Sosyal Medya

Makale

Halepçe

“Elma kokulu ölüm”

Ölümün rengini gören var mı? Ya ölümün kokusunu? Veya ölüm getiren elma kokusunu... Kimin aklına gelir ki ölümün elma kokusu ile geleceÄŸini. Ya masum çocuklar, hangi çocuk, ağır kış mevsiminin havasında taze elma kokusunu alır da evde durabilir ki. Zorlu bir kışın ardından, henüz elmalar çiçek açmışken, çevreyi saran elma kokusuna hangi çocuk duyarsız kalabilir. Halepçe’nin sokaklarına yayılan elma kokusuna koÅŸan çocukların başına bir ÅŸey gelmesin diye endiÅŸeyle peÅŸinden giden anneler… SarmaÅŸ dolaÅŸ devrildiler sokaklara, evlerinin duvar diplerine, ağızlarından çıkan kan ve köpüklerle...

Havraman Dağının yamaçlarında mazlum bir ÅŸehirdir, Halepçe. Ä°ran sınırına on beÅŸ kilometre uzaklıkta bulunan kent, Ä°ran ve Irak’ı ayıran Havraman Dağının eteklerinde kurulmuÅŸ. Ä°ran’a sınır olan Halepçe, Süleymaniye’ye yaklaşık altmış kilometre uzaklıkta. Ä°ran devriminden sonra Emperyalist devletler, Irak diktatörü Saddam Hüseyin’in eliyle Ä°ran’ı cezalandırmak istemiÅŸlerdi. Günü geldiÄŸinde aynı güçler Saddam Hüseyin’i de daraÄŸacına götürecekti lâkin o ayrı bir mesele. Eskiler “MaÅŸa varken, ateÅŸi elle tutma.” demiÅŸler. Saddam’ı maÅŸa niyetine elinde tutan güçler onu Ä°ran’a saldırtmışlardı. Sekiz yıl süren bu savaÅŸta, iki kardeÅŸ halktan bir milyondan fazla insan öldürülmüş, iki milyonu aÅŸkını da yaralanmıştı. Ä°ki kardeÅŸ halkın savaşında istediÄŸi sonuca ulaÅŸamayan Saddam Hüseyin, savaşın sonlarına doÄŸru öfkesini kendi halkından olan mazlum Kürtlerden çıkarmaya baÅŸlamıştı.

Her öfkelendiÄŸinde, Kürt ÅŸehirlerine askerlerini gönderen Saddam, Erbil, Süleymaniye ve Halepçe gibi büyük Kürt kentlerini kuÅŸatıyordu. Tanklarla, toplarla gelen Saddam’ın askerleri, sahipsiz mazlum insanların ÅŸehirlerini yakıp yıkıp gidiyorlardı. Ä°ÅŸin acı yanı bölge halkı bu zulme alışmıştı. Sekiz yıl süren Ä°ran, Irak savaşının sonlarına doÄŸru gelinmiÅŸti. Ä°ran ile savaÅŸan Saddam Hüseyin diÄŸer yandan 1986 yılın da kendi vatandaÅŸları olan Kürtlere karşı da ayrı bir savaÅŸ baÅŸlatmıştı. Enfal Harekâtı adını verdiÄŸi ve iki yıl süren bu savaÅŸ sebebiyle Kürt gençleri ailelerinden ayrılarak daÄŸlara çekilmek zorunda kalmışlardı. Adını Enfal süresinden esinlenerek alınmış bu savaÅŸta yüz seksen bin Müslüman Kürt katledilmiÅŸti. Saddam Hüseyin Ä°ran’a gözdağı vermek için bir kez daha Kürt kentlerini hedef seçmiÅŸti. Kürtleri ihanetle suçlayan Baas rejiminin son hedefi Halepçe halkı olmuÅŸtu. 16 Mart 1988 yılı Halepçe’yi kimyasal silahlarla vuran Saddam, bir gün sonra Ä°ran’a mesaj verdiÄŸini iddia ediyordu.

Önceleri kulakları sağır edecek bir gürültü kopmuÅŸtu Halepçe semalarında. Yine Saddam’ın askerlerinin saldırıya geçtikleri korkusuyla Halepçe halkı çocuklarını alıp sığınaklara ve evlerinin bodrumlarına sığınmışlardı. Ä°lk saldırıda çöp kokusunu andıran bir koku yayılmıştı. Bu saldırıda, daha sonra atılacak kimyasalların evlere rahatlıkla girmesi için özellikle evlerin pencerelerindeki camların kırılması hedeflenmiÅŸti. Ä°kinci saldırı olduÄŸunda sabah saat on bir buçuk civarıydı. Bu kez ÅŸehirde elma kokusu yayılmıştı. Çocuklar sokaÄŸa koÅŸmaya baÅŸlamıştı. Birkaç saniye içinde bir bir devrilmiÅŸti sokaklarda, gül gibi çocuklar.

Uçaklardan atılan bombalardan, Sarin ve Tabun gibi sinir gazları yanında Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma ilkel ama tahribat gücü yüksek Hardal gazı da kullanılmıştı. Sekiz bini aÅŸkın çocuk, kadın ve yaÅŸlı ölmüş, on beÅŸ binden fazlası da yaralanmıştı. Uzun yıllar boyunca Halepçe’li anneler özürlü çocuklar dünyaya getirmiÅŸlerdi. Halepçe’de özürlü doÄŸum oranları, Amerika’nın atom bombası attığı Japonya’nın HiroÅŸima ve Nagazaki ÅŸehirlerinin beÅŸ katından daha fazlaydı.

Yarısından fazlası Türkiye’de olmak üzere bir milyonu aÅŸkın mazlum Kürt’de mülteci durumuna düşmüştü. Gerçi Türkiye devletinin o günkü elitleri, ilk kez karşılaÅŸtıkları Kürt mültecilerini yurda almak istememiÅŸlerdi. Dönemin Kürt kökenli baÅŸbakanı Turgut Özal, askeri ve bürokratik elitlere raÄŸmen sınır kapılarını mültecilere açmıştı. Ancak mazlum mültecilere Kürt demek yerine, bir aÅŸağılama yöntemi olarak “PeÅŸmerge” demeyi tercih ediyorlardı.

Katliamdan kısa bir süre sonra Türkiye’nin baÅŸbakanı Turgut Özal BaÄŸdat’a resmi bir ziyarette bulunmuÅŸtu. Saddam Hüseyin ile yaptığı görüşmede katliam konusunu gündeme getirmiÅŸti. Saddam Hüseyin, diktatörlere yakışacak küstah bir tavırla “Onlar Irak’a ihanet ettiler ve cezalarını gördüler.” demiÅŸti. Allah’ın son elçisi “Bir ülke küfür ile yönetilir ama zulüm ile asla.” demiÅŸti bin dört yüz elli yıl önce. Henüz Halepçe’nin yaraları iyileÅŸmeden, dökülen kanı kurumadan, zulmün ipi uzandı ve Saddam Hüseyin’in de boynuna dolanıp onu daraÄŸacına çekmiÅŸti.

2010 yılında Halepçe’yi ziyaret etmiÅŸtim. Åžehri gezme, görme imkânım olmuÅŸtu. Ä°lk ziyaret ettiÄŸim yer, kimyasal katliam ve soykırım sonucu ölenlerin defnedildiÄŸi toplu mezarlar olmuÅŸtu. Bir kabirde en az üç dört kiÅŸi defnedilmiÅŸti. Bazı kabristanlar ise toplu mezar olmuÅŸtu. Yirmi metrekarelik bir alana binlerce kiÅŸi defnedilmiÅŸti. Åžehrin çeÅŸitli yerlerini gezdikten sonra katliam ve soykırım müzesine gitmiÅŸtik. Müzenin genç görevlisi ile tanışmış ve sohbet etmiÅŸtim. Müzenin duvarında asılı fotoÄŸraflardan bize katliamı anlatmaya çalışmıştı. Bir fotoÄŸrafın önünde durdu, gözleri boÄŸulandı: Bir kamyonete konulmuÅŸ cesetlerin bulunduÄŸu fotoÄŸrafı göstererek bunlar ailem demiÅŸti. Bir bacağı kamyonetten sarkmış babasını ve annesinin cesedini göstermiÅŸti. Kamyonete elleriyle yapışmış ve aÄŸlayan küçük bir çocuk olarak kendisi de fotoÄŸraf karesinde yer almıştı. Bu kare, ailece çekilmiÅŸ son fotoÄŸraflarıydı.

Katliamın üzerinden yirmi iki yıl geçmesine raÄŸmen yaraları kanamış ve gözlerinden yaÅŸlar akmıştı olanları anlatırken genç adam. O küçücük yaÅŸlarda bir başına kalmıştı. Biz anlayamasak da o yalnız kalmış olmasına raÄŸmen hayata tutunmayı baÅŸarmıştı. “Zalimler için yaÅŸasın cehennem!” diyerek hüzün ile vedalaÅŸmıştım mazlum Halepçe ile. Ä°nsanlık suçu bu katliamda hayatını kaybedenleri rahmet ile anarak…

Bugün ise Halepçe katliamının üzerinde tam otuz yedi yıl geçmiÅŸ. Ama bıraktığı izler hâlâ geçmedi. Ä°nsanlık, merhametini yitirmediÄŸi sürece de bu acı geçmeyecektir…

Elma kokulu ölüm

Gelir elma kokusu

Çocuklar koşar sokağa

Bulutlar parçalanır

Ay çekilir

Güneş düşer toprağa

Gelir ölüm kokusu

Bazen elmadır ölüm

Bazen suskun insanlık

2 Yorum

  1. Hüseyin Çiftçiler

    Mart 17, 2025 Pazartesi 13:49

    Kalemine yüreğine sağlık söylenecek söz yok her şeyi yazmışsın söylemişsin çok teşekkür ediyorum

  2. Adem

    Mart 17, 2025 Pazartesi 13:29

    Elma kokulu ölüm. Hüzün dolu bir vakıa. Olenlere rahmet, kalanlara keffaret olsun. Takıyyecı zalimlerin asırlardır değişmeyen taktikleridir. Bazen kızıl elma, bazen sarı bazen de yeşil renkte. En çok hangisi uyutabiliyorsa, korkutabiliyorsa veya yok edebiliyorsa saltanatı o denli uzun sürüyor maalesef. Zalimler için yaşasın cehennem.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.