Makale
Biraz da 'dinle(n)sek' mi?
“Önce söz vardı.”veya “BaÅŸlangıçta söz vardı.” ÅŸeklinde baÅŸlar Yuhanna incilinin birinci bölümü. Burada ilâhî olan ile varlığın kaynağı “söz”e dayandırılır. Her ne kadar mevcut Ä°ncil metinleri “ışıl iÅŸlem görmüş(!)” versiyonlar olsalar da özlerindeki ilâhî öze dair önemli verileri taşıdıkları da yadsınamaz. Dolayısıyla burada sözün anlam ve deÄŸerine; baÄŸlam ve iliÅŸkilerine dair son derece kıymetli mesajlar taşıdıklarını da hatırlamak gerekir…
Peki sözün bizdeki, yani “insanî” olandaki karşılığına dair ne söylenebilir? Bir baÅŸka deyiÅŸle biz, varlığın kaynağı ve ilâhî olandan gelen bu sözü/mesajı/veriyi nasıl alacağız, algılayacağız ve anlayacağız? Meselenin can alıcı noktası, diÄŸer bir deyiÅŸle düğümünün atıldığı yer burasıdır. BilindiÄŸi üzere düğümler “doÄŸru yerden” atılırsa ayrı, farklı, birbirinden bağımsız olanları baÄŸlar, baÄŸ kurar, bir araya getirir; akımın/mesajın iletimi saÄŸlanır, iletiÅŸim kurulmuÅŸ olur. “Tamam arkadaÅŸlar baÄŸlandık!...” denir, sorun çözülmüş, iletiÅŸim saÄŸlanmış olur; yüzler güler, iÅŸler yürür… Aksine düğümler yanlış yerden atılırsa, “kör düğüm” diye adlandırdığımız durumlarda olduÄŸu gibi o vakit mesele tam tersi bir yöne doÄŸru kayar. BaÄŸlantı kopar, akış durur, iletiÅŸim biter, yollar tıkanır, sistem çöker. Tıpkı bedensel yaÅŸamın devamlılığı için lazım olan damarlardaki kan akışının tıkanmasının yol açtığı krizler gibi insanda da ilâhî olandan gelen sözün/mesajın akışının tıkanması, kesilmesi de bireysel ve toplumsal alanda ciddi travmaları ortaya çıkardığı hem tarihsel hem de güncel tecrübelerle sabittir.
Åžu hâlde ne yapmalı ve nasıl yapmalı ki söz konusu “söz”; doÄŸru bir ÅŸekilde alınsın, saÄŸlıklı bir yaklaşımla algılansın ve saÄŸlam bir tarzda anlaşılsın. Bunun için yine sözün kaynağına, sözlerin en kıymetlisine baÅŸvurmak bu durumda yapılacak en makûl hareket olacaktır: “Müjdele o kullara ki ‘söz’ü dinlerler…” [Zümer 39/18]. Âyetin sonrası uymak, ittibâ etmek vurgusuyla devam etmektedir. Uymak, uygulamak, pratize etmek kısaca amel etmek meselesi farklı bir alan olduÄŸu için o hususu bu metinde söz konusu etmeyeceÄŸiz. Burada daha çok sözün “giriÅŸ” kısmına odaklanacağız, “geliÅŸme” ve “sonuç” kısımlarını nasip olursa baÅŸka bir yazımızda deÄŸerlendirmeye çalışacağız.
Dikkat edilirse ilgili âyette sözün alınmasına, onun elde edilmesine yani sözün/mesajın/verinin kaynaktan/hatipten çıkıp hedefe/muhataba ulaÅŸmasında, iletilmesinde kısacası iletiÅŸimin saÄŸlanması adına altı çizilen, dikkat çekilen kelimenin “dinleme(!)” olması son derece manidardır.
Dinleme iÅŸlemi ise esasen üç evreden oluÅŸan bir süreçtir: Dinleme, dinlendirme ve dinlenme… Bu üçlü ise yukarda bahsi geçen sözün alınması, algılanması ve anlaşılması süreçlerinde yapılması gerekenlere bir göndermedir.
Birinci aÅŸama olan dinlemenin saÄŸlıklı olması ve sözün/mesajın doÄŸru alınması için öncelikli olarak alıcıların çalışır durumda ve açık konumda olması gerekir. Nasıl ki standart bir sesin duyulması/iÅŸitilmesi için saÄŸlıklı bir kulaÄŸa ve onu “örten-kapatan” dış bir etkinin -kulaklık vb.- olmamasına baÄŸlıysa; öyle de ilâhî sözün/mesajın saÄŸlıklı bir ÅŸekilde alınması da bu anlamdaki dinlemenin merkezi olan aklın, selim; kalbin de mühürlü olmamasına baÄŸlıdır. Aklın selimiyeti, ön yargılardan uzak oluÅŸuna; kalbin mühürlü olmaması da art-niyetlerden arındırılmış olmasıdır. Güncel ifadesiyle “Mesele üzüm yemek olmalı, baÄŸcı döğmek deÄŸil!…” Bu hâl üzere bir dinlemeye “aktif dinleme” denmektedir. Aktif dinleme bizi mesajın saÄŸlıklı bir ÅŸekilde alınmasına ve sonraki aÅŸama olan dinlendirme sürecine onun doÄŸru ve saÄŸlam bir ÅŸekilde aktarılmasında son derece hayatî bir konumu ifade etmektedir. Kısacası gömleÄŸin ilk düğmesidir, doÄŸru iliklenmesi sonraki düğmeler durumu/konumu için ciddi bir etki oluÅŸturduÄŸu yadsınamaz bir gerçektir.
Ä°kinci aÅŸama dinlendirme sürecidir. Burada birinci aÅŸamada selim ve saÄŸlam bir ÅŸekilde alınan mesajın yemek tariflerinde sıklıkla kullanılan ifadeyle “marine edilmesi/dinlendirilmesi” yapılmalıdır. Esasen bu aÅŸamada yapılacak olan ÅŸey, mesajın incelenmesi, iÅŸlenmesi ve içselleÅŸtirilmesidir. Son derece titiz olunması, aceleye getirilmemesi gereken bir süreçtir. Söz/mesaj; ölçüp biçilmeli, tartılmalı; tartışılmalı, sorgulanmalı, çeÅŸitli yönleriyle ele alınarak deÄŸerlendirilmesinin yapılması gerekir ki bunu da yine sözlerin en güzelinde yer alan terimlerle ifade edersek tezekkür, teemmül, teakkül, tedebbür ve tefekkür aÅŸamalarının bireysel olarak gerçekleÅŸtirilmesi lazımdır. Dikkat edilirse bu terimler hep fiil formunda, iÅŸlek bir tarzda ele alınmış olması da manidardır. Bu da bu sürecin aktif ve süreklilik arz etmesi gerektiÄŸine vurgu olduÄŸu düşünülmelidir. Yani bu saatten sonra üzerinde derinliÄŸine düşünülmemiÅŸ, tartılmamış; hakkında kiÅŸisel anlamda bir kanaat ve fikir oluÅŸturulmamış kısacası “içselleÅŸtirilmemiÅŸ” bir mesaj hakkıyla dinlendirilmiÅŸ olmamaktadır. Yine yemek kültüründen ifade edersek et çiÄŸdir, yemek piÅŸmemiÅŸtir, aşın tadı da tuzu da yoktur…
Üçüncü aÅŸama ise dinlenmedir. Birinci ve ikinci aÅŸamayı geçmiÅŸ; alınan ve algılanan, dinlenen ve dinlenmiÅŸ mesaj artık maksadına, amacına, söyleniÅŸ gayesine muvafık bir tarzda anlaşılması ve anlamlandırılması sürecidir ki gün sonunda arzu edilen bir bilinçlenme hâlinin oluÅŸmasıdır. Böylece akıl ikna, kalp tatmin ve nefis de mutmain olmuÅŸtur artık…
Hayırlı dinlenmeler…
Henüz yorum yapılmamış.