Makale
Önü alınamayan önyargılar
KardeÅŸlik dokumuzu zedeleyen en sinsi salgınlardan biri de sanıyorum su-i zanlarımız veya önyargılarımızdır…
Önyargıların önünün alınmadığı yerlerde hakkaniyet, adalet, insaniyet, merhamet, kardeÅŸlik ve ahlâkın nasıl hızla eridiÄŸine tanıklık etmekteyiz…
Önyargılarına yenik düÅŸen Müslümanların ön açmaları, öncü ve özne olmaları beklenebilir mi?
Zihinler önyargıyla örülü ise gerçeklerle yüzleÅŸmek, doÄŸruları görebilmek ne kadar mümkün olur?
Evet, zihnimizin at gözlüÄŸü olan önyargı, algı ve anlayışımızı tıkıyor… Dahası zamanla önyargı en adaletsiz yargı olarak devreye giriveriyor…
Önyargı, önyargı olarak kalmıyor, yargısız infazlara dönüÅŸebiliyor…
“Beraat-ı Zimmet” esas iken acımasız önyargılarla insan insanın belası oluveriyor…
Kesin bilgiye dayanmayan, ön yorumların kiÅŸisel görüÅŸlerin su-i zan bataklığında yeÅŸerdiÄŸini biliyoruz…
Önyargılardan dolayı süregelen haksızlıkların, hadsizliklerin, kul hakkı ihlallerinin haddi hesabı yok… Neden iflah olmuyoruz? Cevabını bu zeminde aramak lazım…
Bir de önyargısını öngörü sananlar, ileri görüÅŸlülük olarak yorumlayanlar bizi daha çok yoruyor…
Bakıyorsunuz önyargının, su-i zannın ismi feraset ve basiret oluvermiÅŸ… Yapılan yanlışları yumuÅŸatma ya da kendini rahatlatma biçimi olarak ortaya çıkmış…
Önyargılar çoÄŸu zaman zihinde sadece bir düÅŸünce olarak kalmıyor, davranışlara yansıyınca tehlikeli bir ayrımcılık baÅŸlıyor…
Temelsiz eleÅŸtiriler, insafsız ithamlar, düÅŸmanca tutumlar, itibarsızlaÅŸtırma giriÅŸimleri sosyal dokuyu ifsat ediyor…
Dogmatik kanaatler, indi görüÅŸler, zannî bilgiler; grup, cemaat, mezhep, kurum, kiÅŸi, aile, parti, STK bırakmıyor, herkes hedefte…
Kendi müstesna toplumu ile tekinsiz öteki arasında mesafeler büyüdükçe büyüyor…
Önyargılar hoÅŸlanmama, tiksinme, öfke duyguları ile örülür…
Kendini imtiyazlı görme hastalığı ötekinin itibarına kastetmeye dönüÅŸür…
“Biz farklıyız, onlar gibi deÄŸiliz” aymazlığı ayrımcılığın onulmaz yarasıdır…
Evet, adaletin olmadığı, adaletsizliklerin en büyük yargısı, önyargıdır…
Anlamadan, dinlemeden, konuÅŸmadan karar vermek, gerekçelendirmeden hüküm vermek sadece nefret ve husumeti besler…
GördüÄŸümüz kadarıyla deÄŸil, hayatın görünmeyen yüzünün de olacağını unutmadan hareket etmemiz gerekiyor…
Bize empoze edilen önyargılarla kulluk ve kardeÅŸlik baÄŸlarımızı nasıl koparıp yırttığımızı görebilmeliyiz…
Yüzlerini görmediÄŸimiz, bir defa olsun dinleme nezaketi göstermediÄŸimiz, kimi kardeÅŸlerimize “ecnebi” muamelesi yapabiliyoruz…
Herkes “bizim gibi” olsun istiyoruz…
Öyle ki, önyargılarımız yarınlarımızı tehdit ediyor…
Önyargıların, ilahi yargıdaki sonuçlarını yeterince tefekkür etmiyoruz…
PeÅŸin hükümlerimizin yarınlarda bize piÅŸmanlık ve periÅŸanlık olarak dönmeyeceÄŸinden emin miyiz?
Önyargılarla hüküm vermek yerine, önyargılarımıza hükmedebilsek ne güzel olacak…
Önyargısız bir yaÅŸama ihtiyacımız var…
Önyargılarımızı kırdığımız vakit gerçek kardeÅŸliÄŸi kurmuÅŸ olacağız...
Evet, kardeÅŸliÄŸi pekiÅŸtirmek için önce peÅŸin hükümlü olmaktan vazgeçmeliyiz…
Önyargılarımızdan arınmalıyız, birbirimizi anlamalıyız…
Kendimizi sorgulamamız gerekirken, ötekini suçlamaktan vazgeçmeliyiz…
Ä°slami, insani ve ahlâki bir sorumluluk olan önyargıya dayalı reflekslerimizi gözden geçirip bunları iyileÅŸtirmek durumundayız…
Ä°lahi uyarı bizim için:
“Hakkında bilgin olmayan ÅŸeyin ardına düÅŸme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” (Ä°sra,36)
Henüz yorum yapılmamış.