Sosyal Medya

Makale

Ensarsız bir dünyanın garipliğini yaşıyoruz

<<Muhacirlerden ve Ensardan (Ä°slama girmekte) öne geçenler ile bunlara güzel bir ÅŸekilde tabi olanlar varya iÅŸte Allah onlardan razı olmuÅŸtur, onlarda O’ndan razı olmuÅŸlardır. Onlara altlarından ırmaklar akan içinde sürekli kalacakları cennetler hazırlamıştır. Ä°ÅŸte bu en büyük kurtuluÅŸtur. >> ( Tevbe 9/100)

Bu ayet, müminlerden ilk samimi nesli ikiye ayırmaktadır. Birincisi muhacirlerden ilkler ve öne geçenlerdir. Onlar Mekke de iman ettiler, direndiler, iÅŸkencelere katlandılar. Allah’ı ve peygamberi, mallarına, ailelerine, yurtlarına ve rahatlarına tercih ederek Mekkeden hicret ettiler. Ä°kincilerde Ensardan ilkler ve öne geçenlerdir. Onlarda Medine halkından Hz peygambere iman eden, O’na yardım edeceÄŸine söz veren, O’nun arkadaÅŸlarıyla birlikte kendilerine Hicret etmesini gönülden arzulayan, hicret edenleri destekleyen, ÅŸiddet ve sıkıntı zamanlarında onlara fiili yardımda bulunanlardır. Muhacirden ve ensardan olanlar Allah’a ve peygamberine samimiyetle baÄŸlıydılar. Ä°çinde bulundukları konumları herhangi bir menfaatten dolayı deÄŸil sadece imanlarından kaynaklanıyordu.

Vahiy ile muhatap olup her türlü zorluÄŸu göze alarak, Allah’a iman eden ve bu yüzden akıl almaz iÅŸkencelere maruz kalan ve sonrada yurtlarından çıkarılan muhacirler, Allah tarafından layık oldukları ÅŸekilde övülmüÅŸlerdir. Zira onlar hiçbir dünyevi maksadları olmadığı halde sırf Allah’a serbestçe ibadet edebilmek için her ÅŸeylerini terk etmiÅŸlerdi. Bazı ayetlerde muhacirlerin iyilikleri ve imanları övülürken Ensar ve Allah yolunda cihad edenlerde onlarla birlikte zikredilmektedir. ( Bakınız: Enfal 8/74)

Günümüz Göçmenleri:

Ä°nsanlığın, vicdanın, merhametin yardımlaÅŸmanın yok olduÄŸu, islamofobinin , göçmen düÅŸmanlığının, fanatizmin, ırkçılığın , ÅŸiddetin dışlamanın ve umutsuzluÄŸun yükseliÅŸe geçtiÄŸine tanık olduÄŸumuz bir dünyadayız. Bir zulüm diyarından baÅŸka bir zulüm diyarına göç eden muhacirlerin içler acısı hallerini görüyoruz… Kıyımıza vuran Aylan bebeÄŸi unutmadık…Okuldan dışlandığı için mezarlığın kapısında kendini asan çocuÄŸu unutmadık… Mavi gökyüzünü muhacirlere dar eyleyen zalimler varoldukça bu manzaralar hiç bitmeyecek…

Özellikle çağın firavunlarından olan Esed’in zulmünden kaçan Suriyeli muhacirlere karşı yaygınlaÅŸtırılan nefret ve dışlama propagandaları karşısında, muhacirlere karşı islami-imani-vicdani yükümlülüklerimizi yerine getirmede çok hassas olmamızı gerektirmektedir.  Muhacirlere karşı islami-imani-vicdani yükümlülüklerimizi yerine getirmede çok hassas olmamızı gerektirmektedir. Muhacirlere karşı ülkemizde ve Avrupada adeta bir linç kültürü geliÅŸtiriliyor ve uygulanıyor. Muhacirler ötekileÅŸtiriliyor, düÅŸmanlaÅŸtırılıyor, toplumsal yapıda bir tepki oluÅŸturulmaya çalışılıyor.

Bu nefret dalgaları karşısında muhacir kardeÅŸlerimizi savunmak vicdanı ve merhameti savunmaktır. Ayrıca dünya üzerinde sadece Suriyeli muhacirlere karşı deÄŸil, aynı zamanda medeni geçinen, hukukun üstünlüÄŸünü, özgürlükleri savunan Avrupada ırkçı grupların, Türkiyeli göçmen nüfusa karşı geliÅŸtirdiÄŸi nefret söylemleri var, baskılar var, camileri kundaklamlar, kapatmalar söz konusu yani utanç verici bir tablo var.

Suriyeli muhacirler, suriyedeesed rejiminin katliamlarının ivme kazanıp yerleÅŸim yerlerinin yıkıma uÄŸratılması sonucunda aynen Lübnan ve Ürdün gibi komÅŸu ülkelere olduÄŸu gibi Türkiyeye gelmek zorunda kaldılar. Rejimin cehenneme çevirdiÄŸi ülkede yaÅŸama imkanı kalmadığından insanlar baÅŸlarını sokabilecekleri bir barınak arayışı içinde yollara düÅŸtüler. Göçmenlerin ülkemize sığınanları maalesef Türk ırkçılarının hedefi olmaktan kurtulamadılar. Bunların bir kısmı açıkça Suriye halkının katili Esed in yanında saf tuttukları için rejimden kaçan insanlara düÅŸmanlık duygusu içindeydiler. Bir kısmıda Ä°slami kimliÄŸe düÅŸmanlıklarını, Arap nefretine dönüÅŸtürmüÅŸ olduklarından Suriyelilere ait her ÅŸeyden rahatsız oluyorlardı. Aynı Avrupalı ırkçı hareketler gibi, iÅŸsizliÄŸi, pahalılığı, metropollerde artan güvenlik ihtiyaçlarını hep muhacirlere baÄŸladılar. Irkçı yaklaşımlar ve söylemlerle sokaklardan Suriyeli avına çıkan lümpen kitleler beslendi. Muhacir düÅŸmanlığı sosyal medya aracılığı ile de hızla yayılmaya baÅŸladı.

Oysa meseleye, insani vicdani açıdan bakmak ne kadar önemli. KardeÅŸlik, ensar olma kavramları soyut düzlemde kullanmanın ötesine geçilmelidir. Sadece ihtiyaç sahibi muhacirlere destek olmakla yetinmek yerine, muhacirleri hedef alan sistematik saldırılara karalama kampanyalarına karşı kardeÅŸlik hukukunu korumak için daha aktif olma sorumluluÄŸumuz vardır. Zulüm coÄŸrafyalarından göç eden, serpilmiÅŸ çığlıklara omuz vermeli , güç katmalıyız. Zihnimiz, ellerimiz onlara ulaÅŸmalı yüreÄŸimiz onları kucaklamalıvefayı  dayanışmayıahidleÅŸmeyi birlikte adanmayı göstererek güzelleÅŸtirmeliyiz yeniden.

Ä°nsanlıktan nasibi almamış, vicdanı yok olmuÅŸ kiÅŸilerin, gece gündüz hiç durmadan mülteciler, suriyeler, pis Araplar, göçmenler diye söze giriÅŸen zehirli dilleri susturmalıyız. Bunu yapmazsak bu mazlum insanları savunmazsak, onlara ensar olmazsak, yapamadıklarımızın hesabını Allah soracaktır. Her gün çocuk ölümlerini seyrediyoruz SuriyedeFilistinde, Yemende,Gazzede, Kahirede, Akdenizin soÄŸuk sularında Egenin kıyılarında kaç mazlum öldü ve ölmeye devam ediyor… Çocukların öldüÄŸü bir dünyada biz ne yapıyoruz kaç yıldır Batıdan yükselen ırkçılığı, yabancı düÅŸmanlığını, Müslüman düÅŸmanlığını konuÅŸuyoruz ama bununla mücadele edecek ciddi bir kurum, bilimsel bir çalışma dünyada ses getirecek bir organizasyon kuramadık… Onlarca yıldır nefret tohumları ekiliyor ve bunun bir gün ölüm biçeceÄŸini konuÅŸuyoruz ama bununla mücadele edecek, önleyecek ciddi bir yapı yok, kuramadık… Çünkü herkes her günü kurtarmaktan, geçiÅŸtirmekten ve konforlu acı üzerinden bir ÅŸey devÅŸirmekten yana .. Siyasetçimizde öyle, sivil toplumumuzda öyle, akademisyenimizde öyle, düÅŸünürlerimiz de öyle…

Sayıları 260 milyonu aÅŸmış göçmen, 71 milyonun üzerinde yerlerinden edilmiÅŸ kiÅŸi, 25 milyona yakın mülteci varlığının bugün dünyada hiç kimsenin kayıtsız kalamayacağı bir sorun olarak kabul edilmesi gerekir. Bu tabloya bakıldığında, güç gösterileri ve yayılmacı politikalarıyla göç ettiren ülkeler var. Bir de bu göçün ürettiÄŸi insani sorunlarla baÅŸ etmeye çalışan ülkeler var.

Karanlık bir çağı yaşıyoruz. Allah ve Ä°slam düÅŸmanları ümmeti ve insanlığı periÅŸan etti. Darmadağınık, ensarsız bir dünyanın garipliÄŸini yaşıyoruz. Çileli ümmet ensarını bekliyor.

Ensarını bekleyen mazlumlar, varoluÅŸlardan, derme çatma kulübelerde yaÅŸam savaşı veren, ihtiyaçlar çocuklar analar ıslak gözlü yersiz yurtsuzlar. Yoksulluktan bitap, ilaçtan mahrum biçareler. ? cenazeleri kalmış ölü benizli diriler. Kimsesizler mezarlığına gömülenler. Çadırkentte istiflenmiÅŸ insan yığınları…

Tehcir, tahkir ve taciz kamplarında kalan çaresiz mülteciler.. Çileli, mahzun, mahrum ürkek titrek sesleriyle dilekçelerini Allaha arz ile-meta nasrullah-(Allahın yardımı nerede). Rabbimiz katından bize bir sahip gönder bir yardımcı gönder diyen zayıflar çocuklar kadınlar ensarını beklemektedirler.

Ya ensarolucaklar hala kimi beklerler?

BM mi, af örgütü mü, kızılhaçı mı, insanımızın acısını mültecilerin fiyatlarını onlara mı havale edelim..

Ensarlar nerede soruları kuÅŸattı bizleri…

Güvenimizi, gücümüzü yenileyerek, mültecilere, göçmenlere yardımcı olmada öncüler olmalıyız…

Mültecilerin yanında yer almak, onları savunmak insanlığı savunmaktır… Vicdani bir dünyayı oluÅŸturmaktır…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.