Makale
Omurgasızlık onursuzluktur
Kazvinli’nin biri bir tellaÄŸa (dövmeci) gitti. Omuzuna bir dövme yaptırmak istediÄŸini söyledi. Beriki sordu:
Ne resmi yapmamı istiyorsun?
Benim burcum Aslan. Aslan burcu kutludur, ondan isterim.
Tellak eline iğnesini alıp deriyi delmeye başlayınca adamın canı yandı ve:
Aman, iÄŸnenin acısı beni öldürdü. Resmin neresinden baÅŸladın, diye sordu:
KuyruÄŸundan.
KuyruÄŸu olmayıversin, baÅŸka yerine geç.
Dövmeci resmin baÅŸka bir yerini yapmaya baÅŸladı ama bir iki iÄŸne yiyen beriki yine feryat etti:
Eyvah, canım gitti. Bu hangi uzvu?
Kulağı.
Aslanın kulağı olmasa da olur, onu da geç.
Tellağın canı sıkıldı ama ne çare… Bir “la havle!” çekip hayvanın baÅŸka bir yerine giriÅŸti. Canı tatlı olan adam onu yine durdurdu:
Yahu canım çıktı, ÅŸimdi yaptığın neresi?
Aslanın karnı.
Aman aman, varsın aslanın karnı da olmayıversin, baÅŸka yerine geç.
Artık dayanamayan usta öfkeyle iÄŸnesini yere çaldı:
Kim bu dünyada kuyruksuz, kulaksız ve karınsız bir Aslan görmüÅŸtür. Cenabı Hak böyle yaratmadı. Mademki canın bu kadar kıymetli niye Aslan dövmesi yapmaya heveslenirsin?..
Neden bu hikâyeyi paylaÅŸma ihtiyacı duydum?
Bundan önceki iki makalemin baÅŸlığı ÅŸöyleydi:
“Namazsız Müslümanlık”
“Ahiretsiz Müslümanlık”
Bu gün de “Cihadsız Müslümanlık” konusunu yazmayı düÅŸünürken bu hikâyeye takılı kaldım…
Bizim hikâyemiz ile Kazvinli’nin hikâyesi benzerlik taşımıyor mu?
O kuyruksuz, kulaksız, karınsız bir Aslan arayışındaydı… Biz de “namazsız, ahiretsiz, cihadsız, ahkâmsız bir din” tasavvuruna doÄŸru mu savruluyoruz?
Ä°slam’ı çaÄŸdaÅŸlaÅŸtırmaya çalışırken iÅŸi çığırından çıkarmak… Ya da yerleÅŸik düzenimize iliÅŸmeyecek, alışkanlıklarımıza dokunmayacak, geleneÄŸimizle bozuÅŸmayacak, yaÅŸam tarzımıza ters düÅŸmeyecek, atalarımızla çatışmayacak bir dine ihtiyaç duyuluyor…
Hayatın içinde ama istediÄŸimiz yere çekebileceÄŸimiz bir din anlayışı geliÅŸiyor…
Bize fazla müdahale etmeyecek ama bizim müdahalemize sonuna kadar açık olacak bir Ä°slam arayışı… Kafa konforumuzu bozmayacak, rahatımıza dokunmayacak alabildiÄŸine uyuÅŸumcu, uysal, uzlaÅŸmacı bir dini algı…
Verili sistemle alıp- veremediÄŸi olmayan, her ÅŸeyi olumlayabilen, muhalif deÄŸil mülayim bir din…
DireniÅŸ damarı alınmış, ayakları üzerinde duramayan, her yeni duruma, her devre, her düzene eklemlenmeye müsait hale getirilen bir din, omurgasız bir dindir…
Omurgasızlığın sonu onursuzluktur…
Evet, zihinlerde dondurulan, vicdanlarda bekletilen, mabetlerle sınırlandırılan, yaÅŸamın yan ünitelerinden birine dönüÅŸtürülen, kültürleÅŸtirilen dahası protestanlaÅŸtırılmaya teÅŸne bir dini yozlaÅŸmayla karşı karşıyayız…
“Ä°slam mantık dinidir.” mottosundan hareketle mantığa ve menfaate uyarlanmış bir dini algı kabul görüyor…
Fincancı katırlarını ürkütmemek adına, her gün dine giydirilmiÅŸ deli gömleklerle karşılaşıyoruz…
Sanıyorum kulluk sınavımızın en sıkıntılı boyutlarından biri bu olsa gerek… BütünlüÄŸünden ve baÄŸlamından koparılmış bir din her an parçalanmaya ve pazarlanmaya hazır hale getirilmiÅŸ demektir…
Ä°lahi uyarıyı daha bir duyarlılıkla dikkate almak zorundayız…
“Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?” içinizden bu ÅŸekilde birinin dünya hayıtındaki cezası ancak rezil rüsva olmaktır; kıyamet gününde ise onlar azabın en ÅŸiddetlisine itilirler. Allah sizin yapmakta olduÄŸunuzdan habersiz deÄŸildir.” (Bakara, 85)
Henüz yorum yapılmamış.