Makale
hangi taşın altına yüreğini koyup unutan, sonra kaybedenler var ya!
hayır dost hayır!
benim dediğim dinginlik;
gecenin yarısında, ayın on beşinde
ateşin başında kahveni yudumlarken deniz kenarında
dalgaların hışırtısında, ay’ın raksını seyretmek falan değil. veya
iki keçi sahiplenip doğa harikası cennet gibi bir yerde
toprağı eşelemek de nereden çıktı öyle,
huzur bulacaklarmış pöh!
o tip aktivitelerin adı keyiftir. sadece sabaha kadar sürer,
güneş doğunca hayatın o acıtan kısmı herkese değecek kadar sahicidir.
ayrıca aradığımız ‘dinginlik’ “kocakarı imanı” gibi de değil ki arkadaşım.
hayatla olan bütün bağlarını
ihtiyarlık nedeniyle zorunlu koparmak zorunda kalmış bir kadının
imanının dinginliği olsa ne olur, olmasa ne olur.
kaybolmak lazım,
bırakıp gitmek ne varsa her şeyden kaçmak bir başına diyorsanız eğer;
hayır hayır! kaçışı yok bunun…
terkedilmiş bir viranede
unutulmuş bir odanın sergisi olmak da değil benim anlattığım.
sufilerin taşkınlıkları onlar, valla!
"ey muhammed bunlardan başka ne eksik ne de fazla yapmam" diyen
bedeviyi bildiniz değil mi? bedevi sonuçta,
"adalet" üzre inşaa edilecek bir dünyanın savaşçısının
bilge ve kararlılığı yoksa yüreğinde,
söyleyin Allah aşkına!
bu kutsal hilafet görevini hangi “dingin kalbi” olan inşaa edecek?
o zaman şöyle diyelim;
kişinin yarasına çare olacak olan çok aranmışsa eğer
sonra o bulunan şey insan için en kıymetli olandır.
hani avucunda sımsıkı tutarsın ya!
doğunca kulağına ezan okunan, kütüğüne islam ibaresi düşen kişi
neyin yolcusu olduğunu bilmez ki. değer kıymet bilmez
bilmeyiz çünkü, mirasyedi olmak böyle bir şey işte…
biz müslümanlar olarak sahip olunan en “değerli’’ şeyi korumak adına
elini biat için uzatan "resule"
“kararlılıkla” elini eli üzerine koyan ve dahi ellerin üzerinde Allah'ın eli olan bir ahitleşme yaptık mı?
valla ben hatırlamıyorum!
aman yarabbi ne acayip bir şey.
ahde tanıklık yapan peygamber ve üçüncüsü Allah olan ve
ellerin üzerinde Allah'ın eli olduğu bir ortam düşünebiliyor musunuz?
var mısınız şimdi böylesi bi biata… buyrun!
ama aziz peygamber yok mu dediniz, anlamadım!
ilahi dost!, biz peygamberin bedenine değil, yüreğine inene iman ettik,
farzet ki “akabe”desin!
"anamızdan, babamızdan, evlatlarımızdan ve bütün dünyalık sahip olduklarımızdan
daha kıymetlimsin sen ve getirdiğin şey ey resul" diyenler var ya "akabe"de…
kararlılık budur işte... dingin olmak bu... sükunete ermiş bir kalp sahibi olmak bu!
ne mi diyorum? dindarlık kararlılıktır. karar vermektir dost karar vermek…
kararlı olan "dingin"dir onu derim…
titrek, evet titrek bir psikolojisi olan, rüzgar nereden eserse oraya eğilen
başağın hali gibi olanın dindarlığı nasıl dingin olur ki?
tarla faresini yuvasından çıktığındaki halini gördünüz değil mi?
iki ayağı üzerine kalkıp her an bir yerden bir şeyler gelecek korkusu nedeniyle
etrafa bakınıp duran şu komik hayvan diyorum.
kalbi rahatsızlığı olan, inanç sorunu olan,
hangi taşın altına "yüreğini" koyup unutan sonra kaybedenler var ya!
ah ki ah!
ve bu konuda hoyratlık ne kadar çoksa o derece titrek hayatlar kuran insanların hali tarla faresi gibidir, ne girdiği delik belli ne de çıktığı yer işte…
o zaman kişinin dingin olması ne mümkün.
her şeyim olsun, hepsi olsun, az olsun çok olsun
illa ki olsun diyen bir zihniyetin
bir de yanında "dingin olsun kalbim" demesi gibi bir şey bu dost…
öyle işte...
ne istediğini bilmek ve bunda kararlı olmak var ya,
“istikamet’’ sahibi olmaktır
dindarlık /dinginlik sanki böyle bir şey…
elbette öyle anlar olur ki sarsılır mutmain olmuş bir kalp de...
hani "hendek" kazarken "Allah'ın yardımı nerede"
diyecek kadar sarsılmışlardı ama yine de
tek yardımcı olacak olanın Allah olduğunu unutmayacak kadar da
kararlı sağlam inanmış bir kalpten bahsediyorum…
ökkeş
dost dedi sakince
“gündüzün yorulacağımız işler olacak’’ işte bakıver müzzemmil süresine görürsünüz.
"zira gündüz vakti, sana uzun bir meşguliyet var. rabbinin adını an.
bütün varlığınla o'na yönel" ayetini okudu. sonra
dindarlık ciddi ve kararlı insanların omuzlarında taşınır.
bu yük değil
aksine adama dinginlik katar
dedi ve sustu
paylaşmaya değer gördüğünüz yazılarımın dilediği kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır. bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!
Henüz yorum yapılmamış.