Sosyal Medya

Makale

Kadına Karşı Şiddet Modern Ve Seküler Toplumun Sorunudur

Bir kadına şiddet furyasıdır gidiyor; sakız gibi, önüne gelen çiğniyor.

İnsanoğlu var olduğundan beridir “Kadına Şiddet” hep vardı.

Fiziki olarak erkekten daha zayıf olan kadın, merhametsiz erkeklerin elinde hep şiddet/zulüm gördü.

Bugün de o şiddet devam ediyor; belki eskiye göre daha da artmıştır. 

Toplumda, “Kadına Şiddet” vakaları eğitimsiz ve gelenekçi kesimlerde daha fazlaymış algısı hâkim.

Oysaki istatistiklere bakıldığında adliyeye taşınan vakaların büyük çoğunluğu eğitimli/üniversite mezunu ve modern/gelenekten uzak yaşayan kesime ait.

Eskiye oranla toplumumuz daha eğitimli ve modern olmasına rağmen kadına şiddetin artması çelişkili görünse de aslında bir çelişki yok.

Kadının yaşadığı şiddet modern kültürün ve feminizmin dolaylı bir sonucudur.

Yaşadığımız modern kültür bize ait değil; bize dayatılan bir kültür olduğu için bir kısmımız bu modern kültür anlayışını benimserken bir kısmımız ise ret etmiş veya benimseyememiştir.

Bugün (özellikle eğitimli kesim) gelenek ile modern kültürün arasında sıkışıp kalmıştır. 

İnsanlar bu iki olgu arasında gitgelleri kendi çıkarına göre ayarlıyor.

Bir yanda damarlarında (az veya çok)  “maçoluk” akan bir erkek ile “feminist” düşüncenin etkisinde her şeyi yapmakta kendini hür gören bir kadın tepkimeye girdiğinde ürün olarak “şiddetin” ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor.

Ailelerde gelenek ile feminizm çatışması huzursuzluk doğuruyor.

Gelenek, erkeğe mutlak itaat beklerken feminizm erkeğe başkaldırıyı telkin eder.

Hal böyle olunca geleneğin ve feminizmin çatışması kaçınılmaz oluyor. Haliyle de bu çatışmada fiziki olarak zayıf olan ( ki genelde kadın oluyor) eziliyor/şiddet görüyor.

Çözüm, taraflardan birinin diğer düşünceye ilhak olması gibi gözüküyor ama bu hayal gibi bir şey.

Kabul edelim ki geleneğin kadına bakışı da sabıkalı.

Gelenek ve dinin iç içe geçmesinden mütevellit geleneğin kadına bakışını salt din gören bir anlayış hâkim ama durum öyle değil.

Örneğin peygamberimiz zamanında mescitlerde vakit namazlarına gelen kadınların bugün camiye gelmesine günah/mekruh algısıyla bakan düşünce, din/İslam değildir elbet. 

Hangi inançtan olursa olsun; hangi eğitimi bitirirse bitirsin ve hangi çağda yaşarsa yaşasın bir erkekte Allah korkusu/vicdan/merhamet yoksa istediğini/beklediğini görmediği her kadına şiddet uygular.

Bugün “Kadın” üzerinde çıkar hesapları olanlar “Kadına Şiddet” konusunu abartıp/çarpıtıp kadını kendi istedikleri yöne kanalize etme çabasındalar.

Küresel sermaye, kontrol edilebilir ve yönlendirilebilir bireyler istiyor. 

Aile, cinsiyet, namus, din, gelenek gibi olgular/kavramlar bireyselliğe manidir; bireyi toplum olmaya zorlar.

Bu yüzden hem kadın üzerinde çıkar hesapları olanlar hem de toplumu evirmek/dönüştürmek isteyenler bu şiddet vakalarını kullanarak aileyi hedef alıyorlar.

İstanbul Sözleşmesi denilen aile ve toplum düşmanı bir düzenleme, kadına şiddetin engellenmesi gerekçesinin arkasına gizlendirilerek bize yutturuldu.

Kadına şiddete tepki göstermek adına yapılanlar şiddeti engellemediği gibi sadece kadının erkeğe düşmanlığını körüklüyor.

Yapılan kanuni düzenlemeler, şiddete engel olmadığı gibi karı-koca arasının bozulmasına ve geri dönüşü olmayan yıkımlara yol açıyor.

Çözüm polisiye tedbirler ve adli cezalar değil. Bunlar çözüm olsaydı Batıda çözüm olurdu.

Tek çözüm erkeğin kadına merhamet etmesi, saygı göstermesidir. Bunu da ancak ulvi/ilahi bir amaç sağlayabilir.

Kadınların kendisine Allah’ın bir emaneti olduğuna inanan biri, Allah’ın emanetine zulüm edebilir mi…?

Özetle “Kadına Şiddet” sorunu İslami bir topluluğun sorunu değil; İslam’dan uzaklaşmış veya hevasını din edinmiş bir topluluğun sorunudur.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.