Makale
Kütüphanesiz hanelerimiz
Gençlik günlerimizin en güzel hayallerinden biri de kitap dolu bir eve sahip olabilmekti... Gel zaman, git zaman evlerimiz de oldu, kütüphanelerimiz de oluÅŸtu... Allah gönlümüzce vermiÅŸti... Gel gör ki, süreç içerisinde kitaplar içerisinde yüzerken kitaplara yüz vermez olduk... Hatta kitapları yük görmeye baÅŸladık... Evden nasıl tasfiye edeceÄŸimizi düÅŸünmeye durduk…
Bir vakfın deposuna mı bıraksak? Sahaflara mı satsak? Geri dönüÅŸüme mi versek? Artık hanelerimizin kütüphaneyi taşıyacak tahammülü yok... Kaldı ki evde kitaplarımızın mirasçısı da yok...
Kitap kokulu evlere hasret kaldık... Kitap kurdu kardeşlerimiz kaldı mı bilmiyorum?
Sanki kitap okuma serüvenimiz, kitap sürgününe dönüÅŸtü…
Kitapları evden uzaklaÅŸtırdıkça, dağıttıkça meÄŸer dağılan öz benliÄŸimizmiÅŸ... Kendimizden uzaklaşıyormuÅŸuz…
Kitapların dışlandığı bir dünyada yaÅŸam seviyesi de düÅŸüyor…
Artık dekor amaçlı da olsa evlerde kitaplık yok…
‘’Kitap out…’’ günlerden geçiyoruz... Kitabın aksesuar olma deÄŸeri bile kalmadı... Kitap üzerinden imaj oluÅŸturma ihtiyacı bile oluÅŸmuyor…
Kitap kaçkını, kitap yoksunu olmaya baÅŸladık...
Gençlerimizin okuma ufku, sadece ders ve test kitapları ile sınırlı... Akademik baÅŸarısı olan ancak ahlaki ve insani derinliÄŸi olmayan bir nesil geliyor… Yüzü aynalara, ekranlara, vitrinlere dönük olan kuÅŸaklar kitaplara yüz vermiyor... Kütüphaneleri deÄŸil, kafeleri özlüyor…
Bu durumda ne yapmalıyız?
Hayatın içinde kitapla hayat bulabiliriz... SoÄŸuk dünyalarımızı kitapla ısıtabiliriz…
Unutmamalıyız; yaÅŸam biçimimiz, hayat algımız ve dünya tasavvurumuzun kodları kurduÄŸumuz kütüphanenin sayfalarında saklıdır…
Kitap hafızamızdır... GeçmiÅŸten geleceÄŸe köprüdür…
Bir insanın kütüphanesine bakarak onun nasıl bir kiÅŸiliÄŸe ve duruÅŸa sahip olduÄŸunu çözebiliriz…
Kütüphane kurmak bir anlamda kendini yeniden kurmaktır, korumaktır, kollamaktır... Kitapla buluÅŸmak, kendimizle barışmaktır... Kitaba dönmek, özümüze dönmektir…
Tabii ki, zevk olsun diye deÄŸil, yaÅŸamda mihenk olsun diye kitap diyoruz…
DuruÅŸumuz, bakışımız, yürüyüÅŸümüz kitaplarımızdan bağımsız deÄŸildir…
Kütüphane bir tamamlayandır... Yakıt istasyonudur... Åžarj cihazıdır…
Dışını tuÄŸlalarla döÅŸediÄŸimiz evlerimizin içini de kitaplarla inÅŸa edebiliriz…
Kitaba bir alışkanlık olarak değil azık olarak yaklaşmalıyız...
Sürekli bize eÅŸlik edecek, sımsıcak dostluklar sunacak kitaplarımız olmalı... Bu iÅŸi tesadüflere bırakmadan, rastgeleliklere terk etmeden bilinçli tercihlerle kitap buluÅŸmalarına yönelmeliyiz…
Çünkü her kitap, zihinde bir iÅŸaret, ruhta bir iz, yürekte bir dokunuÅŸtur... Hakeza her kitap bir ilaç hükmündedir… Yan etkilerini hesap etmek durumundayız… Tavsiye kitapları öncelemeliyiz…
Hediye ve ödül kalemlerimizin arasına mutlaka kitap girmelidir...
Plaket, ÅŸilt, çiçek, çikolata, tatlı seçenekleri arasında neden kitap olmasın?
Okumayı bir hobi, bir heves, bir boÅŸ vakit meÅŸgalesi, bir alışkanlık olmaktan çıkarmalıyız artık...
Bir kültür ameliyesi, bir sosyal etkinlikler çabası, bir entelektüel tutku olmanın ötesinde anlam ve amaç yüklemesinde bulunmalıyız... Hikmet zenginliÄŸi, irfan yolculuÄŸu içermeli okumalarımız…
Bilgelik yolunda kuÅŸkusuz bilinç kitaplarından besleneceÄŸiz…
Yeni kitaplara hayatımızda yer açalım, yoksa zamana yenik düÅŸeriz...
Bu satırlardan sonra, yaz mevsimi kitap listeniz hazır mı?..
Ayın kitabını sipariş verdiniz mi?
Kitab’a ve Kalem’e kasem eden Allah'ın ilk emrinin ‘’Oku!’’ olduÄŸunu tekrar hatırlatmama gerek kaldı mı, bilmiyorum?
Henüz yorum yapılmamış.