Makale
İyi Adamdı Rahmetli
Fırtınalı gecenin ardından serin bir hava vardı ÅŸehirde. Çiseleyen yaÄŸmura zaman zaman sert esen bir rüzgâr eÅŸlik ediyordu. Uzun zamandır güneÅŸ yüzünü göstermiyordu. Böyle havalarda hep sıkıntılı bir ruh halim oluyor. Gözüm telefonuma gelen mesaja iliÅŸiyor, Hasan dayının oÄŸlu vefat etmiÅŸ. Cenaze öÄŸle namazında kaldırılacak, gitmek lazım. Kaç yıllık komÅŸumuz, gitmemek olmaz elbette. Tamam, hazırlanıp yola düÅŸmeliyim lakin bekleyen bir sürü iÅŸ var. Acil olan bir ikisini halledip öyle çıkayım bari diye düÅŸünüyorum. Åžunu bitireyim, bunu da halledeyim derken iyice gecikmiÅŸim. “Ben olmasam kim yapacak bu iÅŸleri, yok daha neler kim yapabilir ki? Benden baÅŸka.” diye mırıldanıyorum. Sonra, “Bu ne yahu, kendine gel! Tövbe, affet Allah’ım.” diyorum. Ä°nsan ve kibir, nasıl oluyor da bir nefese dahi sahip deÄŸilken insanoÄŸlu, böyle kibre kapılabiliyor. Hem de yanı başımızda can vermiÅŸ bir cenaze dururken.
Bu kadar bekleyen iÅŸi aksatmak da olmaz ki, cenazeye gitmesem ne olur ki? Sevilen, sayılan biri Hasan dayı, cenaze çok kalabalık olur. Beni fark etmezler bile, nasılsa taziyeye gideceÄŸim, cenazeye gitmesem de olur diye aklımdan geçiriyorum. Biri kulağıma fısıldıyor “Olur mu hiç cenazede bulunmamak, sonra insanlar ne der?” Dönüp bakıyorum kimse yok. “La havle” deyip bir an önce çıkmak için saÄŸa sola koÅŸturuyorum. Tam bu hengâme içerisindeyken aklıma düÅŸüyor, ya ben de ölürsem… “Amma abarttın, daha çok gençsin” diyorum kendi kendime. Ä°yi de babam vefat ettiÄŸinde ÅŸimdiki halimden çok daha gençti. Daha yirmisini bile göremeden topraÄŸa verdiÄŸimiz arkadaÅŸ ve dostlarımı hatırlıyorum. Aslında ölüm bize hiç de uzak deÄŸilmiÅŸ duygusuna teslim oluyorum. “Ölüm benliÄŸimizde gizlenmiÅŸ bir sızı evlat.” derdi babaannem.
Yine gecikiyorum, ezanla beraber camii avlusuna ancak girebiliyorum. “Ä°ÄŸne atsan yere düÅŸmez.” derler ya, vaziyet tam da öyle. Caminin zarif bir minaresi ve geniÅŸ bir avlusu var ancak güzel bir mimarisi olduÄŸu söylenemez. Gecekondu zihniyetinden kurtulamıyoruz, camii projeleri de ehil olmayan ellerde kalıyor nedense. Yine de manevi bir atmosferi var camii ve çevresinin. Avludaki kalabalığı izliyorum bir süre, kimisi birilerini arıyor göz ucuyla uzaktan, bir diÄŸeri gördüÄŸü arkadaşına sesleniyor. Herkes kendi arasında konuÅŸuyor, bu sebeple büyük bir uÄŸultu yükseliyor camii avlusundan. Bir köÅŸede toplanmış sohbet edenlere gözüm takılıyor. Hararetli bir sohbete dalmışlar, belli ki konu önemli diye düÅŸünürken bir kahkaha sesi yükseliyor. Ä°stem dışı gözüm cenaze başında taziye kabul edenlere kayıyor. OlduÄŸum yerde çakılıp kalıyorum, omuzuma bir el dokunuyor. Selam veren Mehmet ile hâl hatırdan sonra cenazeye doÄŸru ilerliyoruz. Hasan dayı ve yakınlarına taziye dileklerimizi iletiyoruz. Ezan bitmeden Mehmet’le beraber camiye yöneliyoruz. Aklım avluda olup bitene takılıp kalıyor, namaza odaklanamıyorum. Ä°nsanların acısını paylaÅŸmaya geldik derken, nasıl oluyor da acılarına bu kadar bigâne kalabiliyoruz.
Mezarlık da hayli kalabalık, cenaze arabası gecikmiÅŸ. Binlerce mezarın olduÄŸu büyükçe bir mezarlık. Burada da belirleyici unsurun sınıf farkı olduÄŸunu gözlemliyorum. Varlıklı olanların büyük aile kabristanlarının tamamı mermerden. ÇeÅŸitli desenlerin ve kabartmaların öne çıktığı aile kabristanlarını izliyorum bir süre. DiÄŸerlerinden ayrı bir havası var, yakınlarının sevgisinin tezahürü mü yoksa gösteriÅŸ dürtüsünün baskısı mı bunu yaptırıyor, bilemiyorum. Kalabalığa bakıyorum camii avlusunda yarım kalmış sohbet kaldığı yerden devam ediyor. Mehmet kulağıma eÄŸiliyor “Büyük ÅŸehir insanları ne hallere düÅŸürmüÅŸ, ancak cenazede, taziyede görüÅŸebiliyoruz. Böyle olunca da bu manzaraları hep göreceÄŸiz.” diye söyleniyor. Herkes ÅŸikâyetçi bu gidiÅŸattan lakin mazeretlerimiz de hep aynı: Bütün hatalarımızı, ihmallerimizi ÅŸehrin trafiÄŸine ve zorlu yaÅŸam koÅŸullarına baÄŸlıyoruz… Bir süre sonra araba görünüyor, cenaze yakınları araca doÄŸru koÅŸturuyor. Omuzlara alınan tabut, kazılan kabrin başına taşınıyor. Her kafadan bir ses, birbirine karışan sesler arasında kimse kimseye sesini duyuramıyor. Bu hengâme içinde defin iÅŸlemi sürerken konuÅŸanların uÄŸultusu yükselmeye devam ediyor. Kur’an okuyan hoca yükselen uÄŸultuları bastırmak istercesine arada sesini yükseltmesi dikkatimi çekiyor.
Etrafımızda binlerce mezar, toplanmamıza sebep bir cenaze ve acılı yakınları var lakin kimsenin önemsediÄŸi yok. Kazılmış bir kabrin başında defin sürerken neler konuÅŸuluyor diye kulak kabartıyorum. Duyduklarıma bakılırsa gündemimizde ölüm yok maalesef. Grupların durumuna göre deÄŸiÅŸse de sohbetlerin konusu genellikle piyasaların durumu. Malum, birkaç yıldır insanımızı zorlayan ekonomik sorunlar var. Bu yüzden konuÅŸmalarda ilk sırayı geçim sıkıntısı alıyor. Bu tür sorunları olmayanların sohbet konusu arabalar. Araba söz konusu olunca konu daha çok markalar, modeller üzerinde yoÄŸunlaşıyor. Bazılarının gündeminde ise yatırım alanları öncelikli oluyor. Yüksek faiz veren finans kurumları, güvenli limanlar ve daha çok kazandıran emtialar öne çıkıyor. Elbette ikamet edilen semt ve yaÅŸanılan sitelerin ayrıcalıklı taraflarını da uzun uzadıya anlatanlar oluyor. Bütün bu konuÅŸmalar sürerken cenazenin defin iÅŸlemi de bitmiÅŸ oluyor. Rahmetlinin de gündeminde genellikle bu konular vardı. Hâlâ bu tür dertleri var mı acaba diye aklıma takılıyor. Mezarlıkta taziye yerini ve gününü öÄŸrendikten sonra dağılıyoruz.
Rahmetliye son görevimizi yapmıştık ama taziye ile yakınlarına da son vazifemizi yapmamız lazım. Hafta sonu bir program yapamıyoruz, cenaze, taziye veya düÄŸün derken gün bitiyor. Oysa hafta boyu bizim boÅŸ günümüzü bekleyen çoluk çocuÄŸun beklentileri de var. Üstelik güneÅŸli, bahardan kalma bir hava var. Yine mi taziye, düÄŸün itirazları arasında neyse ki öÄŸlen gibi taziye yerine varıyorum. Ä°nsanlar sokakta kalmış sanki içeri bakıyorum orası da dolu gibi. Herkes kaldığı yerden yarım kalmış sohbetine devam ediyor adeta. Artık anlıyorum, kimin kiminle nasıl gruplaÅŸtığını. Onları bir araya getiren temel unsur gündemleri. Ä°çeri girmeden, bir araya toplanmış birkaç tanıdıkla selamlaşıyorum, taziye için akrabalarını bekliyorlar. Taziye dileklerimi ilettikten sonra benden önce gelen Mehmet’in yanına oturuyorum. Daha hâl, hatır sormadan, dışarda yakınlarını bekleyen arkadaÅŸlar içeri giriyor. Zaten mekânda epey insan varken bu kalabalık nereye oturacak, yer açmak için “Mehmet kalkalım mı?” diyorum. Ä°tiraz ediyor “Bunca yıldır ÅŸehirde yaşıyorlar, ama hâlâ feodalizmden kurtulamadılar. Bırak ayakta kalsınlar, her ÅŸeyden önce ölmüÅŸ biri üzerinden böyle gövde gösterisi yapmak da nedir?” diyor Mehmet. “Evet, çoklukla övünmek nasıl bir ruh hali, aklım almıyor, Mehmet.” diyorum. Olanları izlerken, ilahi ikaz düÅŸüyor aklıma:Çoklukla övünmek. Sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı. Hayır! Bileceksiniz. Yine hayır! Yakında bileceksiniz (hatanızı). Hayır! EÄŸer kesin bilgi ile bilseniz.” Tekasür, 102: 1-5
Taziye mekânı Hasan dayının köy derneÄŸi. Dernek lokalinin duvarlarını büyük fotoÄŸraflar süslüyor, hepsi de köylerinden çekilmiÅŸ manzaralar. “Memleket hasreti gurbetçinin yüreÄŸinde bir sızıdır” demiÅŸ eskiler. Bütün olumsuzluklara karşın yıllardır duvarları süsleyen sararmış bu fotoÄŸraflar bir ferahlık veriyor insana. Ancak içerdeki keÅŸmekeÅŸlik oldukça yorucu. Bu karmaÅŸa sürerken bir yandan da yemek dağıtılıyor, bu arada var olan gürültü iyice artıyor. Her kafadan bir ses, istekler farklı haliyle. Masalarda sürekli takviye edilen lokum ve kurabiye tabaklarının yanına pilav üstü kavurma, biber ve tatlı geliyor. Kimi “bulgur bana dokunuyor, pirinç olsaydı keÅŸke” diyor. Bir baÅŸkası acı biber istiyor, tatlıyı beÄŸenmeyen de oluyor haliyle. Midem kalkıyor, rahmetlinin cesedi önümüzde duruyor da sanki her birimiz bir parça koparıyoruz bedeninden gibi geliyor bana. Dışarı çıkıyorum gözüm Hasan dayıya takılıyor, evlat acısı, iki günde çökertmiÅŸ adamı. Bu acısıyla insanları memnun etmenin derdine düÅŸmüÅŸ garip. Mehmet yanıma geliyor “Ağır geliyor bu karnaval deÄŸil mi?” diyor, susuyorum…
Musab Aydın
Yönetmen Atay
Ocak 28, 2025 Salı 08:52
Kaleminize yüreğinize sağlık musab hocam Aynen dediğiniz gibi Hemen hmemen her cenaze de bunları yaşıyoruz malesef Ayrıca böyle bir konuya degendiğiniz için size teşekkür ederim Gününüzde malesef böyle makaleler okunmuyor. Böyle bir duruma çok özlüyorum Saygı ve hürmetlerimle
Hüseyin Çiftçiler
Ocak 27, 2025 Pazartesi 15:28
Hacı Musab kardeşim yüreğine kalemine sağlık bu zamanın hastalığını dile getirmişsin gerçekten eyvallah
Mehmet Güneş
Ocak 27, 2025 Pazartesi 13:36
Günümüz taziyelerini çok güzel betimlemiş ve iğnelemişsiniz, ağzınıza yüreğinize sağlık. C. Allâh şuurlu müslüman etsin hepimizi...