Sosyal Medya

Makale

Kalp Hastalığı: Hased

Rabbimiz mülk ’ün (saltanat, hakimiyet, hükümranlık, tasarruf yetkisi) tek sahibidir.

“De ki: Ey Mülk ’ün (Mutlak egemenlik) sahibi Allah’ım! Sen mülkü (egemenliÄŸi) dilediÄŸine verirsin, dilediÄŸinden alırsın; dilediÄŸini yüceltirsin, dilediÄŸini alçaltırsın. Bütün iyilikler senin elindedir. DoÄŸrusu, sen istediÄŸini yapmaya kadirsin...” (Ali İmran 26)

Kalbe arız olan hastalıklar var, hased bunlardan bir tanesi.

Hased, zehirli bir dua’dır. KiÅŸi hasedle kendini de karşısındakini de zehirler.

Hased: Çekememek, kıskanmak, bir kimsenin sahip olduÄŸu herhangi bir nimetten (saÄŸlık, güzellik, çocuk, makam, mal, huzur, ÅŸöhret vs.) ötürü insanın, yoÄŸun bir kıskançlık duygusuna kapılarak kendini germesi, içi içini yemesidir.

Yani insanın kendisini yakması halidir.

Bir ateÅŸ yakmışsınız ağır ağır, aheste aheste yanıyor ve sizi yakıyor. Her geçen gün o yaktığınız (Hased) ateÅŸte yanıyor ve tükeniyorsunuz. Kalbinizi saran bu ateÅŸ biri hakkında, onun elindeki herhangi bir imkandan dolayı, çekemediÄŸiniz ve elinden çıkmasını istediÄŸiniz bir nimet için yaktığınız bir ateÅŸ. AteÅŸi, onu yakmak için yakıyorsunuz ama ateÅŸ sizi yakıyor. Kendinizi yok eden, sizi tüketen bir araca dönüÅŸüyor. Sizi bu duygulara sevk eden amil ne olursa olsun fark etmez.

İblisin Hz. Adem’ e secde emrine baÅŸkaldırısında da hased var. İtirazı hasedinden kaynaklanıyor.

Efendimizin risalet vazifesini kabile asabiyeti sebebiyle reddeden yakınları ve Mekke hasedçileri de aynı gerekçeyi sunmuyorlar mıydı? Muhammed’ e (as) verilmemeliydi bu vazife. Onlar bu göreve daha layıktılar. O göreve Muhammed (as) layık deÄŸildi vs. Yine inkarları hasedlerinden kaynaklanıyor.

Aslında iyice düÅŸünüldüÄŸünde hased, kulun Rabbine itiraz ederek haddini aÅŸması deÄŸil de nedir?

Hâsid (hased eden) mahsud’a (kendisine hased edilen) nefretle, kinle, buÄŸzla niye bakar?

Neden mahsud’un sahib olduÄŸu ÅŸeyin zevalini, yok olmasını ister?

Hadisenin temeline indiğimizde, aslında hasid zımnen şunları demiş oluyor.

-Ya Rabbi! Sen, kime neyi ne kadar vereceÄŸini tam olarak bilmiyorsun, isabet edememiÅŸsin.

-Ya Rabbi! taksimatı ÅŸöyle ÅŸöyle yapmalıydın.

-Ya Rabbi! mutlaka bana vermeliydin.

-Ya Rabbi! ÅŸuna niye verdin, ondan bunu al… ila ahir…

Milyarlarca kez haÅŸa!

Hasid, bunu dille ifade etmiyor ancak yürekte yanan bu haram ateÅŸ, vücut diliyle böyle okunuyor.

Meselenin iyi anlaşılması için bu cümleleri yazarken bile ürperdim inanın….

İslam, bu duyguyu çirkin görmüÅŸ ve yasaklamıştır. Kalbe arız olan bu hastalığın tedavisi Kur’an ve onun pratik tezahürü efendimizin uygulamalarıyla (sünnet) mümkün olabilir.

Hased mezmumdur (yerilmiÅŸ, çirkin), gıbta memduhtur (övülmüÅŸ, güzel).

Hased münafık hasleti, gıbta mü’min hasletidir.

Hased yer, bitirir, imha eder.

Gıbta azmi biler, muharrik kılar, yarışa sevk eder.

Hased (baÅŸkasının sahip olduÄŸuna kinle bakma) duygusunu, gıbta (BaÅŸkasında olana razıyım bende de olur inÅŸaAllah) duygusuna pek ala çevirebilir, terbiye edebiliriz.

Kalp hastalıklarından biri olan hased hastalığına efendimizin yazdığı reçeteye bakalım.

“Hasedden kaçının, çünkü o ateÅŸin odunu-veya kuru otu-yiyip tükettiÄŸi gibi bütün hayırları yer tüketir. (Ebu Davud)

“İman ile hased, bir kalpte birleÅŸmez.” (Nesei)

Rabbimiz mülkünden, kime neyi ne kadar vereceÄŸini en iyi bilendir. Çünkü mülk O’nundur, tasarruf yetkisi de O’na aittir.

Kul, Rabbinin her tasarrufuna saddaktü (tasdik ettim) demelidir.

Rabbim, bana da hakkımda hayırlı ise mülkünden ver, verdiklerine hasedden beni koru diye dua etmelidir.

Bir mala sahip olma yarışıdır gidiyor, alabildiğine bir yarış halindeyiz.

Hep daha fazla şeye sahip olarak rahatı temin adına.

Popüler kültüre ait çok renkli bir dünya, ÅŸatafatlı, süslü, cezbeden bir dünya yansıyor ekranlara, reklamlara, görsel ve yazılı haber kaynaklarına, iletiÅŸim araçlarına. Bunun hased hastalığını azdırdığını, düÅŸmanlıkları körüklediÄŸini çok rahatlıkla söyleyebiliriz.

Hizmete, hayra, cehde, ıslaha, tebliÄŸe, davete, dönük çabalara çokta gıpta ettiÄŸimiz söylenemez.

ÇoÄŸu zaman yanlış yerlere bakıyoruz, bakmamamız gereken yerlere göz dikiyor ve yanlış hedefler ediniyoruz.

Ulvi bir gaye peÅŸinde koÅŸabilsek, gözümüzü Rızai Bari’ ye odaklayabilecek bir takvayı kuÅŸanabilsek, toplumun her türlü hastalığına deva kullardan olabilsek, belki süfli gayeler edinen kimseler içinde bir gönül rahatlığı, bir iç huzuru kapısı açabilecek, aralayabileceÄŸiz.

Dünya adına çokça metanın sahibi olsak ve bu metaya birileri hased etseler bu bizi moral çöküntüye sevk edebilir, olumsuz etki bırakabilir. Kelime-i Ulya’nın hizmetkarlığını meslek edinsek

Hem hasûd bakışlardan, kem gözlerden kurtulacak hem de hased gibi bir hastalığa müptela olmayacak, alternatif bir mümessil kimliÄŸinde mensubu bulunma ÅŸerefine nail olacağız.

“De ki: Sığınırım yükselen ÅŸafağın Rabbine, O’nun yarattıklarının ÅŸerrinden ve bastıran zifiri karanlığın ÅŸerrinden, karanlık iÅŸlere düÅŸkün tüm insanların ÅŸerrinden ve hased ettiÄŸi zaman hasedçinin ÅŸerrinden.” (Felak 1-5)

Yazıyı, raÅŸid halife kabul edilen Ömer b. Abdülaziz’in, El KeÅŸÅŸaf tefsiri sahibi Üstad ZemahÅŸeri tarafından aktarılan ÅŸu sözünü naklederek bitirelim: “BaÅŸkasına hased edenden daha mazlum görünen bir zalim düÅŸünemiyorum.”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.