Sosyal Medya

Makale

Fiziğin Ötelenmesi: Metafizik

Metafizik. Kimilerine göre tamamen anlamsız, kimilerine göreyse anlamın yegâne kaynağı. Nedir bu metafizik?

Metafiziğin üzerinde ittifak edilmiş bir tanımı yoktur. Çünkü birbirini onaylayan iki filozof yoktur. Her filozof kendi metafiziğini geliştirmiş. Yani ortalıkta metafizik yok metafizikler var. Peki her filozof metafiziğini geliştirirken ne/lerden faydalanmış? Elbette ki döneminin bilimlerinden. Başka bir ifadeyle her filozof bir anlamda kendi döneminin bilimsel verileriyle örülmüş bir dille konuşur. Ulaşmış olduğunu iddia ettiği “hakikatleri” döneminin bilimsel diliyle ifade etmek mecburiyetindedir. Aksini yapacak olanlara filozof yok şair, kâhin, şaman vs. diyoruz. Felsefe tarihine nazar edelim. Aristoteles’in metafiziği Eudoxus’un astronomisinin diliyle örülmüş, neo-Platoncu metafizik Batlamyusçu astronomiyle ifade bulmuş. İslam felsefesinde durum çok mu farklı? Hayır. Meşşai metafiziğin evren tasavvuruna istikamet veren yine Batlamyusçu astronomidir. Kelam metafiziğinde durum çok mu farklıdır? Hayır. Ya atomcu fizik ya cevher fiziği veya kendilerinin geliştirdikleri teorik fizikten yararlanılmıştır yani fiziğin diliyle konuşulmuştur. Gelelim tasavvufa. Tasavvuf metafiziğinin istenilen kitabını açalım beraber okuyalım. Karşımıza çıkan tablo şudur: Mutasavvıflar dönemlerinin doğa bilimlerinden özellikle de kozmoloji ve astronomi anlayışından beslenerek metafiziklerini oluşturmuşlar. “Yok efendim olur mu öyle iş?!” diyecek olanlara Ekberi geleneğin opus magnum’u olan MahmudŞebüsteri’nin Gülşen-i Raz’ını okumalarını tavsiye ediyorum. Batlamyusçu astronominin metne nasıl hâkim olduğunu çok net bir şekilde mevzu-bahis eserde görebilirsiniz. Batı’da durum çok mu farklıydı? Hayır. Bizde nasıl olmuşsa Batı’da da aynı şekilde cereyan etmiş metafiziğin/metafiziklerin serüveni. Peki doğa bilimleriyle metafizik böyle kardeş kardeşe yaşarken neden metafizik topallamaya başlamış? Çünkü doğa bilimlerinin Batı’da hızlı bir şekilde gelişmesine metafizik/lerayak uyduramamış da ondan. Doğa bilimlerindeki değişim, dönüşüm hızlanınca metafiziklerin kendilerini bu değişim, dönüşüme ayak uydurma süreci sekteye uğruyor ve metafizik Batı’da “öksüz çocuk” muamelesi görmeye başlıyor. Ne zamana kadar? Ta ki doğa bilimlerindeki değişim, dönüşüme ayak uydurana kadar. Ne zaman ki metafizikçiler doğa bilimlerindeki değişim, dönüşümden beslenme imkanını yakaladılar işte o zaman metafizik yeniden felsefe sahnesine geri döndü. Metafiziğe felsefenin öksüz çocuğu muamelesi yapıldığı zamanlar meydanı boş bulan pozitivizm kendi şarkısını söylemeye başladı. Ama belirttiğimiz üzere metafizikçiler doğa bilimlerinden faydalanmanın yollarını, usullerini bulunca pozitivizm de tahtından indirildi ve metafizikler yeniden giriş yaptı felsefe sahnesine. Batı’da bütün bunlar yaşanırken bizim tarafların çocukları ne yapıyorlardı? Bizim mahalleye Batı’da gelişen doğa bilimleri bir türlü giriş yapamadığı için eski doğa bilimlerinden faydalanan metafizikçilerimiz esamesi çoktan okunmuş astronomi, fizik, kimya, biyoloji teorileriyle yollarına devam etmekteydiler. Batlaymusçu astronomi çoktan terk edilmiş ama siz hala metafiziğinizi Batlamyusçu astronomiden hareketle geliştirmeye devam ediyorsunuz. Olacak iş değil. Ki zaten olmadı da. Batılı metafizikçilerin doğa bilimlerindeki baş döndürücü hızda olan değişim ve dönüşüme ayak uyduramaması bizimkisi kadar trajik olmadı. Bizim tarafın çocukları batılı metafizikçilerin aksine hiçbir şekilde doğa bilimlerindeki gelişmeleri takip edemedi ve kendi elleriyle kendilerini imha ettiler. Yani “ortalık güllük gülistanlıktı da medreseleri ve tekkeleri kapatmakla felsefe bizde bitti” diyemeyiz. Zira medreseler ve tekkelerin kapatılmasından çok daha önce bu müessiseler kendi kendilerini zaten kapatmışlardı. Medreselerin ve tekkelerin kapatılması kanunu sadece seneler evvel defnedilmiş birisinin geç kalınmış vefat ilanından başka bir şey değildi. Bu sefer bizim mahallenin çocukları Batı’da gelişen metafizik adına ne varsa dört elle sarılmaya başladı. “Metafizik olsun da ne olur olsun” mantığıyla yola çıkan bizimkiler gah Bergson’a gah da Whitehead’e tutunmaya çalıştılar. Sonra Batı akademisinden hasretle beklenen o haber geldi: “Metafizik ölmemiş, metafizik yaşıyor.” Bu haber bizim mahalleliyi miskin ruh durumundan bir anda ejderhaya dönüştürdü. “Öyle mi, metafizik ölmemiş mi? Yaşıyor mu?Görebilir miyim kendisini?” diyerek şahlanan bizim çocuk sevincinden ne yapacağını bilemedi ve ilk iş olarak çoktan terk edilmiş doğa bilimlerinden beslenen metafizik teorilerini yeniden canlandırmak peşine düştü. Yani Batlaymusçu astronomiyle, Aristotelesçi fizikle beslenen metafizik teorilere kalp masajı yapmaya başladı. Ve hala kalp masajı yapmaya devam ediyor. Evet yaşayan bir metafizik vardı ama bu yaşayan metafizikle ölen metafiziğin hiçbir alakası yoktu. Ölen metafizik gerçekten ölmüştü, esamesi çoktan okunmuştu. İşte bunu bizim mahalleli bir türlü anlayamadı. 

 

 

 

Bizim mahallede bunlar yaşanırken Batı’da neler oluyor? Batılı metafizikçi modern doğa bilimlerindeki gelişmelere paralel olarak, onlardan beslenerek işini yapmaya devam ediyor. Bizse batılılarla aramızda olan mesafeyi ne kadar açabiliriz’in peşindeyiz. Sakın modern doğa bilimlerinden beslenen bir metafizik geliştirmeye teşebbüs etme (!). Terk edilmiş Aristotelesçi fiziği öğrenmeye devam et (!). Gök cisimlerinin aklı falan var de (!). Yıldızların değişmez olduğunu savun (!). Güneşin ruhu var falan de (!). Ve sonra bunları harmanlayarak felsefe yapmaya çalış (!). Diğer taraftan da Einstein fiziği, kuantum fiziği, CERN deneyi falan filan gibi olgularla karşılaş. Vesonra gel de şizofren olma. Gerçekten karar verme zamanımız. Ya yolumuza çoktan terk edilmiş fizik, astronomi, kimya, biyoloji teorileriyle devam edeceğiz. Terk edilmiş teorilerden beslenen metafizik yapmaya devam edeceğiz. Ki ısrarla böyle bir metafiziğin yapılmaya çalışılması da aşağılık psikolojisinin göstergesidir. Ya da eski metafiziklerden sadece haberdar olarak -onları felsefe tarihinde yerini almış teoriler telakki ederek- yolumuza devam edeceğiz. Modern doğa bilimlerini iyice öğreneceğiz ve onlardan beslenen metafizik yapmaya çalışacağız. İbn Sina bugün gelecek olsaydı acaba Aristoteles fiziğini geliştirmeye devam mı ederdi yoksa “beni CERN’e götürün” mü derdi? İlkini düşünüyorsanız gerçekten aşağılık psikolojisini iliklerinize kadar hissediyorsunuz demektir. 

 

1 Yorum

  1. Seyran Məmmədov

    Mayıs 16, 2019 Perşembe 21:51

    Oldukça başarılı

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.