Sosyal Medya

Makale

Yeni Ekonomi Modeli: Saldım Çayıra, Mevlam Kayıra

Ekonomimiz 4-5 yıldır türbülansta.

Şöyle üst üste uzun bir süre rahat bir nefes alamadık.

Son 3 ayda döviz %100 fırladı; şimdi %50 düştü diye millet seviniyor.

Ölümü görüp de sıtmaya sevinmek bu olsa gerek.

Her krizde hamasi nutukları dinlemekten gına geldi.

Paramızın döviz karşısında tepetaklak oluşunun mazereti olarak dış güçler ve içerideki işbirlikçilere bağlamak tam bir garabet örneğidir.

Eğer haklılarsa; paranın ve ekonominin iç ve dış manipülasyona açık olması, iktidar için bir utançtır ve acziyetin ilanıdır

Maalesef Ak Parti’de son yıllarda oluşan kötü bir huy var; beceriksizliklerini, yanlışlarını hep dışarıdan birilerine bağlamaya çalışıyor.

Güzel bir icraat mı oldu, tüm keramet kendilerinindir.

Yok, kötü bir şey mi oldu, beceriksizce mi davrandılar veya bir işi mi batırdılar; müsebbibi bellidir:

Ya FETÖ’dür, ya dış güçler ya da içerideki hainlerdir (!).

Yeni ekonomik modelden bahsediliyor.

Yetkililer “ne istediğimizi, ne yaptığımızı ve sonuçlarını biliyoruz” diyor ama kimse çıkıp da bunu açıklamasını yapmıyor.

Açıkçası, ben ne yaptıklarını ve sonuçlarını kestirebildiklerini sanmıyorum.

Bu ülkenin rutin bir döviz döngüsü vardır:

Mayıs-Eylül arası turizmden gelen bir döviz girdisi vardır. Ekim, Kasım ve Aralık aylarında da devletin ve büyük firmaların yurtdışında aldıkları döviz bazlı kredilerin ödemesi vardır.

Faizi düşürdüğünüzde, bankada TL bazlı mevduatı olanlar paralarını faizden çekip dövize dönerler.

Mayıs Eylül arası dövize müdahale etmeyip Ekim Aralık arasında dövize talebin en çok olduğu dönemde faiz indirmenin mantığını kim açıklayabilir?

Son 2 ayda faizde 2 puan indirmenin kime ne faydası oldu?

Dolar 10 liradan 18 liraya kadar fırladı.

Merkez Bankası faizi %16’dan 14’e düşürdü ama özel bankalarda faiz %20’den %30-40’lara çıktı.

Tamam, kabul; faiz beladır ve kurtulmak lazım ama onun yolu böyle olmamalı.

Üreten, katkı ve istihdam sağlayanın sırtına vergi üstüne vergi bindirirken; hiçbir risk almayan, ter dökmeyen ve oturduğu yerde paradan para kazanlara faiz gelirinin komik olan vergisine bir de indirim yaparak teşvik verirsen bu ülkede faiz iner mi?

Kimse bu krizin sebebini dışarıda aramasın. Krizin başlıca müsebbibi uygulamaların kendisidir.

Tutar, çiftçiye destek için kurulan Ziraat Bankasından Demirörenlerin Hürriyet ve Milliyeti alması için 900 milyon kredi verdirirsen ve buna rağmen verilen kredi geri ödenmediği için gidip Ziraat Bankası için Çin’in Eximbank’ından dolar bazlı kredi çekersen veya yaptırdığın yol, köprü, hastane, geçitler için yüklenici firmaya döviz bazlı garanti verirsen döviz düşer mi hiç?

Liman, Havaalanı, Otoyol, köprü gibi devasa projeler için ihale şartnamesine yurtiçindeki bankalardan kredi çekilme şartı niçin konmaz?

Cari açığı düşürmek için yurtdışından nasıl ki ithalat zorlaştırılıyorsa bundan önce yurtdışından alınan krediler için de zorlaştırıcı şartlar getirilmelidir.

Yeni ekonomik modeller aramaya gerek yok.

Hayat pahalılığını tetikleyen üç unsur var: Faiz, Kur ve Enflasyon. Bunlar birbirini besleyen döngülerdir.

Faizden para kazanılan bir yerde ekonomi güçlü olamaz. Üretime geçmek şart ama üretimin olması için de devletin üreticinin sırtında inmesi gerek.

Gübre fabrikasından şeker elde edemezsiniz. Şeker elde etmek için çarkları ve girdileri değiştirmeniz lazım.

Her ne kadar “Serbest Piyasa Ekonomisi” gibi süslü laflarla masumlaştırılmaya çalışılsa da işin doğrusu şu; ekonomimiz vahşi kapitalizmin boyunduruğu altındadır.

Ekonomimiz, sıcak para ve gayrimenkul spekülasyonları üzerinden yürüyor.

Kapitalist sistemlerde hükümetler halk için değil karteller için çalışır.

Yine Kapitalist sistemlerde devlet halkın ve küçük esnafın sırtına biner; büyük sermaye sahipleri/firmalar da devletin sırtına biner.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.