Sosyal Medya

Makale

Tegâbun Suresi Bağlamında Aldanmaktan Kurtulmak

1. Göklerde ve yerde olan her ÅŸey, Allah’ın sınırsız ÅŸanını yüceltir. Hâkimiyet de bütün övgüler de O’na aittir ve O’nun her ÅŸeye gücü yeter.

Göklerde ve yerde olan her ÅŸey, Allah’ın hâkimiyetini, övgüye layık olduÄŸunu ve her ÅŸeye gücünün yettiÄŸini ilan eder. Bu ilan/iÅŸaret insanda belli bir dikkat ve ardından sorumluluk oluÅŸturur. Buna göre insana sorumluluklarını unutturan veya askıya aldıran her ÅŸey, onu Rabb’ini anmaktan (tesbihten) alıkoyan hasımları konumuna gelir.

2. Sizi yaratan O’dur. Böyle iken içinizden kimi hakikati inkâr eder, kimi de inanır. (Ama bilmelisiniz ki) Allah her yaptığınızı görür.

Ä°nsanlardan kimi ilk ayette sözü edilen güce ÅŸahitlik eder kimi de bunu inkâr eder. Allah’ın her ÅŸeyi görmesi, iman ve inkâra sebep olan haklı ya da haksız gerekçeleri bildiÄŸini ifade eder.

3. O, gökleri ve yeri bir anlam ve amaç üzere yaratmış ve size (de belli bir) ÅŸekil vermiÅŸtir; hem de öyle güzel bir ÅŸekil ki yolculuÄŸunuzun varışı da O’nadır.

Rablerinin hâkimiyetine iman edenler, yaratılışta belli bir anlam ve amaç olduÄŸunu fark edenlerdir. Ä°nsan bir ayettir. Ve fiziki yapısıyla bir yaratıcısı olduÄŸunu dile getirir. Âlemin merkezine konulması ve ilk yaratılış örnekleri de sonunda insanın yolculuÄŸunun ikinci bir yaratılışla Rabbinin önünde biteceÄŸini gösterir.

4. O, göklerde ve yerde olan her ÅŸeyi ve sakladıklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilmektedir. Allah, kalplerde olanı da hakkıyla bilendir.

Ä°nsanı, yaratılıştaki anlam ve amaçtan uzaklaÅŸtıran her ÅŸey, Allah tarafından bilinir. Bunlar saklanmış olsa bile. Zira O, kalplerden geçenleri de bilmektedir.

“…Allah her yaptığınızı görür.” (2)

“…YolculuÄŸunuzun varışı O’nadır.” (3)

“Allah, kalplerde olanı hakkıyla bilendir.” (4)

Bu ayetler ve devamındaki vurgular, insanın yapıp-ettiklerine karşılık Allah’ın hesap sormasını gündeme taşır.

5. GeçmiÅŸte inkâr edenlerin haberi size ulaÅŸmadı mı? Ä°ÅŸte onlar (dünyada) yaptıklarının cezasını tattılar. Onlar için (ahirette) acı bir azap da vardır.

Tarih, Allah’ın gücünden bigâne kalarak inkâr edenlerin nasıl sonuçlar aldığını yeterince göstermektedir. Sadece kendi menfaatleri peÅŸinde koÅŸanların dünyayı ne hâle getirdiÄŸi bellidir.

6. Bunun nedeni elçileri onlara, açık deliller getirdiÄŸinde “Bir insan mı bize yol gösterecek?” diyerek inkâr edip yüz çevirmeleridir. Allah ise hiçbir ÅŸeye muhtaç olmadığını (onlara) göstermiÅŸtir. Zira Allah kendine yeterlidir, övgüye layık olandır.

Ä°çlerinden bir insanın Ä°lahi rehberlik ışığında onlara yol göstermesine ihtiyacı olan yine bizzat insanların kendileridir. Allah’ın buna ihtiyacı yoktur.

Onların küfrü tercih etmeleri, haklı bir gerekçeye dayanmaz. Tam tersi, sorumluluktan uzaklaÅŸmak için bahane bulmaktan ibarettir. Allah’ın insanın yaptıklarına ihtiyaç duymadığını belirtmesi, elçiler eliyle gündeme getirilen her ÅŸeyin insanlar için olduÄŸu vurgusu taşır.

Surede sözü edilen inkâr sebebi, Allah’ın yol gösterici elçilerinin insan olmasıdır. Bu seçim, bilindiÄŸi gibi insanların örnek almalarını mümkün kılar. Peygamberlerin beÅŸer/insan olmasının reddedilmesi, sorumluluk almaktan uzaklaÅŸmayı, hesap vermekten kaçınmayı, yani vahyi hayatın dışında bırakmayı hedefler. Zira onlar için kendi seviyelerine uygun ÅŸekilde düzenlenen ilahi emir veya yasaklara tabi olmak, arzularının peÅŸinden gitmeye engeldir.

7. Ä°nkâr edenler, diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki: “Hayır Rabbime Andolsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız kesinlikle size haber verilecektir. Bu Allah’a göre kolaydır.”

Ayet, inkâr edenlerin iÅŸledikleri günahlar yüzünden hesap vermeye yanaÅŸmadıklarını resmeder. Burada yine konu, insanların yapıp-ettikleridir. Nitekim elçilerin insan olmasına karşı çıkmaları da bu yüzdendir. Kazandıklarının onlara gösterilmesi, ürettikleri gerekçelerin haklı ve samimi olmadığının anlaşılması demektir. Buna göre kötülük yapanlar, ahireti inkâr ederler.

8. O hâlde Allah’a ve Elçisi’ne indirdiÄŸimiz nura (vahye) inanın. Zira Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Burada amaç, bir insana tabi olmanın ötesinde vahyin rehberliÄŸini kabul etmektir. Elçinin insan olması, örnek alınıp itaat edilmesini, itaat edilmesi de beraberinde getirdiÄŸi mesajlara inanmayı gerekli kılar. Hesap vermekten çekinmeyen iyi insanlar, vahye inanırlar.

9. Toplanma (hesap) günü için, sizi bir araya getirdiÄŸi zaman, iÅŸte o, kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah’a inanmış ve yararlı iÅŸler yapmışsa, Allah onun kötülüklerini örtecek ve onu, içlerinden ırmaklar akan, sonsuza kadar kalacağı cennetlere sokacaktır. Ä°ÅŸte bu büyük bir kurtuluÅŸtur.

Dünyadayken arzularının cazibesine kapılıp hesap vermeyi düÅŸünmeyenler için ahiret büyük bir aldanış günü olacaktır.

10. Ä°nkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlar, iÅŸte onlar ateÅŸi hak edenlerdir. Orada ebedi kalacaklardır. Ne kötü bir dönüÅŸ yeridir orası!

Ä°nkâr edenlerin hak ettiÄŸi son kendilerini mutlaka bulacaktır. Çünkü inkar ederek insanlığa ödettikleri bedel çok ağırdır.

11. Allah’ın izni olmadıkça (insanın) başına hiçbir musibet gelmez. Kim Allah’a inanırsa onun kalbini (bu gerçeÄŸe) yöneltir ve elbette Allah her ÅŸeyi bilendir.

Bir önceki ayet kâfirlerin cehenneme yuvarlanacaklarını haber verir. Musibetten kasıt bu olabilir. Ancak yukarıda geçen “GeçmiÅŸte inkâr edenlerin haberi size ulaÅŸmadı mı? Ä°ÅŸte onlar (dünyada) yaptıklarının cezasını tattılar.” (5) ayeti musibeti tanımlamak açısından daha isabetli gözükür. Tarih, haksızlık yapanların bunu ilelebet sürdüremediklerine ÅŸahittir. Dolayısıyla Allah’ın sözlerini inkâr etmenin bir bedeli vardır ve burada sözü edilen musibet de bu olmalıdır. Nitekim hakikati inatla reddedenler için meydana çıkan dünyada ki musibet ahirette de kat kat devam edecektir.

Buraya kadar ÅŸu ÅŸekilde özetlenebilir:

Göklerde ve yerde olan her ÅŸey, Allah’ın sınırsız ÅŸanını yüceltir.

Buna raÄŸmen kimileri bunu inkâr eder.

Oysa gökler ve yer belli bir anlam ve amaç üzerine yaratılmıştır.

Bunu kavrayamayan insanın amacı da bellidir.

Tarih, bunun örnekleriyle doludur.

Yani

“Bir insan mı bize yol gösterecek.” diyerek kendi arzularını gerçekleÅŸtirmekten baÅŸka bir ÅŸey düÅŸünmeyenlerin sonu hep hüsran olmuÅŸtur.

Onlar tekrar diriltilip hesap vermeyeceklerini düÅŸündükleri için tercihlerini bu yönde kullanmaktadırlar.

Ä°ÅŸte hesap günü aldanmış olarak sahneye bunlar çıkacaktır.

Ve on birinci ayet bu bağlamda şu manayı kazanır:

Unutmayın!

Elçi kılınmış bir insanın örnekliÄŸini reddederek vahyin rehberliÄŸini kabullenmemek, kiÅŸiyi hem dünya da hem de ahirette musibete duçar eder. Buna göre vahiyden uzaklaÅŸmak karanlığa gömülmek demektir.

Allah’ın insanın kalbini hakikate/gerçeÄŸe yöneltmesi için onun izni olmadıkça başına hiçbir musibetin gelmeyeceÄŸini bilmesi gerekir. BaÅŸka bir ifade ile vahyin rehberliÄŸi dışında musibetten kurtulmanın yolu yoktur. O hâlde “Allah’ın izni olmadıkça (insanın) başına hiçbir musibet gelmez.” demek, ilahi rehberlikten kopanların bir bedel ödemesi gerektiÄŸine hükmettiÄŸi için “Allah’ın emirlerini uygulamazsanız musibete müstahak olursunuz.” demektir.

Bu ayete gelen kadar, geçmiÅŸte kâfirlerin cezasını dünyadayken de çektikleri ama bu açık tarihi gerçeÄŸe raÄŸmen “Bir insan mı bize yol gösterecek?” demeye devam ettikleri -ki Muhammed (sav)’in muhatapları da bu durumdadır- dile getirilir. Onlar diriltilip hesap vermeyeceklerini düÅŸündükleri için hakikate karşı bu derece küstahtırlar. Ve elbette mahÅŸer günü aldandıklarını anlayacaklardır. Hesap vermeyeceÄŸini düÅŸünen bu insanların son derece kaba ve hoyrat davrandıklarından ve sürekli bir biçimde hadlerini aÅŸtıklarından ÅŸüphe yoktur. Onların bu açgözlü tutumlarının yeryüzünde barış ve huzuru mumla arattığı da bir gerçektir. Tabiatın dengesinden insanlar arası iliÅŸkilere kadar pek çok konunun onların elinde iÄŸdiÅŸ edildiÄŸi bilinmektedir. Ä°ÅŸte musibetten asıl kastedilen budur. Ayette “Allah’ın izni olmadıkça” hükmünün hemen ardından “Kim Allah’a inanırsa kendi kalbini (bu gerçeÄŸe) açmış olur.” denilir. Bu da musibetlerin inkâr edenler vasıtasıyla yayıldığı bilincini oluÅŸturur. Kalbi, imanla dolu olanlar, ÅŸerrin inkârın sonucunda ortaya çıktığını bilirler. Onlar bir insanın örnekliÄŸini/rehberliÄŸini reddederek, hakikate yüz çevirdikleri ve bu ÅŸekilde günah iÅŸlemenin yolunu açtıkları için musibetlere kaynaklık etmektedirler.

“Bir insan mı bize yol gösterecek?” diye düÅŸünenlerin hesap vermeye ve sınır tanımaya yanaÅŸmadıkları için her türden günahı rahatlıkla iÅŸleyebildikleri bilinmektedir. Bir yandan iÅŸledikleri suçların toplumda oluÅŸturduÄŸu bozgun diÄŸer yanda müminlere layık gördükleri muamelenin sonuçları musibetinbizzat onlar tarafından yayıldığına iÅŸaret eder. Ancak müminlerin imanla dolu kalpleri, imtihan konusu olan bu musibetlerle baÅŸ etmeye yeterince hazırdır.

12. Öyleyse Allah’a ve Elçi’ye itaat edin. EÄŸer yüz çevirseniz (bilin ki) Elçimiz’in görevi, yalnızca bu mesajı açık bir ÅŸekilde iletmektir.

Elçinin görevi, sadece mesajı iletmektir. Ä°man ve itaat etmeyenler, olup bitenlerden, yani ÅŸerrin ortaya çıkmasından sorumludurlar.

13. Allah, O’ndan baÅŸka ilah yoktur! Öyleyse, inananlar yalnız Allah’a güvensinler.

Allah’a imanın insanları musibetlerden koruyacağı hususunda tevekkül edilmelidir. Ä°nkâr edenler hem dünyada hem da ahirette kaybedecektir. Allah’ın koyduÄŸu ölçü budur ve asla deÄŸiÅŸtirilemez. Buna inanmak, her türlü kötülüÄŸe raÄŸmen mücadeleye ısrarla devam edebilmenin yolunu açar. Buna göre müminler, musibetlerin kendilerini doÄŸru yoldan çevirmesine müsaade etmezler. Böylece Allah’a güvenerek, musibetlere karşı aşılanırlar.

14. Siz ey iman edenler! Bakın, eÅŸlerinizden ve çocuklarınızdan bazısı size düÅŸmandır. Öyleyse onlara karşı dikkatli olun! Ama hoÅŸ görür, tahammül eder ve affederseniz, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, bir rahmet kaynağıdır.

Ä°nsan bir elçiyi reddederek imanın hayata ÅŸekil vermesine karşı çıkanlar, arzularının esiri olduklarından hayat gittikçe zorlaşır. Musibetler etrafı kaplar. Bunların en önemlilerinden biri aile içinden gelen musibetlerdir. Ä°nsanın eÅŸi ve çocukları, onu mücadele etmekten, sorumluluklarını yerine getirmekten alıkoyabilir. Nitekim arzuların otorite edinildiÄŸi alanlarda insanın açgözlü davranmasına sebep teÅŸkil eden en önemli sâikler genellikle aile efradıdır. Hatta kiÅŸiyi doÄŸru olandan uzaklaÅŸtıran nedenlerin başında yine onlarla ilgili mazeretler yer alır. Şımarmanın da sakınmanın da gerekçeleri aile etrafında örülür. Bu nedenle inanan birinin tevekkülü, zaman zaman kaybediyor görünmesine raÄŸmen hiçbir sebeple Allah’ın sözlerinin önüne geçmemektir. Elbette affedici olmak gerekir ancak bu yaklaşım kiÅŸiyi doÄŸru tercihlerinden uzaklaÅŸtırmamalıdır. Aile içi sevginin, kiÅŸiyi inancının gereklerine aykırı davranmaya itmemesi, ÅŸahsi veya ailevi çıkarların ahlaki öÄŸütleri aÅŸmaması çok önemlidir.

15. Mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. (Unutmayın) asıl büyük mükâfat ise Allah katındadır.

Müminler, sahip olduklarıyla sınandıklarını unutmamalıdır. Dolayısıyla vahyin rehberliÄŸini baÅŸka hiçbir ÅŸeyle mukayese etmeleri doÄŸru olmayacaktır.

16. O hâlde, gücünüz yettiÄŸi kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin ve itaat edin, kendi iyiliÄŸiniz için infak edin. Kim nefsinin cimriliÄŸinden korunursa, iÅŸte onlar kurtuluÅŸa erenlerin ta kendileridir.

Ahireti ve hesap vermeyi dikkate alanlar, dinler ve itaat ederler. Kendi iyilikleri için ellerindekileri paylaşırlar. Böylece soruluklarını yerine getirmiÅŸ olurlar.

Ä°mtihan uyarısının hemen ardından infak emrinin gelmesi, kiÅŸinin Allah yolunda harcamalarına ailesinin karşı çıkma ihtimalini akla getirir. BilindiÄŸi gibi aileyi koruma endiÅŸesi ile üretilen gerekçeler mal biriktirme açısından en etkili nedenleri oluÅŸturur. Aile, sevgi yükü ağır ve baÄŸlayıcı olması hasebiyle kiÅŸiyi yoldan çıkarabilecek en önemli etkendir.

17. EÄŸer (bu ÅŸekilde) Allah’a güzel bir borç verirseniz, O bunu fazlasıyla size geri ödeyecek ve günahlarınızı bağışlayacaktır. Zira Allah, ÅŸükrün karşılığını her zaman verir (ve) ceza vermekte acele etmez.

Karşılıksız harcadığınız her ÅŸey size fazlasıyla geri dönecek ve yaÅŸadığınız toplumu ıslah edecektir. Ve bu paylaşımlarınız ÅŸüphesiz hem günahlarınızın ağırlığından sizi kurtaracak hem de musibetlere karşı koruyacaktır.

Müsebbihât surelerinin neredeyse hepsinde bu vurgu göze çarpar. Ä°nsanın ailesiyle ilgili görevleri toplumsal sorumluluklarının bir parçası sayılmalı ve bu deÄŸerlerin biri diÄŸeri adına yok sayılmamalıdır. Ä°nsanın ailesini korumasıyla ilgili gerekçeler toplumsal sorumluluÄŸunu askıya almaya yol açmamalıdır.

18. O, gaybı da görünen âlemi de bilir, mutlak güç ve hikmet sahibidir.

Allah, her ÅŸeyi bildiÄŸine göre ona olan güveniniz sayesinde tercihleriniz de onun dediÄŸi gibi saadetle sonuçlanacaktır. Allah, kendisini vekil edinenleri asla mahcup etmemiÅŸtir.

Tegâbun Suresinin Konu BütünlüÄŸü Ä°çinde BaÄŸlamı

Göklerde ve yerde olan her ÅŸey, Allah’ın sınırsız ÅŸanını yüceltir. Böylece hâkimiyetin de bütün övgülerin de O’na ait olduÄŸunu ve O’nun her ÅŸeye gücü yettiÄŸini anlarsınız.

Sizi yaratan O’dur. Böyle iken içinizden kimi bu hakikati inkâr eder, kimi de inanır. Ama bilmelisiniz ki iman ya da inkâra sebep olan amellerinizi Allah görür. O, gökleri ve yeri belli bir anlam ve amaç üzere yaratmış ve size de bunu kavramanızı saÄŸlayacak çok güzel bir ÅŸekil vermiÅŸtir. Elbette sonunda hesap vermek adına yolculuÄŸunuz O’nun önünde bitecektir. Nitekim O, göklerde ve yerde olan her ÅŸeyi ve sakladıklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilmektedir. Åžüphesiz Allah, kalplerde olanı da hakkıyla bilendir.

GeçmiÅŸte inkâr edenlerin haberi size ulaÅŸmadı mı? Ä°ÅŸte onlar dünyada yaptıkları kötülüklerin cezasını tattılar. Onlar için ahirette acı bir azap da vardır. Bunun nedeni elçileri onlara, açık deliller getirdiÄŸinde “Bir insan mı bize yol gösterecek?” diyerek vahyin rehberliÄŸini inkâr edip yüz çevirmeleridir. Allah ise bu rehberliÄŸe sadece kendilerinin ihtiyacı olduÄŸunu ve onların hiçbir ÅŸeyine muhtaç olmadığını göstermiÅŸtir. Zira Allah kendine yeterlidir, övgüye layık olandır.

Ä°nkâr edenler, hesap vermeye yanaÅŸmadıkları için diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki: “Hayır Rabbime Andolsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız kesinlikle size haber verilecektir. Ä°lk yaratışta olduÄŸu gibi bu Allah için çok kolay bir iÅŸtir.”

O hâlde ey insanlar, Allah’a ve Elçisi’ne indirdiÄŸimiz nura (vahye) inanın. Zira Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Toplanma (hesap) günü için, sizi bir araya getirdiÄŸi zaman, iÅŸte o, kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah’a inanmış ve yararlı iÅŸler yapmışsa, Allah onun kötülüklerini örtecek ve onu, içlerinden ırmaklar akan, sonsuza kadar kalacağı cennetlere sokacaktır. Ä°ÅŸte bu büyük bir kurtuluÅŸtur. Ä°nkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlar, iÅŸte onlar ateÅŸi hak edenlerdir. Orada ebedi kalacaklardır. Ne kötü bir dönüÅŸ yeridir orası!

Sizin musibetlere duçar olmanız, Allah’ın koyduÄŸu ölçülerden yüz çevirmenizden kaynaklanır. Ä°nanan kiÅŸinin kalbi, bu gerçeÄŸi bilir. Ve elbette bu ÅŸuuru taşıyanlar, Allah’ın her ÅŸeyi bildiÄŸini de kavrar.

Öyleyse Allah’a ve Elçi’ye itaat edin: eÄŸer yüz çevirseniz bilin ki Elçimiz’in görevi, yalnızca bu mesajı açık bir ÅŸekilde iletmektir. Allah, O’ndan baÅŸka ilah yoktur! Öyleyse, inananlar vahyin kendilerini aydınlığa çıkaracağı yolda yalnız Allah’a güvensinler.

Siz ey imana ermiÅŸ olanlar! EÅŸlerinizden ve çocuklarınızdan bazısı sizi yerine getirmeniz gereken sorumluluklardan alıkoyan bir düÅŸmana dönüÅŸebilir. Öyleyse onlara karşı dikkatli olun! Ama onların yanıltıcı isteklerine uymadan doÄŸru olanı anlatarak hatalarını hoÅŸ görür, tahammül eder ve affederseniz, bilin ki Allah da hepiniz için çok bağışlayıcı ve rahmet kaynağıdır. Mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan vesilesidir. Unutmayın, doÄŸru olanı yaptığınız sürece asıl büyük mükâfat Allah katındadır.

O hâlde, gücünüz yettiÄŸi kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin ve itaat edin, kendi iyiliÄŸiniz için infak edin. Kim nefsinin cimriliÄŸinden korunursa, iÅŸte onlar kurtuluÅŸa erenlerin ta kendileridir. EÄŸer paylaÅŸma yoluyla Allah’a güzel bir borç verirseniz, O bunu fazlasıyla size geri ödeyecek ve günahlarınızı bağışlayacaktır. Zira Allah, ÅŸükrün karşılığını her zaman verir (ve) ceza vermekte acele etmez. Zira O, gaybı da görünen âlemi de bilir, mutlak güç ve hikmet sahibidir.

Sonuç

Surenin üzerinde durduÄŸu ve muhatabının anlaması gereken konular, özetle ÅŸu ÅŸekildedir:

Göklerde ve yerde olan her ÅŸey, Allah’ın sınırsız ÅŸanını yücelttiÄŸini görmelisiniz.

Yaratılışta belli bir anlam ve amaç olduÄŸunu anlamalısınız.

Tarihte “Bir insan mı bize yol gösterecek?” diyerek arzularının peÅŸinden koÅŸanların hesap vermekten kaçtıklarını kavramalısınız.

Böylece

MahÅŸer günü aldanmış olarak karşıma gelmemelisiniz.

Sizi aldatan en önemli ÅŸey musibetlerdir. Ve bunun kaynağını iyi tespit etmelisiniz.

Buna göre

Kötülüklerin vahiyden yüz çevirmekle yayıldığının ÅŸuurunda olmalısınız.

Seçiminizde hürsünüz ama Allah’a güvenir ve vahyin rehberliÄŸini tercih ederseniz baÅŸarırsınız.

Vahiyden yüz çevirmenize yol açacak ailevi gerekçeler üretmemelisiniz.

Mallarınız ve çocuklarınızla bir imtihan içinde bulunduÄŸunuzu unutmamalısınız.

Gücünüzün yettiÄŸi kadar Allah’a karşı gelmekten sakınmalı ve kendi iyiliÄŸiniz için infak etmelisiniz.

Tegâbun suresi, yanlış hesap yapmamak ve mahÅŸer günü aldanmamak için kiÅŸiyi iman iddiasında doÄŸru adımlar atmaya çağırır. Sevginin insanı doÄŸru yoldan ayırıp yanlış yapmaya itmemesi için uyarır. Ahiretteki hesabın ağırlığı, dünyadayken neyin dost neyin düÅŸman olduÄŸunu bilmeyi ivedilikle gerekli kılar. O hâlde ailevi gerekçelerle üretilen ÅŸahsi çıkarların, hakikate imanın, yani toplumun huzurunun önünde bulunmaması bir zarurettir.

Müminlerin bu suredeki tesbihi, aileyle ilgili üretilmiÅŸ hiçbir gerekçeye bakmaksızın Allah yolunda ilerlemekten ve özellikle sahip olduklarını paylaÅŸmaktan vazgeçmemektir.

 

Not: Bu yazı, “Sözün BaÄŸlamı” adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.