Makale
Kundak ve Kefen
DoÄŸarken insanı sarıp sarmaladıkları bir bez parçası var buna kundak diyoruz.
Ölürken de yine bir bez parçasına sarıp-sarmalayıp defnediyorlar ki buna da kefen diyoruz.
Kundak ve kefen birçok noktada ortak özelliklere sahipler.
Ä°kisi de beyaz, ikisi de sade.
Kundak, dünyayı teÅŸrifimizde ilk elbisemiz, kefen ise dünyayı terk ediÅŸimizde son elbisemizdir.
Kundak 1 metre, kefen ise 3-4 metre, boyutları değişiyor sadece.
Büyüyoruz, geliÅŸiyoruz ya! hayat boyunca neler yapıyor, neler edip eyliyoruz.
Bizim ebadımızın değişmesi kefeninde değişmesini haliyle celbediyor.
Bu iki kıyafetin taşıdığı bir mana var.
DoÄŸarken kundaklısın-kundaktasın, rütben yok, kariyerin yok, sınıfın yok, özel statün yok, makamın yok, etkin yok, yetkin yok, etiketin yok, isminin ne önünde ne arkasında hiçbir sıfatın yok.
Ölürken de aynı.
Ä°kisi de beyaz. Ä°kisi de tüm statü ve ayrıcalıkları sıfırlıyor.
Ölürken kefenlisin-kefendesin, rütbe, kariyer, sınıf, statü, etki, yetki, etiket, sıfat hiç para etmiyor.
Bakınız her ölen, aynı üniforma (kefen) ile tebdili mekan eyliyor. Tahta arabanın (tabut) biraz albenili aksesuarlı olması pekte anlam ifade etmiyor, çünkü tahta araba gerisin geri dönüyor. Bizim sosyal statümüzü, kariyerimizi yakınlarımız tahta araba vesilesiyle ya da merasimle ÅŸiÅŸirmeye-süslemeye çaba gösterseler de durum deÄŸiÅŸmiyor kefenle defnediyorlar sonuçta.
DoÄŸarken de mekan deÄŸiÅŸiyor karanlık bir mekandan (anne karnı) aydınlık dünyaya, ölürken de aydınlık bir mekandan karanlık bir mezara-kabre göçerek mekan deÄŸiÅŸtiriyoruz.
Toprak belki de bize analık ediyor-yeni bir ana gibi, yeniden rahmine girmemize izin verip ortalığa kokmamıza mani oluyor.
Bu iki üniforma çok ÅŸey anlatıyor bize.
Sizi yaratan var!
Şımarmayın!
O var etmeseydi olmazdınız!
Kibre kapılmayın!
Kundağa sarılınca kulağınıza, sizi yaratanı hatırlatan bir ezan okundu, kefenlenince de gideceğiniz Rabbinize yolcularken namazınız kılınacak. Ezan ve namaz arası bir hayat, yaşadığınız hepsi bu!
Kundak ve kefen arası hayatınızı Allah’a borçlusunuz! O sizi kendi hükümlerine uyar bir hayatı yaÅŸamanız için var etti ve kendi yoluna çağırdı, itaat edin baÅŸka ilahlar edinmeyin!
Birbirinize caka satmayın, tafra yapmayın, üstünlük taslamayın, her biriniz kundakla doÄŸup kefenle göçtünüz! Tek üniforma ile hayata start verip aynı üniforma ile bitirdiniz!
Dünyada elde ettiÄŸiniz birtakım statüleri zulme vasıta kılmayın. Adaletten ÅŸaÅŸmayın!
Elde ettiklerinizi kendinizin bilmeyin, emanet olduğunu unutmayın!
Hayat ve ölüm arasını Allah’a adayın, O’na teslim edin. Allah’tan kopmayın, Allah’la bağınızı koparmayın!
Kundağı unutmayın, kefeni sık sık anın!
Ölümü asla unutmayın, yeni bir hayata doÄŸacak ve hesaba çekileceksiniz gaflete kapılmayın!
Sömürerek, insanların tepelerine binerek bir yere varamazsınız, ilerde piÅŸman olacak iÅŸler yapmayın!
Zulme, ğadre, isyana, tuğyana dalıp hayatı hovardaca harcamayın!
“De ki: Benim tüm istek ve arzum, bütün ibadetlerim, HAYATIM ve ÖLÜMÜM alemlerin Rabbi olan Allah’a armaÄŸan olsun!” (En’am 162)
Bu ayette buyurulan hayatım ve ölümüm ifadelerine dikkat edelim, kundak ve kefen arasını iÅŸaret ediyor kanaatimce.
KundaÄŸa sarıldınız, bu acziyetinizi ifade eden bir durumdu, acizdiniz, muhtaçtınız, bakılmaya, korunmaya ihtiyaç duyan bir, yeni doÄŸmuÅŸ bebektiniz. Bu zamanları unutmayın.
ÖldüÄŸünüzde de acizsiniz, muhtaçsınız, defn için birilerine ihtiyaç duyan zavallı bir kulsunuz.
“Er kiÅŸi niyetine Allahu ekber”
Neee er mi?
Ä°tiraz etsek namazı kıldıran ÅŸahsa, “Bir dakika bu ölen er deÄŸildi, aÄŸaydı, paÅŸaydı, beydi, padiÅŸahtı, hükümdardı, zengindi, aydındı, ÅŸuydu, buydu………”
Ne derler duyanlar?
DoÄŸarken belli deÄŸildi, kundak giydi.
Yaşarken her ne idiyse, o artık bitti.
Ölünce de sadece, kefenle gitti.
Henüz yorum yapılmamış.