Makale
Köle Hacer'in çocukları için dinin vazgeçilmez hafifliği
Tarihin devralım süreçleri, ne kadar da sancılıdır. Bunlar eÄŸer siyasi manipülelerin yol açtığı suni sancılar deÄŸilse, bu süreçte evrimsel deÄŸiÅŸimlerin yol açacağı acıları azaltmanın en sosyolojik ilacı, her defasında ‘taklit etmek’ olmuÅŸtur. Taklit, bilindiÄŸi gibi “uydum kalabalığa” mantığıyla insanoÄŸlunu ÅŸahsiyetinden soyarken, ona sorumluluklarını devrettiren bir rahatlama da saÄŸlıyor. Tekerrürü mü dür bilinmez ama, ya eskatolojik ‘son ÅŸeyler’ e ya da apokratif ‘gelecek beklentileri’ ne ait kaygıları, tarihin spekülatif malzemeler yığınına dönüÅŸümünü de bir hayli hızlandırıyor.
Bu durumda, geleceÄŸin tamamına ait beklentiler, geçmiÅŸin seleksiyonuyla peydahlanan kaynağı basit, beÅŸeri ve kompartıman görüÅŸlerin arenasında, ölmeye mahkûm boÄŸa görüntüsünün umutsuzluÄŸunu andırmıyor mu? Roma-Yunan geleneÄŸindeki devletin politik bedeni, bugünün dünyasında, bir yandan kiliseye diÄŸer yandan kurtarıcı Mesih anlayışına bürünmemiÅŸ mi? Helenistik kültürde, önceleri imparator Agustus için kullanılan ‘Tanrı oÄŸlu’ tanımı, sonraları Pavlus’un elinde Ä°sa’ya nam ve beraberinde sorgulanamaz kral, kahraman ve lider sınıfına ait bir unvan olmamış mı? Tarsus’un Sandan kültünde, Yunanlıların Zeus’una benzeyen Baal inancının ‘Ä°lahi Baba’ sı, modern dünyanın emperyalist devlet yöneticilerine sıfat olarak yakışmıyor mu? Evharist’te yenilen ekmek ve içilen içkiyi çarmıhta ölen Ä°sa’nın eti ve kanına dönüÅŸtüren mitos, yapıp ettiklerini çıkardığı günahla bertaraf eden sömürü aÄŸalarının canına can katmıyor mu? Peki, Mithra ve Attis kültlerinde Tanrı ile bütünleÅŸerek güç kazanmak adına, rintsel olarak kurban edilen hayvanların kanları, bağımsızlık söylemiyle hiçe sayılıp katledilen nice halkların kanlarıyla kimi ÅŸehit kimi kahraman olup ölerek benzeÅŸmiyor mu? Ayrıca Ä°lahi hikmet geleneÄŸiyle baÅŸlatılan hakikatin ne hikmetse gizli bilgisi, gnostik mitoloji, antropoloji ve kozmoloji dilinde sembolleÅŸirken tarihe soramadığımız soruları, 21. yy.’da ulus menfaatleri adına ‘çok gizli ve derin’ devletlere, sorabiliyor muyuz?
Öyleyse bütün yaratılışın ilk doÄŸanı (pre-existant) olarak, her ÅŸeyin kendisi için yaratıldığı oÄŸul motifiyle Tanrı’yı gökten indiren ancak yere karışmasına bir türlü tahammül gösteremeyen suskun ikiyüzlülüÄŸün, bugünü yaÅŸamı idealdeki geleceÄŸe erteleyen sahte tarihçilikten ne farkı var? Ha ruhumuz beden hapishanesinde ait olma ihtiyacıyla tapına durmuÅŸ kurtulmak adına, ha bedenimiz ruhu alt edip kendini sevmiÅŸ birey birey. Hepsi düalizmin berbat ve saçma ikilemlerini hatırlatmıyor mu? Ve gene günah ve melanet mekânı ÅŸeytanın dünyasını egemenlere terk eden acziyet, nasıl olsa -Sabiiler’in Dmuta’sında olduÄŸu gibi- ilahi eÅŸleriyle birleÅŸmek ve özgür olmak için sabretmeyi yeÄŸleyecek telaÅŸ etmeden.
Pavlus’un Hıristiyanlığında ki, köle kadın Hacer ile özgür kadın Sara’nın anlaÅŸması gibi bir ÅŸey bu… Buna göre, Sina dağından olan köle Hacer, yasayı simgeler ve her defasında günah ve ölüme tutsak çocuklar doÄŸurur ki, bunlar ‘olaÄŸan yoldan doÄŸma’ larıyla kölelikle özdeÅŸleÅŸmiÅŸlerdir. Özgür kadın Sara’nın günah ve ölümden kurtuluÅŸ vaadini simgeleyen ‘ruha göre doÄŸan’ çocuklarıysa özgürlükle özdeÅŸtir. Yasayı deÄŸil ama vaadi izleyenler, özgür kadının çocukları olarak, olaÄŸan yoldan doÄŸanların zulmüne uÄŸramaktadırlar. Eski Ahit’te Ä°smail-Ä°shak çekiÅŸmesine atfedilen bu manzara, ne kadar da günceldir. Ve her nedense sermaye ve bilginin gücünü paylaÅŸmaya yanaÅŸmayan özgür kadının çocukları, her halükarda geliÅŸmeyi hedefleyip, ancak hiç deÄŸiÅŸemeyen köle kadının çocuklarınca sürekli engelleniyor ve zulme uÄŸruyorlar yeniden. Tabiatıyla efendi-köle iliÅŸkisinin doÄŸallığına karşı çıkarak yenidünya düzenine çomak sokuyor ve bir türlü özgürlüklerinin köle kalmaktan geçtiÄŸini anlayamıyorlar. Üstelik Ä°lahi tabiata bunları söyleten alogorist gnosislerin, tüm bilimlerinin de buna çanak tutmalarına raÄŸmen!
Sermaye ve siyaseti güç gösterisine dönüÅŸtüren ve bazen hedefi büyültmek ve tehlikeyi bertaraf etmek adına, güçlerinin bir kısmını mele ve mütreflerine paylaÅŸtıran malum zihniyet, ara sıra demokrat, ardı sıra liberal ve yanı sıra da hümanist ama hep popüler ve gündemde kalırken; kitabına uydurulmuÅŸ, meÅŸru bir zeminde biri din adamı, diÄŸeri teknolojiyi zulme peÅŸkeÅŸ çeken mühendis kılığında ortaya çıkıyor. Öyleki, eskiden Tanrı ile bütünleÅŸmenin ifadesi diye bilinen ‘fena’ mantığı bile, ÅŸimdilerde, kutsal argümanlarla donanmış devlet ve liderler önünde kurban edilen ‘feda’ törenlerini andırıyor. Hatta aÅŸkın olanla yeryüzündekiler arasındaki ahd ve sorumluluk bilincinin gereÄŸi olan ‘itaatkâr kul’ beklentisi, nasıl sorgusuz bir uyumluluk arıyorsa, hayatı oyun ve eÄŸlence görenler elinde, hala, iyi vatandaÅŸ, yeminli memur gibi rollerle, skolâstik, renksiz ve sipariÅŸ edilmiÅŸ ‘tek tip’ senaryolara gebe bırakılıyor. Özgürce düÅŸünmenin, konuÅŸmanın ve hatta ölmenin ve öldürmenin dahi, özgür kadın Sara’nın çocuklarına ait bir meleke olduÄŸundan mıdır nedir, yaygın ve bir arada bir tepkinin üretilmemesi için çabalayan kaba zihniyet, muhatabını önce bölücü ilan edip, dışlıyor sonra terörize edip, avlıyor. Ve bu boyun eÄŸiÅŸler, tapınma ve itaate nasıl dönüÅŸüyor dersiniz? Yoksa dinin, herkes için bir ihtiyaç olmasından mı? Ya da her aÅŸağılamanın, sömürü toplumlarında boyun eÄŸiÅŸlerle sonuçlanması mıdır evrensel olan. Ve amaç, nasıl olsa karşılanması gerekecek bu türden bir ihtiyacın, diyanet gibi teÅŸkilatlar elinde ve hemen her zaman diliminde kontrolünü saÄŸlamak mı? Belki de aÅŸkın Tanrı’ya kul olmanın soyut gerçekliliÄŸini, kutsal devlete vatandaÅŸ olmanın somut gerekliliÄŸi ile örtüÅŸtürme gayretidir olan-biten.
Kazandıklarının bir kısmını Allah’a, bir kısmını da Allah’ın ulûhiyetinde pay sahibi olduÄŸunu düÅŸündüklerine ayıran bedevi Arap mantığının kurnazca bir iÅŸleyiÅŸi gibi bu. Allah’a ayrılan kısmın “O zengin ve ihtiyacı yok” denilerek, hep hâkim aracı güçlere geçtiÄŸi bu haksız taksimin, Tanrı benzerlerinin etkisini pekiÅŸtirerek, onlara daha da bağımlı hale getirmesine ne demeli. Nitekim sanal, yarı-Ä°lah bağımlısı tüketici yığınların sınıf statülerinin vaftiz edilip kutsanarak emre amade hazır asker ve ileri gelenlerden olmaya aday adaylarının vahÅŸi rekabetiyle bütünleÅŸerek monoton ÅŸu hayata biraz olsun piyango heyecanı katıyor.
Bu düzen içerisinde kiliseleÅŸmiÅŸ malum yapının, Hacer’in çocuklarının kölelikle özdeÅŸleÅŸmiÅŸ yönü için özgürlük alanı, ya sistemi meÅŸrulaÅŸtırma görevine ya da dünyadan asude sadece bugünü geleceÄŸe taşıyan bir öte-dünya sorumluluÄŸuna dönüÅŸebiliyor. Dahası hayra çağıran ve doÄŸruyu emreden bir zümre/ müessese ihdası adına zaten ‘Hakk’ ın bir sürü yorumu hurafe, masal ve hikâye tandanslı olarak afyon afyon bu dönüÅŸümü besliyor. Velhasıl köle Hacer’in çocukları için dinin vazgeçilmez ağırlığı, özgür Sara’nın çocuklarının saadeti niyetine, diyanet diyanet hafifliyor, hafifliyor, hafifliyor.
Henüz yorum yapılmamış.