Sosyal Medya

Makale

şimdi çocuğumu ve karımı ya da kocamı planlıyorum ey tanrım!

‘fare tekerleÄŸinde’ gibiyiz biliyorsunuz deÄŸil mi?
gündelik hayatta bir çekirdeÄŸi bile doldurmayan telaÅŸlarımız var.  
sürekli bizi bir sonuca ulaÅŸtıracak ÅŸeyin peÅŸinde gibiyiz
ufukta bir son hiç olmuyor.
biri bitiyor sonra bir baÅŸkası geliyor arkasından  
çok isteyip de ulaşılan sahip olduÄŸumuz an itibariyle eskiyor ve
gözlerimiz yeni olan ne varsa oraya çeviriyoruz

dolu dolu yaÅŸanacak 'an'ı, hiç yaÅŸanmayacak olana erteliyor
sanki bir ÅŸeyler pır pır uçup gidecek gibi "titrek" bakıyoruz hayata
buna da ‘kaygı’ diyorlar.
geleceÄŸin 'bilinmezini' satın almak için yaÅŸanan 'an'dan vazgeçmek iÅŸte.
zamane hastalığı.
hayır hayır (!) derdim ‘kaygı’ anlatmak deÄŸil
diyeceÄŸim baÅŸka;

kurguladığımız hayatın yükü sadece kendimize ait olsa tutacak bir yer bulurdum.
ama öyle deÄŸil be dost.
kaygılarımız sadece bizi dipsiz kör kuyulara çekmiyor.
hemen yanı başımızda kim varsa 'can' olarak
onu da sürüklüyor kendimizle birlikte.

uzakta olana kırmak, güç yetirmek cesaret istiyor.
dışarıda olanın hayatına karşı mesafeli duruyoruz, sonuçta yabancı iÅŸte
oysa sevdiÄŸimiz insanları
yani bizden bir parçayı çok 'kolay' görüyoruz.  
üzerinde “tanrıcılık!” oynadığımız 'kiÅŸilikler' olarak görme hakkını kendimizde buluyor
kendi telaşlarımıza, korkularımıza, kaygılarımıza ortak ediyoruz.
çocuklar…
çocuklarımız!

bizden bir parça olanı bizim zannetmek,
'mal' gibi sanki. dilediğince kullanacağınız,
üzerinde tasarruf yapacağınız 'ÅŸeyler' oluveriyor birden.
'ÅŸey’ olmak var ya! evet ‘ÅŸey’ iÅŸte
'sahibi' olduÄŸumuz zannı öylesine hoyrat yapıyor ki insanı
hem de en sevgiliye karşı.

ebeveynleri olmayı,
onların hayatında bizi söz sahibi yapma yetkisini veriyor diye  
biz o yetkiyi kendi kaygılarımıza boÄŸarak harcıyoruz (!)
çünkü onları sahibi olduÄŸumuz bir ‘nesne’ gibi tarif ediyor öyle bakıyoruz.

muhammed ÅŸehid’in demesiyle;
"biz iyi anneler ve iyi babalar ve iyi ebeveynler
o tüm tanrısal sezgilerle kurarız geleceÄŸi.
tiksinç bir tuzak kurmak için tanrıya karşı karşıya geliriz.
ÅŸimdi çocuÄŸumu ve karımı ya da kocamı planlıyorum ey tanrım!
biraz sevgi ve yoktan sezgilerim yeterli."

sonra,
acısı çok, iyileÅŸmesi zor kalıcı yaralar açıyoruz
küçücük bedenlerine, ruhlarına...

derler ki;
‘bir kuÅŸ kanadı kırıldı diye ölmez.
ama kanadı kırıldı diye kahrından ölür.’

kendi hikayesini yaÅŸamak için hiç bir zaman uçamayacak
ellerimizle kanatlarını kırdığımız (!) çocuklar yetiÅŸtiriyoruz.
böylesi bir 'acıya' ne desem, nasıl tarif etsem bilmiyorum ki?

bencillik dediÄŸimiz, 'kiÅŸinin istediÄŸi gibi yaÅŸaması deÄŸil,
bencillik, baÅŸkalarından sizin istediÄŸiniz gibi yaÅŸamalarını istemektir'
çocuklarımız olunca bu bencillik olmuyormuÅŸ!
ah ki ah!
ve bizler çocuklarımıza kendi korkularımızı, kaygılarımızı,
bire bir taşınmaz yük olarak aktarırken zayıf omuzlarına
bencilliÄŸin dik alasını yapıyoruz.
adını da ‘sevgi’ koyunca örtüyoruz örtülecek ne varsa iÅŸte.
bildiniz siz.

bazı büyük ebeveynlerin torunlarına olan düÅŸkünlüÄŸü
sakın(!) çocuklarından esirgediÄŸi 'ÅŸeyler' nedeniyle duyulan 'vicdan' olmasın?
ben bilmem!

ÅŸu kadarını söyleyeyim gerisi malum zaten;
kabuk olana dikkat kesiliyoruz. kabuk!
çocuklar cilalı gösteriÅŸli olan ne varsa ileride üzerlerinde taşısınlar diye
bir ömrü çalacak hedefler koyuyor ve uÄŸraÅŸlardan edindiriyoruz.
prestij mi diyorlardı!
tam da o iÅŸte.
prestijli bir iÅŸi, görüntüsü, alıcısı olan ne varsa taşısın üzerinde, saçsın ortalığa diye koÅŸturuyor ve
haşa! Allah'ı da işimize ortak(!) edecek dualara katıyoruz.
‘yarabbi 6'lı ganyanda atım kazansın’ diyen
'şaşkın adam' misali

bakmayın öyle(!)
kandırmayalım birbirimizi, bizim telaşımıza bakıp
neyin hayati önemli olduÄŸunu çocuklar hissederler.
araya sıkıştırılan din, ahlak, insanlık, adamlık(!) falan
neyse onlar iÅŸte
inanın garnitür mesafesinde kalıyor çocukların gözlerinde...

'eğitim' adına verilene bakar mısınız?
soru bankalarındaki istatistik baÅŸarısı her ÅŸey olmuÅŸ…
kaldırın baÅŸlarınızı. lütfen, tam da gözlerinin içine bakın çocuklarınızın
yaralı bir kuÅŸ misali hepsi…
kendi kaygılarımızı üzerlerine boca ettiÄŸimiz çocuklar boÄŸuluyor.
ve yardım isteyen çocuklara kolunu burkarak!
hala 'disiplin ve terbiye' diye tutturmaktan bahsediyorum, tam bir rahatsızlık!

mazeretler hazır biliyorum;
'şimdi sıksın dişini ileride rahata erer.'
vah ki vah!
ileride rahata erecek iç dünyasında
bir 'duygu'
bir ‘kalp’ bulursa eÄŸer  
etsinler bakalım.

ökkeÅŸ dilinin ucuyla!

anlamadım!
‘prestij’ mi dediniz?

dedi ve sustu…

paylaÅŸmaya deÄŸer gördüÄŸünüz yazılarımın dilediÄŸi kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.