Makale
İnsanları Ötekileştirmeden, Allah'a Teslim Oluşumuzun Gereklerini Yerine Getirmeliyiz
Allah’a teslim olmuÅŸ müminler olarak, O’nun emir ve yasaklarını görüp gözetmede hassas olmalıyız. Ä°nsanları ötekileÅŸtirmek, tekfir etmek, baÅŸkalarının taptıklarına küfretmek, aÅŸağılamak, sövmek hem beraberinde inanılan esaslara hakareti getirmekte, hem de tebliÄŸ ederken muhataplarımızla iletiÅŸim kanallarının tıkanmasına neden olmaktadır.
“Mümin kullarıma de ki, en güzel olanı söylesinler çünkü ÅŸeytan aralarına ayrılık sokar. Gerçekten ÅŸeytan insanın apaçık düÅŸmanıdır.” (Ä°sra 17/53)
Åžunu belirtelim ki, her dünya görüÅŸünün kutsal saydığı deÄŸerleri, inançları vardır. Allah’a inanıp aynı zamanda maddeye tapan veya Allah’ın hakimiyet hakkını insanlara, millete veren, O’nun hakimiyetini tanımayan laik bir kafa yapısına sahip olanlara dek birçok insanla muhatap oluyoruz. Burada inançları tenkit, inanılanları tahkir yerine, inanılan doÄŸruları, vahyin kılavuzluÄŸunda, sözle, yazıyla, davranışlarımızla ortaya koymak Ä°slami bir metottur diye düÅŸünüyorum. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in uyguladığı usul, gittiÄŸi Ä°slami yol böyle deÄŸil miydi? Zira, önderimiz Hz. Muhammed (as) arkadaÅŸlarını kendi imanının çarşılarda gezen, yemek yiyen, canlı birer görünüÅŸü haline soktuÄŸu günden itibaren muzaffer olmuÅŸtu.
Allah resulünün hayatında, kimseyi dışlamayan kimsenin taptıklarına sövmeyen bir tebliÄŸ metodu görüyoruz. Ä°nsanlara karşı son derece anlayışlı olmalıyız, mütevazilik ahlakımız olmalı. Ä°nsanları vahiyle yüzleÅŸtirirken, Ä°slam’ın ilkelerini anlatırken, onlarında Allah’ın kulları olduÄŸunu unutmadan kendilerini bir insan olarak muhatap alıp daha doÄŸrusu insanlık paydasında buluÅŸarak kendileriyle konuÅŸurken, kırmamaya, ezmemeye, dışlamamaya gayret göstermeliyiz. Ä°nsanlara yaklaşımımız insanca + islamca olmalıdır. Peygamberimiz insanlara onların kendilerine, davranış tarzlarına bakarak davranmıyor, her defasında bütün insanlara yalnızca, doÄŸruları iletmeyi düÅŸünüyordu. Tepkisel deÄŸildi bilakis davranışlarını Allah’ı razı etme çizgisi üzerinden hiç uzaklaÅŸtırmamaya özen gösteriyordu. Ä°nsanlara merhametle yaklaÅŸmalıyız. Muhatabımızı üzmemeye onunda Allah’ın bir kulu olduÄŸunu kabul etmeliyiz. Dünya görüÅŸleri farklı olsa da hemen dışlayarak iletiÅŸim kanallarını tıkamamalıyız. Önce güzel bir üslupla konuÅŸacağız. Üslup çok önemli. Derler ki, kötü üslup doÄŸru sözün celladıdır. Kavli leyyin– yumuÅŸak söz. Hz. Musa’nın, firavunu Ä°slam’a davet ederken kullandığı güzel söz, bizim içinde örnek olmalı. KonuÅŸacağız, delillerimizi ortaya koyacağız, ikna etmeye çalışacağız. Unutmayalım ki önderimiz Hz. Muhammed (as) kendisinin düÅŸmanı olan Ebu Cehil’in kaç sefer ayağına gidip onu tevhide davet etmiÅŸti. Ebu Cehil’e bile, daha önce kendisine hiç kötü davranmamış gibi yaklaşıyor onunda Ä°slam’a girmesini istiyordu.
Ä°slam tüm insanlığa, sevgi, barış ve kardeÅŸliÄŸi getirmiÅŸtir. Hz. Muhammed (as) sadece Müslümanlar için deÄŸil tüm insanlık alemi için gelmiÅŸ ÅŸefkat ve merhamet kaynağıdır.
“De ki ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah’ın gönderdiÄŸi elçisiyim.” (Araf 7/158)
Ä°ÅŸte Rahmet ve ÅŸefkat peygamberinin getirdiÄŸi din ve o dinin mensupları da tüm varlıklar için sevgi, rahmet ve ÅŸefkat odağıdır. Ä°slam evrensel bir din olduÄŸu için, Yahudi ve Hristiyanları ehli kitap kabul etmiÅŸtir. Bu müsamahayı gösteren baÅŸka bir din var mıdır? Yahudi ve Hristiyanlara siz dinsiz deÄŸilsiniz anlamında Ey ehl-i kitap (Al-i Ä°mran 3 /64) ey Ehl-i kitap (Nisa 4/171) diye hitaplarda bulunmuÅŸtur.
Herkes kendi dinini yaÅŸama hakkına ve özgürlüÄŸüne sahiptir. “Dinde zorlama yoktur hakikat bundan böyle ayrılmıştır.” (Bakara 2 /256) “Rabbin isteseydi yeryüzünde olan herkes toptan O’na inanırlardı. Mümin olmak için insanları zorlamak senin neyine!” (Yunus 10/99)
Ä°slam din hürriyetini saÄŸlamıştır. Hz. Muhammed (as) Medine’ye hicret ettiÄŸinde bu vahyin ilkelerini bizzat hayata geçirmiÅŸtir. Medine de bir çok aÅŸiret-kabileyi dünyanın ilk anayasası olan Medine sözleÅŸmesi/Medine site Devleti anayasası ile birleÅŸtirmiÅŸtir. 47 maddeden meydana gelen bu yasa 20 ye yakın aÅŸiret tarafından barış halinde iken kabul edilmiÅŸtir. Yahudiler – müÅŸrikler, Müslümanlar bir ÅŸehir devletinde beraber yaÅŸayarak nimetlerden birlikte istifade etmiÅŸlerdir. Kısaca tevhidin bayrağının dalgalandığı yerde, Yahudiler – Hristiyanlar Müslümanlar Ä°slam devletine vatandaÅŸ olmuÅŸlardı.
Ä°slam dini affetmeyi ve merhameti esas almış bir dindir. Ä°slam’a inanıp Onun yolundan gidenler kendilerine düÅŸman olanlarla bile aralarında bir sevgi doÄŸacağını ümit ederler. Müslümanlar kendileriyle din mücadelesi yapmayan ve onları bulundukları topraklardan çıkarmayan kimse ve devletlere karşı adil davranır. Çünkü bu onların inanç temellerini oluÅŸturan Kur’an’ın emridir.
“Umulur ki Allah sizinle düÅŸman olduklarınız arasında yakında bir sevgi ve dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir. Allah sizinle din uÄŸrunda savaÅŸmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah adaletli olanları sever.” (Mümtehine 60/7-8)
Ä°slam, insana deÄŸer verir. Ä°nsanın dinini, malını, canını, ırzını, namusunu korumayı bir zaruret bilen Ä°slam’dır. Manastırları, kiliseleri, havraları ve mescitleri korumak Ä°slam’da ayet ile sabit olmuÅŸ bir husustur. (Hacc 22/40)
Åžu an içinde yaÅŸadığımız tablo üzücü. Bünyesinde barındırdığı halkları ÅŸemsiyesi altında toplayan ümmet üst kimliÄŸi yerine ulus kimliÄŸini benimsedi. KuÅŸatıcı ve birleÅŸtirici Ä°slam’ın ahlak ve idealleri yerine çıkarcı, maddeci batılı ahlak ve deÄŸerlerini benimsedi. Böylece üst kimlik kayboldu, ortak payda kalktı. Ä°nanç ve düÅŸünceler yabancılaÅŸtı. Ä°nsanlar huzuru yitirdi. Acıma, paylaÅŸma, kardeÅŸlik sevgi ve saygı beraber yaÅŸama, dayanışma gibi ortak deÄŸerler kayboldu. ÖtekileÅŸtirme, bölme, parçalama dışlama gibi tutum ve davranışlar hakim oldu.
Ä°slam farklı kimlikleri bir arada insanca yaÅŸama noktasında tutan dindir. Dinimizin sosyal hayata uyumunda deÄŸiÅŸimci/deÄŸiÅŸtirici karakteri vardır. Hiçbir zorbalığı baskıyı kabul etmeden insanların hür bir ÅŸekilde inancını yaÅŸamasını temel ilke olarak kabul eder. Ä°slam, yenilenmeye, geliÅŸmeye, çoÄŸulculuÄŸa, özgürlüÄŸe, hukukun üstünlüÄŸüne karşı deÄŸil, ötekileÅŸtirmeye karşıdır.
Müslümanların ayrı bir yaÅŸam tarzına sahip olmaları, onların ötekine karşı, gayri insani veya gayri ahlaki tutumlar benimsemelerini gerektirmez. Müslüman her ortamda el Emin olmaya çalışmalıdır ve imanını, inanırlığını zedeleyecek her türlü hareketlerden kaçınmalıdır. Hz. Peygamberin, Mekke’deki uygulamaları ve Medine’deki yaÅŸantısı bizim için en muhteÅŸem örneklerdir. MüÅŸriklerin baskı ve zulümlerine raÄŸmen, Müslümanlar onları açıkça hakka davet etmiÅŸler, kimliklerini gizlemeden, sabır ve direniÅŸle iyiliÄŸi emredip, kötülükten alıkoymaya çalışmışlardır.
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öÄŸütle davet et ve onlarla en güzel biçimde mücadele et. Åžüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.” (Nahl – 125)
Ä°slam’ın, kendimizin tekelinde olmadığını bilmeliyiz. Bu din Allahın dinidir. Bizlerde bu dine tabi olmuÅŸ Müslümanız. Elbette, yapıcı eleÅŸtirilerimiz olacak bunu da Ä°slami metotla yapacağız. Ä°ftira etmeden, ötekileÅŸtirmeden, dışlamadan, küsmeden darılmadan selamlaÅŸmayı kesmeden sadece Allaha tevekkül edeceÄŸiz sonucu O’ndan bekleyeceÄŸiz. Önderimiz Hz Muhammed’in (as) sabırlı anlayışlı merhamet ve ÅŸefkat dolu yaklaşımı bizler için güzel bir örnektir.
Özetle, farklı inanç sahibi insanlar elbet barış içinde bir arada yaÅŸayabilirler. Bu Ä°slam’ı sindirmiÅŸ olan toplumlarda çok daha düzeyli ve merhamete dayalı bir ÅŸekilde cereyan eder. Gayrimüslim bir komÅŸuya bile iyilik etmek görevindedir Müslümanlar. Yeter ki toplumu ifsat edici ve Müslümanlara karşı saldırgan bir tutum izlemesinler.
Henüz yorum yapılmamış.