Makale
Sabrın Üç Yoldaşı
“Sabrın sonu selamettir.” denir, el-hak doÄŸrudur bu söz ve muhtemelen tecrübî bir karşılığı da vardır hayatta.
Lakin biz ÅŸimdilerde nedense ne sabredebiliyoruz ne de sabrettiÄŸini düşünenlerin sonu pek de selâmetli olmuyor ya da bize öyle görünmüyor. Bu durumda biz sabrı yanlış mı algıladık ya da hatalı bir uygulamada mıyız? Durum ne olursa olsun bir yerlerde bir kopukluk ve arızanın olduÄŸu aÅŸikâr…
Halk nezdindeki uslu, akıllı olup; durup bekleyip tüm yaÅŸananları sineye çekerek pasif bir pozisyon alışı, burada hiç deÄŸerlendirmeye almayacağız. O mevzu zaten epeydir aşıldı/aşındı…
Geleneksel müktesebatımız bize sabrın; bir mücadele olduÄŸu, pasif bir bekleyiÅŸ deÄŸil aktif bir direnç ve direniÅŸ olduÄŸuna dair önemli veriler sunduÄŸu yadsınamaz elbette. Genel olarak günahlara karşı (olumsuz durumlara) sabır iffet, itaatte (olumlu durumlara) sabır himmet, musibete (elde olmayan durumlara) karşı sabır metanet olarak formülleÅŸtirilmiÅŸ ve bu üçlüyü bir arada gerçekleÅŸtirebilene de insan-ı kâmil demiÅŸiz.
Peki ÅŸimdi kâmil olmasak da noksan da kalsak; bir nebze bu formülü mevcut gündelik yaÅŸamımıza taşımaya çalışsak ne olur? Öncelikle kendimizde, ailemizle, eÅŸ ve iÅŸ hayatımızda; evde, iÅŸte, okulda, sokakta, trafikte ve en can alıcı olanı yeni zamanların viral imtihanı olan sosyal medyada nasıl iffetli, himmetli ve metanetli olabileceÄŸiz ve gün sonunda akıl ve ruh saÄŸlığı yerinde, kısacası selâmetli bir hâl üzere bu hayatı sürdürülebileceÄŸiz?
Bunun için öncelikli olarak yapılması gereken mevcut hâlin bir analizini yapmaktır. DoÄŸal olarak analizlerde, durum tespitlerinde bize yol gösteren en önemli veri sorunların dile getirildiÄŸi sorulardır? Malumdur ki bu tür sorular, bir yönden sorunun/meselenin tespitine, teÅŸhisine katkı saÄŸlarken diÄŸer yandan ciddi bir ÅŸekilde çözüm ve tedavinin de ip uçlarını içlerinde barındırmaktadır.
Neye, niçin ve nasıl sabretmeliyiz? Zorunda mıyız? SabrettiÄŸimizde elimize ne geçecek? Trafikte bizi sıkıştıran adamın/kadının haddini bildirmediÄŸimizde, öfkemizi yenerek takva ve iffet adına sabrettiÄŸimizde bir “korkak” ya da “ezik” durumuna düşmeyecek miyiz? Ya da sosyal medyada bizi karalayan, linçlemeye çalışanlara bir cevabımız olmayacak mı, hep sineye mi çekeceÄŸiz? Bu sine, bu göğüs bu kadar yükü nasıl taşıyacak?...
Himmetve gayret ettik, sabrettik; tüm baskılara göğüs gerdik, her türlü mobbinge katlandık, mücadeleye devam ettik, vazgeçmedik de ne oldu? Gün sonunda dayısı, torpili olan kazandı, biz öylesine baka kalmadık mı?...
Musibetler hep bizi mi buluyor? Bu hastalıklar, bu felâketler hep bizim başımıza mı gelecek? Bize “Metin olunuz efendim.”, diyenler nerelerde ÅŸimdi? Sabır taÅŸları bırak çatlamayı, param parça oldu bile… gibisinden onlarca soru/sorun peÅŸi sıra önümüze dizilmektedir her gün...
Dikkatle biraz da “dinlenmiÅŸ”[1] hâlde sorulara nazar ettiÄŸimizde karşımıza ÅŸu ortak durum tespiti çıkmakta: Meseleler/sorunlar büyük çoÄŸunlukta sonuç baÄŸlamında kazançlara odaklanmış, süreçteki kazanımlar göz ardı edilmiÅŸ görünmektedir.
Esasen tüm erdem ve deÄŸer yüklemesi yaptığımız ideal formların genel âfeti(!) de bu deÄŸil midir? Halbuki ahlâkî deÄŸerler ile erdemli davranışların dinî literatürdeki ifadesiyle “sevap” kazandıran davranışların odak noktası her zaman için süreçlerdir, sonuçlar deÄŸil. Dolayısıyla “sabrın” başına gelenler de yukardaki soruların temel sorunu da birey ve toplumların deÄŸerlendirme kriterlerinin neticeye endeksli olmasıdır. “Hatice’ye deÄŸil neticeye bak!.” önermesinin bir deyim-atasözü hâline getiren de bu zihniyet deÄŸil midir?
O vakit birincil olarak sıyrılmamız gereken durum, odak noktamızı değiştirmemiz olacaktır. Odak noktamızı değiştirmemiz demek diğer noktaların önemsizleştirmek anlamına gelmez. Yani sürece odaklanmamız, gün sonunda sonucu hiç düşünmemek, onu yok saymak anlamına gelmemelidir. Biz burada her şeyin kendi varlığının anlamına uygun değerlendirilmesinden, hakkının verilmesinden ve konumlarının doğru tespit edilmesinden bahsediyoruz.
Dolayısıyla sabra hakkıyla sabretmek için iffet, himmet ve metanetin sabrın sonuç kazançları değil, süreç yoldaşları/kazanımlarını ifade ettiği bilinciyle odaklarımızın merkezini değiştirmemiz gerekecektir. Peki bu merkez değişiminin kazanımları neler olacaktır?
Bu deÄŸiÅŸimde iffet bize, halk nezdindeki karşılığına/popülariteye deÄŸil; el-Hakk nezdindeki kazanımına/hakkaniyetine odaklanmayı gösterecek ve artık “el-Âlem ne der?” endiÅŸesi yerine “el-Aziz’in yanında bu izzetli duruÅŸ ne kadar azametlidir!” diyebilmenin o muhteÅŸem hazzını tattıracaktır.
Himmet bu hâliyle hamiyetle eÅŸleÅŸecek ve hamâset handikabından bir nebze olsun kurtulacak. Artık türbinlere deÄŸil oyuna endeksli bir hareket tarzını/stratejisini benimsediÄŸimizden, sonucun/skorun ne olduÄŸundan daha çok onu nasıl elde ettiÄŸimize odaklanacağız. Niyetlerimiz ve yöntemlerimiz üzerinde himmetimizi sarf ettiÄŸimiz için gün sonunda hak yolunda hakkıyla mücadele etme ânının ve hâlinin o tarif edilmez gururuna/özgüvenine eriÅŸeceÄŸiz.
Metin olmanın musibetlerden dolayı Allah’tan ÅŸikâyetçi olmak deÄŸil, aksine musibeti Allah’a ÅŸikâyet ederek, her durum ve koÅŸulda “düşülen yerden kalkmanın”, “hiç düşmemekten” daha deÄŸerli olduÄŸu bilincinin eyleme dönüşmüş hâli olduÄŸunu bileceÄŸiz. Nasıl ki canlılığın iÅŸareti kalbin zikzaklı, iniÅŸli çıkışlı atışlarına baÄŸlı olduÄŸunu, düz bir çizgide ilerlemediÄŸini -ki düz çizgi artık bitiÅŸin iÅŸareti olduÄŸunu- bilmek gibi hayatın zikzakları, iniÅŸ çıkışları olan bu musibetlerin de hayatta olmanın, canlı kalmanın bir iÅŸareti, göstergesi olduÄŸunun ÅŸuuruna ermiÅŸ olacağız.
Ä°ÅŸte böyle bir sabır, bu zorlu hayat yolculuÄŸumuzda bize hakiki yoldaÅŸ olacaktır. BilindiÄŸi gibi çoÄŸu zaman yolu anlamlı ve deÄŸerli kılan, kolay ve asân eden yoldaÅŸlardır.
Hayırlı yolculuklar…
[1] Bu kavrama dair açıklamalar için bk. https://www.dusuncemektebi.com/m/25680/biraz-da-dinle(n)sek-mi
Muhammed Ali AlioÄŸlu
14.11.2024
Henüz yorum yapılmamış.