Sosyal Medya

Makale

İtabar suikastı

Ä°nsan itibarına düÅŸkündür. Hatta öylesine düÅŸkündür ki, bazen itidalden uzaklaÅŸarak, baÅŸkasını itibarsızlaÅŸtırarak itibar devÅŸirmeye kalkışır…

EÄŸer baÅŸka biri, daha fazla bir ÅŸeye sahipse; biliyorsa, yapıyorsa, seviliyorsa, saygı görüyorsa, baÅŸarıyorsa bunu kendisi için tehdit olarak görmeye baÅŸlar…

Bu defa ‘'Ben özelim, önemliyim, üstünüm'' izlenimini vermek için baÅŸkasını itibarsızlaÅŸtırma yolunu seçer… Kendini sürekli öne çıkararak; akıl, yetenek ve ÅŸahsiyet farkını vurgular…

Yani baÅŸkasını yok sayarak, var olma güdüsünün güdümüne giriverir…

Bunu besleyen virüs ise gurur ve kibirdir…

Gurur, kendini deÄŸerli görme duygusudur…

Kibir ise büyüklük taslama, baÅŸkasına yüksekten bakma, kendini herkesten üstün tutma tutumudur…

Ä°ÅŸte, baÅŸkasını fark edemeyen bir ‘'ben'' in varacağı nokta, ben idraki deÄŸil, bencilliktir… Bencillik ise ötekini yok sayma sefaletidir…

Yok saymak; önemsememek, deÄŸersizleÅŸtirmektir… Yok saymak en büyük cezadır… Ä°nsan yok sayılmayı zor kaldırır… Birçok isyanın, kinin, kahrın gerisinde bu illet vardır…

Kimi insanlar baÅŸkalarını aÅŸağılayarak, küçümseyerek, eleÅŸtirerek ve bunu genelleyerek büyüyeceklerini ve baÅŸaracaklarını sanırlar…

Bunu yaparken birçok kiÅŸiyi kendimize yabancılaÅŸtırdığımızı ve yalnızlaÅŸtırdığımızı bile fark edemiyoruz…

Evet, soru şu; başkalarını yok sayarak, kendimizi var edebilir miyiz?

Uzatmadan söylemek gerekirse; birbirimizi yok saymanın sonu, yavaÅŸ yavaÅŸ yok olmaktır…

Marifet, baÅŸkalarını yok saymak deÄŸil, birlikte var olmanın erdemine yürümektir…

Hatta birbirimizi beÄŸenmiyor, birlikte hareket etmiyor olabiliriz, ama yok sayma hakkımız ve lüksümüz olamaz…

Sakın öfkemiz, kinimiz, kıskançlığımız, vehimlerimiz, vesveselerimiz bizi esir almasın…

KardeÅŸliÄŸimizi enaniyet, nefsaniyet, asabiyet aymazlığına kurban vermeyelim…

Bizler birbirimize düÅŸkün iken güçlüydük…

Birbirimize düÅŸtükçe, didiÅŸtikçe hızla düÅŸüyoruz… Peki kazanan kim?.. Sadece düÅŸmanlarımız…

Hısım olmamız gerekirken hasım olduk…

RefikliÄŸimiz bitti, rakip kesildik…

İtibarsızlaştırma sendromunu nasıl savacağız, yoksa savruluyoruz!..

Bu iflah olamaz hastalıktan ne zaman kurtulacağız?

Bugün harici nedenler deÄŸil, dâhili marazlardır bizi bitiren…

Sistemin ‘'Müslümanları itibarsızlaÅŸtırma'' sınavını bir ÅŸekilde savdık; ÅŸimdi, Müslümanlar arası itibarsızlaÅŸtırma salvolarına karşı kendimizi nasıl savunacağız?

Ehli kıble arasındaki kıyım, yıkım kesintisiz devam ediyor.

‘'Ä°tibar suikastı'' boyutunda kampanyalar, kumpaslar, tasfiye operasyonları, linç giriÅŸimleri, giyotin argümanları… Topyekûn tehdit altındayız…

Sosyal medya üzerinden gelen dezenformasyon, manipülasyon, ajitasyon… Alanımız daralıyor, aÅŸağılanıyoruz…

Suçun kendisi deÄŸil o suç üzerinden kiÅŸi, kurum, cemaat, cemiyet, hareket hedef alınıyor… Ä°slami yapıları yıpratma, yanıltma, yalnızlaÅŸtırma yol ve yöntemleri yok oluÅŸun habercisidir…

GüvenilirliÄŸimize vurulan her darbe, düÅŸmanın elini güçlendiriyor.

Hile, ÅŸike, ÅŸaibeler, ÅŸeref ve haysiyetimizi zedeliyor…

Kendi mahallemizde bitmeyen manipülatif süreçler; güven, umut, hız ve heyecan bırakmıyor…

Hasar büyük… Temelinde ise bitmeyen haset ve husumetler var…

Nefret içeren söylem, kin yüklü yorumlar…

AÅŸağılık yöntemlerle kimse yücelemez, bunu unutuyoruz…

Bazen birbirimize çektirdiÄŸimiz kadar, düÅŸmanlardan bile çekmiyoruz…

Ve bilelim ki, kendi aramızdaki ayak oyunları bitmezse ne ağırlığımız kalır ne de saygınlığımız… Savruluruz…

Birbirimizin itibarı ile oynayarak kimin oyununa geldiÄŸimizi unutuyoruz…

İtibar savaşının kazananı kim?

İltifat etmiyorsak bari birbirimizi itibarsızlaştırmayalım!..

Hırpaladıklarımız, harcadıklarımız, hor gördüklerimizin ahını aldıktan sonra hayatta hayır göreceÄŸimizi mi sanıyoruz?

Müslümanların ortak baÅŸarı ve kazanımları üzerinden kiÅŸisel ve grupsal itibar devÅŸirme seviyesine düÅŸenlerin devranı olmaz diye biliyorum…

Kendine yontan, kendine eder... ‘Ego'dan arınmış ‘ben' lazım.

DidiÅŸmeler, dedikodular, düÅŸmanlıklar son bulsun; siz o zaman görün Müslümanların gücünü ve güzelliÄŸini… Ruhunu ve rüzgârını…

O halde geliniz, yeterince birbirimizi tanımadan, tanımlama yoluna gitmeyelim...

Yeterli bir iletiÅŸim kurmadan, iliÅŸkilendirmeyelim…

Birbirimize acımasızlaşırsak, aÅŸağılanırız…

KardeÅŸlerimizi suçlayarak, sorgulayarak, saldırarak saygınlık kazanamayız…

Birbirimize acırsak, ÅŸu acınası hallerden kurtuluruz…

‘Mü'minin onuru onurumdur', ‘namusu namusumdur' dediÄŸimiz gün birlikte doÄŸruluruz ve yürürüz…

Ä°zzeti baÅŸka adreslerde deÄŸil, kullukta ve kardeÅŸlikte buluruz…

Cennetin bile referansı kardeşliğimiz değil midir?..

Vahyin öÄŸretisi bize hatırlatmıyor mu?

Üstünlük tanınır olmakta deÄŸil, takvadadır…

Bu baÄŸlamda birbirimizi tamamlamamız gerekirken, aramızdaki bu tahammülsüzlük neden?

Sevdiren, onurlandıran, olduran O değil mi?

O halde neyin peÅŸindeyiz?..

Kabil, Habil'i yok etmekle muradına erdi mi? Yoksa hüsranı mı oldu!..

Sare, Hacer'i itmekle Hacer silindi mi? Hayır. Allah onu yazdı, hem de Hacer'in ayak bastığı yere ‘ÅŸiarım' dedi…

Yusuf'u çukura atanlar yüceleceklerini sandılar deÄŸil mi? Ama kendileri çukurlaÅŸtılar!.. 

Haksız yere çamur atanlar, çamurlaÅŸtıklarının keÅŸke farkında olsalar…

‘'De ki: Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediÄŸine verirsin, dilediÄŸinden de mülkü çeker alırsın. DilediÄŸini aziz edersin, dilediÄŸini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Åžüphesiz sen her ÅŸeye hakkıyla gücü yetensin.'' (Al-i Ä°mran, 26)

 

 

Kaynak: Milat Gazetesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.