Sosyal Medya

Makale

Kandırıkçı aynalar

KonuÅŸup dururken bir an karşımızdakinin aslında orada olmadığını fark etmek ne kadar acı! O anda uzayın karanlık ve soÄŸuk boÅŸluÄŸunda döneduran yalnız bir gezegene dönüÅŸüveriyoruz sanki!

“Ä°nsanın önemli anlarda dilsizleÅŸen bir filozof olduÄŸunu keÅŸfetmesinden daha korkunç bir ÅŸey olamaz. O zaman hiç durmadan gitmek, gitmek için ÅŸiddetli bir arzu duyuyorum; oysa biliyorum ki göçebelik hayatı da sadece bir yanılsama. Bütün bunlardan geriye kalan, yıpranmış hayallerin hışırtısı; bu hayaller, çok fazla kullanılmış hediye paketi kâğıdı gibi hışırdıyor kafanın içinde” diyor ‘Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk’ kitabında Wilhelm Genazino.

Ä°ç güzelliÄŸimizi kaybettikçe dışımızı abartılı bir çabayla güzelleÅŸtirmeye çalışıyoruz. Odaları, evleri, yapıları, sokakları, parkları ve hayatın diÄŸer büyüklü küçüklü mekanlarını güzelleÅŸtirmek için büyük paralar harcıyoruz. Kendi kendine olmuyor çünkü. Ä°nsanın içinde dışına yetecek, çevresini, yaÅŸadığı mekanları, parçası olduÄŸu ÅŸehirleri tezyin edecek kadar güzellik yok. Bunun için endüstriler kurduk, hayatı estetize edecek tasarımlar geliÅŸtiriyoruz durmadan. Tasarım dediÄŸimiz ÅŸeyler içimizden gelen, kendiliÄŸinden ortaya çıkan ÅŸeyler deÄŸil tabiatıyla. Teorik bir çabayla, tekrar eden, çoÄŸaltılmış bir estetik üretebiliriz ancak tasarımlarla. Bu da makyaj, yani yapaylık demek büyük oranda.

Kozmetik ve estetik cerrahi sektörleri de yetmedi, fotoÅŸop, maske, filtre ve rötuÅŸ devrindeyiz. Güzellik daha çok bir efekt artık!

Herkesin olmadığı gibi görünmeyi içine sindirdiÄŸi bir dünyada, birbirini kendi haliyle hiç göremeden ölüp gidecek belki de yakın gelecekte insanlar!

Kendisi olmayan insan mutlu olamaz. Dışarıdan gördüÄŸü iltifatlarla bir süre idare edebilir belki ama o maskelerin ardındaki kiÅŸinin kendisi olmadığını canını acıtarak hatırlatıp duracaktır içindeki ses.

Ä°nsanları olduÄŸu gibi, yaratıldığı gibi sevebilmeliyiz. Kendimizi de elbette. Bir yalanı yaÅŸamamak için, o yalanın altında içten içe ezilip gitmemek için bunu yapmalıyız. Maskeleri kendimizin yerine koymaya rıza göstermemeliyiz. Hayatın fıtratı bunu sürdürmeye müsait deÄŸil; neden olduÄŸunu bilmediÄŸimiz bir ÅŸeyler bizi sürekli mutsuz ediyor. Gerçek, ayaklarımızı basabileceÄŸimiz saÄŸlam bir zemin. Yalana inanarak, bütün yaÅŸama yatırımımızı yalana yaparak ayaklarımızı basabileceÄŸimiz o zemini kaybediyoruz. Gerçek olan bizimdir, olmayansa daima elimizden kayıp gitmeye mahkûm!

Fernando Pessoa’nın ‘HuzursuzluÄŸun Kitabı’ isimli kitabından çarpıcı birkaç satır: “Ve görmeden baktığım sokaÄŸa hâkim penceremden dışarı sarktığımda, kendimi birden, kurusun diye pencerelere asılan, sonra orada unutulup yavaÅŸ yavaÅŸ buruÅŸan, sonunda da asıldığı yeri kirleten yaÅŸ bir toz bezi gibi hissettim.”

Güzellik için kurulan bütün bu tezgahların, insanları doÄŸal haliyle güzel olmadıklarına inandırarak iÅŸe koyuluyor. Güzellik tarifleri yapıyor ve dayatıyorlar bu standartları insanlara. Bu standartlara uygun hale gelmeyen hiç kimsenin kendini güzel hissetmesine, dolayısıyla kendinden mutlu olmasına izin vermiyorlar. Ellerindeki medyatik imkanlarla bunu sosyal hayatın sorgulanamaz bir kriteri haline getiriyorlar. Kitleler halinde o imkanların peÅŸine düÅŸüyoruz ve gece gündüz çalışarak kazanabildiÄŸimiz sınırlı gelirlerin çok önemli bir parçasını bu yapay güzellikler için harcıyoruz. Durma noktası olmayan bir sürükleniÅŸ hali bu, tüketici bir döngü!

“Gönlünde güzellik bulamayan” dedi meczup, “kendini kandıracak bir ayna arar!”

https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhan-ozcan/kandirikci-aynalar-4679878

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.