Sosyal Medya

Makale

Bir Åžehide ÅžahitliÄŸim

Abdülhamid Turgut'a

Sonbahar hüzün mevsimidir, lâkin gelmek için her zaman vaktini beklemez. Hiç beklemediÄŸimiz bir zaman da gelip bulur bizi hüzün, yaz bahar demeden. Yine de en çok sonbahar da bulur rengini. Gökyüzünü saran bulutlar ıslanır, hüzün gözyaşı olur saÄŸanak yaÄŸmura durur. Bazen hüzün doruÄŸa ulaşır, kar boran olur. Sonra zemheri bir kış kuÅŸatır yeryüzünü ve hüzün yüreÄŸimizi rehin alır. Ä°ÅŸte böyle puslu ve ayazlı bir sonbahar sabahıydı. GüneÅŸ arada bir yüzünü göstermeye dirense de bulut iÅŸgalinde, hüzünlü bir Ä°stanbul pazarıydı.

Biz üç delikanlı, gerçi on üç yaÅŸlarında çocuk da denilebilir üç arkadaÅŸ, her pazar günü yaptığımız gibi yine sinemaya gitmek için Vefa Caddesi’nde ilerliyorduk. Bir iki kez gördüğüm ve ismini sonradan öğreneceÄŸim Mehmet Yücekaya abimiz yolumuzu kesmiÅŸ ve bir camiye vaaza davet etmiÅŸti. Sinema niyetimizi gizleyip “Peki.” dedik. Gültepe’de bir camiye gittik. Vaizin konuÅŸmasından pek bir ÅŸey anlamamıştım ama cami atmosferi iyi geldi. Dönüşte Süleymaniye Akıncılarının buluÅŸma noktası DiriliÅŸ’e uÄŸradık. AkÅŸam namazını cemaatle kıldığımız lokalde kalabalık bir ortam vardı. Siyasi bir yapılanma olduÄŸu için yaşıtlarımızdan kimse yoktu. Hararetli konuÅŸmalar yapılıyor ancak pek bir ÅŸey anlamıyordum. Biraz tedirgin bir ruh hali ile dinliyordum konuÅŸmaları. Arada Kur’an, namaz gibi aÅŸina olduÄŸum kelimelerin telaffuz edilmesi tedirginliÄŸimin azalmasına ve ilgimin artmasına vesile olmuÅŸtu.

Bizimle kimse ilgilenmemiÅŸti. Muhtemelen bizi çocuk görmüşlerdi. Ä°kram edilen çayı yudumlarken yanımıza mütebessim bir aÄŸabey oturdu. Samimi, sevecen ve yirmili yaÅŸlarda biriydi. Ä°simlerimizi, memleketlerimizi, nasıl bir iÅŸte çalıştığımızı sorduktan ve cevaplarımızı dinledikten sonra gayet mütevazı bir ses tonuyla “Ben Abdülhamid Turgut.” diyerek kendisini tanıttı. DiÄŸer insanların aksine karşısında çok önemli birileri varmış gibi davranmıştı. Oldukça doÄŸal ve samimi bir hâl ve üslup ile konuÅŸmaya baÅŸlamıştı. Kendimizi çok deÄŸerli hissedecek bir atmosfer oluÅŸturmuÅŸtu. Öyle ki yıllar önce birbirinden ayrı düşmüş ve uzun zaman sonra mucizevî bir ÅŸekilde kavuÅŸmuÅŸ iki kardeÅŸ gibi hissetmiÅŸtim.

Anadolu’nun bir daÄŸ köyünden çıkıp gelmiÅŸtik Ä°stanbul’a. Ä°lkokulu bitirdikten sonra, geçim sıkıntısı çeken ailelerimizin bütçesine katkıda bulunmak amacıyla gurbet yollarına düşmüştük. Ä°stanbul’un Vefâ semtinde bekârların barındığı hanların birinde, on beÅŸ kiÅŸinin yaÅŸadığı bir odayı kiralamıştık. Ä°lkokul okumuÅŸ olsak da kendimizi ifade edecek kadar Türkçe bilmiyorduk. BildiÄŸimiz kelimeleri de doÄŸru dürüst telaffuz edemediÄŸimiz için derdimizi de anlatamıyorduk. Bu durum yüzünden toplumun “ötekileri” olmuÅŸtuk. Bunu özellikle saÄŸlayan çevreler vardı. Sadece Türkçe’yi iyi konuÅŸamadığımız için hakaretlere muhatap olduÄŸumuz bir ÅŸehirde ve toplumda yaşıyorduk. Biz kenar mahallenin çocukları deÄŸildik. Aksine ÅŸehrin tam göbeÄŸinde yaşıyorduk ama her yönüyle “Ä°stanbul’un ötekileri” olarak görülüyorduk. Böyle bir ÅŸehirde, toplumda yaÅŸam mücadelesi verirken karşımıza çıkmıştı Abdülhamid Turgut.

1979 yılının sonbaharıydı. Müslümanların fikrî ve siyasî mücadele ortamına girdiÄŸim ilk gün, daha çocuk sayılabilecek yaşımda tanışmıştım Abdülhamid aÄŸabeyle. Dahası bu mücadelenin bir ferdi olmamı saÄŸlamıştı. Gençler için ÅŸehrin her köşesinde kurulan binlerce tuzaÄŸa, cinlerin(!) ÅŸatafatlı sofrasına, şölenine karşın Abdülhamid aÄŸabey; samimiyetin, sevginin, fedakârlığın, duygunun, azmin, mücadelenin, dostluÄŸun ve vefanın ete kemiÄŸe bürünmüş haliydi. Bütün bu hasletler ile aramızda canlı dolaÅŸtığına ÅŸahit oldum her zaman. O, küçük yaşımda, Ä°slam’ı fikren ve duygusal anlamda benimsememe vesile olmuÅŸtu. Ä°lk sokak eylemimde onunla yürümüştüm. Ä°lk sloganımı onunla atmıştım. Ä°lk ev sohbetine onunla katılmıştım. Kitap okumaya onun teÅŸvik etmesiyle baÅŸlamıştım. O, cihada uÄŸurladığım ilk mücahitti. Afgan cihadının baÅŸladığı günlere ÅŸahitlik ettiÄŸimiz zamanlarda...

Seksen yılının sonlarında, ilkbaharda ayrıldığım Ä°stanbul’a tekrar dönmüştüm. 12 Eylül darbesinin üzerinden henüz iki ay geçmiÅŸti. Siyasi partiler, vakıflar, dernekler gibi DiriliÅŸ’de kapanmıştı. ArkadaÅŸlarımdan kimseleri görememiÅŸtim Ä°stanbul sokaklarında. Henüz Ä°slam düşünce yapısını kavramış deÄŸildim. Yalnızlıktan bocalamaya baÅŸlamıştım. Böyle bir dönemde nasıl oldu bilmiyorum- arayıp beni bulmuÅŸtu Abdülhamid aÄŸabey. Sonraki yıllarda da Ä°stanbul’a geliÅŸinde, iÅŸ deÄŸiÅŸtirdiÄŸim zamanlarda bile bir ÅŸekilde adresimi öğrenip beni ziyaret eder ve yoklardı. Vefâ civarında bir ev kiralamıştı. Herkesin kendi gölgesinden korktuÄŸu bir dönemde ara vermediÄŸi ev sohbetlerine katılmaya baÅŸlamıştım. Ä°lerleyen yıllarda bazı konularda fikirlerim farklılık göstermeye baÅŸlamıştı. Kırmadan, dökmeden ve dışlamadan konuÅŸmuÅŸtuk birçok konuyu. Bende geliÅŸen bazı fikrî deÄŸiÅŸime raÄŸmen ihmal etmemiÅŸti. Ä°stanbul’a her geliÅŸinde bana zaman ayırıp süreç içerisindeki Ä°slam dünyasındaki geliÅŸmeleri deÄŸerlendirirdik. Beni bu davanın bir neferi olarak görünceye kadar ilgisini esirgemedi Abdülhamid aÄŸabey. O, yüreÄŸine dokunduÄŸu bir insanın sorumluluÄŸunu her zaman omuzlarında taşıyacak kadar bilinçli bir davetçiydi.

Karlı bir kış gecesinde, Malatya’daki evinde misafir olmuÅŸtum. Sonrasında bir gece Ä°stanbul’da benim misafirim olmuÅŸ, sabah ezanına kadar sohbet etmiÅŸ, hatta kendisinden ilahiler dinlemiÅŸtim. Derdi olan bir dava adamıydı. Hedef kitlesi gençlerdi. Umudun ve geleceÄŸin gençlerde olduÄŸunu gören, kendisi de genç bir davetçiydi. Cemaatlerarası görüş ayrılıklarının derinleÅŸmesine endiÅŸe ile bakıyordu. Bu ayrılıkların giderek kronikleÅŸmesine karşı önerileri ve çabaları çok iyi anlaşılamadı o dönem. Ä°lme, ahlaka ve takvaya verdiÄŸi önemi onun ÅŸahsında müşahede etmek için kısa bir tanışıklık kâfi geliyordu.

Beraberinde otuzdan fazla arkadaşıyla gözaltına alındığını duyduÄŸumda 12 Mart 1990 yılıydı. Fatih Kadınlar Pazarı’nda daha önce defalarca çay eÅŸliÄŸinde derin sohbetler ettiÄŸimiz çay ocağındaymış baskın esnasında. Sonrasında öğrendiÄŸimize göre kayıt dışı ve bilinmedik bir yerde akla hayale gelmeyen iÅŸkencelere maruz kalmışlardı. Ä°lk baskını MÄ°T yapmış olsa da sorgularını CIA veya Kontrgerilla yapmıştı. On yedi gün boyunca gece gündüz yılan ve köpek gibi vahÅŸi hayvanların da dahil edildiÄŸi korkunç iÅŸkencelere maruz kalmıştı.

Bu iÅŸkencelere karşı gösterdiÄŸi direnci ve metanetli duruÅŸunu saÄŸ ve sol cenahtan farklı gruplara mensup mahkumlardan da dinlemiÅŸtik. Birçok ünlü fâili meçhul cinayeti üzerlerine yıkmak istiyorlardı. Sonrasında polis kontrolünde devam etmiÅŸti iÅŸkenceler. Fethullah Gülen’in iÅŸkenceci polislerini ilk kez Abdülhamid aÄŸabeyden duymuÅŸtu Türkiye. Ama bizim mahallede kimse bu tehlikeyi duymak ve görmek istememiÅŸti. Devlet Güvenlik Mahkemesindeki yargılamaları tutuklu olarak devam etmiÅŸti. Uzun zaman sonra bir bayramda açık görüş için SaÄŸmalcılar Cezaevi önünde toplanmıştık. MahÅŸeri kalabalık vardı. Bizim câmianın her kesiminden kendisini tanımadığı halde binlerce kiÅŸi toplanmıştı. Polislerin kimsenin içeri alınmayacağını söylemesinden sonra, dışarda epeyce gürültü kopartmıştık.

Bunun üzerine sınırlı sayıda bir grubu içeri almaya karar verdiler. Ben ilk içeri girmeyi baÅŸaranlardan olmuÅŸtum. Hasretle sarılmıştık, dakikalarca. Sanırım bu yüz yüze son görüşmemiz olmuÅŸtu. Üç yıla yakın bir zaman haksızca ve ağır iftiralar ile içeride tutulmuÅŸtu. Tahliye olduktan sonra mahkemesi devam ediyordu. Birkaç aylık özgürlükten sonra, Malatya’dan Ä°stanbul’a mahkemeye geliyordu. Ä°stanbul’da karşılayacak ve kucaklaÅŸacaktık. Ama olmadı, baharın ortasında hüzün ayazdan bir ateÅŸ olup yüreÄŸimizi yakmıştı. 13 Nisan 1992 yılında, doÄŸduÄŸu topraklar olan Malatya’nın Darende ilçesine yakın bir yerde, ÅŸaibeli bir trafik kazası sonucu ÅŸehadet ÅŸerbetini içmiÅŸti. Evet bu normal bir kaza deÄŸildi. Hâlâ da üzerinden sis perdesinin kalkmadığı gizemli bir kaza olarak hafızalarımızda kalmaya devam ediyor. Abdülhamid aÄŸabey de kalbimizde...

Yeniden Yola Düşmek/Musab Aydın

3 Yorum

  1. Adem çetin

    Nisan 15, 2025 Salı 09:34

    Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah duamız şöyle olsun Rabbimiz gerçek manada sana teslim olanların sayısını artir . genç kuşaklara yeni bir diriliş güzel bir ahlak ver.öyle bir genç topluluğu cikarki rabbim dünya zalımlerine baş kaldırsınlar Türkiye de ve dünyada adil bir düzen adil bir adalete hüküm etsin ler amin

  2. Davut Koyun

    Nisan 14, 2025 Pazartesi 20:48

    Rabbim rahmet eylesin mekanı cennetir inşallah adulhamit ağabeyle tanışma şerefine ulaşamadım aba benimde abuldulhamit ağabeygibi musab ağabeyim oldu

  3. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun

    Nisan 14, 2025 Pazartesi 13:02

    Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun Allah onun gibi yiğit ve yürekli ağabeyleri başımızdan eksik etmesin selam ve dua ile hoşçakal

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.