Makale
Metafizik FetiÅŸizmi
İslam?ın üç entelektüel geleneği kabul edilen, felsefe, kelam ve tasavvuf birbirlerinden çok farklı metafizik tasavvurlar ortaya koymuşlar. Ki bu metafizik tasavvurlar kendi aralarında tutarlılıktan uzaktır, biri diğerini reddetmekle maluldür.
Belli bir oryantasyon talep ettiÄŸi için herkes biyoloji konularını konuÅŸmaz daha doÄŸrusu konuÅŸamaz. Ancak söz konusu metafizik olunca hepimiz ahkam kesmeyi çok iyi biliriz. GörüÅŸlerinizin eleÅŸtiri almasını istemiyorsanız, metafizikle uÄŸraşıyorum demeniz yeterlidir. Hatta çoÄŸu zaman anlaşılmayan, vuzuha kavuÅŸturulması ciddi efor talep eden olay ve olgularla da karşılaÅŸtığımız zaman “bunlar metafiziktir” diyerek geçebiliyoruz. MetafiziÄŸin bir baÅŸka algılanış biçimi daha var ki üzerinde durulmayı hakkediyor. Ä°ÅŸbu algılanış biçime göre bir olgunun metafizik olması, onun hakikat olarak kabul edilmesi için yeterlidir. MetafiziÄŸin ilahlaÅŸtırılması da diyebileceÄŸimiz bu algılama biçimi, metafiziksel mahiyet kesp eden herhangi bir önermeye veya teoriye toz kondurmama gayretindedir. Zira bu algılayış biçimini benimseyen kiÅŸiler metafiziksel önermeleri ve teorileri mutlak hakikat olarak telakki ediyor. Bir önceki yazımızda bir tek metafizikten deÄŸil birbirini reddeden metafiziklerden bahsetmemiz gerektiÄŸini belirtmiÅŸtik. Hal böyleyken niçin metafizik/lerin mutlak hakikat ihtiva ettiÄŸi savunuluyor? EÄŸer bunun sebebi gerçekten konu hakkındaki cahillikse bunu anlayabilir ve doÄŸru bir formasyonla bu cehaletin giderileceÄŸine ümit besleye biliriz. Fakat metafizik/lerden haberdar olan ve iÅŸin mutfağında olan kiÅŸilerce metafiziÄŸin ilahlaÅŸtırılması anlaşılır durum deÄŸil. Metafizik teorilerin oluÅŸum sürecine baktığımız zaman çok net bir olguyla karşılaşıyoruz. Eski bir dönemde metafiziÄŸin konusu addedilen bir konu yeni bir dönemde fiziÄŸin konusuna dönüÅŸür. ÖrneÄŸin Aristoteles metafiziÄŸinin birçok konusu zamanla fiziÄŸin konularının arasında yerini bulmuÅŸtur. Gök cisimleriyle ilgili meseleler modern dönemlere kadar hemen hemen bütün filozoflarca metafizik konularının arasında ele alınmıştır. Zamanla bilim geliÅŸtikçe metafiziÄŸin hakkında varsayımlarda bulunduÄŸu bazı konular bilim tarafından masaya yatırılır; deney ve gözlemin nesnesi haline getirilir. Daha sonra metafizik/ler bilimin ulaÅŸtığı sonuçlardan da beslenerek yine bazı meseleleri “metafizikleÅŸtiriyor.” Sonra yine bilim geliÅŸtikçe metafizikleÅŸtirilen meseleler, deney ve gözlemin konusu haline getirilerek fizikleÅŸtirilir. Bu süreç Thales’ten beridir bu ÅŸekilde aralıksız devam etmektedir. Ama maalesef ülkemizde belli çevrelerce öyle bir atmosfer yaratılmış durumda ki sanki “metafizik Tanrı’nın lütfu, fizikse ÅŸeytanın emelidir”. Ya hu fizik de metafizik de insanlığa ait, ikisi de lütuf. Biri adına diÄŸerinden vaz geçmek veya bunları birbiriyle rekabete sokmak, birinin safında yer alarak diÄŸerini dışlamaya çalışmak ne kadar da akla, mantığa aykırı… Lütfen, terk edelim bu hastalıklı tavırları, algılayış biçimlerini. Hakikatlere yaklaÅŸmak istiyorsak -hakikatlere ulaÅŸmak veya hakikatleri ihata etmek imkansızdır, sadece hakikatlere yaklaşılabilir- felsefenin Thales’ten günümüze kadar gelmiÅŸ olan yapılış tarzlarına odaklanmalıyız. EÄŸer herhangi bir metafizik sistem mutlak hakikate ulaÅŸmışsa o zaman felsefenin iÅŸi bitmiÅŸtir demek. Farabi’nin metafizik sistemi hakikate ulaÅŸmışsa neden Ä°bn Sina farklı bir metafizik geliÅŸtirmiÅŸ? Fahrettin Razi’nin metafiziÄŸi hakikatlere ulaÅŸmışsa neden TaÅŸköprülüzade veya Molla Sadra metafizik sistem oluÅŸturmaya çalışmış ki? Metafizik yapmanın nemenem ÅŸey olduÄŸunu onlardan çok mu biliyoruz? Ä°slam’ın üç entelektüel geleneÄŸi kabul edilen, felsefe, kelam ve tasavvuf birbirlerinden çok farklı metafizik tasavvurlar ortaya koymuÅŸlar. Ki bu metafizik tasavvurlar kendi aralarında tutarlılıktan uzaktır, biri diÄŸerini reddetmekle maluldür. Ä°bn RüÅŸtle Ä°mam Gazzali’nin “tatlı diyalogu” üzerinden geliÅŸen bütün bir tehafüt geleneÄŸini nereye yerleÅŸtirmeliyiz? Sadreddin Konevi’yle Nasiruddin Tusi’nin “ÅŸirin sohbetlerine” ne ad vermeliyiz? Madem metafizik/ler hakikatleri ihtiva ediyor o zaman ortada çatışan metafiziklerden biri doÄŸru diÄŸerleri yanlıştır, deÄŸil mi? “Yok efendim hepsi doÄŸrudur” diyenlerin Ä°mam Gazzali’nin Ä°bn Sina’yı üç konuda küfre düÅŸmekle itham etmesine verecekleri hiçbir mantıklı açıklama yoktur. Madem hepsi doÄŸrudur neden biri diÄŸerini küfre düÅŸmekle itham ediyor?
EÄŸer filozof çıkarmak istiyorsak, filozof adaylarının yetiÅŸeceÄŸi ortamı da saÄŸlamamız gerekir. Bu ortam nasıl saÄŸlanabilir? Kendi düÅŸünce tarihimize bakacağız? Bu iÅŸ nasıl yapılmış, Farabi nasıl yetiÅŸmiÅŸ, Ä°mam Gazzali nasıl yetiÅŸmiÅŸ, Mir Damad nasıl yetiÅŸmiÅŸ, Ä°mam Rabbani nasıl yetiÅŸmiÅŸ? Saydığımız bu isimler farklı farklı metafizik geleneklere mensup isimlerdir. O zaman hangi bir metafizik tasavvuru benimseyeceÄŸine karar verecek aydınlara ihtiyacımız var. Hepsini kucaklamaya çalışırsak felsefe tarihçiliÄŸi yapmaya devam edeceÄŸiz. Mehmet Fatih Sultan Ä°bn RüÅŸtçülerle Gazzaliciler arasında eÄŸlence olsun diye mi münazara yaptırmıştı? Hayır tabii ki de. Bir imparatorluk kurduÄŸunun bilinciyle hareket eden sultan, eÄŸitim sistemini hangi metafizik tasavvurun üzerinde bina edeceÄŸinin peÅŸindeydi. Ve karar kılınıyor: Ä°mam Gazzali-Ä°bn RüÅŸt tartışmasında Ä°mam Gazzali haklıdır. Bu sebeple bütün bir Osmanlı eÄŸitim sistemine Cumhuriyete kadar Ä°mam Gazzalici ruh hakimdir. DoÄŸru mu karar verilmiÅŸ yanlış mı, bu bizi burada ilgilendirmiyor. Ama önemli olan ecdadın takip ettiÄŸi usuldür. Bu iÅŸ yapılacaksa aydınımız bir metafizik tasavvura karar kılmalı, karar kıldığı metafizik tasavvurun öncüllerinden hareketle felsefe (kelam ve tasavvuf) yapmaya çalışmalıdır. Ve sadece bir tek metafizik tasavvurun ihyası da zorunlu deÄŸil. GeleneÄŸimizde yer edinen bütün metafizik tasavvurları ihya edelim ama öncelikle belli metafizik tasavvur etrafında karar kılan aydın grubuna ihtiyacımız var. Bunun için de modern doÄŸa bilimlerini bilen aynı zamanda da geleneÄŸimizde yer edinen metafizik tasavvurlara hâkim olan ÅŸahıslara ihtiyacımız var. Eski metafizik tasavvurları öÄŸrenmemiz bize sadece doÄŸa bilimlerinden nasıl faydalanabileceÄŸimizin yöntemini saÄŸlar. Bu yöntemi istihraç etmenin haricinde eski metafizik tasavvurlarla iÅŸtigal etmenin kıymeti harbiyesi yoktur. Ä°bn Sina’nın ikizine, Gelenbevi’nin kopyasına ne hacet var? Önemli olan onların metafizik yapma tarzını üstlenerek modern doÄŸa bilimlerindeki geliÅŸmelerden hareketle yeni bir evren tasavvuru geliÅŸtirebilmektir. Tanıdık bir Ä°slam felsefecisinin anlattığı bir anısını sizinle paylaÅŸmak istiyorum. Bu felsefeciyi Taftazani’nin akaidini (Åžerhu’l Akaid) bir dönem öÄŸrencilere okutması için Almanya’ya davet etmiÅŸler. (Ä°slam felsefecisi hocamızın aktarımı) Taftazani’nin fizikle ilgili söylediÄŸi tezleri anlattığı kısma gelince, önümde duran metni nasıl aktaracağımı -anlam vereceÄŸimi- ÅŸaşırdım. Çünkü anlattığı tezlerin tamamı terkedilmiÅŸ ama bu zat akaidinin belli bölümlerini bu tezlerle örmüÅŸ durumda. Önünüzde duran kitap, çok önemli bir ismin çok önemli bir akait eseri. -Muhtemelen kendi döneminde kitabın tamamı hakikatler toplamı diye telakki edilmiÅŸ. Kendi döneminde olmasa bile sonraki dönemlerde özellikle de günümüzde bazı çevrelerce hakikat kaynağı kabul ediliyor-. Velhasıl, Ä°slam felsefecisi hocamız akait eserinin fizik kısımlarını öÄŸrencilere aktaramamış. Çünkü bütün anlattıkları modern fizik tarafından bertaraf edilmiÅŸ de ondan. Bu anısını -aslında insanı ÅŸizofren edecek durumu- bizimle paylaÅŸan felsefeci hocamızı çok iyi anlıyorum. Fakat onun orada yapması gereken ÅŸuydu: “ArkadaÅŸlar, metafizik teoriler (ki bunun kapsamına akaitle ilgili eserler de girer) dönemlerinin doÄŸa bilimlerinden faydalanarak geliÅŸtirilir. Her filozofun özellikle beslendiÄŸi bir doÄŸa bilimi muhakkak vardır. Platon geometriyi, Aristoteles biyolojiyi, Kant Newton fiziÄŸini, Bergson modern biyolojiyi vs. ön plana çıkarmışlardır. Taftazani dahil olmak üzere bütün Müslüman düÅŸünürler de aynı ÅŸekilde dönemlerinin doÄŸa bilimlerinden faydalanarak evren tasavvuru oluÅŸturmuÅŸ, es cümle döneminin doÄŸa bilimlerinin diliyle konuÅŸmuÅŸlardır. Zira baÅŸka ÅŸekilde metafizik yapılması imkansızdır. Yazdığınız eser bir akait kitabı bile olsa oradaki akıl yürütmeniz içinde yaÅŸadığınız dönemin doÄŸa bilimlerine dayanmak zorundadır.” Aslında ister Taftazani isterse de diÄŸer düÅŸünürümüz üzerine düÅŸen vazifeyi laikince yapmış ve onlardan bunun ötesinde bir çabayı da beklememizin anlamı yoktur. Akait kitaplarımızın bile dili döneminin doÄŸa bilimlerinin verilerinden hareketle örülmüÅŸse baÅŸka söze gerek var mı?! Peki ne yapmamız gerekir?
- Belli tip metafizik teorileri ilahlaştırmayı terk edeceğiz.
- Sadece metafizik yapma tarzını iÅŸbu teorilerden istihraç edeceÄŸiz.
- Terk edilmiÅŸ doÄŸa bilimlerini metafizik adıyla öÄŸrencilerimize ezberletmeye son vereceÄŸiz.
- Özellikle Ä°slam felsefesi, kelam ve tasavvuf eÄŸitimi veren kurum ve kuruluÅŸlarda modern doÄŸa bilimlerinin tedrisine baÅŸlayacağız.
- Mütekellim, feylesof ve mutasavvıf yetiÅŸtirmek istiyorsak öÄŸrencilerimizi kurabiyeli konferanslara deÄŸil kimya laboratuvarlarına götüreceÄŸiz.
Henüz yorum yapılmamış.