Makale
Talak Suresi Bağlamında Boşanma Anında Kadirşinaslık Göstermek
-DeÄŸerbilmek müslümana yakışır-
1. EY PEYGAMBER! Kadınları boÅŸa[maya niyetlen]diÄŸinizde, onlar için belirlenmiÅŸ iddeti gözetecek ÅŸekilde boÅŸayın ve süreyi [dikkatlice] hesaplayın ve Allah’a, Rabbinize karşı sorumluluÄŸunuzun bilincinde olun. (1) Onları evlerinizden kovmayın ve açıkça hayâsız davranışlarda bulunmadıkça onlar ayrılma[k zorunda bırakılma]sın. (2) Bunlar, Allah’ın koyduÄŸu sınırlardır ve kim Allah tarafından konulan sınırları aÅŸarsa, aslında kendisine karşı haksızlık etmiÅŸ olur: [çünkü ey insan,] sen onu bilmezsin, [ama], o [ilk ihlal]den sonra Allah, yeniden bazı ÅŸeylerin meydana gelmesini saÄŸlayabilir. (3)
Ayet, boÅŸanma durumunda kadının evden çıkarılmaması gerekti üzerinde durur. Bir kavga ve kızgınlık anında da bu böyledir. Allah’ın koyduÄŸu sınır budur ve bunu aÅŸan baÅŸkasına deÄŸil kendisine haksızlık etmiÅŸ olur.
BilindiÄŸi gibi insan suya düÅŸtüÄŸü için deÄŸil, sudan çıkamadığı için boÄŸulur. Buna göre zor zamanda sabırlı olmak, teenni ile hareket etmek ve boÅŸanılacaksa da kadirÅŸinas davranmayı asla terk etmemek gerekir. Özellikle müslümanlar bu konularda düzgün, dürüst ve cömert davranır, ders vermeye, bedel ödetmeye, kin gütmeye kalkışmazlar.
2, 3. Böylece, iddetlerinin sonuna yaklaÅŸmak üzere olduklarında, ya onları uygun bir ÅŸekilde tutun yahut uygun bir ÅŸekilde bırakın. Ve kendi toplumunuz içinden dürüst[lüÄŸü bilinen] iki kiÅŸi [verdiÄŸiniz karara] ÅŸahit olarak bulunsun; kendiniz de Allah huzurunda doÄŸru ÅŸahitlik yapın: Ä°ÅŸte bunlar Allah’a ve Ahiret Günü’ne inananlara verilen öÄŸütlerdir. Ve Allah, Kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyan herkese, [mutsuzluktan] bir çıkış yolu [daima] saÄŸlar ve ona bütün beklentilerin ötesinde bir rızık verir: Allah’a güvenen herkese O [tek başına] yeter. Gerçek ÅŸu ki, Allah, irade ettiÄŸi iÅŸi sonucuna ulaÅŸtırır: [ve] Allah her ÅŸey için bir [vade ve] ölçü belirlemiÅŸtir.
BoÅŸanmış kadınları uygun, yani güzel bir ÅŸekilde rahat bırakmak elzemdir. Sözlü kültürde ÅŸâhit tutmak, meselenin tescil edilmesi, kayıt altına alınması anlamına gelir. Allah’a güvenen ve ahiret günü hesap vermeye inananlar bu ÅŸekilde yumuÅŸak, dürüst ve cömert davranmalıdır. (4)
4, 5. Ay hâli görmekten kesilen ve hiç ay hali görmeyen kadınlarınıza gelince, onların iddeti, -eÄŸer [onun süresiyle ilgili] bir ÅŸüpheniz varsa- üç [takvim] ay[ı] olacaktır; hamile olanların iddetleri ise, doÄŸum yaptıklarında sona erecektir. Allah, kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyan herkese, buyruklarına uymayı kolaylaÅŸtırır. Bu, Allah’ın size indirdiÄŸi buyruÄŸudur. Ve O, Allah’a karşı sorumluluÄŸunun bilincinde olan herkesin [bazı] kötü fiillerini örter ve onlara büyük bir ödül bağışlar.
Artık ay hâli görmeyen kadınlarla hiç/henüz adet görmemiÅŸ olanların boÅŸanmadan sonra bekleme müddetleri üç aydır. Ayette “Ay hali görmekten kesilen kadın” dan kasıt, kadının hayızdan kesilme yaşına erip ermediÄŸi hususunda ÅŸüpheye düÅŸmektir. Bu da hayız mı yoksa “istihaze” kanı mı (hastalıktan dolayı gelen) olduÄŸunu kestirememek durumudur. Bazıları bunu elli beÅŸ veya altmış yaÅŸ ile sınırlamıştır (Râzî). Aynı ÅŸekilde hiç ay hâli görmemiÅŸ olmanın da farklı sebepleri olabilir. Ancak asıl olan muhatabın hâmile olup olmadığı hususunda ÅŸüpheyi gidermektir ki bunun için yine üç âdet dönemi beklemek gerekir. (5) Zira üç ay beklemek sorun yaÅŸayanlar için ÅŸüpheyi bertaraf etmeye yarar.
Artık ay hâli görmeyen menopoza girmiÅŸ kadınların hamile kalma ihtimali az da olsa vardır. Bu durumun çeÅŸitli tıbbî gerekçeleri olabilir. Ama hiç ay hâl görmemiÅŸ küçük kızların hamile kalma ihtimali yoktur. O hâlde “hiç/henüz adet görmemiÅŸ” kadınlardan kasıt küçük kızlar olamaz. Ä°bareyi küçük yaÅŸta evliliÄŸe cevaz vermek ÅŸeklinde deÄŸerlendirmek büyük bir haksızlık ya da kasıtlı, tuzak içeren bir yorum olur. Zira bazıları kendi iÅŸledikleri sorunlu uygulamaları meÅŸru göstermenin böyle yollarını ararlar.
Evlilik yaşı, örfe göre halk tarafından tayin edilir. Buna din de dâhil olmak üzere kimse karışmaz. Herkes kendi kızını hangi yaÅŸta evlendireceÄŸi konusunda geleneklere göre karar verir ve uygular. Aile kurma müessesesinin her çaÄŸda farklı uygulamaları mevcuttur. Nitekim ergenlik çağı da beslenme ÅŸekilleri, yaÅŸanılan coÄŸrafya ve kültürel etkilerle deÄŸiÅŸen bir çizgide hareket eder. Dolayısıyla dinin bu konularda bir emri yoktur. Buna göre din açısından “Åžu yaÅŸta evlilik caizdir.” ÅŸeklinde bir cümle kurulamaz. Tam tersine aile sorumluluÄŸunu kaldıramayacak, ergenliÄŸe ulaÅŸmamış çocukların küçük yaÅŸta evliliklerine dinin müsaade etmemesi gerekir.
6, 7. [O hâlde, iddetlerinin içinde bulunan] kadınların, sizinle aynı yerde, aynı imkânları kullanarak geçinmelerini saÄŸlayın ve onları rahatsız edip hayatlarını çekilmez hâle getirmeyin. (6) EÄŸer hâmile kalırlarsa, doÄŸumlarını yapıncaya kadar onlar için her türlü harcamayı yapın; [boÅŸanma kesinleÅŸtikten sonra] çocuÄŸunuzu emzirirlerse onlara [hak ettikleri] karşılığı verin ve kendi aranızda [çocuÄŸun geleceÄŸini] uygun bir ÅŸekilde konuÅŸun. EÄŸer ikiniz de [annenin çocuÄŸu emzirmesi ihtimalini] zor görürseniz onu [babasının] adına baÅŸka bir kadın emzirsin. (7) [Bütün bu durumlarda,] geniÅŸ imkânlara sahip olan kiÅŸi, geniÅŸliÄŸi ile uyumlu olarak harcasın; rızık imkânları dar olan kimse ise Allah’ın kendisine verdiÄŸine uygun ÅŸekilde harcasın: Allah hiç kimseye kendi verdiÄŸinden daha fazlasını yüklemez [ve mümkündür ki] Allah sıkıntıdan sonra rahatlık verecektir.
Ayette “Kadınların, sizinle aynı yerde, aynı imkânları kullanarak geçinmelerini saÄŸlayın.” dedikten sonra gelen ayetin aslı “Onlar üzerinde çıkıp gitmelerini saÄŸlamak için bir baskı kurmak niyetiyle zarar vermeye kalkışmayın.” anlamındadır.
8-10. NÄ°CE TOPLULUK var ki Rablerinin ve Elçilerinin emirlerine küstahça karşı çıkmışlardır! Bunun üzerine Biz tümünü çetin bir hesaba çektik ve görülmemiÅŸ bir azaba çarptırdık ve böylece onlar kendi yaptıklarının kötü meyvelerini tattılar; [bu dünyada,] yaptıklarının sonu yıkım oldu; [öteki dünyada ise] Allah onlar için [daha da] ÅŸiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde siz ey basiret sahipleri, [siz] iman edenler, Allah’a karşı sorumluluÄŸunuzun bilincinde olun! Allah size gerçekten bir uyarıcı indirmiÅŸtir.
Allah’ın koyduÄŸu ölçülere uymayanlar azaba uÄŸrarlar. Dolayısıyla yukarıda dile getirilen esaslara riayet etmek, onları hafife almamak gerekir. BilindiÄŸi gibi kadınların güvenliÄŸi toplumun güvenliÄŸiyle at başı ilerler. (8) O hâlde Kitab’ın rehberliÄŸine azami hassasiyet göstermek her müminin görevidir.
11, 12. Allah’ın apaçık mesajlarını size aktaran bir elçi [göndermiÅŸtir] ki iman edip doÄŸru ve yararlı iÅŸler yapanları zifiri karanlıktan aydınlığa çıkarabilsin. Kim Allah’a inanıp doÄŸru ve yararlı iÅŸler yaparsa, Allah onu içinden ırmaklar akan sonsuza kadar kalacakları bahçelere koyacaktır: Allah, (böylece) ona en güzel rızkı vermiÅŸ olacaktır! ALLAH, yedi göÄŸü ve aynı ÅŸekilde yeri[n sayısız parçasını] yaratandır. O’nun [yaratıcı] iradesi, bütün bu [yarattık]ları aracılığıyla kesintisiz tecelli eder ki Allah’ın her ÅŸeye kâdir olduÄŸunu ve her ÅŸeyi bilgisiyle kuÅŸattığını göresiniz.
Ä°man edenlere yakışan sâlih amellerdir. Allah’ın yedi göÄŸü ve aynı ÅŸekilde yerin sayısız parçasını yarattığını, yani her ÅŸeye kadir olduÄŸunu bilmek, sorumluluk duymak için yeterince ikna edicidir.
Sonuç
Talak suresi, boÅŸanma durumunda her iki tarafa da itidal ve sükûnet tavsiye eder. KadirÅŸinas ve cömert davranmayı öÄŸütler. Cömert davranmak her zaman iyidir. Aksi hâlde toplumda çürüme ve bozulma meydana gelecektir. Elbette iyi insanlardan teÅŸkil bir toplumda huzur ve barış her zaman her yerde vahyi takip edip gereÄŸini yapmakla hâkim olacaktır.
Dipnotlar:
1.Bu surenin açıklamalarında M. Esed meali kullanılmıştır.
2.Bu konuda ÅŸu ayetler de hatırlanmalıdır: “Sizden ölüp de (dul) eÅŸler bırakan kimseler, zevcelerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda (saÄŸlıklarında) vasiyet etsinler. EÄŸer o kadınlar, (kendiliklerinden) çıkıp giderlerse, kendileri hakkında yaptıkları meÅŸru ÅŸeylerden size bir günah yoktur. Allah azizdir, hakîmdir. BoÅŸanmış kadınların geleneklere uygun bir ÅŸekilde geçimlerini saÄŸlamak, takva sahiplerinin boynuna bir borçtur.” (Bakara suresi, 240, 241. ayetler); “Kadınları boÅŸadıktan sonra, bekleme sürelerinin sonuna gelmiÅŸlerse, aralarında uygun bir ÅŸekilde anlaÅŸtıkları takdirde baÅŸka erkeklerle evlenmelerine engel olmayın. Bu, Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanan her biriniz için uyarıdır; bu, sizin için en erdemli ve en temiz (yol)dur. Allah her ÅŸeyi aslıyla bilir, ama siz bilmezsiniz.” (Bakara suresi, 232. ayet)
3.Bu ayetle ilgili olarak M. Esed, ÅŸu açıklamayı yapmaktadır: “Büyük hukukçuların çoÄŸunluÄŸu, boÅŸamanın kesin ve geri-dönülmez olması için gerekli olan üç duyurunun (karÅŸ. 2:229’un ilk paragrafı), kocaya kararını yeniden gözden geçirebileceÄŸi bir zamanın tanınması ve böylece sonradan piÅŸman olacağı acele bir karar almasına engel olunması amacıyla tek tek yapılması, yani üç aylık bekleme-dönemine yayılacak ÅŸekilde yapılması gerektiÄŸi görüÅŸündedirler. Bu hüküm, Hz. Peygamber’in meÅŸhur bir Hadisine de uygun düÅŸmektedir: ‘Allah katında izin verilen fiillerin en çirkini (ebÄŸadu’l-halâl) boÅŸamadır.’ (Abdullah b. Ömer’den naklen Ebû Dâvûd). BaÅŸka bir deyiÅŸle, boÅŸama, zorunlu bir meÅŸruiyet hali olup ancak baÅŸka hiçbir ÅŸeyin evliliÄŸi çekilmez olmaktan kurtaramayacağı hallerde baÅŸvurulabilir.”
4.Bu hususta ÅŸu ayetler de hatırlanmalıdır: “Kadınları boÅŸadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiÅŸ olur. Allah’ın ayetlerini eÄŸlenceye almayın. Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiÄŸi hidayeti), size öÄŸüt vermek üzere indirdiÄŸi Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. Allah’tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her ÅŸeyi bilir.” (Bakara suresi, 231. ayet); “EÅŸlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden baÅŸka ÅŸahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin ÅŸahitliÄŸi, kendisinin doÄŸru söyleyenlerden olduÄŸuna dair dört defa Allah adına yemin ederek ÅŸahitlik etmesi, beÅŸinci defa da, eÄŸer yalan söyleyenlerden ise Allah’ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir. Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduÄŸuna dair dört defa Allah adına yemin ve ÅŸahitlik etmesi, beÅŸinci defa da, eÄŸer (kocası) doÄŸru söyleyenlerden ise Allah’ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır. Ya Allah’ın size bol lütfu ve merhameti bulunmasaydı ve Allah, tövbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (hâliniz nice olurdu)!” (Nur suresi, 6-10. ayetler)
5.Bazıları hiç ay hâli görmeyenlerin küçük kadınlar olabileceÄŸini söylemektedirler. Bu mümkün deÄŸildir. Zira burada söz konusu edilen ÅŸüphe kadının hâmile olup olmadığıdır. Henüz hayız görmemiÅŸ/adet olmamış birinin hâmile kalması düÅŸünülemeyeceÄŸine göre bu yaklaşım doÄŸru olamaz. Nihayet üç ay bekleme süresi, hâmile olma ihtimali olanlar içindir.
6.Ayetle ilgili M. Esed’in açıklaması ÅŸöyledir: ‘Lafzen, “oturduÄŸunuz yerde onları oturtun’ yani, ‘onları kendi hayat standardınızla aynı düzeyde yaÅŸatarak.’”
7.Bu ayet hakkında M. Esed ÅŸöyle demektedir: “Kadının saÄŸlık nedenlerinden dolayı ya da yeniden evlenmek istemesinden ötürü.”
8.Bu konuda hatırlanması gereken bilgi ÅŸudur: Peygamber (sav)’in Medine’ye gelip müslüman olan Adiy b. Hâtim’e “Vallahi çok sürmez Kâdisiye’den bir kadının yalnız başına devesinin üzerinde çıkıp Kâbe’yi ziyaret edinceye kadar Allah korkusundan baÅŸka hiçbir korku duymayacağını iÅŸiteceksin…” dediÄŸi rivayet edilmiÅŸtir. (Ä°bn HiÅŸam, Siret, c. 4, s. 314.)
Henüz yorum yapılmamış.