka bir ürün de olabilir.

Başkalarının mahremine girmemek

Biliyorsunuz bunun bir adı da tecessüz. Hz. Ömer kıssası ortadadır. Tabi buna uyabilmek için Hz. Ömer olmak gerekir, bugün birini uyardığında ‘’Sen önce kendine bak!’’ denilebilmektedir. Bugün özellikle sosya medyada şöyle bir tabir var: ‘’Adamın videosu düşmüş!’’ sonra hemen paylaş. Bu konu çok ciddi şekilde emin olun, Allah tarafından bize sorulacaktır. Bunun savunması abi herkes paylaştı da olamaz.

Konuşmalar ve yazışmalar içinde küfürlü içerik kullanmamak

Bu da maalesef karşımıza çıkabilmektedir. Üsteilik ‘’ne güzel oturttum’’ gibi tabirleri de görebiliyoruz, ne yazık ki bu meseleye çok dikkat etmemiz gerekmektedir. Ancak ne yazık ki bu konuda çok başarılı olabilmiş değiliz.

Bir Müslümanın gıybeti veya alaya alınması

Bir Müslümanın kamuya teşhir edilerek ifşa edilemez veya alaya alınamaz; ama özellikle sosyal medyada buna dikkat edilememektedir. Son olarak ayet ve hadislerin özellikle sosyal medyada bilinçsizce ortaya atılarak birçok fecaate sebep olması dikkat etmemiz gereken başka bir mesele.

Bugün ne yazık ki bir sosyal medya fıkhımız bulunmamaktadır.

Bütün bunlardan sonra insanın aklına şu soru geliyor, sıradan bir vatandaş olarak ben bütün bunlardan nasıl sıyrılacağım?

Tavsiyem şudur ki bir defa biz meselenin bütün boyutlarını bilmek ve öğrenmek zorundayız. Olayın parçaların menzilimizin dışında klaması söz konusu olabilmektedir. Okuduğumuz yazar veya izlediği TV kanalına teslim olmamalıyız.

Gazerteciler genellikle farklı kaynaklara ulaşabilen, eğitimli toplumun çok üzerinde donaımlı kişiler olarak görmekteyiz. Bu medyacılığın topluma empoze ediliş biçiminden de kaynaklanmaktadır, Oysa yazarların çoğu hakikatten içerikten de baktığımız zaman ''Bugün ne yazsam acaba, gündemde ne var, twittera bakayım..’’ şeklinde hareket etmektedirler. Bakın şöyle yazılar çoktur; önce günde mi sıralayıp sonra ne olacak diye soran. Aslında bir şey anlatmaz o yazıda. Okuyup bitirdiğinizde yeni hiçbir şey öğrenmediğinizi yazarın kendi ismiyle bir şey pazarladığını görüyoruz. Burada anlayacağımız şey basının kendisinin kaynağının imaj olduğudur.

Bir Müslüman olarak evvela doğru nedir sorusunu sormalıyız

Birisi size bir şey söylediği zaman sormanız gereken soru; ''Böyle bir şey mümkün mü?'' olmalıdır. Örneğin; çok iyi tanıdığınız biriyle ilgili bir şey söylendiği zman bunu doğru olup olmadığını fark ederiz. Lakin tanımadığımız hakkında biri bir şey söylendiğinde bunun mümkün olup olmadığını anlayabilmemiz için onu araştırmamız gerekmektedir.

Örneğin İslam aleminden gelen haberler, mesela Araplar ile ilgili bir haberde bunu yapmamız gerekir. Tabi çok kızgın olduğumuz için genellikle gelen haberlere inanırız. Buralardan gelen haberlerde bilgi mekanizmamız olmadığı için kolaylıkla tuzağa düşebilmekteyiz.

İkinci bir nokta bizi ilgilendirmeyen şeylerden uzak durmamız gerekmektedir.

İsra Suresi 36. Ayette bu anlamda bizim için çok önemli bir noktaya dikkat çekilir: ‘’seni ilgilendirmeyen, hakkında bilgin olmayan şeylerin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve gönül bundan sorumlu tutulacaktır.’’

Utanma mekanizması çalışmıyor

İlgili olduğumuz konuları tam bilmek, bilmediğimiz konularda üstün körü konuşmamak ve peşine düşmeme gerekmektedir. Bakıyorsunuz Sosyal medyada kişi hiç gitmediği, dilini bilmediği ve hakkında hiçbir şey okumadığı bölgeler ve coğrafyalar hakkında yorum yapıyor. Bugünkü ortam ve sosyal medyadaki en büyük sıkıntılardan biri aleni yanlış yaptığınız bir konuda rezil olamıyorsunuz. Çok ünlü kişilerin bunu sık sık yaptığını görüyoruz. Bunlar en yanlış şeyi yapıp söylese de bunu birçok kişinin beğendiğini görebiliyoruz. Ve ne yazık ki bu yanlış ortaya çıktığında ''Ben olayı böyle değerlendiriyorum.'' deyip aradan çıkabilmektedir. Daha kötüsü bunların fanları bu yanlışın peşinde çok ciddi kavgalar verebilmektedir.

Tabi bir türlü kimsenin utanamadığı bir ülkede özellikle haberler engelleyici bir mekanizmaya tabi değil. Bugün pek çok site, gazete veya kişiler aleni yanlış ve yalan haberler yapabilmektedir.

Biz Müslümanlar olarak her şeyden önce imanımızı korumakla mükellefiz. İmanı kalpte tutmak kor ateşi elde tutmaktan zor olduğu bir dönemde kendimizi ciddi şekilde bu haber kirliliğinden korumamız gerekmektedir.

Sosyal medyada bazı haberler özellikle Suriye ve Mısır’da örneğin, çoğunda iyi niyetle köpürtme söz konusudur. Bir yerde meydana gelen patlamada ölü sayısı 10 kişiden bilinç uyandırma gayesi ile rahatlıkla 50’ye çıkartıldığını görebilmekteyiz, özellikle son dakika olarak verilen haberlerde. Bu yalan değil mi dediğiniz de Beşar’ın yaptığı daha büyük bir zulüm değil mi cevabı gelebilmekte.

Biz Arap Baharına da bu psikolojiyle girdik. Başbakan ve Cumhurbaşkanın uçağıyla bu bölgelere giden gazetecilerimiz bir, iki kişiyle yaptıkları konuşmalar sonrası şunları yazdılar: ''Herkes ayakta Osmanlı’yı bekliyor, herkesin dilinde Abdülhamid.'' Sanki bütün Araplar Osmanlıyı bekliyormuş gibi yüzde yüze teşmil edilen bir sempati sunuldu. Bunlar 2010 yılı öncesinde ciddi şekilde yazıldı, bu bizi askeri ve siyasi alanda pek çok alanda yanılttı.

Bugün sürekli olarak yabancı medyayı suçluyoruz. CNN, BBC gibi. Bu medya kuruluşunun her birinin 100 yıla yakın tarihi orta halli bir üniversite kadar birikimi ve bölgeden doğrudan kaynakları olduğunu görüyoruz. Bunların ciddi çalışma şekilleri içlerine karıştırdıkları yalan haberlerin ortaya çıkarılmasını engellemektedir. Peki biz ne yapıyoruz, bunların aksine yalnızca bizi bize anlatıyoruz. Oysa bizim de onlarınki kadar ciddi kaynak ve yöntemler oluşturup ideolojimizi çaktırmadan empoze etmemiz gerekir.

Hazırlayan: Mehmed Mazlum Çelik

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.