Makale
Kaybettiğini bilmeyen neyi arasın?
YaÅŸadığımız hayatı içselleÅŸtirmek noktasında çok mesafeler aldık, bunun pek farkında da olmadık. YaÅŸamanın bugünkünden farklı ihtimalleri ve imkanları olabileceÄŸine inanan, bunu arayan, araÅŸtıran pek kimse kalmadı. Realite denen ve herkesi kendine inandıran bir ÅŸey var; bunu hemen herkes tartışmasız, sorgusuz, sualsiz kabulleniyor artık. Düne kadar modern hayatın pratikleri ve dayatmalarına karşı kendimizce direnç noktalarımız vardı. Bize ait olanı, geleneksel mirasla bize ulaÅŸanı, kadim bilgiye dayananı, nesillerden nesillere aktarılan birikimi, tecrübeyi, hayat bilgisini ve bunlardan neÅŸet bulan insanca hassasiyetleri savunuyorduk bir ÅŸekilde. Åžimdi sonuna kadar modern olan ÅŸeyleri, türedi, köksüz bir muhafazakarlık gayretiyle makyajlayarak günün yaÅŸantısına, ekonomik iÅŸleyiÅŸine, piyasa trendlerine, sosyal eÄŸilimlerine uygun hale getiriyor ve buna teslim oluyoruz. Dindarca yaptığımız ÅŸeylerin pek çoÄŸuna, dinin ruhuna, hakikatine, mânâ ve mahiyetine hiç uymayan pek çok yabancı ‘ÅŸey’ katıyoruz ve böyle yaşıyoruz. Biz eski nesiller bunu kulağımızın üstüne yatarak yapıyoruz; yeni nesillerse yazık ki o ruhtan, o hakikatten, o mânâ ve mahiyetten zaten uzakta bırakıldıkları için habersizce düşüyorlar bu tuzağın içine. Sonuçta dinin bir hissiyat, bir ÅŸuur, bir ahlak ve bir yaÅŸama farkındalığı olarak deÄŸil; süslü imajlar, kurumsal ezberler, sürekli baÅŸa saran kupkuru retorikler, kalbe dokunmayan kolaycı yakıştırmalarla ortaya çıkarılan bir modern zaman eklentisi olarak tutuyoruz hayatımızın içinde. Öbür dünyayı yedekleyen bir dünya fantezisi olarak…
“Ä°nsanlar gerçekten modern dünyanın ne olduÄŸunu anlasalardı, modern dünya derhal var olmaktan çıkardı ve o anda yok olurdu; çünkü onun varoluÅŸu, bilgisizliÄŸin ve sınırlı olan her ÅŸeyin varoluÅŸu gibi olumsuzdur: O ancak geleneksel ve beÅŸer-üstü hakikati inkâr ederek vardır” diyor Rene Guenon (Abdulvahid Yahya) merhum, ‘Modern Dünyanın Bunalımı’ kitabında.
Modern hayatın yakıtı maddi güçtür. Ä°nsanın konforu, rahatı, daha çok ÅŸeye sahip olmasıdır modern tasarımın ardındaki ana fikir. Ä°nsan nefis sahibidir oysa, her sahip olduÄŸunun üstüne daha fazlasını ister. Maddi güce sahip olanlar, yani sistemin egemenleri için bir durma noktası yoktur. Daha fazla kazanmak için dünyanın doÄŸal kaynaklarını, havasını, suyunu rahatlıkla zehirleyebilir, kendileri gibi olmayan zayıf insanların canını, hakkını, hürriyetini rahatça gasp edebilir, binlerce insanı telef edecek teknolojiler üretebilirler. Bilim, sosyal hizmet alanları, kültür ve sanat emekçileri ve baÅŸka alanlarda etik dışına çıkmadan insanlık için samimiyetle çalışan insanlar, temelde bu kirli çarkın kurbanları olmanın ötesinde bir varlığa sahip olamaz, bu düzeni deÄŸiÅŸtiremezler. Bir tür esarettir bu! Güce inananların daha kazançlı olabilmek için yapamayacakları yoktur. Modern çağın başından bu yana olan büyük ölçüde budur, bugünün tablosu da ortadadır. Modern hayat, insanı kendi tabiatından uzaklaÅŸtırmıştır. Böyle maddi bir sistematik içinde maneviyatın aslî kimliÄŸiyle var olabileceÄŸi bir yer yoktur. Modernler insanın bu aslî boyutunu yok sayar, saymadığında da onu yeniden paketler, kamufle eder, tezgâha sürer. ÇoÄŸumuz müşterisiyiz artık bu pazarın. Ä°nandığımız deÄŸerlerin kendi anlamlarına yabancılaÅŸtırılmış yeni versiyon ve simülasyonlarıyla meÅŸgul edildiÄŸimizin ayırdında deÄŸiliz.
Guenon, ‘Modern Dünyanın Bunalımı’ kitabının bir baÅŸka yerinde, üstünde düşünülmesi gereken çok hayati bir tespitte daha bulunuyor: “Modern insan kendisini hakikat seviyesine yükseltmeye çalışacağı yerde, hakikati kendi seviyesine indirmektedir.”
“Ömrümüz, daha evvel kolayca vazgeçtiÄŸimiz anlamların yerine koyacağımız yeni ÅŸeyleri aramakla geçiyor!” diye geçirdi içinden beyaz saçlı adam.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhan-ozcan/kaybettigini-bilmeyen-neyi-arasin-4682650
Henüz yorum yapılmamış.