Sosyal Medya

Makale

Süleymani Suikastı Kime Yaradı? Bundan Sonra Ne Olur?

ABD ve Trump:

Aralık’ın sonunda Irak’taki elçiliği basılan ABD, dünya kamuoyu önünde kendi elçiliğini koruyamayan bir devlet konumuna düşmüştü.

Süleymani suikastıyla, “bana uzanan eli kırarım” mesajını vererek çizilen karizmasını büyük oranda onarmış oldu.

Azledilme tehlikesiyle karşı karşıya olan Trump, bu suikastla üzerinde yoğunlaşan dikkati İran’a çevirdi. 

İran’la kritik bir sürece girerken, ABD Senatosunun bu ortamda (çayı geçerken at değiştirilmez) düsturu gereğince Trump’u azletmesi öyle kolay olmayacaktır.

İran:

Tezat gibi gözükse de İran da bu suikasttan fayda gördü:

Önemli bir komutanı öldürülmüş olan İran elbette bu suikasttan zarar görmüştür ama devletlerde yeri doldurulmayacak hiç kimse olmaz. Süleymani’nin üstlendiği görevi belki onun kadar olmasa da aksatmadan yapacak biri vardır elbet; nitekim suikasttan birkaç saat sonra yerine yardımcısı atandı.

Malumunuz bu birkaç aydır İran aleyhine hem içeride hem de Irak’ta ciddi halk protestoları vardı. Özellikle Irak’ta sadece Sünniler değil, Şiilerin önemli bir kısmı da İran’a karşı eylem yapıyordu.

İçeride, yolsuzluk, yoksulluk ve işsizlik dolayısıyla devlet sürekli bir eleştiri altındaydı.

Süleymani suikastıyla İran’ın devlet ve hükümet kademesi rahatlamış oldu. En azından uzun bir süre İran aleyhtarı gösteriler olmayacak/azalacak. 

Ayrıca İran, ambargonun kaldırılması karşılığında vazgeçtiği uranyum zenginleştirme işlemine tekrar başlamak istiyor. Fakat özellikle AB ülkelerinin tepkisinden çekiniyordu.

Şimdi ABD’nin bu zorba suikastının oluşturduğu mazlum psikolojisi ile uranyum zenginleştirme işlemine geri döneceğini açıklayacaktır.

Irak Hükümeti, Haşdi Şabi ve Irak Hizbullah’ı:

Irak’ta da 2-3 aydır süren hükümet aleyhtarı gösteriler vardı. Birçok sivil de öldürülmüştü. Başbakan istifa etmek zorunda kalmıştı. Cumhurbaşkanı istifa etme noktasına gelmişti. İran’ın kurduğu Şii milislere yönelik tepkiler de vardı. 

Şimdi Irak hükümeti ABD’ye tavır alarak, hükümet karşıtlığını tamamen bitirmese bile en azında Şiilerin karşıtlığını büyük oranda bitirecektir.

İran’ın Kasım Süleymani aracılığıyla kurdurttuğu Haşdi Şabi ve Irak Hizbullah’ı ABD düşmanlığını öne sürerek gayri meşruluklarını meşru zemine taşıyacaklardır. Irak Hükümeti ABD tehdidini ve ülke güvenliğini bahane ederek bu Şii milis birliklerini devlete entegre etmeye çalışacaklardır.

İsrail:

İsrail, yolsuzluk ve siyasi ayrılıklar yüzünden bir türlü hükümet kuramıyor. Bu yüzden siyasi ve akabinde ekonomik kriz/sıkıntılar yaşıyor.

İran’ın bu suikasta karşılık saldıracağı hedefler arasında İsrail de olacağı için İran’ın bu tehdidi içerideki ayrışmayı birleşmeye çevirecektir.

Çin ve Rusya:

ABD ile kriz yaşayan bir İran haliyle Rusya ve Çin’in kucağına daha fazla oturacaktır. 

İran, Ortadoğu’da etkili olduğu yerlerde Rusya ve Çin’e daha fazla taviz vermek zorunda kalacaktır.

Türkiye:

Her ne kadar İran’la iyi ilişkileri var gibi gözükse de Türkiye; Irak, Suriye ve Müslüman Afrika’da İran’la karşıt tarafta.

İran, Türkiye’nin Ortadoğu ve Afrika’da etkin olmasını engellemeye çalışıyor.

Bu ortamda ABD’yi hedef alan İran, Türkiye ile iyi geçinmeye çalışacak.

En azından dikkati ABD’de olacağı için Türkiye ile uğraşmayacak.

Benim tahminim İran, ABD’ye direkt saldırmaya cesaret edemeyecek; onun yerine ABD’nin müttefiki Suud ve BAE’ye ait hedeflere saldıracaktır.

Böylesi bir durumda Türkiye’ye de düşmanlık besleyen, Türkiye aleyhinde her türlü yolu deneyen Suud ve BAE düşmanlığını Türkiye üzerinden İran’a çevirecektir.

 

Suriye, Irak ve Yemenli Mazlumlar: 

Ortadoğu’daki zulmün iki büyük müsebbibi İran ve ABD, birbiri ile çekişeceğinden bu sürede bir nebze olsun bu mazlumlar rahat edeceğini umuyorum.

Armagedoncular ve Mesihçiler:

Mesih’in gelmesini sağlamak için Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek isteyen bu sapkın Hristiyan ve bazı Müslüman guruplar için bu suikast büyük bir fırsat olacak.

Özetle görünen o ki; Süleymani’nin ölümü kendisi ve ailesi hariç herkese yaramış gibi.

Bundan sonra ne olur?

Yarının ne getireceğini elbette bilecek değiliz ama şimdiye kadar yaşadıklarımıza ve devletlerin refleksine bakarak bir tahminde bulunabiliriz:

İran çok sinsidir. Sinsi insanlar korkak olurlar. Bu yüzden İran’ın ABD ile geniş kapsamlı ve uzun süreli bir çatışmaya gireceğini sanmıyorum.

Aynı şekilde gücünü dağıtmış ve sürekli kan kaybeden ABD’nin de İran gibi bir devletle savaşmak isteyeceğini sanmıyorum. Zaten şimdiye kadar direkt değil dolaylı yollardan İran’a zarar vermeye çalışması bunun bir göstergesi.

Ayrıca ABD ve İran her ne kadar düşman olsalar da Ortadoğu’daki çıkarları için birbirine muhtaçlar:

İran, ABD Ortadoğu’ya girdikten sonra ABD’nin oluşturduğu kaos ve boşluktan faydalanarak bu denli yayıldı ve gücünü artırdı. ABD olmasaydı İran bu kadar yayılıp güçlenemezdi. 

Ve İran’ın güç uğruna Ortadoğu’da kaos oluşturmasa, Şii-Sünni çatışması çıkarmasa, ABD karşıtı direnişi zayıflatmasa/hedef saptırmasa; ABD bu kadar rahat Ortadoğu’da oturamazdı.

Özetle ABD ve İran hem düşman hem de birbirine muhtaçlar. Ciddi bir çatışmaya girebileceklerini sanmıyorum.

İran’ın ABD’nin 1-2 sembolik hedefini vurmasını (muhtemelen önceden boşaltılmış yerler olacak) ya da ABD’nin direkt kendisine değil de Suud veya BAE gibi müttefiklerine ait hedefleri vurmasını bekliyorum. Muhtemelen ABD de bunu fazla üstelemeyecektir.

Bir de işleri sıra dışı duruma taşıyacak Trump’un azledilmesi süreci var:

Azil işlemi ciddileşirse Trump, bundan kurtulmak için İran çatışmasını büyütecek adımlar atabilir.

İran halkı sokaklarda intikam çağrısı yapsa da İranlı üst düzey yetkililer savaşa karşı olduklarını, aracılara ve diplomatik yollara atıfta bulunarak ama bunun bir şekilde hesabının sorulacağını da ekleyerek unutulmasını sağlamaya çalışacaklar.

Şimdiye kadar fiili bir savaşı kazanamamış ama masa başı müzakerelerde ve kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarda hiç kaybetmemiş bir İran var.

Yani İran işi en güçlü olduğu yere, kapalı kapılar arkasına çekmeye çalışacak.

İşin Irak Hükümeti boyutu da var:

Bitmiş ve gitmek üzere olan Irak Hükümeti bu suikastla yeniden hayata döndü.

Muhtemelen yeni bir seçimle sembolik birkaç değişim yaparak yoluna devam edecek.

Halkın dikkatini kendi üzerinden uzaklaştırmak için ABD’ye karşı tavır alacak; ülkeyi terk etmesini isteyecektir. Ama bu konuda somut adım atmayacaktır.

Şuan Irak’ın petrolünü iç eden uluslararası şirketler ABD’nin çekilmesini kesinlikle istemeyecektir.

Muhtemelen ABD ve Irak hükümeti kapı önünde düşman gözüküp kapı arakasında birbirinin karizmasını çizmeden bir uzlaşma yolunu bulacaklardır.

Belki sembolik birkaç üs boşaltılacak ama ABD, IŞİD terörünü bahane göstererek belli üslerde varlığına devam edecek (ki bu üslerin petrol kaynaklarının çevresinde olması şaşırtmasın bizi), Irak hükümeti de çok fazla itiraz etmeyecektir.

Dediğim gibi; bunlar birer tahmin. İlerleyen günler ne olacağını gösterecektir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.