Makale
Önce İnsan Değişmeli Ahlaki Çöküş Önlenmeli
Mülk benim deÄŸil, Allah’ındır. Önemli olan liyakatin, adaletin ahlakın dikkate alınarak hakikat temelli bir düzenin kurulmasıdır. Ä°slam, insanların hırslarını, açgözlülüklerini, mal hırsını frenler ve dengeler. Bunun yerine hayatın her alanında imtihan bilinci içinde, yardımseverliÄŸi, diÄŸergamlığı, kul hakkını, komÅŸu haklarını aşılar bu ÅŸuuru verir. Allah’ı hesaba katmadan bir hayat, bir dünya görüşünü dinimiz reddeder.
Tabiat okunması gereken bir kevni ayettir. Tabiat olayları ile iç içeyiz, ihya için varız, imha ve katliam için deÄŸil. Deprem, sel ve tufan hepsiyle karşılaÅŸabiliriz. Tabiat sürekli bir akışkanlık içindedir. Allah’ın ayeti olan tabiat, Allah’ın iradesine baÄŸlı olarak her an deÄŸiÅŸiklik gösterir. Dünyevi bir azaba dönüşebilir. Kuran da inzar ayetleri vardır. GeçmiÅŸ ümmetlerin başına gelen azap ÅŸekillerinden bahseder. DoÄŸal ve sosyal afetlerden bahseder. Ad kavmi, semud kavmi, sodom-gomore ve Nuh kavmi gibi birçok kavmin helak ediliÅŸinden bahseder. Bunlar bizim içinde inzar’dır. Bunlar için gaybı taÅŸlamanın anlamı yok. Bir gün bizimde başımıza gelebilir düşüncesiyle hareket etmemiz gerekir. Bunların hepsi Allah’tan kopan, ahlaktan kopan insanların kendi elleriyle dünyayı cehenneme çevirebileceÄŸinin örnekleridir. Bunlara kader diyemeyiz, kör kadercilik yok dinimizde. YolsuzluÄŸun, rantcılığın, israfın, sahtekarlığın, liyakatsızlığın ihtirasın mal-para sevgisinin, açgözlülüğün olduÄŸu, tedbirsizliÄŸin olduÄŸu bir hayatta tüm bunlara, yaÅŸananlara kader deyip kaçamazsınız. Bu musibetler başımıza neden geldi sorusuna Kur’an “kendi ellerinizle” der.
Bir avuç azınlığın, müfret ve melenin yaptıkları ahlaksızlıkların sonucu sosyal afetlerle karşılaÅŸabiliriz. Kur’an uyarıyor bunların çöküşünden önce, ahlakın, erdemin, insanlığın çöküşünden bahseder. Yok mu ibret alan hala, ibret almayacak mıyız? Haysiyetli, ÅŸerefli, erdemli, ahlaklı insanlara ihtiyacımız var. Sorun insan sorunu, liyakat sorunu…
Åžu kainata tabiata bakın! Hangisini insanlar yaptı, hangi mülkü ahirete götürebiliriz. AcizliÄŸini unutma ey insan... Allah’a muhtaçsın... Öleceksin, ölüm varken bu kibirlenmen bu mal hırsı neden... Oysa toprağı Allah bize bir meta diye vermiÅŸtir, ihya etmek için. Allah’ın bu ayetlerini bozmamak için. Haramlar insanı, insanda cemiyeti bozar. Bu beÅŸeri kanunlarla çözülmez. Ä°lahi kanunlara uymakla çözülür felaketlerin başında, kötü alışkanlıklar var. Bunlar kötü insanlarla yayılır...
Bizler Allah’a teslimiyeti bırakmışız, kör kadere teslim olmuÅŸuz. Sünnetullah iÅŸliyor, kainatın kanunları Allah’ın fiilleridir. <<Allah’ın sünnetinde asla deÄŸiÅŸiklik bulamayacaksın>>(Ahzap 33/62)
Ä°nsan özgür iradesiyle kainatı tabiatı ya ihya eder, korur bu emanete sahip çıkar ya da tahrip eder imha eder bu emanete ihanet eder. Ama bu zavallı insan, Allah’ın mutlak kudretini unutur. Tüm bu felaketlerin deprem baÅŸta olmak üzere meydana geliÅŸini kadere baÄŸlamak kelimenin tam anlamıyla basiretsizlik, ufuksuzluk, cahilliktir. Kadercilikle halkın dimağını uyuÅŸturan bir sorundur. Tarihe bir göz attığımızda zulümlerin, haksızlıkların, sorumsuzlukların temelinde kaderci anlayış vardır. Hatırlayalım, Emevilerin zulmü kaderi anlayıştan kaynaklanır. Bu saltanat Allah'ın kaderidir bize karşı çıkmak, Allah’ın kaderine karşı çıkmak demektir görüşünü savunmuÅŸlardır.
Sorun ahlaki çöküştür. İnsanların dünyevi hırs ve tamahları, açgözlülükleri, çok para kazanma tutkuları, bürokrasinin liyakatsizliği, göz yummaları, rantiyecilik gibi ahlaksızca tutum ve davranışlar binlerce insanımızın beton yığınları arasında can vermesine vesile olmuştur.
Ä°nsanlar kendi elleriyle, bu vahÅŸeti haksızlıkları ortaya koymaktadırlar. Yoksa Allah kullarına haksızlık etmez çünkü el-adl sıfatına sahip olan Rabbimiz sonsuz merhamet sahibidir. Her ÅŸey belli ölçüde ve sünnetullah çerçevesinde cereyan ediyor Rabbimiz koymuÅŸ olduÄŸu sünnetullah çerçevesinde insanların – toplumların helak yasaları bu türden suçlular için tarih boyunca iÅŸlemiÅŸ ve iÅŸlemeye devam etmektedir ÅŸu ayetle belirtildiÄŸi gibi<<çünkü onların her birini günahlarından dolayı hesaba çektik. Kimilerinin üzerine taÅŸ yaÄŸdıran kasırga gönderdik kimilerini o çığlık yakaladı kimini yerin dibine geçirdik ve kimisi de suda boÄŸulup gitti. Allah onlara zulmetmiyordu fakat onlar kendi nefislerini zulmediyorlardı. >>(Ankebut 29/40)
Allah her an kainata müdahildir. Kainatta Allah’tan bağımsız bir alan yoktur. Sonsuz merhamet sahibi olan Rabbimiz suçlulardan, zulmeden zalimlerden öç almak için tabiat güçlerini harekete geçirip helak ediyor. Bu yok ediliÅŸ, deprem, tufan, ÅŸiddetli fırtınalar vesaire ÅŸeklinde tezahür ediyor. Deprem, tuÄŸyan eden toplumlara bir uyarı niteliÄŸinde taşır adeta, küçük bir kıyamettir.
<<O göktekinin, yeryüzünün bir gün gelip sarsılmaya başladığında sizi yere geçirmesinden emin mi oldunuz. Yahut o göktekinin üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermesinden emin mi oldunuz. Hem benim korkutmam/nezirim-uyarım nasıl olduğunu bileceksiniz. Andolsun ki onlardan öncekilerde yalanlamışlardı-Benim azabım nasıl oldu>>(Mülk 67/16-18)
Bu ayetlerde de belirtildiÄŸi gibi helak ve musibet yasaları yüce Allah’ın hakimiyetinin, hikmetinin ve adaletinin tezahürleridir.
Bu çerçevede insan kendi kaderinde söz sahibidir. Yani kendi kaderini kendi örtmektedir. Kör bir yazgının kurbanı değildir. Allah insana elçiler vasıtasıyla gönderdiği ilahi yasalarla iyiye doğruya güzele, sırat-ı müstağime davet eder, inzar eder... Bütün bu uyarılara rağmen ilahi emirler doğrultusunda gitmez, fısk fitne ve fücurda hayat sürmeye devam ederse doğru yoldan sapmış demektir. Doğru yoldan sapan, dünyevileşen, ahlaksızlaşan, değerlerden uzaklaşan insan para hırsıyla her türlü haksızlığı yapar. Çöken binaların birçoğu işte böyle müteahhitlerin yaptığı binalar maalesef, sonrada bu işe kader deyip sıyrılmaya çalışan ahlak yoksunu tipler.
Allah adaleti gereği insanlara amellerine uygun ceza verir. Bu yüzden yüce Allah yaratıklara adil ve hakin sıfatlarıyla muamele eder. Kozmik ve toplumsal kanunlar, hırsları çok kazanma tutkuları, toplumları ve beldelerini etkisi altında bıraktıkları da çeşitli afetlerle ortaya çıktığını görüyoruz.
Herkes kendisini hesaba çeksin. Dürüst bir sorgulama yapsın. Hayatın içinde soylu-erdemli taraflarını kaybeden en canlı failler hala ortada ve hala romantik ütopyalarla, kör kadercilik anlayışıyla teselli bulan yığınlar var. Bu temelsiz avuntular yarın ki gerçeklerin dünyasında bizi yalanlayacak ve Rabbimizin huzurunda bizleri utandıracaktır.
Unutulmasın ki, kirlenmiş, kokuşmuş, ahlaksız erdemsiz bir hayatı yaşamaya alışamaz mümin.
Hiçbir mümin, sahtekar, rantçı bürokratların siyaset büyücülerinin yollarında kirlendikten ve toplumsal afetlere bozulmalara yol açan davranışları kader olarak, ahlak olarak görmeye baÅŸladıktan sonra yarın Allah’ın huzurunda ÅŸerefli bir hayatın hesabını verebileceÄŸini zannetmesin.
Allah'ın yarattığı tabiata bizahiti kötülük şer yoktur. Bu kavramlar ancak insanla varlık kazanmıştır. Çünkü insan, davranışlarını yaratma melekesiyle hayrı da şerri de bizzat seçebilen yegane yaratıktır. İnsana dair sünnetullah insan davranışlarında hür bırakılmasıyla tezahür etmiştir. Sadece yegane yaratıktır. İnsana dair sünnetullah insan davranışlarında hür bırakılmasıyla tezahür etmiştir. Sadece insan hayatının takdiri tayin ve tespit edilip alın yazısına dönüştürülmemiştir.
Ä°nsan hususundaki sünnetullah budur. Ä°nsanlar davranışların kaynağı problemini çözmeden hiçbir hususta saÄŸlıklı sonuçlara varamazlar, Müslümanlar uyanmalıdır artık. Amentülerine, kadere, hayrın ve ÅŸerrin Allah’tan geldiÄŸine imanı dahil eden kitlelerin yaÅŸadığı felaketler, zillet bir hayatta onarılmaz yaralar açmaya devam edecektir. Önce insan deÄŸiÅŸmeli ve ahlaki çöküş önlenmeli. Vesselam
Bünyamin Doğruer
Henüz yorum yapılmamış.