Sosyal Medya

Makale

Asra - Dijital Çağa - Yemin Olsun ki

<< Asra yemin olsun ki insanlık hüsrandadır

İman edenler ve iyi işler yapanlar

Birbirlerine hakkı öğütleyenler

Birbirlerine sabrı öğütleyenler hariç >> ( Asr 103/ 1-3)

Asr suresi İslam’ın öngördüğü hayat şeklinin özlü ve özgün bir programıdır. İmana dayalı düşüncenin ana ilkelerini net bir biçimde kuşatıcı bir gerçek olarak ortaya koymaktadır. Surenin bir bütün olarak ortaya koyduğu temel gerçek şudur: Çağlar ve asırlar boyunca insanlık için kurtuluşa, saadete, erdeme ve fazilete götüren yol sadece bir tanedir. Yol bir, metot bir, program birdir. Bunun dışında kalan çabaların uğraşların temelde hüsrana, yıkıma, felakete götürdüğü apaçık bir gerçektir.

Dijital çağa yemin olsun ki:

Yani içimizde yaşadığımız şu zaman dilimine, upuzun zaman tünelinin tanığı olduğumuz bu kesitine, kuşağımızın ve neslimizin yaşadığı bu zamana, çağımıza, yüzyılımıza, dijital çağa sanal aleme, duyarsızlığın, hafızasızlığın, vurdumduymazlığın, hakim olduğu uygarlık çağına, vahşi kapitalizm çağına, bilim ve teknolojinin kutsandığı sanayi çağına, atom ve uzay çağına andolsun ki…

Nihilizm- deizm ve paganizmin hakim olduğu, kitlelerin sürüler halinde sahte dinlere, sahte kutsallıklara sürüklendiği, mahkum olduğu, dijital kuşatmanın altında, akılların değil duyguların yönlendirildiği, aklın iptal edildiği algı çağına ve her şeyin mubah görüldüğü bedbaht zaman dilimine andolsun ki …

Modern cahiliyenin hakim olduğu, akışkan, sanal dünyanın post-modern bireylerinin mahkum olduğu twitter çağına andolsun ki, insanların akıl tutulmasının yaşadığı, düşünme akletme, temyiz kabiliyetlerinin kaybolduğu, buharlaştığı, savrulduğu, sanal çatışmaların, kimlik krizlerinin yaşandığı çağ.  Makineleşen- robotlaşan insanın, yapay zekanın, insanın yerine geçmeye çalıştığı insansız, sahtelerin hakim olduğu çağ. Konformizmin toplum ruhunun köklerini kuruttuğu seküler, Protestanlaşmış bir Müslüman tipinin oluşturulmaya çalışıldığı çağ...  

Dijital çağ ki, İslam’ı görünür alandan uzaklaştırıp, hayattan dışlayıp bireysel bir inanca indirgemenin mücadelesi veriliyor. Bilimperestliğin kutsandığı, ruhsuz bilim ve teknolojinin insanı kuşattığı, bir anda dünyayı cehenneme çevirecek olan kimyasal silahların var olduğu, ahlaksız gücün ve açgözlülüğün hakim olduğu bir çağ...

Cehalet ve barbarlığın, zulüm ve haksızlığın sömürü ve emperyalizmin, kaba güç kuvvet ve otoritenin, demir ve ateşin çıkar, şehvet ihtirasların, beşeri ve hayvani arzu, istek ve dürtülerin egemen olduğu, erdemin, faziletin, insanlığın, hidayetin ve emanetin kökünün kazınmaya çalışıldığı şu bedbaht zaman dilimine yemin olsun ki …

Teknolojinin, iletişim araçlarındaki hızlı gelişmeyle, içinde yaşadığımız çağda insanlar; köksüz ve ruhsuz, hafızasız hale getirilerek, zihinleri çağdaş hurafeler çöplüğüne döndü…Dijital uygarlık çağı, modern insanı kaypak bir zemine itti. Söz medeniyetinin yerini göz medeniyeti aldı. Hayatı sanal dünyada geçen insanların gerçek dünya ile bağlantıları koptu. Köle psikolojisi içinde bir güruh meydana geldi. İnsan azmanlaştı. Dijital kültür, din anlayışını değiştirdi…Din narkoz etkisi yaptı… Her kafaya uygun din anlayışları ekranlardan-sanal alemden pompalanmaya başladı...

Ahlakın, hakikatin, bilginin ve insanın değersizleştirildiği, anlamsızlaştırıldığı çağa yemin olsun ki …Bilginin malumata dönüştürüldüğü, insanın cahilleştiği fikir yoksunu insan türünün ortaya çıktığı, iradesiz kitle yığınlarına dönüştürüldüğü bir çağ… Nihilistliğin hedonizmin hakim olduğu çağ, insanın yalnızlaşmasını da başkalaştırdı. Dijital yalnızlığa mahkum etti. Gerçek olmayan kalabalıklar arasında yaşayan, gerçek olmayan arkadaşlıklar kurup, gerçek olmayan hayatlar süren insan, kendine bile yabancılaştı. Bu nedenle, merhamet, sevgi, acıma duyguları da öldü.

İnsan, semboller, imajlar, imgelerle düşünmeye, görsel iletişim biçimi kurmaya başladı. İçten samimi, organik, insani ilişkilerin yok olduğu bir çağ ki, dijitalize edilmiş, bilgisayar gibi soğuk kırılgan, hissiz, içeriksiz ilişki biçimlerinin hakim olduğu bir zaman da, insanlar yüz yüze konuşamıyor, dijital bir makineyi kullanmadan iletişim kuramıyor…Huzur yok oldu, insanı insan yapan değerler erozyona uğradı sığınacağınız insan sıcaklığı kalmadı…Sanal alem, duyarsızlık, hafızasızlık, umursamazlık illetini insanlara bulaştırdı.

Dijital uygarlık, internet din dışı kutsallıklar üretmeye devam ediyor. Hazza dayalı, ayartıcı, baştan çıkarıcı, günaha sürükleyici bir uygarlık. Teknolojik aygıtlar çağın tek dini haline dönüştü. Din yok olmadı fakat değişime uğradı…Teknoloji vahşi bir canavar olarak insanlığa saldırdı. İnsan oyuncakların kölesi oldu. Sahih bilgi yok, makinanın yalan-yanlış verileri var. Duygusuz robotlar hakim bu çağa…

Allah düşüncesini, hakikat fikrini yok eden, insanlığı izafileşmenin, nihilizmin eşiğine getiren, baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojik aygıtlarla insanı teknolojinin kölesine dönüştüren ve nihayetinde insanı da yok eden, bütün aidiyet biçimlerini buharlaştıran, aileyi parçalayan, muhabbeti, sohbeti, meveddeti ortadan kaldıran, ruhsuz bir dünyanın baştan çıkartıcı uyuşturucu narkoz etkisi yapan yeni tapınma biçimi; dijital putperestlik...

Bu dijital çağda adeta insan ikiye bölündü. Yarı insan, yarı makine türüne dönüştü. Bu vahşi uygarlık, global tek dünya devletini hakim kılarak, cinsiyeti ortadan kaldırma projesinde makinalaşan- ruhsuzlaşan bir insan tipini, tüm kutsallıkları –dinleri devre dışı bırakarak yeni bir putperestliği/ paganizmi dayatmaya, ortaya çıkarmaya çalışmaktadır.

Bu dijital çağa yemin olsun ki, ruhsuzlaşan- robotlaşan insan zarardadır. İnsanı insan yapan özellikler kayboldu. Merhamet, endişe ve umut kayboldu. Fıtratın ve vicdanın yolundan sapmış irfani yanı hiçe sayan, kendini tanımayan bir karaktere bürünmüş insan...

İnsan…Yani, koca bir evrenin içinde gizlendiği, özümsendiği karmaşık varlık. Bir çok şeyi keşfettiği halde kendisini henüz tanımayan varlık ve doğal olarak kendisini, kendini kuşatan evreni ve her iki varlığı da var eden düzenleyen ve idare eden yaratıcıyı tanımadığı için bunalımlara sıkıntılara ve buhranlara düşen yaratık insan…Bir taraftan lüks ve israfın, debdebe ve ihtişamın modern hayat ve konforun şımarttığı bir taraftan da, ezilmişliğin haksızlığın, açlığın ve sefaletin her yönden tükettiği insan... Maddeye kul olduğu için ,her şeye çıkara bağlandığı için herkese kul olan insan.

Dijital-algı-çağına- sanal aleme yemin olsun ki insan zarardadır. Afaki ve enfüsi ayetlere yönelmediği için, evrendeki ve kendi bünyesindeki temel gerçeklere kulak asmadığı için, ruhsuzlaşan, koflaşan, gönülsüz, yüreksiz, kansız ve vicdansız hale gelen insan. Aklını kalbini vicdanının ve fıtratının sesine kulak asmayan dolayısı ile ruhunu bedeninden ayıran insan…

Hakkın ve adaletin, özgürlüğün, maddeye, çıkara ve bencilliğe indirgenmiş anlamından ötesini hesaba katmayan insan. Mutlak sahteye köle olan insan. Popüler kültüre teslim olan, aklını çarmıha geren, algıların yönlendirdiği insan. İnsanlık düşmanı, hakikat düşmanı vahşi dijital çağın sanal tanrılarına kul olmuş bir insan …zarardadır.

Sürekli hastalık üreten dijital vahşi kapitalist çağa andolsun ki, insan zarardadır. Tüm insanlar artık dijital rakamlara döndü. İstatistik mevzusu? Artık. İnsansız ve ruhsuz uygarlık tüm felaketlerin, müsebbibi. İnsan kendini tanrılaştırdı, kibirlendi, tekebbür sahibi oldu ve her şeyi esir aldı dünyayı cehenneme çevirdi. Artık bu çağ ölüler evine döndü.

Şeytani bir el tüm insanlığı güdüyor. Allahsız bir dünya projesi uygulamaya konuluyor. Adına Homo Deus/ Tanrı İnsan deseler de geleceğin dünyasında bilim teknoloji Tanrı oldu…Allahsız-ruhsuz ve insansız putperest dijital bir uygarlığın eşiğine fırlatılan insanlık topyekün zarardadır.

Tek çare, insanlığın Allah’a, fıtratına dönmesi. Allah’a kul olması. Allah’a kul olursa, kula kulluktan teknolojiye kulluktan, bilime kulluktan kurtulur. Gerçek özgürlüğe kavuşur. Şunu unutmayalım ki, insan imanını yitirdiği an her şeyi ilahlaştırır, sahte Tanrıların kulu olur.

Bu kaostan, bu illetten kurtuluşun çaresi Allah’a kayıtsız şartsız iman. İnsanın öz benliğine kavuşması. Kalbinin, yüreğinin ve fıtratının sesine kulak vermesi, özgür olması her şeye, herkese kulluktan kurtulması aklı, kalbi, vicdanı, ruhu ve bedeni ile adaletin hakkın, merhametin kaynağına yönelmesi Allah’a teslim olması, düşüncelerini, inançlarını ölçülerini değerlerini , kanunlarını, yasalarını , ilkelerini, adaletlerini ve ibadetlerini ve ahlakını , sosyal ilişkilerini, haklarını kısacası, Allah – varlık ve insanla ilgili nesi varsa her şeyini bu kaynağın ilkeleri doğrultusunda belirlemesi: İMAN…

İman: Hayatın temel ilkesi… Tüm iyiliklerin bağlandığı temel eksen…İmanın doğal bir sonucu da Salih ameldir. İmanın tabi ürünüdür…

Dijital zamanda insanlar, zaman israf edici teknolojinin, internetin, süratliliğin aptallaştırıcı eğitimin ve hasta edici tıbbın esirleri haline geldiler, zira yoğunluğun belirli bir noktasını aşınca endüstriyel ve profesyonel ürünlere bağımlılık, insan potansiyelini yok etmekte ve bunu da spesifik bir yolla gerçekleştirmektedir. Sadece bu noktaya kadar eşyalar, insanların kendi başlarına yapıp ettikleri şeyin yerine geçebilmektedir. Yani insanlar demir kafesin içine mahkum oldular ve her türlü bağımlılık hastalığına yakalandılar… Çöl büyüyor...

Bünyamin DOĞRUER

 

                                                                                                       

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.