Sosyal Medya

Makale

Bir Provokasyon Aracı Olarak Aleviler

Bu ülkede uzun yıllardır Alevi kitle sıklıkla provokasyon aracı olarak kullanılageldi.

Gezi olaylarına, 1 Mayıs gösterilerine, kitlesel hükümet protestolarına, Suriyelilere yönelik somut veya sosyal medya kışkırtmalarına baktığınızda muhakkak işin içinde Alevi bir kitle görürsünüz.

Bu provokatif eylemleri 1960’lara kadar takip etmek mümkün.

Toplumsal kışkırtmalarda sıkça Alevilerin gözükmesi tesadüf mü?

Tesadüf değil elbet.

Alevi düşünce şekli, kitlesel psikoloji ve perde gerisindeki eller başlıca sebeplerdendir.

Alevi/Şii Düşünce Şekli:

Alevi/Şii/Caferi düşüncesinde Sünni kitleye yönelik bir güvensizlik vardır.

Hz. Ali’nin hilafetinin gasp edilmesinin, Hz Ali ve Hasan’ın öldürülmesinin; Kerbela’da Hz Hüseyin ve yanındaki Ehli Beyt fertlerinin öldürülmesinin ve sonradan Hz Ali soyundan gelenlerin/seyyidlerin sık sık eziyet görmelerinin sebebini Sünni camiaya bağlarlar.

Fanatikler Sünnileri düşman görür. Esas çoğunluk Sünniyi düşman görmez ama güvenmez de.

Fatih ve Yavuz döneminde Şah İsmail ile yaşanan çatışmada Alevilerin Şah İsmail safında yer almaları ve sonrasında mağlup olmaları bu kitle üzerinde büyük travmaya sebebiyet vermiştir.

Bu yüzden Osmanlı ve Anadolu’daki Sünni düşünce/kitle hep öteki görülür.

Kitlesel Psikoloji:

Alevi camia, İran (belki biraz Irak) hariç diğer tüm ülkelerde Sünni nüfus karşısında hep azınlık oldular.

Yukarıdaki düşünce ve bakış açısı nedeniyle (Sünnilere olan güvensizlik nedeniyle) kendilerini azınlık ve tehdit altında gördüler. (Zaman zaman bazı Sünni fanatiklerin düşünsel veya eylemsel atraksiyonları bu düşünceyi zinde tuttu)

Sünni camia hiçbir zaman ne Hz Ali’ye ne Ehli Beytine karşı olmadı; bilakis Hz Ali ve Ehli Beyti en az Aleviler kadar sevdiler/seviyorlar.

Anadolu’da Sünniler, Alevileri dışlamadılar ama arada hep bir mesafe oldu. Ama bu mesafe Sünnilerin Alevileri dışlamasından değil, daha çok Alevilerin kendilerini kabuklarına çekmesiyle ilintilidir.

Dini ritüellerde Sünnilere göre sıra dışı farklılıklar (kadın ve erkek beraber saz eşliğinde semah yapmaları gibi) ve akideye dayanan bazı düşünce farklılıkları, Sünni ve Alevi camianın din olgusu üzerinde bir araya gelmelerine imkân vermediği gibi birbirinden uzaklaştırdı.

Yukarıda bahsettiğim psikoloji, Alevileri devlet ve halka muhalif hareketlerin yanında durmaya itti.

Perde Gerisindeki Eller:

Alevilerin bu kitlesel psikolojisi toplum mühendislerinin hep aradığı bir şeydi. Bu yüzden Türkiye üzerinde toplumsal hesabı olan farklı eller Alevileri hep kullanmak istedi.

a) Alevi Diasporası

Diaspora kavramı, kendi ülkelerinden uzakta olan bir kavim veya inanç gurubu için kullanılır. Daha çok İstanbul ve Ankara’da ikamet eden, belli bir makam/statü sahibi Alevilerin oluşturduğu organize yapıya da Alevi Diasporası demek mümkün.

İstanbul’daki topluluk daha çok medya, sinema, müzik ve ticaret gibi alanlarda etkinken Ankara’daki kitle siyaset ve bürokraside faal.

Diaspora diye adlandırdığımız bu kesim, kimisi kendi insanına olan aidiyetten dolayı kimisi de sahip olduğu statü ve çıkarının devamı için Anadolu’daki Alevi kitleyi etkileyip yönlendirdi.

Alevi Diasporası sadece Aleviler üstünde değil medya, siyaset ve bürokrasi üzerinde de etkilidir.

Bugün medyada, sinema/sanatta, sol siyasette bir kişinin bireysel olarak Alevi Diasporasına rağmen bir yere gelmesi çok zordur.

b) Sol Hareket

Türkiye’deki “Sol Hareket/İdeoloji” içinde her kesimden insan olsa da kitlesel açıdan Aleviler önemli yer tutar.

Sol hareket ülkemizde hep muhalif bir hareket olarak süregeldi. Düşünce yapısında muhaliflik bulunan Alevi camiada Sol Hareket’in yayılması çok zor olmadı.

Eylem ve eleman gücü açısından Aleviler, Sol Hareket için önemli oldu. Etkinliğini ve dinamizmini sürdürmek için Alevi kitleyi hep kışkırtıp yönlendirmek istediler.

c) Derin Devlet

Bizdeki Derin Devlet, halka rağmen bir yol yürüdüğü ve halkın inanç ve adetleriyle barışık olmadığı için halktan kopuk oldu. (Zaten doğası gereği halkla aynı değerlere sahip çıksaydı derinde kalmazdı.)

Halktan kopuk hatta kimi yerde halkla çatışma içinde olan Derin Devlet/Yapı, büyük Anadolu halk kitlesi karşısında kendi rejimine destek aradı.

Sünni Anadolu insanı rejime mesafeli olunca Alevi kitlenin rejimin yanında yer alması çok zor olmadı.

Derin yapı, devlet kadrolarında Alevileri dışlayıcı bir tavır takındı. Bu dışlayıcı tavrı sanki Sünni bürokrasinin kararıymış gibi gösterdi.

Devlet kademelerinden uzak tutulduğunu düşünen Alevi kitle Derin Yapıya daha da sokuldu ve sahiplendi.

d) Sabatayistler

Tabiri caizse Sabatayist kitle, Cumhuriyetin kaymağını yiyen kesim olageldi.

Kurulan çarkın fark edilmemesi için Anadolu’da, Alevi-Sünni çekişmesi Sabatayistlerin işine gelirdi. Aleviler, Sabatayistler için (farkında olmadan) iyi perde oldular.

Büyük kitlesel muhalif eylemlerin arka planında Sabatayist sermayenin çıkmasına şahsen şaşırmam.

e) Dış Güçler/İran

Daha önceleri dış güçlerin Aleviler üstünde etkisini pek göremiyoruz.

Suriye’deki iç savaşla beraber özellikle İran ve Suriye istihbaratının, Aleviler üzerinde ciddi bir çalışması oldu.

Daha düne kadar İran Şia’sı için “Gerici Molla” diyerek küçümseyen/hakaret eden sol Alevi kesim birden bire “İran ve Türkiye savaşırsa İran’ın yanında yer alırız…” demeye başladı. Bunda İran istihbaratının planlı çalışması ve propagandasının etkisi var elbet.

İran ve Suriye istihbaratları, normalde Suriye’deki halk ve rejim çatışmasını, Nusayri-Sünni savaşı gibi gösterdi.

Algı böyle oluşunca başta Mersin, Adana, Hatay bölgelerindeki Nusayriler (Fellah da deniyor) olmak üzere Alevi vatandaşlarımızın önemli kısmı kendilerini Nusayri Beşşar Esed’i savunmak zorunda hissettiler.

Bu nedenle, bugün Suriye/Suriyeli karşıtı eylemlerin arkasında sıkça Alevi kesimin izini görmek mümkündür.

Korku ve öfke insanın gözünü kör eden, sağlıklı düşünmesini/hareket etmesini engelleyen en önemli faktörlerdendir.

Alevilerin Sünni camiaya olan (öfke demek biraz abartı oluyor ama başka kelime bulamıyorum) öfke, korku/tedirginliği sağlıklı hareket etmesini engelliyor.

Her fırsatta Dersim’de yaşanan katliamı gündeme getiren Alevi Camianın, Dersim Katliamı emri veren CHP’nin bugün en sadık kitlesi olmasının izahını ancak “Sünni Öfke veya Sünni Korku” ile izah edebiliriz.

Sünniler ve Aleviler birbirinden gayrı şey değiller; bir bütün parçasıdırlar.

Tarihte yaşanmış olaylar, istisna vakalar Alevileri tedirgin etse de Aleviler için en son Sünniler tehdit olur.

Sivas’ta, Maraş’ta yaşanan olaylar doğal bir Sünni refleksi değil; Başbağlar da yaşanan olayın doğal bir Alevi refleksi olmadığı gibi.

Karşılıklı onca katliamdan sonra ve oluşan düşünce yapısından dolayı Suriye, Irak ve Yemen’de, yakın zamanda Şii/Alevi Sünni yakınlaşması kolay gözükmese de Anadolu’da bu birliktelik çok zor değil.

Aleviler içinde sağduyu sahiplerinin inisiyatif almaları gerek. Yüzyılların kırgınlığı aşmak lazım.

Bakmayın Sünniler içinden çıkan istisna birkaç cılız sese; gerçekte Sünniler, Alevileri çok gayrı görmezler.

Sünniler de Aleviler de bu coğrafyanın mazlumları. İki taraf da eziliyor. Birisinin bir diğerinden sayıca biraz daha fazla olması onun mazlum olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Bizi birbirimize kırdırarak emellerine ulaşmak isteyenlere fırsat vermeyelim.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.