Makale
Kaybettiklerimiz Bize Çok Uzak Düştü
Ãœretilen her eÅŸyanın bir ömrü olduÄŸu gibi yaratılan bütün varlıkların da hayatta kalma süresi vardır. Bu, deÄŸiÅŸtirmeye kimsenin gücü yetmeyecek bir yasadır. Bu yasa adeta her varlığın fıtratına kodlanmış bir yazılımdır. Olguların oluÅŸ süreci ve sonrasında bazı kayıplar yaÅŸaması da bu yüzden kaçınılmazdır. Kâinatta bütün varlıklarda eksenden kaymalar, kayıplar ve deÄŸiÅŸimler bu yüzden yaÅŸanıyor. Bütün insanlıkla birlikte bu kaçınılmaz süreci hep birlikte izliyoruz.
Ä°nsanoÄŸlunun olup bitenden uzak kalıp kurtulmasının imkânı yok. DoÄŸum, varlıkları tanıma, hayatın hareketli kısmına dahil olma, sevinçler, hüzünler, travmalar ve iç içe geçmiÅŸ yaÅŸanmışlıkların hepsi sürecin detaylarında saklıdır. Bu süreçte sadece salıncak kurup, ip atlayıp oynamıyoruz. Adeta elimizde olan ve olmayan senaryoların kurbanı olarak dipsiz bir kuyuda debeleniyoruz. Ancak tercihlerimizin bizi baÄŸlayacağını unutmamak gerekir. Bu oyunun sonunda eksenden kaymalar, kayıplar, yarılmalar, kazançlar, deÄŸiÅŸimler ve farklı yol deneyimleri yaşıyoruz. Ama bu hengamede kayıplarımızdan ne yazık ki çok uzağımıza düşüyor. Onları arayıp bulmak, tozunu toprağını silerek tekrar düşünce, duygu ve eylem hanemize almak kolay olmuyor. Düşünce krizleri ve hakikat yoksunluÄŸu, kayıplardan kaynaklanan sızılarımızı daha da artıyor. Ä°hmal etmememiz gereken birkaç acı kaybımızı burada şöyle sıralayabiliriz.
Ä°ÅŸin başında varlıkların arkasındaki hakikati keÅŸfetme ÅŸuuru ve sarsılmaz bir tevhit inancı gerekir. Bu tevhidi bilinç öyle kolay bir kabul, sıradan bir ikna olarak görülmemeli. Sorgulama penceresinden anlam arayışına kadar temiz bir yol bulup bir kelebek misali özgürlüğe kanat çırpmaktır tevhidin yolculuÄŸu. Varlıklara bütüncül bakıldığında plân, dizayn ÅŸaşırtıcı algoritma ve estetik, bunlara derinliÄŸine bakabilenleri hayran bırakır ve hayrete düşürür. Bu kulvarda yol almak, özgüven ve özgürlük bilincinizi artıracaktır. Böylece öncelikle temel ihtiyaçlarımızdan biri olan ruhsal güvenlik saÄŸlanmış olur. Sizce bu çağın insanının buna çok ihtiyacı yok mu? Zira sarsılmaz bir güven duygusu bizi korkulardan arınmış bir iklim barınağına ikna edecektir. Ä°ÅŸte tevhid bilinci, bu güven duygusundan alacağımız cesaretle bizi özgürleÅŸtirecektir.
Ayak bastığımız yerin, nefes aldığımız evrenin asıl sahibinin biz olmadığımızın bilinci, kaygı ve dikkatimizi artıracak. Bu evren ve içindekilerin tek sahibinin Allah olduğu tasavvuru, varlıklara emanet şuuruyla bakmamıza sevk edecektir. Emaneti koruyup kollama kaygısı bizde derin bir endişeye neden oluyor. Artık hiçbir şeyin asıl sahibi olmadığımız düşüncesinin verdiği huzur çevremizi hayrete düşürecektir. Bana emanet edilenleri benden sonra daha niceleri kullanacak diye zarar görmemesi için üzerine titrememiz aslında yüksek bir iman bilincidir. Sahiplenme duygusu köpürdüğünde, insanda önü alınmaz bir körlük başlar. Bu da kötülüklerin kapısını açar. Halbuki malik de değiliz, melik de değiliz sadece emanetçiyiz.
Bunun ardından, sorgulayan, gündelik müptezel kaygılardan sıyrılarak anlam arayışının zevkine varabilme, düşüncesine ulaÅŸabilme, hakikat yolculuÄŸuna doÄŸru atılan anlamalı bir adım olacaktır. Bu yalın düşünce, düşünceden kaynaklanmayan kabullere karşı çıkma, kafa tutma, isyan etme ve ağır sorumlulukların farkına varma ile baÅŸlar. Bu protest yaklaşım, bizdeki akıl, zekâ, düşünme ve tercihte bulunma gibi yeteneklerin bir sorumluluk gerektirdiÄŸinin ayırdına vardıran önemli bir sürece kapı aralayacaktır. Aklı putlaÅŸtırmadan yapılan her sorgulama kiÅŸiye büyük imkânlar saÄŸlar. Yüce yaratıcı, bir türlü kullanmayı beceremediÄŸimiz akıl melekesini bize yük olarak vermiÅŸ olabilir mi? Elbette gereÄŸi gibi kullanılmayan akıl, insanın başına çeÅŸitli gaileler gelmesine yol açabilir. Bütün bunlar zor, fakat varlığı, hayatı anlamlandırma, doÄŸal matematiÄŸi fark etme gibi muhkem bir sürecin ikinci adımı sayılabilir.
Bir de bunlara önemli bir anlam derinliÄŸi katarak zenginleÅŸtirip güzelleÅŸtirenin ahlâk olduÄŸu atlanmamalıdır. Çokça tarifi yapılıp kaynağı konusunda farklı yorumlar yapılsa da ahlâkın bugün evrensel deÄŸerler hanesine adını altın harflerle yazdırdığını unutulmamalı. Kabul gören bu deÄŸer kaynaklı ontolojik birlik ve bütünlüğün tezahürü olan tevhid ile tüm olanları anlayıp zenginleÅŸtirme ve geliÅŸtirme yetisi, düşünmenin estetik kısmını tamamlanmasına yol açar. Adeta yemeÄŸi terbiye etmek için katılanların iÅŸin tadını artırdığı benzeri. Ahlâk insanın kiÅŸilik, kimlik ve davranışlarının betimleyici süsüdür. Ahlâk kendini ve baÅŸkalarını bilen kiÅŸilerin çevresindekileri hayran bırakan bir davranış urbasıdır. Aynı zamanda insan kimliÄŸinin ve kiÅŸiliÄŸinin övgüye layık fotoÄŸrafının daimî bir arka fonudur.
Bir başka yitiğimiz ise ölçüyü kaçırmama bilinci olarak adlandırılan dengedir. Denge, kolaya kaçmadan ne yapıp yapmayacağının hesabını kitabını yapabilme yeteneğidir. Bu düzey tabi ki belli bir çaba, derin bir teyakkuz ve sarsılmaz bir kararlılık gerektirmektedir. Neyi ne kadar kullanacağımızdan tutun da nerede nasıl davranacağımıza kadar çok rikkatli ve dikkatli olma duyarlılığı ve olgunluğuna ulaşmak kolay değildir. Rabbimizin her şeyi bir ölçüye göre yarattığı bilgisini ıskalamadan, ayarı kaçırmama bilinci mümine en çok yakışan tutumdur. Onu bunu etiketlemeden, ayarı kaçırmadan, dengeli bir tutum benimsemeyi yüksek bir onur belgesi olarak görmeliyiz.
Kaybettiklerimizin bizden çok ırağa düşmesinin belki de önemli bir sebebi de biz insanların daha önceleri tabiat ile iç içe ve yakınlarımızla birlikte yaşamanın verdiği kuvveti önemsemediğimizden dolayı yitirmemizdendir. Çağın bize dayattığı bireyselliğin sürüklediği yalnızlık girdabı, önemli değerlerimizi kaybettiğimizin farkındalığını öldürmüştür. Çünkü boş vermişliklerimizden dolayı yitirdiklerimiz, uyanıklar tarafından farkına varamadığımızdan çoktan ele geçirilmişlerdir. Zaten düşünce ufkumuzu post truth (hakikat sonrası) denilen sahte tiratlar ile farklı renklere boyadılar. Böylece hakikat ile sahte olan birbirine karıştı. Çağımızın illüzyonistleri ve kalpazanları yolları kesmiş, cicili bicili söylev ve görüntülerle adeta şeytanla yarış halindedirler. Tabi ki bize düşen, oluşturulan bu sanal dünyaya karşı, hakikatin tarafı olarak büyük bir uyanıklık, bilgi, cesaret, aksiyon ve kararlı davranışlar sergilememizdir. Ayrıca iyiliğe yönelik bu kararlılığımız kabahatlerimizi de azaltacaktır.
Ancak, bizim burada söylediklerimiz tabi ki de mutlak, vazgeçilmez bir tercih değildir. Bu konuda alternatif öneriler de olabilir. Önemli olan doğru yaklaşım ve sürdürülebilir gerçeklere ulaşmaktır. Allah'ta emanet kalın.
Ali Bedir
Bayram Özdemir
Aralık 30, 2024 Pazartesi 20:39
Hocam selam ve dualar gönderiyoruz fatsadan
Ahmet Pala
Aralık 30, 2024 Pazartesi 14:31
Kıymetli hocam ellerinize sağlık.Hep düşünmüşümdür,güzel düşünce sahipleri bir araya gelseler ve güzel bir dünya kursalar,insanlar da bu güzel dünyanın sakini olsalar...Yalandan,hile ve desiseden ve zulümden habersiz bir nesil yetişmez mi?İnsan çok karmaşık ve her anı farklı ve anlaşılması zor bir varlık...Firavun da onda Musa da,İbrahim de onda Nemrut da...