Sosyal Medya

Makale

Ümmet Olmanın Önündeki Engeller - 2

DoÄŸru, sahih ve sahici bir iliÅŸki kurmayı baÅŸaramayan bir zihnin Müslümanlığı faziletli/ahlaki bir zeminde inÅŸa etmesi giderek zorlaÅŸacaktır. Bu yüzden ilk hamle, muttaki bir kulun kendi bütünlüÄŸü içinde varlığını idame edecek bir entelektüel ahlaki yapının eksikliÄŸini kavrayarak bu konuda saÄŸlam, güçlü ve hakikatli bir çalışma ortaya koymak ÅŸart olmuÅŸtur. Bu noktada ilmi bir ahlaki zafiyetin varlığı ürkütücüdür.

Herhangi bir tartışmaya tanık olduÄŸunuzda konuÅŸulan konu ile ilgili usul eksikliÄŸini hemen fark edersiniz. Ardından konuya daha çok ezber kliÅŸe yargılar ve algılar üzerinden yorum yapıldığı fark edilir. Konu daha çok kiÅŸinin tutumunu belirleyen siyasi yaklaşımının tesiri altında biçim kazanır. Bu ise hakikatin, doÄŸrunun, gerçekliÄŸin var oluÅŸuna güçlü bir muhalefet olarak öne çıkmasını saÄŸlamaktadır. Bu noktada veri ile bilginin, reel ile gerçekliÄŸin, gerçek ile hakikatin farkındalığını anlamadan görüÅŸ ileri sürmenin sakıncalarını her tartışma zemininde görmemize neden olmaktadır. Bilgi konusundaki temel zaafı gidermenin yolu; kiÅŸi, söylediÄŸi ÅŸeyi bilmeli, muhatap ise söylenen ÅŸeyi doÄŸru anlamalıdır.

Müslüman fert, her türlü seküler bilginin etkisinden kurtularak kendisi olma yoluna girecek bir bilgi ahlakını inÅŸa etmekle yükümlüdür. Âlimler bu yükümlülüÄŸün odak noktasını teÅŸkil eder. Entelektüel havza ile aydın kesimi de bu çerçeve içinde yeniden konumlarını gözden geçirmeyi akletmelidirler.

KulluÄŸun gereÄŸi olanı yapabilme iradesi ve istidadı konusunda taşınan zaafın oluÅŸturduÄŸu ahlaki zaafta ümmetin birliÄŸini kurmada bir engel olarak öne çıkmaktadır. Burada müslüman kavramının muttaki kavramı içinde müslim, mümin, muhsin ve muhlis olma hüviyetini tam idrak ederek oluÅŸturulacak bir ahlaki karakterin ümmetin inÅŸasındaki temel umde olarak varlık kazandığını bilecek bir kıvama gelmeliyiz. Fertten takvaya yönelen bir ahlaki sıçramaya ihtiyaç vardır. Bu noktada ilahi rızayı eksene alan ahlaki yapının ciddi bir eksiklikle bütünleÅŸtiÄŸi gerçeÄŸi yüreÄŸimizi acıtsa da doÄŸrudur. Ahlak, en temel vasfıdır müslüman insanın… Ahlaki zafiyet imani zaafiyeti taşır. İman olmadan ise hiçbir ÅŸey olmayacaktır. Bu yüzden ahlaki zaafiyeti giderecek adımlar atılması, modern sapma ve hurafeler karşısında direnç sahibi olmak ve modernliÄŸin ÅŸeytani tuzağına düÅŸmemek asli bir sorumluluktur.

Cemaat olamayanın ümmet olma vasfı kazanması giderek zorlaÅŸacaktır. Müslüman ferdin, cemaatin varlığını, sürekliliÄŸini ve geliÅŸme sürecini kendi sorumluluÄŸu olarak üstlenmesindeki zafiyeti ümmet olma ÅŸuurunu da etkilemektedir. Bu noktada feragat ve fedakârlık edecek bir ahlaki yapının zafiyeti giderecek hamlesine olan ihtiyaç bedihidir. Kendi çıkarımız yerine merhamet ve adalet üzere kardeÅŸimizi öncelemeliyiz. Bunu oluÅŸturacak ilahi rıza eksenli bir karaktere olan ihtiyaç ise bir zorunluluk olarak öne çıkmaktadır. Toplumsal adaleti ve merhameti saÄŸlayacak bu ahlaki zaafiyeti gidermeliyiz.

Bir insanın kurtuluÅŸu, baÅŸka insanların kurtuluÅŸunu içinde taşır. Bu temel yargıyı, cemaat ve devlet üzerine de taşımak lazım. Bir devletin kurtuluÅŸu diÄŸer müslüman devletlerin kurtuluÅŸunun saÄŸlanması ile orantılı olduÄŸu gerçeÄŸini hatırlamakta yarar var. Etrafınızdan eksilen her devlet, cemaat veya fert kiÅŸinin, cemaatin ve devletin zaafını açığa çıkarır. Bu yüzden, daha geniÅŸ ve din kardeÅŸliÄŸinin eksene alındığı yeni bir dünyanın varlığını açığa çıkaracak bir ahlaki tutumun zaafını giderme konusunda güçlü adımlar atılmalıdır. Bu noktada sabit ve deÄŸiÅŸken olmanın mahiyetini ve mevcudiyetini doÄŸru idrak ederek bu zaaf giderilebilir.

Her ÅŸeyin doÄŸru yürütülmesine raÄŸmen ortaya çıkacak zaafın kaynağı ise iletiÅŸim ve iliÅŸkinin niteliÄŸi ve niceliÄŸinde meydana gelen çürümede ve ahlaki zaafta yatmaktadır. Birbirimizle nasıl bir iliÅŸki biçimine ve niteliÄŸini belirleyen ÅŸeyin bizim karakterimizi inÅŸa etmede ne kadar etkin ve etkili olduÄŸuna dikkat kesilmek elzemdir.

Tecrübe kiÅŸilik geliÅŸimin temel dinamosu olarak iÅŸlevsel bir karaktere sahiptir. İslamcılığın kendini inÅŸa ederken, tarihsel tecrübeyi aÅŸarak kendini direk asrısaadete gönderme isteÄŸi ve arzusu tecrübeyi devre dışı tutmaya yaramaktadır. Tarihsel tecrübe ise kiÅŸinin bugün ne yapacağını belirlemede önemli bir ahlaki zemini iÅŸaret eder. İşte bu tecrübe elde etme ahlaki yapının zaafa uÄŸraması bizatihi sorunun kendisi olarak öne çıkmaktadır. Tecrübe ayrıca bize aktarılan ÅŸeyin doÄŸruluÄŸu ile orantılıdır. Batılı bir tarih algısı üzerinden İslam tarihi okuması baÅŸlı başına bir zaafı iÅŸaret eder. O yüzden doÄŸru bir tarih bakışı ve algısı, tecrübenin kiÅŸiliÄŸi oluÅŸturmada yaratacağı olumlu etkiyi besleyecektir. Çok ciddi bir tecrübe eksikliÄŸi her alanda kendisini göstermektedir. TeÅŸkilatlanmadan tutunda iktidar ve iktidar etme biçimi ile iktidar karşısında gösterilecek etki tepki de aynı tecrübe eksikliÄŸini taşımaktadır. Bu yüzden ümmetin önündeki engel olarak bu tecrübe ahlakı eksikliÄŸi belirleyici bir rol üstlenmektedir.

Bir ahlaki zaaf da örgütlenme ahlakı zaafıdır. Genel itibarı ile Türkiye dâhil birçok ülkede varlık kazanan müslüman hareketler illegal örgüt statüsünde kendisini inÅŸa etmektedir. Bu illegal yapı örgütlenmesi ile legal örgütlenme arasında derin bir fark bulunmaktadır. İllegal örgütlenmede iktidar, istiÅŸare ve birlikte olma halinin kendisi de sorunlu bir zeminde iÅŸ görmektedir. Bu sorunlu hal doÄŸal olarak ümmete dönük bir arayışı sorunlu kılmakta ve kendi görüÅŸ ve iktidar erkini eksene alan bir bakış üzerinden iliÅŸki kurma arayışı beraberinde ciddi sorunlar oluÅŸturmaktadır.

Ümmet olma ÅŸuuru, ancak kendi meÅŸrep, mezhep ve kurumsal yapılarını İslam ahlakı ve kulluÄŸu üzerinden hareketle yeniden düÅŸünmeye baÅŸladığı zaman ortaya çıkacak bir ÅŸuurdur. Bu ÅŸuuru oluÅŸturacak olan ÅŸey ise iman ve salih amel bütünlüÄŸünü saÄŸlamaya matuf çabalar olacaktır. Bilgi ve eylem arasındaki modern kopukluk, müslüman zihnin iman amel kopukluÄŸunu beslemektedir. Maalesef bunun farkındalığı da tam olarak saÄŸlanamamaktadır. Bu yüzden ilkeler hararetle savunulurken sadece bu ilkeler senin yararına, kurumun yararına olduÄŸu zaman anlamlı ve önemli olmakta, senin yararını ortadan kaldırdığı zaman rahatlıkla yok saymaya yönelik hamleler sıklıkla görülebilinmektedir. Bu sorun çözüme kavuÅŸturulmadığı sürece kulluÄŸun takva ile buluÅŸup ümmetin mayasını inÅŸa edecek bir ferdin oluÅŸumu ve cemaatin varlığı zorlaÅŸacaktır.

Son olarak modern düÅŸüncenin parçaladığı bir gerçeklik olan her parçanın kendi gerçeÄŸi ile yetinen bir zihni yapının parçacı ve bireyci hazzı, bütünlüÄŸün inÅŸa edilmesini ve idrak edilmesini engelleyen temel bir tutuma dönüÅŸmektedir. Parçalar arasındaki tercihin çıkar ile bütünleÅŸmesi de ayrı bir zaafı iÅŸaret eder. Yani parça bütün iliÅŸkisinin inÅŸa ettiÄŸi zaafı giderecek bir entelektüel hamle aynı zamanda ferdin karakterini inÅŸa etmede de temel bir etkendir. İslam’ın bir ferdi olarak inÅŸa olmuÅŸ bir karakter, cemaatini İslam cemaati olarak kurar ve ümmetin nüvesi olarak iÅŸlevselleÅŸtirerek ümmetin yeniden ayaÄŸa kalkmasını ve ruhunun yeniden diriliÅŸini mümkün kılar.

Temel ahlaki zafiyetleri gidermeden yol almak neredeyse imkânsıza yakındır. O yüzden her aklı başında mümin, var olan ahlaki yozlaÅŸmaya ve sorunlara karşı giderici bir pozisyon alması imanının gereÄŸi olarak kendisine yüklenmiÅŸ bir sorumluluk olarak idrak etmelidir ve ona göre hayatına yön vermelidir. Atılacak her yanlış adım, bütünlüÄŸü yanlışa taşıyan bir eylem olarak kayıtlara geçecektir. Yani sorumluluk salt kiÅŸisel deÄŸil aynı zamanda bütünsel bir karakter taşır. İnsan, nüve olarak bütün insanlığı kendi bünyesinde taşır. Buna göre hareket etmeli ve düÅŸüncesini buna göre temellendirmelidir…

Rabbim bizi ümmetin bir ferdi olarak hareket edecek idrak ve ÅŸuuru ile kulluÄŸumuzu takva üzere taçlandırarak kurtuluÅŸumuzu garanti altına almayı nasip eylesin…

ABDULAZİZ TANTİK 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.