Sosyal Medya

Makale

İnsanın Sinsi ve Yaygın İşgali

Çok sinsi, oldukça yaygın, herkesin çok iyi bildiÄŸi ve fakat görüp iÅŸitemediÄŸi bir hatırlatma yazısı ile Bismillah…

Kendimi arıyorum, ben kendimde deÄŸilim sanki. BulunduÄŸum mekândan dışarı atıyorum kendimi ve ilk karşılaÅŸtığım baÅŸka bir ben kulağına tuttuÄŸu bir cihaza bir ÅŸeyler söylerken çıkıyor karşıma.

Mahalledeki çay ocağına yöneliyorum. Önünde kalabalık bir grup genç, hepsinin kafası öne eÄŸik, bir cihazla meÅŸguller. Selam veriyorum ve sesimi yükselttiÄŸimde üçüncü kez; nereden çıktı bu ihtiyar der gibi “aleyküm selam” diyor içlerinden biri. Selamım boÅŸa düşmedi diye mutlu oluyor, tutunabileceÄŸim bir dal diyorum.

Mahalle bakkalına selam vereyim diye adımladığım dükkânda ilk karşıma çıkan, sabah kuÅŸağı dedikodu kazanı bir TV kanalının gürültüsüyle karşılaşıyorum. Bakkal emmi verdiÄŸim selamı alırken dikkatimi dağıtıyorsunla birlikte almış olmasını da bir dal olarak kayda alıp arkamı dönüp kendimi meydana atmak için tramvay durağına yürüyorum. Yol boyunca göz göze geldiklerime selam vermeye özen gösterirken, karşılaÅŸtıklarımın daha çoÄŸu elindeki bir cihaz ile bir ÅŸekilde meÅŸgul olarak geçti sağımdan, solumdan. Üç-beÅŸ ÂdemoÄŸluna selam verebilmiÅŸliÄŸime tutunup dijital bileti ilgili cihaza tutup yeni gelmiÅŸ tramvayın vagonuna attım kendimi. BulduÄŸum boÅŸ koltuÄŸa oturduÄŸumda görüş alanımdaki yaÅŸlısı, genci, kadını erkeÄŸi insanlara göz gezdirdim. Sakalı belinde bir derviÅŸ gözüme iliÅŸti. Elindeki cihaza bakıyor, arada yüz hatları geriliyor, arada bir de tebessüm ediyordu, cihaza her dokunduÄŸunda. Yüzüne yansımayanları bilmiyorum! Ve hemen herkesin aynı durumda olması, tereddüt etmeme sebep olsa da en yakında olana selam verdim. Memnuniyetle alınan selama sevinip not düştüm umut notlarıma.

Ä°ndiÄŸim durak bir ÅŸehrin en kalabalık meydanı, trene binmek telaşında olan ve fakat hemen hiçbir gencin görmediÄŸi/göremediÄŸi yaÅŸlı amca-teyzeler… Trafik lambalarının dur-geç ışıklarını beklerken, etrafımdakilerin kaçırmak istemiyormuşçasına ellerindeki cihaza gömülmeleri, ışıklar geç sinyali verildiÄŸinde birçoÄŸunun hala cihazlarına takılı kaldığı bir geçiÅŸten ben de kalan kimseye selam verememiÅŸliÄŸim oldu.

Ve kafeler ve restoranlar ve hatta saÄŸda solda bulunan banklarda oturanlar; daha çok ellerindeki ya da önlerindeki cihaza odaklılar. Ä°letiÅŸim çağı demiÅŸlerdi devlet büyükleri, çaÄŸdaÅŸ geliÅŸmiÅŸ uygarlıklar seviyesi gibi bir ÅŸey her halde, dedim. Ve kendimle baÅŸ baÅŸa kalıp bir de bana bakayım dediÄŸimde; etrafta gözlediÄŸim ve yadırgadığımın bende de etkin olduÄŸunu gördüm; anladım ki bu bir iÅŸgal…

Ä°letiÅŸim, haberleÅŸme, basın-yayın, tiyatro-sinema, eÄŸitim-öğretim, dijital-sanal her ne var ise ilmek ilmek dokuyarak bir kısım akıl sahipleri, itiraz etmeyen kalabalıkların iÅŸgal yöntemlerini keÅŸfedip, “insanın iÅŸgali” diyebileceÄŸimiz bir mertebeye ulaÅŸmış durumdadırlar. Basit gibi gözüken ve fakat her birimizi tek tek ilzam eden, rıza mühendisliÄŸi kapsamındaki köleliklerimizdir söz konusu edilen. Aslında mesele; insanın iÅŸgali ifadesiyle hafifleÅŸtirilemeyecek kadar vahim iken, asıl olandan habersiz insanın; varoluÅŸsal bütünlüğün bozulduÄŸunun hatta bozduÄŸunun farkında olmadan, politeistlerden daha fazla üst ve alt tanrılara kulluk etmekte iken; özgürlük, demokrasi, cumhuriyet sloganları atması ne kadar da ironik…

Soru şu; bu işgalden kurtulmak mümkün mü, mümkün ise nasıl?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.