Makale
19. yüzyıl epidemiye âşık, 21. yüzyıl laboratuvarda üretilmiş virüslerin eseri/esiri
2019 sonbaharından bu yana her yıl, yeni bir salgın haberiyle korkutuluyoruz. Bu sonbahara maymun çiçeği hastalığı ile girdik mesela.
Hatırlayın, COVID 19 günlerinde “corona virüs”ün laboratuvarda üretilip üretilmediÄŸi konusunda tartışmalar olmuÅŸ, DSÖ saygınlığını yerle bir edecek açıklamalara ya da suskunluklara adamıştı kendini.
COVID 19 pandemisi, 21. yüzyıl insanını aylarca eve kapatarak dijital devrimi sesiz ve muktedir bir ÅŸekilde tamamladı. Uzaktan eÄŸitim, uzaktan çalışma ile hepimiz her ÅŸey için hazır hale getirildik. Karantina günlerinde taktığımız maskeler ve korumamız gereken mesafe ile “görüş alanımızı”, duygusal bütünlüğümüzü bir hayli yitirdik.
Epidemik hastalıklar ve dönemin zihniyeti muazzam bir araştırma konusu.
Mesela verem… 19. yüzyılın epidemik hastalığı verem mesafeleri eriten, mikrobu kapanlara sosyal statü bahÅŸeden bir konuma sahip oldu uzunca bir süre. Romanların ana kahramanı veremli kadınlar, güzellik timsali olarak sunuldu. YeÅŸilçam’ın Kerime Nadir kitaplarından uyarlanmış filmlerini hatırlarsınız, veremli kadınlar ne çok sevildiler. GidiÅŸleri ne kadar törensel, arkalarından tutulan yas ne bitimsiz idi.
Kimi ne kadar seveceÄŸimize, kime ne kadar mesafe koyacağımıza bilim/tıp karar veriyor. “Doktorlar ne diyorsa o.”
19. yüzyılın doktorları hassas ve duyarlı kiÅŸilerin verem olduÄŸuna kitleleri inandırınca, ressamlar dahi beyaz çehreli solgun ve halsiz portreler yapar olmuÅŸlar. SaÄŸlıklı olduÄŸu halde “veremli gibi görünmek için” yüzüne pirinç tozu sürenlerden dahi bahsediliyor. Tıp, veremin narin ve hassas bedenlerde eyleÅŸtiÄŸini söyleyince herkes ne kadar hassas ve duyarlı olduÄŸunu ispat etmenin derdine düşmüş. GüzelliÄŸin tarifi veremli kadın yüzü üzerinden belirlenince ressamlar veremli modelleri ile evlenmekten geri durmamış.
O dönemde verem o kadar önemseniyor ki verem mikrobunu bedeninde misafir etmek bir ayrıcalık haline geliyor. Düşününüz, akıllı uslu diyeceÄŸimiz Victor Hugo (1802-1805) bile “tek kusurunun verem olmamak olduÄŸunu, bu nedenle asla olabileceÄŸi kadar büyük yazar olamayacağını” anlatıyor arkadaşına. Fakat Hugo’nun edebiyatından etkilenen Andre Gide, onun veremi romantize eden damarını sürdürmüyor ve “kendi verem hastalığını adi ve tiksindirici” buluyor.
Verem uzun uzun, “ince ince” öldürüyordu hastalığa duçar olanları. Ama 20. yüzyılın bazen uzun uzun acı çektirdikten sonra bazense aniden öldüren hastalığı kanser, asla veremin romantize edilmiÅŸ sahnesinde ağırlanmadı. Verem epidemik bir hastalık, otoimmün bir hastalık olan kanser ile mukayese edilmemesi gerekir diyeceksiniz. Haklısınız. Lakin ikisi de ölümcül, ikisi de uzun süre çektiren ve çaÄŸlarına damga vuran hastalıklar. Susan Sontag Bir Metafor Olarak Hastalık’ta iki hastalığın detaylı ve çarpıcı bir mukayesesini yapar.
Epidemik hastalıklar ve dönemin dokunuÅŸları, dokunduruÅŸları…
DSÖ’nün küresel pandemi ilan ettiÄŸi COVID 19 ise mesafe ve maske olarak girdi hayatımıza. Dokunmayacaktık! 21. yüzyıl “Sakın kimseye dokunma!” derken Orta ÇaÄŸ boyunca pek çok hasta kendilerine “dokunan”lar aracılığı ile iyileÅŸeceÄŸine inanıyordu.
Orta ÇaÄŸ’da kral ve kraliçe, hastalara “dokunarak” onları iyileÅŸtiriyordu: “Kraliyet dokunuÅŸu.”
COVID 19 Pandemisi'ni takip eden ÅŸu birkaç yılda, yani evlerde kilitli kaldığımız, kendimizden baÅŸkasına mesafe koyduÄŸumuz, dokunmaktan ve dokunulmaktan korktuÄŸumuz/korkutulduÄŸumuz o dönemin ardından, Orta ÇaÄŸ’ın kraliyet dokunuÅŸunun yerini “estetik dokunuÅŸ”a bırakışına tanık olduk. Maltepe’de uzun yıllardır tanıdığım müşteri temsilcilerinin hemen hepsinin yüzlerine ufak “dokunuÅŸlar” yaptırdıklarına ÅŸahit oldum/oluyorum. Burunlar “düzeltildi”, yanaklara ve dudaklara dolgu yapıldı.
Sokaklarda, AVM’lerde, merdiven altı kliniklerde dudakları ÅŸiÅŸirilmiÅŸ, alınları yükseltilmiÅŸ, burunları yok edilmiÅŸ genç kızlara rastlamıyorum sadece, orta yaÅŸ ve üstündeki kadınlara da rastlıyorum. Mesela BaÄŸdat Caddesi’ne çıkınca kendisine “ufak dokunuÅŸlar yaptırmış” büyükannelere rastlıyorum. Kitap kafede oturup heyecanla kendilerine yaptırdıkları “dokunuÅŸ”ları anlatıyorlar cep telefonundaki muhataplarına.
Salgın hastalıklar ve sanat
Salgın hastalıkları konu edinen filmler üzerine sıkça paylaşımlar yapılıyor Pandemi’den bu yana. Vakti zamanında pek de ilgi çekmemiÅŸ filmlerin “bugünü” erkenden tasvir ettiÄŸi için paylaşılmasına, seyredilmesine doyulmuyor. Kurgunun mihmandarlığından “insanlık tecrübesi” edinilebilirliÄŸin ya da edinilemezliÄŸin deneyimini yaşıyoruz milyonlarca insan hep beraber.
Yıllar önce bendeniz de epidemik salgın meselesini çok çarpıcı bir dil ile aktaran Perfect Sence filmi üzerine yazdım. Nitekim Abdullah Kasay’ın onlarca yazarın film deÄŸerlendirmesini bir araya getirdiÄŸi Perdenin Ötesine Bakmak kitabında bu film hakkında yazdıklarım yer aldı. Geçerken söylemiÅŸ olayım, aile olarak birlikte film seyretmek için bu tarz kitaplar iyi bir yol arkadaşı. Ebeveynlere çocukları ile paylaÅŸacakları film deÄŸerlendirme sohbeti için de iyi bir izlek veriyor, film üzerine yazılmış deneme kitapları.
Salgın hastalıklar sadece sinemanın deÄŸil, edebiyatın da konusu. Nitekim toplumsal konuları ele alışı ile Türkiye’nin toplumsal tarihini adeta tek başına yazmaya cehdetmiÅŸ Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Hakka Sığındık romanı, Ä°spanyol Gribi sebebiyle 50 milyon insanın vefat ettiÄŸi yılların Osmanlı toplumuna düşen aksini çok canlı bir ÅŸekilde kayıt altına almış. Hüseyin Rahmi romanını 1919 yılında yayınlamış. Yani sıcağı sıcağına bir kayıt ile karşılaÅŸmış oluyoruz onun satırları üzerinden.
Albert Camus’nün Veba romanını bilirsiniz. Marquez’in Kolera Günlerinde AÅŸk romanını okumadıysanız bile isim olarak duymuÅŸsunuzdur. Robinson Crouse romanının yazarı olarak bildiÄŸimiz Daniel Defoe’nun Veba Yılı Günlüğü kitabını duyanlarınız ise azdır.
Ä°nsanların bulaşıcı hastalık karşısında gösterdikleri tepkilerin zaman içinde deÄŸiÅŸen ve deÄŸiÅŸmeyen boyutlarını görmek, hem bireyin kendisini “görmesi” hem de zamanın ruhunun hastalık üzerinden tasvir edilmesi açısından önemli.
Meraklısı için notlar:
Yazıdaki bilgiler Irwin W. Sherman’ın Dünyamızı DeÄŸiÅŸtiren On iki Hastalık kitabından edinilmiÅŸtir.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/fatma-barbarosoglu/19-yuzyil-epidemiye-asik-21-yuzyil-laboratuvarda-uretilmis-viruslerin-eseriesiri-4656975?utm_source=twitter&utm_medium=social&utm_campaign
Henüz yorum yapılmamış.