Makale
Kadın, insan toplumunun başlangıç noktasıdır
İslam, kadını insanlıkta eş dinde kardeş olarak selamlar.
Ä°slam, kadının kiÅŸiliÄŸini/ÅŸahsiyetini öne çıkarmasını ister. Ä°slam’a göre kadının kendisini gösteriÅŸe kaptırması, dikkatleri kendi üzerine çekmeye çalışması, onun fıtratından kaynaklanan ve onda doÄŸuÅŸtan var olan bir içgüdümüdür? Hayır..Asla. Ä°nsanoÄŸlunu kurtuluÅŸa çağıran, insanlığa yücelikler verip ona uÄŸruna –yaÅŸamaya ve ölmeye deÄŸer ideal ve deÄŸerler bağışlayan yüce Ä°slam, bunu bir sapma olarak tanımlar. GösteriÅŸ merakını cahili ortam ve ÅŸartların tahmili belirtilerinden biri olarak kabul eder.
Cahili toplum, ilhadi bir toplumdur. Ä°nsani deÄŸerlerini kaybetmiÅŸtir. Zümre hâkimiyetini kol gezdiÄŸi belli bir sınıf ve takımın egemen olduÄŸu bir ortam ve camiadır. Åžunu unutmayalım ki cahiliye bir zaman dilimi deÄŸil, bir yaÅŸam biçimidir. Günümüzde bizler modern bir cahiliye dönemi yaşıyoruz.. Kadındaki teÅŸhir duygusu böyle bir toplumun ürünüdür. Kendini sıkılmadan teÅŸhir edebilen kadınlar iÅŸte böyle bir toplumda yetiÅŸmekte böyle bir toplumdan beslenmekte, ölçü ve deÄŸerler anlayışını böyle bir toplumdan almakta, bu yüzdendir ki, onun için önemli olan yalnızca dış görünüÅŸtür imaj. Dış güzelliÄŸi ama içi periÅŸan ve çirkin... Kendisine deÄŸer biçmek istersen de fiziki yapısını göz önünde bulundurur. Önce baÅŸvurabileceÄŸi baÅŸka bir ölçü anlayışı yoktur. Zira yüce insanlık deÄŸerlerinden tamamen uzaklaÅŸmıştır. Ne toplum verebilmiÅŸtir bu deÄŸerleri ona, nede kendi çabaları ve kendi kararlarıyla elde etmesine imkân tanımamıştır. Cahili toplumun eseri olarak zavallılaÅŸtırılmıştır.
Ä°nsani kiÅŸilik, sosyal mesuliyet günlük yaÅŸamda aktif bir hâkimiyet saÄŸlama gibi öteden beri kendi cevherinde var olan muazzam ilahi emanetleri insanlık düÅŸmanı zorbalar tarafından kendisine sonradan yüklenilen hayvani nitelikle sömürü zihniyeti aÅŸağılık bir kültüre feda etmiÅŸtir
Kadın insan neslini sürdüren iki temel öÄŸeden biridir. Ä°lk yetiÅŸtirme okulunun hocasıdır, nesillerin mürebbiyesidir.
Kadın Ä°slam toplumunun baÅŸlangıç noktasıdır. Kadın olmasaydı yeryüzünde, insan diye bir varlık olmazdı.
Kadın, insan neslini sütüyle besleyen, göÄŸsünde büyüten bir fıtrat yuvasıdır. Kadın, ancak islamın geliÅŸinden sonra gerçek kiÅŸiliÄŸe kavuÅŸmuÅŸtur. Kendisine haklar, görevler verilerek erkekle aynı hukuk düzeyine çıkarılmıştır. Ä°slam öncesi kadın bir köle idi, hukuktan yoksun bir varlıktı. Kız çocukları diri diri topraÄŸa gömülüyordu. Kadın insan mıdır, deÄŸil midir, ruh taşıyor mu taşımıyor mu çaÄŸlar boyunca daha düne kadar Avrupa da, Asya da vahÅŸi dünyanın birçok yerinde bunlar tartışılıyordu...
ÖrneÄŸin, Hinduizm kadının kutsal kitabı öÄŸrenmesini yasaklıyordu çünkü kadın buna layık deÄŸildi..Budizme göre kadınla iliÅŸki kuran bir kimsenin kurtuluÅŸu mümkün deÄŸildi. Hristiyanlık ve Yahudilik kadına günah ve suç kaynağı gözüyle bakıyordu. Yunanlılar, bilimsel, kültürel, kiÅŸisel hukuk ve uygarlık alanında kadına en ufak bir hisse vermiyordu. Roma, Ä°ran, Çin gibi baÅŸka uygarlıklarda da durum aynıydı. Ä°ÅŸte bu cezalandırıcı inançlar sonucu kadın, sosyal varlığını, özgün yapısını tüm hukukunu unutup gitmiÅŸti
Ä°slam tüm bu sapık inançları reddetti ve sonlandırdı. Çünkü Ä°slam, kadına da, erkeÄŸe de hayat hakkı tanıyan tek din idi. Çünkü kadının saygınlık ve hukukunu zihinlere yerleÅŸtiren Ä°slam, erkeklik ve kadınlık anlayışını adilane bir düzene koyuyordu.
Ä°lim ve bilgi kapılarını kadına açıyor. Tüm ilimleri öÄŸrenmesini istiyor. Hz peygamber ''Ä°lim öÄŸrenmek erkek-kadın her Müslümana farzdır'' (ibni mace mukaddime 17) buyuruyordu.
Kur’an’da kadının, toplumsal durumu dile getiriliyordu.>>Rableri de onların dualarına ÅŸöyle icabet etti: erkek olsun kadın olsun çaba gösteren hiç kimsenin çabasını boÅŸa çıkarmayacağım, sizler karşılıklı birbirinizi tamamlayan parçalarsınız… (Al-i Ä°mran 3 /195)
Erkek veya kadın mümin olduÄŸu halde kim Salih bir amel iÅŸlerse bizde ona güzel bir hayat yaÅŸatacağız. Ahirette ise onları amellerinden çok daha güzel bir ÅŸekilde mükâfatlandıracağız. (Nahl 16 /97)
Kur’anda kadın – erkek Allah a karşı sorumluluklarda eÅŸittir, kulluk vazifelerinde hiçbir farklılık yoktur. Ayetlerde iman eden erkekler, iman eden kadınlar, inkâr eden erkekler inkâr eden kadınlar gibi inanç ve kulluk bazında eÅŸittirler. Dahası, Saliha bir kadın, Salih olmayan bir erkekten iyidir, Ä°slam’ın deÄŸer ölçüsü budur. Ä°slam, insanlık için baÅŸka bir deÄŸer ölçüsü kabul etmez. Cinsleri birbirinden ayıran doÄŸal özelliklerin fazilet ve üstünlükle hiçbir ilgisi yoktur. Ä°slam’ın tanıdığı biricik ölçü, Salih amel ve takvadır.
Müslüman bir kadın sadece ev içinde deÄŸil diÄŸer hayat alanlarında da baÅŸarısını sürdürebilmelidir. Çünkü Ä°slam’ı ve Ä°slam’ın ilkelerini kalben benimseyen saliha kadınlar, her türlü kötülükten arınmak, ÅŸeytani heves ve arzularla oyalanmamak, aile içinde de dışında da güzel davranışlarıyla tanınmak, duygularını her tür haset gösteriÅŸ ve hilelerden uzak tutmak ve hislerini hayır ve selamet yollarına yönlendirerek çevrelerine güven vermelidirler. Zavallıları hor görmemek, hak çiÄŸnememek, tecavüzkâr olmamak ve kimseye kötü zan beslememek zorundadırlar. Ä°slam, kadına böyle bakar o bir insandır; iÅŸleyeceÄŸi salih amellerle dilediÄŸi makama yükselebilecek bir insan...
Kadın ve erkek, yaratılış açısından birbirinden üstün varlıklar deÄŸildirler. Biri diÄŸerinin mülkiyetini almak için deÄŸil, birbirini tamamlamak için yaratılmışlardır. Çünkü her birinin sahip olduÄŸu iki yönü vardır.
Erkek; insan ve erkektir
Kadın; insan ve dişidir.
Ä°nsan olma özelikleri bakımından her ikisinin de toplum hizmetine katılması gerekir.
Ä°slam, kadının tarih içindeki – edilgenleÅŸtirilmesinden – kaynaklanan, tutsak edilmiÅŸliÄŸi karşısında kesin bir tavır alarak, cahili geleneksel yargıları deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Öncü bir örnek olarak, Hz Hatice, Hz Fatıma, Hz Hacer ve daha niceleri… ÖrneÄŸin Hz Fatıma, cahiliyenin zincir vurduÄŸu kadınlar içerisinde bir zirvedir…
Hz. Hacer ise, döneminde kendi iradesi dışında köleleÅŸtirilmiÅŸ kadınlardan biridir. Daha hiç kimse bir mescide gömülme hakkı kazanamamışken bu kadın, Hz. Ä°brahimin ikinci hanımı olmuÅŸ, Hz Ä°smail’e annelik etmesi nasip olmuÅŸ ve dünyadaki en büyük mescide, Mescid’ül Haram’a gömülme ÅŸerefine nail olmuÅŸtur. Kâbe, Müslümanların beÅŸ vakit namazlarında yöneldikleri Allah’ın evi, Hz Ä°smail’in yardımıyla Hz Ä°brahim tarafından kuruldu; cahiliye Arapları tarafından putlarına barınak yapılarak, içi putlarla doldurularak esir edildi. Sonra atası Ä°brahim’in izini süren Hz Muhammed, bu tutsak evi özgürlüÄŸüne kavuÅŸturdu ve putları kırdı. Hz Ä°brahim ile Hz Muhammed arasındaki tüm peygamberler bu evin hizmetine koÅŸtular ama hiçbirisi buraya gömülme hakkına sahip olamadı. Bu eve yalnızca bir kadın hem de köle asıllı bir kadın gömüldü. Hz Hacerdi bu kadın.. Bütün insan toplulukları içerisinde kadın bir köle, fedakâr bir anne olan Hz Hacer Allah tarafından seçilerek Kâbe’ye gömülme onurunu elde etmiÅŸ, Ä°slam’ın, kölelik kurumlarını karşısına alarak yaptığı mücadele içinden seçilmiÅŸ ilginç bir örnektir. Ä°ÅŸte Ä°slamın kadına karşı verdiÄŸi deÄŸer…
Günümüz post modern dünyada ise kadın, sadece reklamların, vahÅŸi kapitalizmin sömürünün tuzağında bir nesne konumunda… Tüm kutsallıklardan arındırılmış modern kadın, kendini beÄŸenmiÅŸlik, çıkarcılık ve süfli duyguların girdabına kapılmıştır. BaÅŸkaları karşısında yüklenilmiÅŸ rollerini oynayan, kendi özbenliÄŸinin farkında olmayan bir kadın tipi ortaya çıkmıştır. Kadının alabildiÄŸine özgür olduÄŸu, ama mutlu olamadığı bir çaÄŸda yaşıyoruz..
Kadın aynı zamanda anadır. Hz peygamber ‘’Cennet anaların ayakları altındadır’’ buyurmuÅŸtur. Bunun ötesi var mıdır? Annenin cennete girmeye vesile olmasından öte yüce bir gaye var mıdır? Ana rızasını almanın nimetler dolu cennetlerin kapısını açmasından ötede bir amacı olabilir miydi? Cennete giden yol, ananın çocuÄŸundan razı olması ve çocuÄŸunda ona memnun etmesinden geçiyordu demek.
Evet, Ä°slam, kadın ve erkeÄŸi toplumun birbirini tamamlayan iki kopmaz parçası toplumun temel bünyesini oluÅŸturan iki ana unsur olarak görür…
Henüz yorum yapılmamış.