Makale
Çalar Saat
Neden düÅŸünülür, düÅŸünce neden geliÅŸtirilir? Neden fikir oluÅŸturulur, edinilen fikirleri paylaÅŸmak için muhatap aranır? ÖÄŸrenmenin, yazmanın, anlatmanın sebebi nedir?
Elbette bunlar, herkesin sürekli sorduÄŸu sorular deÄŸildir. Biz de konuyu bu baÅŸlıklarda deÄŸil, bilgiye dair üretmek ve tüketmek çerçevesinde konuyu müzakere edeceÄŸiz.
Kabaca, fikir üretenler ve tüketenler biçiminde bir tasnif yapılırsa; tüketenler bu soruları neredeyse hiç sormazlar. Bunların bilgi, düÅŸünce ya da fikirle iliÅŸkisi; yazılanları okumak veya anlatılanları dinlemek; bunları yorumlamak, beÄŸenmek veya eleÅŸtirmek; en fazla, farklı nedenlerle paylaÅŸmak veya yaymak olacaktır.
Üretenler ise, bilgiyi, düÅŸünceyi, fikri; geliÅŸtirmek, paylaÅŸmak ve bundan istifade ederek; durumu anlamak, sorunları fark edip çözmek, ihtiyaçları tespit edip gidermek, hedefleri belirleyip gerçekleÅŸtirmek, hayatı inÅŸa etmek maksadıyla kullanırlar.
Her ikisi arasındaki temel fark, bilgiyi, üretim ya da tüketim nesnesi olarak görmeleridir.
Tüketim nesnesi olarak görenler için bir yazı, ağırlıkla "yazı-makale-falan yazarı vs okumak" modunda okunur. Bu tespit ÅŸu anlama gelmektedir. Yazının formatı, tarzı, üslubu, dili, grameri, uzunluÄŸu, kısalığı gibi hususlar öncelenir, beÄŸenilir ya da eleÅŸtirilir. Muhtevaya iliÅŸkin yaklaşım ise genellikle; taraf ya da karşı olunan fikre iliÅŸkin soyut takip, tartışma, beÄŸeni veya eleÅŸtiri biçiminde tahakkuk eder. BaÅŸka bir anlatımla, bunlar için; parmağın iÅŸaret ettiÄŸi yer deÄŸil, bizatihi parmağın kendisi önemlidir. Sonuçları olarak asgariden okunan içeriklere dair bilgi edinilir, kendi ortamlarında, süreçlerinde bu bilgiler ile mevzi de kazanılabilir ve fakat esası bilgi hayat baÄŸlamından kopuk olduÄŸundan, daha çok laf kalpazanlığının ötesine geçmeyebilir/geçmez... Yani; bu saikler ile okumak, hakikatin peÅŸinde olmanın bir fonksiyonu olmayabilir.
Bunun sebebi de bir hayatın inÅŸası sürecine fiilen katılmayıp; aleni ya da zımni, bilerek veya bilmeyerek, çamur medeniyetine dönüÅŸmüÅŸ mevcut hayatın kodlarını kabul etmiÅŸ olmaları; buna dair okumaları, yazmaları, konuÅŸmalarına raÄŸmen yeni bir arayışları ve talepleri olmayışındandır. Bir tür duygusal romantizme sahiptirler. Fikirler yerine, insanlarla ilgilenmeyi tercih ederler. Zayıf noktalarının oluÅŸturduÄŸu bir perspektiften yaklaşıp deÄŸerlendirirler. Hâlihazır iletiÅŸim imkânlarıyla, insanların üzerine bir nevi boca edilen bilgiler ve tartışmaların içerik mahiyetleri, nasıl bir ifsad ile karşı karşıya olunduÄŸunun farkına dahi varılmanın önüne geçebilecek kadar sosyo-kültürel, sosyo-psikolojik çaresizlikler üretirken; mevcudu kutsayan kiÅŸisel, kurumsal organizasyonlar habire faaliyet üretmek için olur olmaz baÅŸlıklarda yarışmaktadırlar.
Bu nedenle mütemadiyen ve fazlaca yazı okunur, konuÅŸma dinlenir ve bilgi tüketilir. Fonksiyonsuz, hedefsiz, etkisiz konuÅŸmalar ve tartışmalar yapılır. Bunun bir "eylem" ve güç oluÅŸturduÄŸu zannedilir. Tüketimin devamının saÄŸlanması ve bıkkınlık oluÅŸmaması için; farklı ve ilgi çekici hususlarda yazılıp konuÅŸulması önemsenir. Bu nedenle; "önce söz vardı" mottosuyla, hep ve ağırlıkla söz olması gerektiÄŸini, aleni ve zımni olarak savunan bir tüketim sektörü ve bunların tacirleri ortaya çıkar.
Bunlar genellikle iyi niyetlidirler. Tüketim pazarında tezgâh açtıkları için, önce bu tuzaÄŸa sürüklenirler. Sonra bu pazarda yer tuttukları ve ÅŸöhret kazandıkları için dönemezler ve tüketimin konsolidasyonu için çaba gösterirler.
Hükmü/bilgiyi, davranış gerçekleÅŸtirmenin bir aracı, unsuru gibi görmeksizin elde etmeye çalışanlara, yük taşıyan merkepler benzetmesini yapan bir Kitabı, hidayet (rehberi); buna iliÅŸkin bir faydaya istinat etmeden elde edilmek istenen bilgiden, Allah'a sığınan bir Resulü ÅŸahit bilen bir Müslüman için, bilginin anlamı ve temel fonksiyonu:
VaroluÅŸ nedenin tahakkuk etmesi için gerekli bütün anlamların üretilmesi, amaç ve hedeflerin belirlenmesi, bunları gerçekleÅŸtirecek sistem ve mekanizmaların kurulması, strateji ve usullerin geliÅŸtirilmesi, kararların alınıp davranışların sergilenmesi esastır. Bunların gerçekleÅŸtirilebilmesi için gerekli temel inÅŸâi hükümlerin, yani; ilke, sınır, ölçü, deÄŸer, hukuk, iliÅŸki vb. bilinmesi; sorunların çözülmesi, risklerin elimine edilmesi, ihtiyaçların giderilmesi, hedeflerin gerçekleÅŸtirilmesi ve kaynakların geliÅŸtirilmesidir.
Yani bir Müslüman için bilgi; soyut, fonksiyonsuz bir lüzumsuzluk ya da tüketim nesnesi olarak bilinmez. Onlar için, varlık nedeninin tahakkuk etmesinin mecburi unsuru olan, karar ve davranış mekanizmalarında, en temel fonksiyonu icra eden faktördür. Bu nedenle Müslümanlar, boÅŸ sözlerden ve iÅŸlerden yüz çevirirler. Okumalarını bu çerçevede yaparlar. Bunlar hakikatin ve bu çerçevede bir hayat inÅŸa edecek bilgileri elde etmenin peÅŸindedirler.
Mesela, Kitabın temel fonksiyonunun; "muttakiler için hidayet (rehberliÄŸi)" olduÄŸunu öÄŸrendikleri zaman, artık sürekli bunu tekrar etmekle iktifa etmezler. Bu ayetin fonksiyonunun, üzerlerinde tahakkuk etmesi için gerekli okumaları ve çalışmaları yaparlar. Hidayet kavramının, Allah'ın kendisinden istettiÄŸi ilk ÅŸey olması hasebiyle, hayata iliÅŸkin en temel ve güçlü içerik ve iÅŸlevlere haiz olduÄŸunu düÅŸünür; bunların neler olduÄŸunu anlamak için çaba sarf eder ve bir hidayet bilinci ve hedefi için gayret gösterirler.
Kitabın bu fonksiyonu yerine getirmesi için ön koÅŸul olarak ifade edilen, "takva" için de aynı çalışmaları yapar ve bir takva bilinci oluÅŸturmak çabası gösterirler. Daha sonra bu takvanın inÅŸası için, ayetin devamında ve Kitap bütününde zikredilen; muttakilerin vasıflarının tahakkuku için gerekli çalışmaları yaparlar. Artık onlar için; "infak etmeyi" sürekli okuyup ötekine hatırlatmak yerine; infakın, güncel hayatımızda ortaya çıkması gereken anlamlarını ve karşılıklarını öÄŸrenip, daha sonra bunların gerçekleÅŸmesini saÄŸlayacak davranışlar sergilemek esastır. Ä°nsanların hidayeti için temel misyona sahip Kitabı, fıtratına uygun okumanın usullerini geliÅŸtirip, öÄŸrenir ve bunun üzerinden Kitabı okurlar.
Asr suresi 1-3 “Asr'a andolsun ki, Ä°nsanlar hüsrandadır. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar; birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler istisna.”
Bu sureyi sadece tilavet ve tefsir etmezler. Hüsranın, afak ve enfüsteki bütün karşılıklarını bilirler. Amelin salih olabilmesinin bütün koÅŸullarını, usullerini ve alanlarını tespit ederler. Bunların gerçekleÅŸtirilmesi için gerekli altyapı ve üst yapı unsurları üzerinde çalışırlar.
Önündeki engelleri aÅŸmayı öÄŸrenirler. Hak kavramının manifestosunu yazarlar. Hakkın ve sabrın tavsiyesinin usulleri ve mekanizmaları üzerinde çalışırlar ve tahakkuku için mücadele ederler.
Aktif ve üreten okumanın asgari koÅŸullarının bunlar olduÄŸunun farkındadırlar.
Mutsuz, huzursuz, baÅŸarısız, kararsız, ÅŸaÅŸkın, umutsuz, güvensiz, ezik, sevgisiz, depresyonda birilerini görünce; bu sureyi okuyup, sadece, derdinin çaresinin bu olduÄŸunu söyleyenlerden, kendilerinin bunu okuyup bildiklerinden emin olmazlar. Ancak bu insanlar, ona bakıp, ayetin bütün içeriklerini ve sonuçlarını, sureyi tavsiye edenin üzerinde görüp, bu halin ÅŸahitliÄŸinden okuyabiliyorlarsa; halin sahibinin de bu sureyi okumuÅŸ demek olduÄŸundan emin olurlar.
Kendisini Müslüman olarak vasıflandıran psikolog ve psikiyatrlar; eÄŸer bu sureyi aktif ve üretken olarak, yani yukarıda ifade edilen gibi okumamışlarsa; tavsiyelerinin hak, aldıklarının helal olup olmadığı üzerinde düÅŸünmeleri gerekebilir.
EÄŸitim ve siyaset felsefesi geliÅŸtirip, bunun üzerinden analiz yapanların; bu sureyi ve üzerinde çalışılan olgu çevresindeki diÄŸer bilgi ve hükümleri, bu nitelikte okumamış olmaları halinde, bir cüret durumunda olmak ÅŸüphesi söz konusu olabilir.
Allah'ın, merkep ismiyle nitelediÄŸi, hal ve keyfiyeti, baÅŸka isim ve etiketlerle ifade etmek, sınırlara tecavüz; bunu kurumsallaÅŸtırıp, kutsamak ise büyük haksızlık olarak görülebilir.
Bir "T" çizelim. Sol tarafa, içinde bulunulan cari duruma iliÅŸkin; sorunları, riskleri, ihtiyaçları ve hedefleri yazalım. SaÄŸ tarafa da hali hazırda okullarda, üniversitelerde okutulan dersleri; sivil toplum örgütlerinin yaptıkları araÅŸtırma ve bilgi aktarım programlarını ve bilgiyle uÄŸraÅŸanların yazıp konuÅŸtuklarını yazalım; saÄŸdaki yazılanların, soldaki yazılanları gerçekleÅŸtirme oranı ve birbirlerine uygunlukları; içinde bulunulan halin sahihlik ve sıhhat ölçüsü olacaktır.
Mu'minun suresi 3: “Onlar ki, faydasız iÅŸlerden ve boÅŸ sözlerden yüz çevirirler.”
Henüz yorum yapılmamış.