Makale
Hakikat peşinde olmakla karıştırılmaması gereken şeyler
Öyle merhametli olmak lazım ki, kendimize ve herkese; mutluluğun bile bir alt unsur olduğu, üst duyguları ve halleri bilmekten, hissetmekten ve içerisinde yaşamaktan ne kendimizi ne de insanları alıkoyalım.
Onların insan olmak potansiyelini harekete geçirip, insanlığa ve dahi sadece Allah'a kulluğa yükselmek ve özgürlüğe kavuşmak hakkına engel olmayalım.
Bunun yegâne ÅŸartı; hakikatin peÅŸinde olmak, bilmek, bulmak ve hakikatin dâhilinde yaÅŸamaktır.
Açık veya gizli, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde, istisnasız herkesin talebi ve iddiası; farklı kavramlarla ifade etseler de özde, bütüncül tatmini elde etmek, bunun için de hakikatin peşinde olmaktır.
İnsanların büyük çoğunluğunun yanılgısı da bütüncül tatmini oluşturan eksen hükümlerinin görece olduğunu zannetmeleridir.
Hakikati konuşmak için:
Bir yönüyle, insanların, diğer varlıkların, olguların ve kök oluşların; yaratılış nedenlerini ve özelliklerini yani fıtratlarını/doğalarını; diğer taraftan da bunları, hak üzere yaratanı ve yaratılışla ilgili hususları bilmek gerekmektedir.
Ancak bundan sonra, insana iradi yetki verilen sahih alanlarda ve sınırlarda meÅŸru davranış sergilemek imkânı bulunabilecektir. Aksi durumda, alan ÅŸaşırmak ve sınır tecavüzü söz konusu olabilir.
Kendi meşru hudutlarında ve hakikat üzere davranış sergilemesi, insan için varoluşsal bir mecburiyettir.
Bu mecburiyet, önceki yaşam boyutlarında, bütüncül tatminin (itminan) yüksekliğini ve hazzını tanımış olan insanın; bu yaşam boyutunda da bundan daha aşağısını kabul edemeyip, zorunlu arayış içerisinde olmasındandır.
Bunun istisnası yoktur. Namaz kılan, uyuşturucu kullanan, Allah'a veya hevasına kulluk eden, iyilik yapan ya da adam öldürenler, aynı kök nedenle yani tatmini elde etmek için yaşarlar.
Ancak bunun tek yolu, insanın, fıtrat sınırları içerisinde, şakilesine (onu diğer insanlardan farklı kılan unsurlar) uygun ve hakikat çerçevesinde yaşamasıdır.
Fıtratın mutlak ve izafi tarafları vardır.
Ä°zafi olan, bu yaÅŸam boyutundaki yaratılış özellikleridir. Mutlak olan ise Yaratan’ın ruhundan üflenen nefhadır.
Bunların varoluÅŸ özellikleri yani fıtrî hakikatlerinden, "bu yaÅŸam boyutunda", insan için gerekli olan bilgiler; Allah'ın kevnî ve vahyî ayetleri ile bildirilmiÅŸtir.
Bu hakikatlerin anlaşılması ve yeryüzü halifeliğinin, Allah'a kulluk mahiyetinde gerçekleştirilebilmesi için; insana verilen yetki ve yetenek sınırları içerisinde, akletmek ve irade beyan etmek gerekmektedir.
Vahyî ayetlerin tebliÄŸi, açıklaması; bu çerçevede insanların arınması ve inÅŸası, vahyî ve kevnî ayetleri ve güncel, afak ve enfüsî bilgileri, akledip, anlamak. Kendisine verilen iradeyle, Allah'ın Rablık sıfatının tecellileri, rahmet ve ihsanlarıyla; çalışıp, mücadele ederek; bilgiden baÅŸlayan bir süreçle, hakikat çerçevesinde hayatı inÅŸa eden Resuller de birinci derece nispi otorite olarak, insan için ÅŸahitlik yapmaktadır.
"Bizden olan emir sahipleri” de aynı cümleden, ikinci derece otoriteler olarak ÅŸahitlik sorumluluÄŸu yüklenmiÅŸlerdir.
İnsanların önemli bir bölümü; varlık, olgu, oluş ve kök ilişkileri; özünden, yaratılış boyutundan değil, görünür dünyadan ve uygulamalar üzerinden anlamak ve hayata bu mertebeden müdahale etmek durumunda olabilirler. Bu nedenle şahitliklere ihtiyaçları vardır.
Bu görev için bir de varoluş özelliklerinin kaynaklarından ve Peygamber şahitliğinden beslenerek inşa olmuş; derin ve temiz akıl sahibi müminlere sorumluluk düşmektedir.
Hakikatin kaynağı Allah’tır. Rehberi Kitap; birinci derece ÅŸahidi Hz. Resul’dür. DiÄŸer ÅŸahitleri; bizden olan emir sahipleri ve ulul el bab (derin ve temiz akıl sahipleri) olan müminlerdir. Kaynakları; vahyî ve kevnî ayetler ve ÅŸahitlikler, araÅŸtırma, gözlem, düşünce, tahayyül, tasavvur ve tecrübelerden oluÅŸan bilgiler; yöntemleri, akletmek, irade beyanı ve mücadele etmek; asli destekleri ise, hidayet, rahmet, ihsan, yardım, nimet, bereket, iÅŸ birliÄŸi ve yardımlaÅŸmadır.
Yukarıdaki tespitlerin; en doÄŸru, kâmil, tartışılmaz olduÄŸu iddia edilemez. Fakat içinde bulunulan durumun muhasebesi; yanlışlara tevbe ve yeniden inÅŸa için kıyas nesnesi olabilecek tespitlere ihtiyaç olması nedeniyle yapılmasına ihtiyaç vardır.
Üzerinde düşünülmesi gereken bir husus da "nelerin, hakikat peşinde olmak çerçevesinde olmayacağıdır."
Elbette bu tespitlerin, yukarıda belirlenen çerçeveye kıyasla yapılması gerekmektedir.
Hakikat adına söylenenler; eÄŸer anlamı, mahiyeti, kaynakları, nedenleri, usulleri ve temel hükümleri; hakikatin peÅŸinde olmayı tarif eden referans çerçeve dâhilinde olmak mecburiyetindedir. DeÄŸilse bu durumda; çeÅŸitli biçimlerde ve mecralarda ifade edilen, güçlü, yoÄŸun, zeki, sistemik bütünlüğe sahip; iyi hazırlanmış ve sunulan, stratejik, ilgi çekici, ikna edici; çok, sık frekanslı, güçlü referanslı, otoriteler tarafından destekleniyor ve benzeri olması, hakikati yansıtıyor ve meÅŸruiyeti ifade ediyor anlamına gelmez.
Kurumsal yapıların, güç odaklarının, şöhretlerin, otoritelerin vb. yanında veya peşinde olmak, hakikatin peşinde olmak anlamına gelmez.
Güç, statü veya şöhret sahibi olmak; bir sosyal veya kurumsal çevreye mensubiyet, hakikat üzerinde olmanın garantisi değildir.
Taraftarı veya sempatizanı olunan, tarihi ya da güncel; kurumlar, ekoller, sistemler, öğretiler ya da şahıslar, hakikatin temsilcileri olmayabilirler.
Nefislerimizi, zaaflarımızı, ilgi, istek ve arzularımızı okşayıp destekleyen fikir ve ekoller, hakikate ulaştırmayabilirler.
Kendi görgü, görenek, alışkanlık ve kapasitemize uygun veya yakın olanların, hakikate uygun olmaları kesin olmayabilir.
Propaganda, manipülasyon, etkili iletişim mecralarında ve teknikleriyle sunulanlar, hakikat açısından şüpheli olabilirler.
Zımni kök nedeni; mülkiyet, pozisyon, hâkimiyet, çıkar, sosyal kabul, şöhret ve benzeri gibi temel unsurlara isnat edilen süreç ve faaliyetlere de bu cümleden olmak üzere dikkat etmek gerekebilir.
Eğitim, kültürel, yönetimsel, sosyal, akademik, toplumsal ve benzeri çalışmalar gibi süreçlerin, hakikate uygunluğu; güç parametrelerini kontrol, kurumsal yapı, çok kaynak, otoriteye yakınlık, güçlü sunum veya ikna yeteneklerinden gelmez.
Keskin zekâ, tutarlılık, güçlü retorik; referans çerçeve dâhilinde olmaksızın, hakikat peÅŸinde olmanın göstergesi olamaz.
Dinlememek, peşin hükümle yaklaşmak, akletmemek, haksız müdahale, hakikat peşinde olmanın unsurları değildir.
Hakikat peşinde olmak; hakikatin kaynağı ve O'nunla olan ilişkinin mahiyeti ile alakalıdır.
Henüz yorum yapılmamış.