Sosyal Medya

Makale

Paris'ten Gazze'ye Napolyon'dan Trump'a

Trump Gazze halkının kültürel kimliğini ve onu inşa eden siyasal bilincini yok etmek için Gazze kentini yeniden dizayn etmek istediği gibi halkların zihinlerinde de Filistinlileri terörün ve kaosun kaynağı olarak yeniden şekillendirmek istiyor. Netenyahu'nun ABD meclisinde yaptığı konuşmadaki 'radikalizm' vurgusu bu planın bir parçası olarak okunabilir. Filistin'i uzun yıllardır istenen 'barışçıl Ortadoğu'nun uyumsuz (terörist) öğesi olarak konumlandırma çabası ne kadar başarılı oldu hep birlikte göreceğiz. Lakin Trump'ın planı üzerine ortaya çıkan derin sessizlik ve tepkisizlik bir rıza üretim sürecinin işlediğini ortaya koyuyor.

7 Ekim’de Gazze halkının seçimle gelen temsilcisi Hamas’ın askeri kanadının operasyonu sadece OrtadoÄŸu’da deÄŸil tüm dünyada derin bir etki yarattı. Ä°srail “Aksa Tufanı” operasyonunu gerekçe göstererek zaten 80 yıldır yaptığı katliamları sistematik bir soykırım politikasına dönüştürdü. Bu soykırıma sadece Filistin halkının can kaybı olarak bakmak oldukça hatalı sonuçlar doÄŸuracaktır. Bu süreç dünya tarihinde çeÅŸitli deneyimlerle üretilmiÅŸ ve insanlığın ortak deÄŸerleri olma kabiliyeti kazanmış birçok kavram ve olgunun da sadece bazı insanları referans aldığını ortaya koymuÅŸ oldu. Ä°nsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi olguların hitap ettiÄŸi ‘modern birey’ kimliÄŸinin çerçevesine Filistin halkının dahil olmadığı geliÅŸmiÅŸ dünya devletlerinin politik ve ahlaki tutarsızlığı ile ispatlanmış oldu. DiÄŸer taraftan Gazze halkı ile dini kimlik veya soy bağı ortaklığı ya da ortak coÄŸrafi kader birliÄŸi taşıyan devletlerin de cılız sesi dünyanın gözü önünde bu soykırımın devamına neden oluyor.

ABD baÅŸkanı Trump seçildikten hemen sonra Gazze ile alakalı bir projeyi dünyaya duyurdu ve tartışmayı baÅŸka bir noktaya çekti. Gazze’nin tahliye edilerek yeni bir kent inÅŸasının yapılması üzerinde duran ABD yönetimine göre bu proje Filistin halkının da sorunlarını çözebilir. Bir görsel ile Gazze’yi Dubai benzeri modern bir OrtadoÄŸu kentine dönüştürmek istediklerini açıkladıklarında bunun basit bir kentsel dönüşüm projesi olmadığı gerçeÄŸini de dile getirmiÅŸ oldular. Zira plana göre Gazze halkı Mısır baÅŸta olmak üzere belirli ülkelere tahliye edilecekti. Uzun yıllardır sürgün hayatı yaÅŸayan Filistin halkının yeni bir tehcir planına razı olmayacaklarını tahmin etmek güç deÄŸil. Gazze’nin mekansal dönüşümü altında yapılmak istenen tehcirin ve yapılaÅŸmanın, kültürel ve sosyal yapıyı ortadan kaldırmayı amaçladığı aÅŸikar. Çünkü Arap kimliÄŸinin binlerce yılın aksine son yıllarda kültürel ve siyasal dokusunu yaratan Levant bölgesinden daha ziyade tüketim odaklı Körfeze doÄŸru kaydığına ÅŸahit oluyoruz. Dünyanın birçok yerinde Arap kimliÄŸinin alışkanlık biçimi olarak ilkelliÄŸini de kaybetmemiÅŸ ama modern ahlakı olan tüketime odaklı bir dönüşüme içkin olduÄŸunu söyleyebiliriz. Filistin halkının direnme biçimi ve Suriye halkının özgürleÅŸme mücadelesi yaratılmak istenen bu yapay kimliÄŸin karşısında hem mekansal hem de kültürel bir direnme potansiyeli taşımakta. Bu iki halkın kentleri de sosyal ve kültürel kimliÄŸin inÅŸasında oldukça kritik bir hafızaya ev sahipliÄŸi yapmakta. Mekan ile kültürel hafıza arasındaki bu doÄŸal baÄŸ Filistin halkının uzun yıllardır süregelen mücadelesinin sembolik araçlarını da yaratma potansiyeline sahip. Gazze, DımeÅŸk, Halep, Amman, BaÄŸdat, Kudüs, Diyarbakır, Ä°stanbul vs. gibi kentler kimlik inÅŸasının ve sömürgeye direniÅŸin kodlarını taşıyan birer merkez olma iddiasını taşıyor. Öte yandan Körfez ülkelerinin yapay kentleri hem eÅŸyayı hem de deÄŸerleri tüketmeye odaklı yeni Arap kimliÄŸinin merkezi olma özelliÄŸine sahip. Bu iki mekansal odak özgürlük/kölelik ya da ev/hapishane gibi olguları da inÅŸa etme baÄŸlamına sahip denilebilir.

Kadim Ortadoğu şehirlerinin yüzyıla yakındır yaşadığı savaş ve yıkımların yarattığı kaosla merkezilik iddiasını tarihsel kökü ve kültürel dokusu olmayan körfezdeki bazı kasabaların zenginleşen bireylerin yaşam alanı olarak sembolleşen kentlere devretmesi bugünü ve yarını etkileyecek önemli bir sorun olarak önümüzde duruyor. Bu Ortadoğu için yeni bir durum olsa da dünya çeşitli zamanlarda benzeri örnekler yaşadı.

Napolyon Paris kentinde iktidarını saÄŸlamlaÅŸtırmak ve diÄŸer dengeleri koruyacak ÅŸekilde inÅŸa etmesi için Hausmann’ı vali olarak görevlendirir. Haussmann 1853-1870 yılları arasında kentsel sorunları ortadan kaldırmak, Paris’i modern bir kent görünümüne kavuÅŸturmak için devasa ölçekte bir kent yenileme projesi baÅŸlatır. Bu projelerle kentte yeni bulvarlar, banliyöler, meydanlar, parklar inÅŸa edilerek kent yeniden yaratılır.[1] Paris sakinlerinin evi olmak yerine modern yıkıcılığın çatışmacı mekanı haline getirilir. Ev ile mekan arasındaki sonsuz iliÅŸki biçimi özgürlük ve direnme arasındaki denklemi çaÄŸrıştırır. Berman[2], modernizmi bir ev paradigması içinde tasarlayıp insanın bu dünyada varlığını hissetmek için giriÅŸtiÄŸi bir çaba olarak kurgular. Ama bununla beraber onun tanımlayıcı olmasının baÅŸka bir düzlemde yepyeni bir problemi evimize taşıdığını söyler: insanın kendine her yanı kabus olan bir hapishane inÅŸa etmesi! Paris yoksulların ve diÄŸer kentlilerin evi iken kısa zamanda çatışan sınıfların hapishanesi haline gelmiÅŸtir. Berman’ın çizdiÄŸi perspektifte kültürel dokuyu inÅŸa eden merkezler ev kimlik dahil olguları yok eden mekanlar ise hapis özelliÄŸi taşır. O, bölünme yerine bütünlükten, parçalama (fragman) yerine devamlılıktan yanadır. Ä°ÅŸte bu devamlılık mekânda kendini göstermeye baÅŸlar. Åžehir modernleÅŸtikçe içindekinin ruhlarının modernleÅŸmesini de saÄŸlar. Sakinleri ÅŸehrin içindedir ama aynı zamanda kent de onların içindedir. Kamusal özgürlükler ancak kentin kamuya ait açık alanlarında özgürce dile getirilir. Haussmann Paris’i bir anlamıyla yıktığında her ne kadar toplumsal hafıza ile oynasa da aynı zamanda belki de istemeden ÅŸehri tüm sakinlerinin ÅŸeffaf geçiÅŸlerine uygun hale getirdi. Berman, Haussmann’ın bulvarlar üzerinden inÅŸa ettiÄŸi bu yeni mekanda modernitenin tezatlıklarını görür. Ona göre kent sakinleri yani yeni yoksullar yüzyıllardır oturdukları mahalleler yıkıldığında kenti terk etmediler aksine görünür kılındılar.

Gazze halkı yıkılmak istenen mekanın fert fert ruhunu sembolize eder. Yok edilmek istenen kültürel ve mekansal yapı diasporada Filistin kültürünün yeniden inÅŸası ile sokaklarda ruhunu dolaÅŸtırabilir. Gazze’de görünmez kılınmak istenen o kimlik baÅŸka sokaklara taşınır ve Filistin’i orada yeniden inÅŸa edebilir. Ä°ÅŸte bunun için Gazze halkının tehciri kimlikten arındırılıp yapılmak isteniyor. Müslüman dünyanın ve kadim doÄŸunun bir parçası olma özgünlüğünden Filistin’i koparma gayesi özellikle “terör” kavramının çerçevesinde yapılmak isteniyor. Son 30 yıllık Selefilik tecrübesinin ve yarattığı kaosun merkezi yerlerinden biri olarak gösterilmek istenen Gazze bu anlamıyla üzerine biçilen bu gömlekle de mücadele halinde.

Napolyon’un ve haliyle Haussmann’ın Paris’te yapmaya çalıştığı ÅŸeyi bugün ABD batılıların OrtadoÄŸu dediÄŸi tarihi ÅŸekillendiren kültürün merkezi kentlerinde yapmak istiyor. Gazze’liler görünmez kılınmak istendikçe mekânın kamusallığına sinen direnme ruhu dünyanın baÅŸka kentlerinin protestolarına ve sisteme olan güvensizlik olarak yaÅŸamın farklı katmanlarına sıçrıyor.  Haussmann Paris’i dönüştürürken yeni yumuÅŸak zemine sahip yolları hümanist bir refleksle yapmadı, ama Napolyon’un siyasal çehresi hem halkı memnun etmeliydi hem de yeni Paris imajında fakirleri daha az görünür olmasa da zenginlerin masasında oturma isteÄŸinden vazgeçirme hırsı taşımalıydı. Daha geniÅŸ bulvarlar 1845 olaylarında isyancıların önünü kesmek için tasarlansa da aslında devletin yeni ve hızlı bir iletiÅŸim ağı kurduÄŸuna da iÅŸaretti. Bugün ABD ve Ä°srail’in kapatma rejiminin sonucu olarak Filistinlilerin yeni lokalizasyon biçimleri ve sosyal dünyalarının daralması belirgin sonuçlar olarak önümüzde duruyor.[3] Tıpkı Haussmann gibi Trump Gazze’yi Ä°srail’in güvenli iletiÅŸim ve hayatta kalma ağının parçası haline getirmeye çalışıyor. Böylece Körfez’e kayan yeni tüketici Arap kimliÄŸi ve kültürünün kuzeye doÄŸru geniÅŸlemesi saÄŸlanabilecek.

Elbette öncelikle inÅŸadan önce Gazze halkı sarsıcı bir soykırıma, derin bir yoksulluÄŸa ve sonucunda göçe mahkûm edilmek isteniyor. Bu dinamik bir siyasal kültürün de sürgünü anlamına geliyor. Berman’ın Paris’in arka sokaklarında tanımladığı evleri yıkılan fakirleri ile Sennett’in[4] Venedik içinde bir getto hayatı süren Yahudileri Gazze baÄŸlamında mekân ile kimlik arasındaki baÄŸ için kıyaslanabilir. Tarih boyunca fakirlik ve salgın hastalıklar arasında kurulan baÄŸ biraz da mekânsal bir baÄŸdır. Salgın hastalıklar kentin varoÅŸlarında yer edinir. Venedik o tarihte eÅŸitsizliÄŸin ürettiÄŸi kaos içinde boÄŸulur. Hastalıklar ÅŸehrin her tarafını kuÅŸatsa da asıl sorunlu gettoya sıkışan Yahudilerdir. Frengi’nin sadece cinsel yolla deÄŸil bununla birlikte Yahudilere dokunarak geçtiÄŸine de inanır halk. Åžehrin bedenleÅŸen yönünün çürüyen kısmı olan buralar hızla kopmayı ve dokunmaktan korkmayı doÄŸurur. Filistin halkı tıpkı o günün Venedik Yahudileri gibi kendi soydaÅŸları ve çevrelerindeki ülkeler tarafından yardım edilmeye yahut dokunulmaya korkulan bir toplum imajına büründürülmek isteniyor.

Trump Gazze halkının kültürel kimliÄŸini ve onu inÅŸa eden siyasal bilincini yok etmek için Gazze kentini yeniden dizayn etmek istediÄŸi gibi halkların zihinlerinde de Filistinlileri terörün ve kaosun kaynağı olarak yeniden ÅŸekillendirmek istiyor. Netenyahu’nun ABD meclisinde yaptığı konuÅŸmadaki “radikalizm” vurgusu bu planın bir parçası olarak okunabilir. Filistin’i uzun yıllardır istenen “barışçıl OrtadoÄŸu”nun uyumsuz (terörist) öğesi olarak konumlandırma çabası ne kadar baÅŸarılı oldu hep birlikte göreceÄŸiz. Lakin Trump’ın planı üzerine ortaya çıkan derin sessizlik ve tepkisizlik bir rıza üretim sürecinin iÅŸlediÄŸini ortaya koyuyor. Gazzelileri ‘veba’lı bir toplum veya Gazze’yi ölüm kokan bir ÅŸehir haline getirme çabasının aktörleri Venedik’in Frengi’yi yaydığına inanılan Yahudiler ve “ulusal çıkar” zehrini damarlarına zerk etmiÅŸ bazı devletler için Trump çözüm sunan bir vaiz imajına sahip. Ama Gazze’nin direnme ruhunun yeni bir dünyanın arifesinde halklar için bir deÄŸiÅŸim dinamiÄŸi sunabileceÄŸi de belirginleÅŸiyor.

 

[1] İdeolojilerde İktidar Mekan İlişkisi, Nusret Altundağ, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

[2] Berman, M. (2024). Katı Olan Her şey Buharlaşıyor. Çev. Ümit Altuğ & Bülent Peker. İletişim Yayınları

[3] Taraki, Lisa. Enclave Mıcropolıs: The Paradoxıcal Case Of Ramallah/Al-Bıreh. Journal of Palestine Studies Vol. XXXVII, No. 4 (Summer 2008), Sf. 6–20.

[4] Sennett, R. (2008). Ten ve Taş; Batı Uygarlığında Beden ve Şehir. Çev. Tuncay Birkan. Metis Yayınları

 

https://kritikbakis.com/paristen-gazzeye-napolyondan-trumpa/

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.