Makale
Hadîd Suresi Bağlamında İnfak Edip Savaşmanın Önemi
1-6. Göklerde ve yerde bulunan her ÅŸey Allah’ı tesbih etmektedir. O, güçlüdür, hakîmdir. Göklerin ve yerin hâkimiyeti O’nundur. O, hayat verir. O, öldürür. O’nun her ÅŸeye gücü yeter. O, hem ilktir hem sondur; hem açıktır hem gizlidir. Ve O, her ÅŸeyi bilir. O, gökleri ve yeri altı günde yaratmış ve egemenlik tahtına oturmuÅŸtur. O, hem topraÄŸa giren ve ondan çıkan her ÅŸeyi, hem de gökten inen ve ona yükselenleri bilir. Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir ve Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir. Göklerin ve yerin hâkimiyeti O’nundur. Ve (sonunda) bütün iÅŸler Allah’a döndürülür. O, geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye. Ve O, kalplerde olanı da hakkıyla bilendir.
Göklerde ve yerde olanlar, Allah’ın güçlü ve hâkim olduÄŸunu haykırır. Yaratılışı iyi gözlemleyen bir göz, Allah’ın ne kadar güçlü ve hikmetli davrandığına ÅŸahit olur.
Tesbih etmek, Allah’ı hatırlamak ve hatırlatmaktır. Bundan sonraki ayetler, yaratılan ÅŸeylerden bahsederek insana kendi tesbihi ile ilgili önerilerde bulunur. Bu ÅŸekilde yaratılıştaki incelikler, birer ayet olarak Yaratıcının gücüne iÅŸaret eder ve bunlardan yola çıkan zihin teslim olmaktan baÅŸka yol bulamaz.
Göklerin ve yerin eksiksiz yaratılışı, insana ve topraÄŸa hayat verilmesi ve ölümleri, her ÅŸeye gücü yeten bir Allah’a iÅŸaret eder.
Ondan öncesi de yoktur sonrası da. Zahir de O’dur, Bâtın da. Bu da O’nun her ÅŸeyin bilgisine sahip olduÄŸunu gösterir. Zira öncesi ve sonu olmayandan hiç kimse bir ÅŸey saklayamaz. Yaratılıştaki hârikulâde ölçüler, Yaratan’ın bilgisinin sınırsız olduÄŸuna iÅŸaret eder.
O, her ÅŸeyi belli bir evrede tedricen yaratmıştır. Bu yaratılışın bütün evrelerine da vakıftır. Ä°nsan nerede olursa olsun ondan habersiz ve uzak kalamaz. Dolayısıyla O, yapılan her ÅŸeyi görür.
Allah’ın âlemi yaratması insanın yaratılışına ve olup biten her ÅŸeyi bilmesi insanın yaptıklarına nispetle çok daha büyük bir iÅŸtir. O hâlde insanın yapıp ettikleri O’nun gözünden nasıl kaçabilir!
Her ÅŸey sonunda aslına döner. Yaratılıştaki izlenen eÅŸsizlik ve güç, sonunda hesap sormaya gücü yeten bir otoriteyi de gerekli kılar. Mahlûkattaki hâkimiyet sonunda bütün iÅŸlerin O’na döndürüleceÄŸini anlamaya yarar.
O, geceyi ve gündüzü birbiri ardınca yaratan güce tanıklık eden bir zihin, O’nun akıldan geçen her ÅŸeyi de bütünüyle bildiÄŸini ve ona hiçbir ÅŸeyin gizli kalmayacağını anlar.
DeÄŸerlendirme
Göklerin ve yerin yaratılışı, Allah’ın gücünün her ÅŸeye yeteceÄŸini gösterir.
Yaratılıştaki bilgi düzeyi, Allah’ın her ÅŸeyi bildiÄŸini gösterir.
Yaratılıştaki süreklilik, Allah’ın her ÅŸeyi takip edip gördüÄŸünü gösterir.
Yaratılıştaki ölçülü hâl ve düzen, Allah’ın hesap sormaya da gücünün yeteceÄŸini gösterir.
Geceyi gündüze katan irade, hiçbir ÅŸeyin kendisine gizli kalamayacağını gösterir.
Veya
Göklerin ve yerin yaratanın her ÅŸeye gücü yetmez mi?
Yaratılışın içeriÄŸinde yer alan bilgiler, her ÅŸeyi bilen bir yaratıcıya iÅŸaret etmez mi?
Yaratılıştaki süreklilik, Allah’ın her an her ÅŸeyi takip edip gördüÄŸünü göstermez mi?
Yaratılışta var olan ölçüleri koyan birinin ondan hesap sormaya da gücü yetmez mi?
Geceyi gündüze katan güce hiçbir ÅŸeyin gizli kalmayacağı aÅŸikâr deÄŸil mi?
Buraya kadar Allah kendisiyle ilgili bilgiler verir. Surenin on dördüncü ayetinde münâfıklar için “Allah hakkındaki yanlış düÅŸünceleriniz sizi yanılgıya sürükledi.” denilir. Bu durumda surenin başında yer verilen bu vasıflar, çok daha önemli hâle gelir.
Sure, insanın çevresinde gördükleriyle Allah hakkında bilgi edinmesini ister. Buna göre insanın eserden müessire giden bir yol takip etmesi, çevresinde gördüklerinin kendisine de bir sorumluluk yüklemesi gerekir.
Åžimdi bu sorumlulukların ne olduÄŸu üzerinde durulacaktır.
7-11. Allah’a ve Elçisi’ne inanın ve O’nun size emanet olarak verdiÄŸi ÅŸeylerden baÅŸkaları için harcayın. Zira içinizden iman edip (Allah yolunda) harcayanlar için büyük bir mükâfat vardır. Elçi, sizi Allah’a inanmaya çağırdığı ve O da sizden bu konuda bir söz almış bulunduÄŸu halde neden Allah’a ve Elçisi’ne inanmayasınız ki! EÄŸer imana gelecekseniz (bu yeterli deÄŸil mi?). Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetler indiren O’dur. Åžüphesiz Allah, size karşı çok ÅŸefkatli, çok merhametlidir. Göklerin ve yerin mirası Allah’ın olduÄŸuna hâlde ne diye Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Sizden, Fetih’ten önce infak edip, savaÅŸanlar (diÄŸerleriyle) eÅŸit olmazlar. Onların derecesi, daha sonra infak edip savaÅŸanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine en güzel sonucu vaat etmiÅŸtir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Kim Allah’a güzel bir borç verirse, Allah onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun için çok deÄŸerli bir mükâfat da vardır.
Bu ayetler, iman ediyorsanız infak etmelisiniz diyerek infak etmekle iman etmeyi eşleştirir.
Ä°nsan Allah’ın her ÅŸeye gücü yettiÄŸini, gördüÄŸünü ve bildiÄŸini anlayıp bu gücün bir gün kendisinden hesap soracağını düÅŸündüÄŸünde yapması gerekenler bu ayette açıklanır. Allah’ı ÅŸanına yaraşır ÅŸekilde anmak/hatırlamak (tesbih) budur. Müminler, sahip olduklarını paylaşıp insanların sorunlarını çözmeye çalışarak âlemdeki tesbihe böyle katılırlar.Bu ÅŸekilde önce iman sonra infak ederek, âlemde harikulâde bir yaratıcının var olduÄŸuna ÅŸahitlik ederler.
Ä°nsan göklerin, yerin, gece ve gündüzün yaratılışını gözlemlediÄŸinde bu büyük güç karşısında iman etmesi gerektiÄŸini çabucak kavrar. Elçi’nin bu yönde hatırlatmaları da onun üstündeki örtüleri kaldırır. Böylece daha önce fark edemediÄŸi gerçekleri anlamaya baÅŸlar. Bu iman onu, sahip olduklarını paylaÅŸmaya götürür.
Allah’ın kullarından “söz/taahhüt alması”, yaratılıştaki olaÄŸanüstü yapıyı gözlemleyen aklın kendini sorumlu hissetmesidir. Mesela insan, tabiatın yapısının korunması ve adalet, eÅŸitlik, özgürlük gibi kavramların her yerde geçerli olması gerektiÄŸini ve bu hususta kendisine sorumluluk düÅŸtüÄŸünü bilir. SaÄŸduyu körelmemiÅŸ aklı başında herkes, yeryüzünün korunması, saÄŸlıklı ve huzurlu bir ortamın muhafazası için söz vermiÅŸtir. Bu söz, aklın Allah’ın varlığını kabulünün hemen ardından vicdan, insaf, merhamet gibi kiÅŸinin sahip olduÄŸu bütün melekelerin hücumuyla zihne oturur.
Vahyin taşıdığı mesajlar, insanı karanlıktan aydınlığa çıkarır. Bu da Allah’ın rahmetinin bir eseridir.
Ayetler, insanın elinde hiçbir ÅŸey kalmayacağına göre özellikle zor zamanlarda -fetihten önce- malı ve canıyla savaÅŸmayı önerir. Bu ÅŸekilde iman sözünüzün gereÄŸini yerine gelecektir.
Allah yolunda insanların selameti için karşılıksız ifa edilen yardımların fazlasıyla ödüllendirileceÄŸi vaat edilmektedir. Mekke’nin fethinden önce yapılan bu çaÄŸrı ÅŸüphesiz çok anlamlıdır. Zira fetih için gerekli ihtiyaçların karşılanması bir zarurettir. Aynı ÅŸekilde zor zamanlarda savaÅŸ öncesi veya sırasında yapılan yardımlar ve fedakârlıklar elbette sonrasında yapılanlardan daha etkilidir. Ayrıca savaşın sonucunu beklemeden yapılan bu infak, imanın samimiyetini göstermesi açısından da önemlidir
12-15. O gün, mümin erkek ve kadınları, önlerinden ve saÄŸ taraflarından yayılan nurlarla ilerlediklerini görürsün. (Kendilerine:) “Bugün müjdeniz, içinden ırmaklar akan, ebedi kalacağınız cennetlerdir.” (denilir). Ä°ÅŸte büyük baÅŸarı budur! O Gün münafık erkek ve kadınlar imana ermiÅŸ olanlara: “Bizi bekleyin de sizin nurunuzdan bizde yaralanalım.” (derler.) Onlara: “Arkanıza dönüp ışığınızı orada arayın.” denir. Bunun üzerine aralarına kapısı olan bir duvar çekilir. Ä°çinde rahmet ve ÅŸefkat bulunan, dışında ise azap. (Münafıklar, müminlere) “Dünyada sizinle birlikte deÄŸil miydik?” diye seslenirler. Onlar da “Evet, birlikteydik. Fakat fitneye düÅŸüp siz kendinizi ayarttınız, (inancınızda) tereddüt gösterdiniz, (yeniden dirilme konusunda) ÅŸüpheye kapıldınız ve Allah’ın emri (ölüm) gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. Allah hakkındaki yanlış düÅŸünceleriniz sizi yanılgıya sürükledi.” derler. Bugün artık ne sizden, ne de kâfirlerden (kurtulmak adına) fidye kabul edilmez. Varacağınız yer ateÅŸtir. Sizin lâyığınız odur. Orası varılacak ne kötü yerdir.
Ä°man edenlerin nuru, infak ederek oluÅŸur. Ä°nfak etmeyenler, ayetlerde münafık olarak nitelenmiÅŸlerdir. Onların nuru yoktur. Kurtulmak için fidye vermenin, yani infak etmenin yeri dünyadır.
Fethe hazırlık adına yapılan her yardım, inananlara nur olarak geri döner. Işıklarının önlerinde ve saÄŸlarında olması, melekelerini doÄŸru kullanmalarının mükâfatıdır. Zira onlar, yaratılışı iyi gözlemlemiÅŸ bundan doÄŸru sonuçlar çıkarmış, Adalet, özgürlük gibi kendilerine saÄŸdan gelen kavramları gerçek anlamlarıyla kavrayıp sorumluluklarını, yani sözlerini yerine getirmiÅŸlerdir.
Malları ve canıyla ortaya çıkmadıkları için bu ışığı arayıp bulamayanlar, ikiyüzlü kimselerdir. Onlar gerektiÄŸinde taşın altına ellerini sokmamışlar, ÅŸüphe ve kuruntularla vakit harcamışlardır. Bunlar, dünyada müminlerle iç içe yaÅŸadıkları hâlde imanlarının gereÄŸini yerine getirmeyen ve bu nedenle de nur/ışık sahibi olamayan bahtsız kimselerdir. Sadece kendi çıkarları için yaptıkları iÅŸler, onları karanlığa gömecek; mallarını ve canlarını fedâ ederek yeryüzünde aramaları gereken aydınlığı, ahirette hiç bulamayacaklardır.
Fitneye düÅŸüp kendini ayartmak, inancında tereddüt edip yeniden dirilmeye ÅŸüpheyle yanaÅŸmak, hurafe, hikâye ve kuruntular eÅŸliÄŸinde bir ömür harcamak sonunda piÅŸman olmaya yol açacaktır.
Dünyadayken ihtiyacı olanlar için bir harcama yapmayan, sahip olduklarını paylaÅŸmayan kâfirler ve müminlerin içlerinde yaÅŸayan ikiyüzlülerin, ahirette kurtulmak için ellerinde bulunan her ÅŸeyi vermek istemeleri de karşılıksız, boÅŸ bir ümit olarak kalacaktır.
16, 17. Ä°mana ermiÅŸ olanların kalplerinin Allah’ı ve (kendilerine) indirilen hakikatleri anarken kalplerinin saygıyla ürperip yumuÅŸaması zamanı hâlâ gelmedi mi? Sakın kendilerine daha önce Kitap verilmiÅŸ ama uzun zaman on(un taşıdığı hakikatler)dan uzak kaldıkları için kalpleri katılaÅŸmış ve çoÄŸu da yoldan çıkmış olanlara benzemesinler. Bilin ki Allah cansız hâle gelen topraÄŸa yeniden hayat verir! Aklınızı kullanmanız (ve kalplerinizin yumuÅŸayıp canlanması) için de size ayetleri böyle açıklıyoruz.
Allah’ı tesbih etmenin onun yolunda mallarıyla ve canlarıyla fedakârlık yapmak anlamına geldiÄŸini anlayanlar, kendilerine indirilen Kitab’ın onları canlandırmak için gönderildiÄŸini fark etmelidirler. Vahyin rehberliÄŸinden uzak kalıp günah iÅŸleyerek kalpleri katılaÅŸanlar ve bu nedenle olup-biten haksızlıklara kayıtsız kalanların durumu onlar için bir ibret vesilesidir.
Yaratılıştaki olaÄŸanüstü yapıyı gözlemleyen insan Rabb’inin her ÅŸeyi görüp bildiÄŸini kavradığında kendi acizliÄŸini fark ederek saygıyla ürperir. Bu ürperti ona sorumlu olduÄŸunu ve hesap vereceÄŸini söyler. Böylece karşılaÅŸacağı bütün haksızlıklarla mücadele etmesi gerektiÄŸini anlar. Elindekileri paylaÅŸmaya ve herkesin hakkını savunmaya ikna olur. Fitneye düÅŸmez, inancında tereddüt etmez, yeniden dirilme hususunda ÅŸüpheye kapılmaz ve gerçek dışında asılsız hikâyelere pay vermez. En önemlisi Rabb’ini ÅŸanına yakışır ÅŸekilde anmaya çalışır.
Bütün günahlar katı kalplerin eseridir. Katı kalpler de vahiyle karşılaÅŸmayanlarda olur. Kitabın ve içindeki gerçeklerin rehberliÄŸiyle Allah’ın tabiatta koyduÄŸu yasaların ihtiÅŸamı, katı kalpleri yumuÅŸatıp canlandıran yegâne ilaçtır.
Toprağı canlandıran su gibi insana hayat verecek olan Kitab’a yaklaÅŸmak ve onu rehber edinmek gerekir. Dünyada bütün insanlığın iyiliÄŸini isteyen yumuÅŸak kalpli, merhametli, baÅŸkalarına yapılan iyilikleri Allah yolunda ilerlemek ÅŸeklinde anlayanlar gerçek müminlerdir.
18, 19. Hakikati tasdik eden erkek ve kadınlara ve (bu tasdikin neticesi olarak) Allah’a güzel bir borç verenlere gelince, onlara kat kat fazlası geri ödenecek ve onlara (ahirette de) çok deÄŸerli bir mükâfat verilecektir. Allah’a ve elçilerine inananlar (var ya) iÅŸte Rableri katında, Sıddıklar (doÄŸru/dürüst olanlar) ve ÅŸehitler (hakikate ÅŸahitlik yapanlar) onlardır. Onlar için ödüllerini ve nurlarını (bu ÅŸekilde) elde ederler. Ayetlerimizi yalanlayarak inkâr edenlere gelince onlar ateÅŸ halkıdırlar.
Ayet, “Hakikati tasdik eden erkek ve kadınlara” ÅŸeklinde manâlandırılmıştır. Zira bir sonraki ayet Allah’a güzel bir borç vererek infak etmekten bahseder bahseder. Buna göre tasdik etmek, Allah’a yani insanlara iyilik etmek ve infak etmekle neticelenmelidir. Dürüst olanlar da ÅŸehit olanlar da onlardır. Ve ahirette ancak onların nuru olur.
Tasdik etmek, Allah’a yani insanlara iyilik etmek ve infak etmekle neticelenmelidir. Dürüst olanlar da ÅŸehit olanlar da onlardır. Ve ahirette ancak onların nuru olur.
Kitaptaki doÄŸruları tam anlamıyla tasdik edip seferber olan ve özellikle mallarını tasdik ettikleri hakikat uÄŸrunda harcayanlar, sonunda harcadıklarından çok daha fazlasıyla mükâfatlandırılacaklardır.
Yukarıdaki ayetlerde önlerinde saÄŸlarında nurlarıyla ilerleyenlerden bahsedilmiÅŸti. Bu ayet bu nuru bir ödül olarak nasıl elde edileceÄŸinden dem vurur. Buna göre özü sözü bir olan ve gerçeklere arkasını dönmeden ÅŸahitlik edenler bu nura kavuÅŸacaktır. O hâlde yaratılışı tasdik eden ve buradan kendisine sorumluluk doÄŸduÄŸunu anlayanlar, kalpleri titreyerek Allah’a saygıyla yaklaÅŸanlar için bu nur onları beklemektedir.
20, 21. Bilin ki bu dünya hayatı, sadece bir oyun, eÄŸlence, süs, birbiriniz arasında övünme yarışı ve daha çok servet ve çocuk sahibi olma hırsından ibarettir. (Bu hayat) ekini ve bitkisi çiftçisinin yüzünü güldüren bol yaÄŸmura benzer. Fakat bir süre sonra kuruyan bu bitki örtüsünün sarardığını görürsün. Arkasından da çerçöp olur. Ahirette ise bir yanda ağır bir azab, öbür yanda Allah’ın bağışlaması ve hoÅŸnutluÄŸu vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir hazdan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. (O hâlde) Rabb’inizin bağışlayıcılığına nâil olmak ve Allah’a ve Elçisine iman edenler için hazırlanmış bulunan, gökler ve yer kadar geniÅŸ bir cenneti elde etmek yolunda birbirinizle yarışın. Bu, Allah’ın dilediÄŸine bağışladığı bir lütfudur. Zira Allah sonsuz lütuf sahibidir.
Cenneti elde etmek için infak hususunda yarışmak bir zarurettir. Ä°nfak edebilmek gerçek bir lütuftur.
Ä°nsanı teslimiyetten alıkoyacak dünyanın bir oyun ve eÄŸlenceden ibaret olduÄŸunu açıktır. Zira dünyada eline geçen hiçbir ÅŸey yeÅŸil ve canlı olarak kalmaz.
Ä°nsan, iyilik yolunda birbiriyle yarışmalıdır. Ä°ki nuru, yani bağışlanma ve mükâfatı elde etmenin yolu budur.
22, 23. Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Åžüphesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır. (Allah bunu) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiÄŸi nimetlerle de şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beÄŸenip böbürlenen kimseleri sevmez.
Yukarıdaki ayetlerde önce “Allah’a ve Elçisi’ne inanın ve O’nun size emanet olarak verdiÄŸi ÅŸeylerden baÅŸkaları için harcayın.” denilmiÅŸti. Ardından “Sakın kendilerine daha önce Kitap verilmiÅŸ ama uzun zaman on(un taşıdığı hakikatler)dan uzak kaldıkları için kalpleri katılaÅŸmış ve çoÄŸu da yoldan çıkmış olanlara benzemesinler.” denildi. Bu ÅŸekilde musibetlerin kaynağının imandan ve vahyin rehberliÄŸinden uzaklaÅŸarak kalbi katılaşıp yoldan çıkanlara benzemek olduÄŸu açıklandı. Vahiyden uzak kalmanın ve sonrasında infak edecek merhameti kaybetmenin bir bedeli olacağı böylece belli olmuÅŸtur. Ä°ÅŸte musibet adına yazılı olan ölçülerden biri budur.
Ayette söz konusu edilen Kitap’tan kasıt, yaratılışa ait ölçüleri ihtiva eden Levh-i Mahfuz’dur. Ki bu ölçülerin insanla ilgili olanları Kur’an’da da yer almaktadır. Nihayet imana eÅŸdeÄŸer sayılan infak faaliyetinin topumun pek çok sorununa çözüm ürettiÄŸi açıktır. Aksi hâlde sosyal adaletin sarsılacağı ve suç iÅŸlemeye hazır bir ortamın doÄŸacağı aÅŸikârdır. Mekke fethinden önce dile getirilen bu ihtiyaç sonunda zaferle taçlanmıştır. Bunun aksini düÅŸünmenin musibetleri davet edeceÄŸinden ÅŸüphe edilebilir mi?
Ä°nfak edenler, ellerinden çıkana üzülmemeli ve kazandıklarına da şımarmamalıdır. Zaten infak, şımarmayı önler. Musibetlerin kaynağı, sosyal adaletin yokluÄŸudur. Allah, vahyin rehberliÄŸine uyulmadığında ve özellikle infak edilmediÄŸinde musibetlerin peyda olacağını yazmıştır.
Ayetin, Allah yolunda mücadele etmesi istenen müminlere mesajı bellidir. Bir sonraki ayet bu musibetleri açıklar. Dünya hayatının cazibesine kapılmadan Allah yolunda gayret edenleri Sıddık veya Åžehit/Åžâhit olarak bekleyen musibet ölmek de dâhil olmak üzere ya ellerindekileri kaybetmeleri durumunda kahretmeleri ya da kazanmaları hâlinde şımarmaktır. Bu iki durum da mücadelenin önceden belli sonuçlarıdır. Bedir de kazanmak, Uhud da kaybetmek gibi.
Kaybetmek ve kazanmak Allah’ın hayatın içine koyduÄŸu tabii süreçlerdir. Ancak üzülüp kahrederek veya sevinip şımarmak haddini aÅŸmak mücadeleyi terk etmek anlamına gelir ki bu O’nun rızasına muvafık bir ÅŸey olmaz.
Ä°nsan, bilmediÄŸi ÅŸerden ve onu kaldıramamaktan korkar. Hâlbuki kazanmak veya kaybetmek mücadele etmenin doÄŸal bir sonucudur. Buna göre sonucundan korkarak mücadeleden vazgeçmek doÄŸru deÄŸildir.
Åžüphesiz infak edip elinden çıkanlar için üzülmek ya da kazandığı metalar veya ganimetlerle şımarmak, müminlere yakışmaz.
24. Onlar hem kendileri cimri davranır hem de baÅŸkalarına cimri olmayı emrederler. (Bu ÅŸekilde) kim yüz çevirse bilsin ki, Allah hiçbir ÅŸeye muhtaç deÄŸildir ve bütünüyle övgüye layıktır.
Kaybetmek veya sürekli infak etmek cimriliÄŸi davet edebilir. Nitekim kâfir ve ikiyüzlülerin bu hususta geride durdukları da bilinmektedir. SavaÅŸ ya da herhangi bir ihtiyaç için harcanan mallar, sonuç itibariyle insanların iyiliÄŸi içindir. Bunlara Allah’ın ihtiyacı yoktur. O hâlde ne harcanıyorsa yine insanın kendisine dönecektir.
25. Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde Kitab ve (doÄŸruyla-yanlışı ayırt edebileceÄŸiniz bir) ölçü/tartı da indirdik. Ayrıca görmedikleri hâlde Allah’a ve peygamberlerine yardım edenleri belirlemesi için demiri indirdik ki onda büyük bir güç ve insanlar için faydalar vardır. Åžüphesiz Allah güçlüdür, kudret sahibidir.
Kitap ve mizan (ölçü/adalet)ın saÄŸlanması için demir indirilmiÅŸtir. Demirin sembolik deÄŸeri Allah için adaleti gerçekleÅŸtirmektir. Allah yolunda infak edip savaÅŸarak yardım edenlerin ortaya çıkması için.
Kitab ve beraberinde indirilen ölçüye göre demirden yapılan araçlar, onlarla Allah için savaÅŸanların ortaya çıkmasına yarar. Buna göre yaratılan ve faydalanmak için üretilen ÅŸeylerin Allah yolunda insanların iyiliÄŸi için kullanılması gerekir.
Demir, Allah yolunda mücadele eden müminler için adaletin sembolüdür. Ä°ster insan hayatını kolaylaÅŸtıran teknolojinin isterse savaşın bir parçası olsun demirin inananların elindeki iÅŸlevi, adaleti gerçekleÅŸtirmektir.
26, 27. Andolsun biz Nuh’u, Ä°brahim’i peygamber olarak gönderdiÄŸimiz gibi, zürriyetlerine de kitap ve nübüvvet verdik. Onların bir kısmı doÄŸru yoldaydı, ama çoÄŸu da yoldan sapmıştı. Sonra onların izinden öteki elçilerimizi gönderdik ve arkalarından kendisine Ä°ncil verdiÄŸimiz Meryem oÄŸlu Ä°sa’yı gönderdik. O’na uyanların kalplerine ÅŸefkat ve merhamet yerleÅŸtirdik. Ruhbanlığa gelince biz onlara bunu emretmedik: Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla onu kendileri uydurdu. Ama buna da gereÄŸi gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. Ama içlerinden çoÄŸu yoldan çıkmışlardı.
Ruhbanlık dünyadan elini eteÄŸini çekmektir. Oysa infak, dünyayı düzeltmeye yarar.
Gönderilen kitaplar ve elçiler, geçmiÅŸte de aynı ÅŸekilde adaleti saÄŸlamaya çalışmıştı. Onların muhataplarının bir kısmı doÄŸru yolda olsa bile çoÄŸu bu hakikati anlayamamıştır.
Sonrasında diÄŸer elçilere de aynı yol önerilmiÅŸtir. Allah’ı anmak, infak etmek ve Allah yolunda mücadele etmek. Fakat bazıları, savaÅŸmak yerine riyazeti seçmiÅŸ ama onun da gereklerini yerine getirmemiÅŸlerdir. Çünkü bunların çoÄŸu yoldan çıkmıştır.
28, 29. Ey (önceki Resullere) iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve O’nun Elçisi’ne inanın ki O, size rahmetinden iki kat versin ve sizin için (ışığında) yürüyeceÄŸiniz bir nur verip sizi bağışlasın. Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Böylece Ehl-i Kitab bilsin ki Allah’ın lütfu üzerinde hiçbir güçleri yoktur. Lütuf bütünüyle Allah’ın elindedir. Onu dilediÄŸine verir; Allah sonsuz lütuf sahibidir.
Bir sonraki ayet burada hitabın Ehl-i Kitab’a olduÄŸunu dile getirir. Burada Ehl-i Kitap için eÄŸer sakınır ve Elçiyi tasdik ederlerse iki kat rahmet, aydınlığında yürüyecekleri bir ışık ve bağışlanma söz konusudur.
EÄŸer söz dinler ve gereÄŸini yaparlarsa Allah’ın verdiÄŸini onlardan alacak kimse olmayacaktır.
Hadîd Suresinin Konu BütünlüÄŸü Ä°çinde BaÄŸlamı
Göklerde ve yerde bulunan her ÅŸey Allah’ı tesbih etmektedir. O, güçlüdür, hakîmdir. Göklerin ve yerin hâkimiyeti O’nundur. O, hayat verir. O, öldürür. O’nun her ÅŸeye gücü yeter. O, hem ilktir hem sondur; hem açıktır hem gizlidir. Ve O, her ÅŸeyi bilir. O, gökleri ve yeri altı günde yaratmış ve egemenlik tahtına oturmuÅŸtur. O, hem topraÄŸa giren ve ondan çıkan her ÅŸeyi, hem de gökten inen ve ona yükselenleri bilir. O hâlde nerede olursanız olun O’nun sizinle beraber olduÄŸunu ve Allah’ın bütün yaptıklarınızı gördüÄŸünü bilin. Elbette göklerin ve yerin hâkimiyeti O’nundur. Ve (sonunda hesap vermeniz için) bütün iÅŸler Allah’a döndürülür. O, geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye. Ve O’nun, kalplerde olanı da hakkıyla bildiÄŸinden ÅŸüphe duymayın.
Allah’a ve Elçisi’ne inanın ve O’nun size emanet olarak verip tasarrufuna yetkili kıldığı ÅŸeylerden baÅŸkaları için harcayın. Zira içinizden iman edip Allah yolunda harcayanlar için büyük bir mükâfat vardır. Elçi, sizi Allah’a inanmaya çağırdığı ve O da sizden bu konuda bir söz almış bulunduÄŸu halde neden Allah’a ve Elçisi’ne inanmayasınız ki! EÄŸer imana gelecekseniz bu yeterli deÄŸil mi? Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetler indiren O’dur. Åžüphesiz Allah, size karşı çok ÅŸefkatli, çok merhametlidir. Göklerin ve yerin mirası Allah’ın olduÄŸuna hâlde ne diye Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Sizden, Fetih’ten önce infak edip, savaÅŸanlar diÄŸerleriyle eÅŸit olmazlar. Onların derecesi, daha sonra infak edip savaÅŸanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine en güzel sonucu vaat etmiÅŸtir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Kim Allah’a güzel bir borç verirse, Allah onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun için çok deÄŸerli bir mükâfat da vardır.
O hesap günü, mümin erkek ve kadınları, önlerinden ve saÄŸ taraflarından yayılan nurlarla ilerlediklerini görürsün. Kendilerine: “Bugün müjdeniz, içinden ırmaklar akan, ebedi kalacağınız cennetlerdir.” denilir. Ä°ÅŸte büyük baÅŸarı budur! O Gün münafık erkek ve kadınlar imana ermiÅŸ olanlara: “Bizi bekleyin de sizin nurunuzdan bizde yaralanalım.” derler. Onlara: “Arkanıza dönüp ışığınızı orada arayın.” denir. Bunun üzerine aralarına kapısı olan bir duvar çekilecek. Ä°çinde rahmet ve ÅŸefkat bulunacak, dışında ise azap. Münafıklar, müminlere “Dünyada sizinle birlikte deÄŸil miydik?” diye seslenirler. Onlar da “Evet, birlikteydik. Fakat fitneye düÅŸüp siz kendinizi ayarttınız, inancınızda tereddüt gösterdiniz, yeniden dirilme konusunda ÅŸüpheye kapıldınız ve Allah’ın ölüm emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. Allah hakkındaki yanlış düÅŸünceleriniz sizi yanılgıya sürükledi.” diyecekler. Bugün artık ne sizden, ne de kâfirlerden kurtulmak adına fidye kabul edilmez. Varacağınız yer ateÅŸtir. Sizin lâyığınız odur. Orası varılacak ne kötü yerdir!
Ä°mana ermiÅŸ olanların kalplerinin Allah’ı ve kendilerine indirilen hakikatleri anarken kalplerinin saygıyla ürperip yumuÅŸaması zamanı hâlâ gelmedi mi? Sakın kendilerine daha önce Kitap verilmiÅŸ ama uzun zaman onun taşıdığı hakikatlerden uzak kaldıkları için kalpleri katılaÅŸmış ve çoÄŸu da yoldan çıkmış olanlara benzemesinler. Bilin ki Allah cansız hâle gelen topraÄŸa yeniden hayat verir! Aklınızı kullanmanız ve kalplerinizin yumuÅŸayıp canlanması için de size ayetleri böyle açıklıyoruz.
Hakikati tasdik eden erkek ve kadınlara ve bu tasdikin neticesi olarak Allah’a güzel bir borç verenlere gelince, onlara kat kat fazlası geri ödenecek ve onlara ahirette de çok deÄŸerli bir mükâfat verilecektir. Ellerindekini paylaÅŸarak Allah’a ve elçilerine inancını doÄŸrulayanlar var ya iÅŸte Rableri katında, Sıddık, yani doÄŸru/dürüst olanlarla ve hakikate ÅŸahitlik yapanlar onlardır. Onlar ödüllerini ve nurlarını bu ÅŸekilde elde ederler. Ayetlerimizi yalanlayarak inkâr edenlere gelince onlar ateÅŸ halkıdırlar.
Bilin ki bu dünya hayatı, sadece bir oyun, eÄŸlence, süs, birbiriniz arasında övünme yarışı ve daha çok servet ve çocuk sahibi olma hırsından ibarettir. Bu dünya hayatı, ekini ve bitkisi çiftçisinin yüzünü güldüren bol yaÄŸmura benzer. Fakat bir süre sonra kuruyan bu bitki örtüsünün sarardığını görürsün. Arkasından da çerçöp olur. Ahirette ise bir yanda ağır bir azap, öbür yanda Allah’ın bağışlaması ve hoÅŸnutluÄŸu vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir hazdan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. (O hâlde) Rabb’inizin bağışlayıcılığına nâil olmak ve Allah’a ve Elçisine iman edenler için hazırlanmış bulunan, gökler ve yer kadar geniÅŸ bir cenneti elde etmek yolunda infak ederek birbirinizle yarışın. Bu, Allah’ın dilediÄŸine bağışladığı bir lütfudur. Zira Allah sonsuz lütuf sahibidir.
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılı olmasın. Åžüphesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır. Allah bunu, elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiÄŸi nimetlerle de şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beÄŸenip böbürlenen kimseleri sevmez.
Onlar, infak etmeyerek hem kendileri cimri davranır hem de baÅŸkalarına cimri olmayı emrederler. Bu ÅŸekilde kim yüz çevirse bilsin ki, Allah hiçbir ÅŸeye muhtaç deÄŸildir ve bütünüyle övgüye layıktır.
Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların paylaÅŸmak yoluyla sosyal adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde Kitab ve doÄŸruyla-yanlışı ayırt edebileceÄŸiniz bir ölçü/tartı da indirdik. Ayrıca görmedikleri hâlde Allah’a ve peygamberlerine infak ederek yardım edenleri belirlemesi için demiri indirdik ki onda büyük bir güç ve insanlar için faydalar vardır. Åžüphesiz Allah güçlüdür, kudret sahibidir.
Andolsun biz Nuh’u, Ä°brahim’i peygamber olarak gönderdiÄŸimiz gibi, zürriyetlerine de kitap ve nübüvvet verdik. Onların bir kısmı doÄŸru yoldaydı, ama çoÄŸu da yoldan sapmıştı. Sonra onların izinden öteki elçilerimizi gönderdik ve arkalarından kendisine Ä°ncil verdiÄŸimiz Meryem oÄŸlu Ä°sa’yı gönderdik. O’na uyanların kalplerine ÅŸefkat ve merhamet yerleÅŸtirdik. Ruhbanlığa gelince biz onlara bunu emretmedik. Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla onu kendileri uydurdu. Ama buna da gereÄŸi gibi uymadılar. Biz de içlerinden sadece iman edenlere mükâfatlarını verdik. Ama çoÄŸu yoldan çıkmıştı.
Ey önceki Resullere iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve O’nun Elçisi’ne inanın ki O, size rahmetinden iki kat versin ve sizin için ışığında yürüyeceÄŸiniz bir nur verip sizi bağışlasın. Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Böylece Ehl-i Kitab bilsin ki Allah’ın lütfu üzerinde hiçbir güçleri yoktur. Lütuf bütünüyle Allah’ın elindedir. Onu dilediÄŸine verir. Bilin ki Allah, sonsuz lütuf sahibidir.
Sonuç
Hadîd suresi, infak etmenin iman etmekle eÅŸdeÄŸerde olduÄŸunu bildirerek insanın yaÅŸadığı toplumda sosyal adaleti gerçekleÅŸtirmesi için demirin sembolik bir deÄŸeri olduÄŸunu bildirir.
Malıyla ve canıyla zor zamanlarda savaÅŸanlar için kendilerini saracak bir nur yaratılmıştır. Bu nur, kiÅŸiyi karanlıklardan aydınlığa çıkaracak yegâne ışık kaynağıdır.
Ä°nananların sahip olduklarını paylaÅŸarak adalet istemeleri ve gerektiÄŸinde bu uÄŸurda savaÅŸmaya hazır olmaları bir tesbihtir. Nitekim ancak Allah’a hakkıyla inananlar bunu yapabilir.
Not: Bu yazı, “Sözün BaÄŸlamı” adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.
Henüz yorum yapılmamış.