Sosyal Medya

Makale

Acıtmayan ve Acıyan Allah'ın adıyla...

Şüphesiz esmâ-i hüsnâ bir yönüyle mutlak “deÄŸer” ve sonsuz “varlık” olan Cenâb-ı Hakk’ın; sonradan olma, sınırlı, sonlu ve dahi doÄŸası gereÄŸi “sorunlu(!) varlık” olan insan tarafından bilinirliÄŸi ve tanınması adına önemli bir veridir.

Ä°nsan hem kendini hem de kendi algısının sınırlarındaki doÄŸayı/evreni bu esmâ vasıtasıyla tanır. Esasen insanın algısına “indirgenen” evren/varlık kategorisinde her bir “ÅŸey” öyle ya da böyle bir ÅŸekilde bir esmâ-i ilâhiyenin tecellisidir veya tezahürüdür. YaÄŸmura “rahmet” denilmesinin altında yatan anlam da budur -ki Müslüman bir bilinç için yaÄŸmur; sadece “gökten inen bir sıvı” veyahut canlılığın devâmiyeti için zarurî bir “doÄŸal kaynak” deÄŸildir -. YaÄŸmur, bir râhmet-i ilâhiyedir, bir ikrâm-ı sübhaniyedir…

Esmâ-i hüsnâya böyle bir yaklaşım/bakış, klasik Ä°slâm kültür ve medeniyetinin çeÅŸitli disiplinlerinde kapsamlıca ele alındığı bilenen bir durumdur.

Peki esmâ-i ilâhîyenin Cenâb-ı Hakk’a ve varlığa bakan bu yönünün yanısıra insana, insanın düşünce ve eylemlerine bakan yönü nedir? Soruyu bir örnek üzerinden açmak gerekirse Müslümanın dilinden düşürmediÄŸi besmelede her ân zikredilen “Rahmân” ve “Rahîm” isimlerinin insana, eylemlerine/davranışlarına bakan yönüne dair ne söylemek lazım, özellikle günümüz dünyasında “söylem ve eylem tutarsızlığı” girdabında debelenen Müslümanlara bu iki isim ne söylemektedir ve sürekli tekrar edilmesinin anlam ve deÄŸeri ne olabilir?

Elbette her soruya “el-cevap budur!” demek oldukça zordur, dahası sınırlı insan bilincinin ürünleri açısından pek de mümkün görülmemektir. Ancak “Mümkün cevaplar veya bu sorulara ‘dair’ bazı öngörülerimiz vardır ve bunları ÅŸu ÅŸekilde ifade edebiliriz…” demek daha insanî bir yaklaşım olacaktır. Bu hususa “elde var bir!” diyerek baÅŸlamalıyız…

Besmelenin anlam ve deÄŸerine dair kelimelerin ve sayfaların kifayet edemeyeceÄŸi çoklukta, inanılmaz geniÅŸlikte bir literatürü Müslüman tarihimiz bizlere sunmuÅŸtur çok şükür… Biz burada o okyanustan bizim hissemize düşen birkaç damlayı burada günümüz diliyle güncellemeye çalışmalıyız.

Rahmân ve rahîm isimlerinin kök anlamı olan “rahmet, merhamet, ÅŸefkat, korumak, acımak, bağışlamak…” kavramlarına istinaden besmele genel olarak “Esirgeyen ve Bağışlayan Allah’ın adıyla” ÅŸekliyle ifade edilmiÅŸtir. Rahmân için “Tüm insanlık ve varlığa yönelik dünyada sunulan rahmet ve merhameti”, Rahîm için ise “Hususi, özel, sadece Müslümanlar için ahirette verilecek rahmet ve merhameti” ifade ettiÄŸi sıklıkla dile getirilmiÅŸtir.

Peki bu isimleri bu ÅŸekilde tasnif ve izah etmenin Müslüman bir bireyin günlük yaÅŸamındaki eylemleri açısından ne gibi katkısı olacaktır? Daha doÄŸrusu “Besmeleyi çeksem ne olur çekmesem ne olur ki!” diyen bir gence/bilince bu iki ismi bu hâliyle âhirete yönelik katkısı dışında ne verebilir?

Ä°ÅŸte bu noktada esmâ-i ilâhiyenin sadece Allah’ı tanımaya/tanıtmaya yönelik veya dinî bir “deÄŸer önermesi” dışında pratik eylem ve davranışlara bakan yönünü önceleyen bakışlara yönelmemiz icabet etmektedir.

Ä°lk baÅŸta söylenmesi biraz zor gelse de besmeleyi “Acıtmayan ve Acıyan Allah’ın adıyla…” ÅŸeklinde bir ifade biçimde meallendirsek ne olur? Yani Rahmânı “acıtmayan”, rahîmi de “acıyan” kavramlarıyla izah etmeye çalışsak bu hâliyle eylemlerimize ne gibi katkısı olacaktır?

Acımak iyidir, bir ÅŸefkat ve merhametin tezahürü olduÄŸundan hiç kimsenin şüphesi yoktur. Yalnız acıtmamak; acımaktan daha iyi, öncelikli ve önemli bir ahlâkî deÄŸer olmasının yanısıra kazanımları son derece yüksek olan bir eylem formudur. Ä°ÅŸte besmelede Cenâb-ı Hakk’ın mutlak ve sonsuz adı olan “Allah”tan sonra, önce “Rahmân”ın geliÅŸi, devamında “Rahîm”in geliÅŸi sadece umum/genel-hususi/özel baÄŸlamından, veciz bir belagat örnekliliÄŸinin ötesinde bir düşünce ve eylem formu olduÄŸunu düşünerek bu iki isim için şöyle bir yaklaşımda bulunsak:

  • Rahmân mebde, baÅŸlangıç; Rahîm mead, sonuçtur.
  • Rahmân yöntemdir, Rahîm uygulamadır.
  • Rahmân tedbirdir, Rahîm tesellidir.
  • Rahmân akıldır, Rahîm vicdandır.
  • Rahmân acıtmamadır, Rahîm acımadır…

Oldukça klasik bir ifade olmakla birlikte “Rahmân, balık tutmayı öğretmek; Rahîm balık yedirmektir.”

Dolayısıyla Rahmân ve Rahîm isimlerine bu hâliyle nazar ettiÄŸimizde “Neden her iÅŸin başında besmele çekmenin bereket ve rahmet getirdiÄŸini, besmelesiz iÅŸlerin neden “ebter/kesik” olacağına” dair nebevî uyarıları biraz daha net algılamış oluruz.

Böylece fakir fukaraya yardım, bağış yapmayı büyük bir iyilik ve merhamet örneÄŸi gibi her gün bir ÅŸekilde lanse etmeye çalışan Müslüman coÄŸrafyanın, neden sürekli ekonomik darboÄŸazdan kurtulamadığı ve sürekli bir ÅŸekilde gayr-i Müslimlere “muhtaç!” olduklarını bir nebze anlamış oluruz.

Zira toplum olarak uzun zamandır “Rahmâniyet”i yukarıda ifade ettiÄŸimiz yönleriyle ihmal ettiÄŸimiz için her daim bir “Rahimiyet”e duçar olduk. “Önemli” olanları görmezden geldiÄŸimiz için sürekli “acil” durumlarla yüz yüze geldik. Her acil durumun doÄŸası gereÄŸi sürekli bir “merhem(!)” sürmelerle durumumuzu toparlamaya çalıştık, lakin önemli olan “cerrahi” tedavi yöntemlerini ihmal ettiÄŸimizden o yaralarımız her seferinde en küçük bir reaksiyonda yeniden kanamaya baÅŸladı. Hâlihazırda ülkemiz ve Ä°slâm coÄŸrafyalarının içler acısı, acınası, acınaklı durumu bu söylediklerimize yeterli bir karine teÅŸkil etmektedir, diye düşünüyoruz…

Onun için tekrardan besmelenin hakkını hakkıyla ifa etmek adına, acıtmamayı acımadan önceye alarak her daim söylemeli/eylemeliyiz:

Acıtmayan ve Acıyan Allah’ın adıyla…

 

Selam ve dua ile…

Muhammed Ali AlioÄŸlu

26.10.2024

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.