Sosyal Medya

Makale

İnsanın Kelebek Rüyası İmkansızlığı

Çirkin bir tırtıldan dönüşüveren ya da ÅŸekilsiz bir kozadan çıkıveren kelebeÄŸin istisnasız güzelliÄŸi, insanın kelebek rüyasını en başından imkansızlaÅŸtırmakta. Ä°stisnasız bebek güzelliÄŸinin hayat akışı içinde örselenmek zorunda oluÅŸu, ‘hayal kurabilen’ insanı kelebek rüyaları görmeye sevk ediyor. Cennet renkleri ile uçuÅŸuveren nazenin kelebekler kadar kayıtsız olabilmek uysal yaz esintilerinin bahtiyarlığında mümkün gözükse de nihayetinde ‘insanın doÄŸanın bir parçası olmadığı’, kelebeÄŸin kayıtsızlığı kadar yalın bir gerçek.

Ä°nsan bu dünyada bir yabancıdır.  Hunharca katledip tek başına bıraktığı tepelerdeki bir top aÄŸacı yalancı ÅŸahitliÄŸe zorlayan insan, bu dünya macerasında kendisini, ‘yalın’ olanı temsil makamındaki doÄŸanın bir parçası olarak takdim etmekten geri durmuyor. KelebeÄŸin kayıtsızlığı, ait olduÄŸu düzenin bir parçası olması. Ya insan? 

Yalın bir yaşam görüngüsündeki yalınlık iddiası, neden yalın olmaktan uzak?

Kameranın bakış açısı, yönelmiÅŸ olduÄŸu güneÅŸ ışınlarının helezoni demetleri ile seyirciye önce geçici bir ışık körlüğü yaÅŸatıyor.  Sonra kamera, buÄŸday baÅŸakları ile kendisine bir ufuk çizgisi oluÅŸturuyor. Kamera uzak çekime geçiyor. Kelebeklerden mülhem kentli bir hanımefendinin fütursuzca dalıvermiÅŸ olduÄŸu buÄŸday tarlasındaki tasasız ve anlamsız coÅŸkun mutluluÄŸu bütün bir kareyi olduruyor. Arka planda; uzaklarda, bir tepede yalnız bir top aÄŸaç…

Sığ ve boca edilmiÅŸ bu doÄŸa gösterisi, doÄŸal bir yaÅŸam görüngüsünün soyutlanmış imgeleri ile dopdolu. Evvela buÄŸdayın bizatihi kendisi doÄŸadan olmayan ve doÄŸaya karşı bir tarihselliÄŸe sahip…

BuÄŸday, insanoÄŸlunun doÄŸayı denetimi altına alma giriÅŸimlerinin en etkin sonuçlarından. Allah (C.C), Habil ve Kabil’den birer kurban istemiÅŸtir. Habil en semiz koyununu seçip getirmiÅŸtir. Kabil ise birkaç cılız buÄŸday baÅŸağı ile tedirgin beklemektedir. Kabil’in tedirginliÄŸi, kabul ve ret noktasındaki sınavın sonucunu merakından deÄŸil. Kabil’in tedirginliÄŸi, buÄŸdayı Allah’ın bir nimeti olarak görmemesindeki yanılma payının büyüklüğünü hissetmesidir. Yoksa sınavın sonucu başından bellidir.

Kabil buÄŸdayı neden Allah’ın bir nimetin olarak görmek istememektedir?

Önce sert toprağı sürmüş, taÅŸlarını ve otlarını ayıklamış, toprak tava gelince de buÄŸday tohumunu ekmiÅŸ. Mevsimler boyu gözünü doÄŸaya dikmiÅŸ, endiÅŸeleri günler geçirmiÅŸ. Ne fazla ne de az yaÄŸmur yaÄŸsın istemiÅŸ. Tam zamanında kar yaÄŸsın ve tam zamanında da güneÅŸ açsın dilemiÅŸ. Tarlasına daha çok güneÅŸ düşsün diye tarlasının etrafındaki bütün aÄŸaçları kesmiÅŸ, köklerini tırnakları ile sökmüş atmış toprağın baÄŸrından. Uzaktaki tepede tek bir aÄŸaç kalıncaya kadar yapmış bunları. Onun da alt dallarını kesince iÅŸte top aÄŸacımız…

Bunca meÅŸakkatten sonra buÄŸday neden Allah’ın nimeti olsundu ki…

BuÄŸday tarlasına fütursuzca giren kentli hanımefendinin anlamsız ve inÅŸa edilmiÅŸ coÅŸkun mutluluÄŸu kadar köksüzdür Kabil’i önce tedirgin sonrasında ise isyan ettiren yargısı. Ne toprağın ne yaÄŸmurun ne güneÅŸin sahibi aklına gelmiÅŸ ne de avuçlarına koyuverilmiÅŸ buÄŸdayın kaynağı. Mülkiyet buÄŸday ile baÅŸlayınca koyun da düşman ilan edilmiÅŸ tarlanın selameti için. Kabil’in Habil’i düşman ilan etmesi gibi…

Bereketli Mezopotamya’da buÄŸdayı ve tarlasını talancılar sık sık ziyaret edince, toprak sahipleri bu talancıların bazıları ile tarihi bir anlaÅŸma yapmışlar. Talancılar toprak sahiplerinin askerleri olmuÅŸlar diÄŸer talancılardan buÄŸdayı ve tarlaları korumaları için. Bir müddet sonra verilen ücret yetmemiÅŸ talancılıktan dönen bu ÅŸerefli askerlere. Toprak sahipleri üstünde iktidar kurmuÅŸlar, kral olmuÅŸlar.

Kamera vizörüne girmeyen bir araç buğday tarlasının kenarında beklemektedir. Kamera bu aracı göstermediği için göremiyoruz. Ama orada olduğunu biliyor olmamız gerekir. Zira buğday tarlasına fütursuzca girmiş bulunan bu hanımefendiden yalın doğal yaşam gösterisini ilanihaye sürdürmesini bekleyemeyiz. Kentine dönmek zorundadır. Zira her insan bir süreliğine temas kurduğu doğadan geriye, doğaya karşı bir iddia olarak inşa etmiş olduğu yaşam alanlarına dönmek gibi bir zorunlulukları bulunmaktadır.

Bir süreliÄŸine bir kelebeÄŸin yalın doÄŸallığını taklit eden insan, eli ile inÅŸa etmiÅŸ olduÄŸu karmaşık gerçekliklerine daha doÄŸrusu asli unsuru fıtratını inkâr ederek kurguladığı tutsaklığına geri dönmek zorunluluÄŸunu derinden hissetmektedir. Alain Touraine’nin dediÄŸi gibi; ‘Bu toplum, düşünülmek hevesinde olmayan, kendi pragmatizmini ya da düşlerini bulandıracak olan büyük fikirler ve söylemlerden çekinen bir toplumdur…Gerçekten de bunlar birer toplumsal sistem deÄŸil, yoksulların zenginlerinkinden giderek daha farklı bir dünyada yaÅŸadığı… BaÅŸkaldırı konusunda her türlü olanağı ortadan kaldırdığı, kendileriyle bölünmüş birer toplumdur.’(Alan Touraine, ModernliÄŸin EleÅŸtirisi, Yapı Kredi Yayınları, Ä°stanbul 2012)

‘Ya insan’ sorusu tekraren sorulmak zorunda. Dünya macerasında önce ÅŸaÅŸkın sonra cahil sonrasında ise zalim olan insanın biricik rehberi vahiy. KelebeÄŸe ilhamı veren Yaratıcı, doÄŸanın bir parçası olmayan ama kelebek rüyası görmekten geri durmayan aciz insana vahyi ile öğretiyor. Parçası olmadığı bu dünyada yaÅŸayabilmesinin bilgisini ÅŸah damarlarında dolaÅŸtırıyor.

Dünyanın sahipleriymiÅŸ gibi davrananların illüzyonlarını Hz. Musa’nın asası yutuveriyor. Dünyanın doÄŸal döngüsünde yaÅŸanan ve yaÅŸanacak olan kuraklıkta Mısır teknik imkanlarını ‘merhamet’ ile birleÅŸtirme görevini Hz. Yusuf’a veriyor. Hz. Yakub’un katıksız sevgisi, Meryem oÄŸlu Ä°sa ile felaha çaÄŸrı olarak materyalist zihinlerin karşısına dikiliyor. Ahlak peygamberi Hz. Muhammed ile ebleh ve ebter Mekke aristokrasinin azgınlığı sonucu mefluç hale gelmiÅŸ toplumsallığı, dünyanın en dinamik ‘iman topluluÄŸu’ haline dönüştürüveriyor.   

Kameranın biz seyircilere tarlanın kenarında bekleyen araçtan baÅŸka göstermediÄŸi, göstermediÄŸi kadar da hissettirmemek için baskıladığı bilmemiz gereken neler var? Taban fiyatları, süne zararlısı, sertifikalı tohum üzerine basılmış devlet mührü, bir gözü kent yolundaki gençler ve uzak tepedeki yalnız top aÄŸaç hakkında hiç baÅŸlamamış etik ve estetik tartışmalar…

                                                                                                                                                                                                                                                                                                          Arif Arcan

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.