Sosyal Medya

Makale

Dertlere şifa: Bir tutam rikkat bir tutam rıfk

“En büyükler en mütevazı olanlardır” demiÅŸ Raimon Panikkar.

Çok havalı, iddialı bir cümle gibi duruyor. OkuduÄŸum kitabın ortalarında, sayfanın ortasında bir yerde geçen bu cümle beni Ä°slâm öncesi Mekke dönemine kadar götürdü. Kıyas ya da baÅŸka bir durumdan azade kendiliÄŸinden bir hatırlayıştı bu.

Sahnede tarihin bir noktasında bir toplum, her türlü kötülüğün ayyuka çıktığı bir bölge. Åžehirlerin anası, dünyanın kalbinin attığı yer; Mekke. Ahlâkının güzelliÄŸiyle kalplerde iz bırakan bir isim: Muhammed-ül Emin.

Daha zirvede bir sıfat duydu mu kulaklarınız?

Sahabiler başlarında kuş varmış gibi dinlermiş rahmet peygamberini. Taze bebek dikkati ile dinlemek dizesi ile karşılaşınca hatırladım yeniden sahabinin ihtimam içeren duruşunu. Varlığa hayret ve rahmet nazarı ile bakan o kutlu ağızdan çıkan kelimelerin hakkı böylesine zarif bir dinleme biçimi olsa gerek.

Onun duruÅŸunun güzelliÄŸini Ä°slâm tarihinin birçok karesinde görmek mümkün.

Uhud dağı ile muhabbet eden nebiyi muhteremin tavrı hem rikkat hem rıfkın zirve örneklerinden birisi meselâ. Rabbim hayretimi artır diyordu her dem yeniden. Dikkat ve rikkat ile bakıyordu her cana. Günler ve geceler boyunca Hira’da tefekkür eyliyordu. Canı sıkılıyordu hem de çok. Zira yeryüzü bir uçtan diÄŸer uca bir karanlığa gömülmüştü. Canı kanarcasına sıkılıyordu; alelade deÄŸildi hâli.

Hz. Ebu Bekir’in de sıkılıyordu canı bazen kalbini hisseden her insan gibi. Çıkıp birkaç Müslümana selâm vereyim de içim ferahlasın diyordu. Alelade deÄŸildi bu davranış.

Yeni insan tipinde sıklıkla hayat bulan can sıkıntısı ise olabildiğince sıradan. Bulaşıcı bir ruh hali üstelik. Ebeveynden başlayarak çocuklara ve neredeyse toplumun geneline sıçrayan bir maraz. Can sıkıntısından kaçmak için türlü çareler üretiliyor. Hemen herkes birbirine aman ha canı sıkılmasın diye etkinlik öneriyor. Bu noktada sahneden hiç inmeyen tüketim endüstrisi yeni etkinlikler pazarlıyor. Lakin tüm bu kaos sarmalının ortasında kalan insanın can sıkıntısını hiçbir etkinlik kesmiyor. Her etkinliğin içinden yeni bir can sıkıntısı çıkıyor.

Can sıkıntısını iyileÅŸtirmek için hayret nazarına ihtiyaç var sanki. Ancak Yunus Emre’nin “hak bir gönül verdi bana ha demeden hayran olur” teslimiyetine benzer bir anlam olmalı merkezde.

Havaya ve suya düşen cemrelerle birlikte kar bereketi nazil oldu arza. Rabbimizi hatırlatan bu inzal iyi geldi varlığa rıfk ile bakan Hz. Muhammed’in ümmetine. Çocuk sevincine benzer sevinçler kuÅŸattı etrafı her kar tanesiyle beraber. Neden bu kadar sevinir insanlar kar gördüğünde diye düşünürken çünkü her zaman yaÄŸmıyor ve biz onu özlüyoruz dedi bir çocuk. Hiç de alelade deÄŸildi bu cevap.

Ve ramazan bir kez daha kapımızda. Bu hayatımızın en iyi Ramazan’ı olsun umudu ve duasıyla rıfktan ve rikkatten beslenen hâllerle kuÅŸanabilmeyi lütfeylesin Rahman.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.