Sosyal Medya

Makale

Medeniyetimizin İhyası Davası

Son zamanlarda “medeniyetimizin ihyası”, “medeniyetimizin yeniden inÅŸası”, “ÅŸanlı geleneÄŸimizin diriliÅŸi”, “geçmiÅŸ mirasımızın canlandırılması”, “kadim hikmetimizin ÅŸahlandırılması” gibi ilk bakışta kulaÄŸa hoÅŸ gelen ama tamamen safsata yığınından ibaret olan sloganlar yığınının bombardımanına maruz kalıyoruz. Bu baÅŸlıklar altında haftada en az bir konferans, panel, çalıştay düzenleniyor, salonlar dolup taşıyor, demeçler veriliyor, sloganlar atılıyor ama ne yazık ki ne konuÅŸanlar ne de dinleyenler iÅŸbu toplantılardan hayatına dokunacak daha doÄŸrusu yaÅŸam-dünyasını deÄŸiÅŸtirecek bilgiler edinmeksizin ayrılıyor.

Söz konusu toplantılardan galeyana gelerek ayrılanlara kalan, birkaç günlük neÅŸeden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil. Birkaç günlük neÅŸe biter bitmez aynı konulu diÄŸer bir zatın falanca bir mekânda konferansını dinlemeye gidiliyor. Yine o konferansta da aynı hikâyenin devamı. Sözün özü bu tip toplantılar antidepresan gibi sadece günü kurtarmaya yarıyor. “Vay be, demek Viyana kapılarına dayanmıştık ha?! Kırım hanı ihanet etmeseydi muhtemelen ÅŸu an Ä°ngiltere’de hamburger deÄŸil çiÄŸ köfte modaydı” izlenimiyle mevzu-bahis toplantıdan ayrılan insanımız iki güne kalmıyor o muhteÅŸem rüyasından ayılıyor ve toplantılar bünyesinde alışkanlık yaptığı için soluÄŸu yine aynı konulu baÅŸka bir toplantıda buluyor.

Peki konuÅŸanlar veya bu toplantıları organize edenler bu durumun farkında deÄŸil mi? KonuÅŸanların medeniyete dair tasavvurları tam eminlikle söylüyorum Batı’da geliÅŸen medeniyet tezleriyle örülmüÅŸ durumda. Bu tezlere göre medeniyet denilen ÅŸey, organize olarak, el ele verilerek, yukarıdan bir ÅŸekilde, planlı programlı ortaya çıkartılan veya ihya edilen bir olay’dır. Yani insanları bilinçlendirerek, medeniyetin ne olduÄŸunu anlatarak, geleneÄŸimizin allı güllü özelliklerini yeniden hatırlatarak ihya hareketi baÅŸlatılabilir. Peki bu tezlere bu konuÅŸanlarımız nasıl ulaÅŸmış acaba? BelirttiÄŸimiz üzere Batılı düÅŸünürlerin medeniyet tasavvurlarını daha doÄŸrusu medeniyet tarihçilerinin tezlerini benimseyerek. Batılı medeniyet tarihçiliÄŸine baktığımız zaman medeniyet yani Batı medeniyeti hep bir farkındalık yaratmakla, geleneÄŸe yeniden sahip çıkılarak amiyane tabirle “el ele verilerek” ihya edilmiÅŸtir. Batılı tarihçilerin örnekleri de ellerinin altındadır. Hemen Roma’nın yıkılışından geçen yaklaşık on asırlık süreden sonraki Rönesans, akabindeki reform ve Aydınlanma dönemleri. Ä°ÅŸte alın size medeniyeti nasıl ihya edeceÄŸimizin reçetesi. Çok basit deÄŸil mi? Batılılar nasıl yaptıysa aynısını yapmalıyız.

Önce -Batı Rönesans’ı gibi- eski klasik metinlerimizi yeniden ve durmadan gerekirse farklı farklı yayın evlerinden yayınlayacağız, sonra klasik metinlerimizdeki görüÅŸleri aktaracağız günümüze, sonra aramızdan Rousseau, Kant, Hegel vb. ÅŸahıslar çıkacak bizi aydınlatacaklar ve medeniyetimiz ihya olacak. “Aaaa bunu ÅŸimdiye kadar neden düÅŸünmemiÅŸiz, hemen baÅŸlayalım”. Durun arkadaÅŸlar, lütfen bir az soluklanalım. Batılı medeniyet tarihçilerinin bu formülü tamamen kurmacadan ibarettir. Tarihin hiçbir döneminde tepeden inme, planlı programlı, el ele verilerek medeniyet ihyası olmadı ve olmayacak da. Medeniyet ihyasını politik, teolojik, sosyolojik proje gibi algılamaktan vazgeçelim lütfen. Medeniyet denen olay kurabiyeli konferanslarla -ki söz konusu konferansların olmazsa olmaz unsuru kurabiyeli olmasıdır- didaktik tarzda yazılan eserlerle vuku bulacak deÄŸil. Rönesans döneminde yaÅŸayan hiçbir insan hatta Leonardo Da Vinçi bile Rönesans’ta yaÅŸadığının farkında deÄŸildi. Asırlar sonra gelen medeniyet tarihçileri “Leonardo Da Vinçi Rönesans’ta yaÅŸamıştır diye tarihe not düÅŸtü.” Kant, “bana bir ÅŸeyler oluyor, galiba aydınlanıyorum. Yarın ömrüm yeterse Köln taraflarını aydınlatmaya gideceÄŸim” dememiÅŸti. Peki ne yapmalıyız? Kurabiyeli konferanslara son mu vermeliyiz? Klasik eserlerimizi yeniden yayınlamayalım mı?

Çalıştaylar düzenleyerek birbirimizi methetmeyelim mi? Konuyla ilgili makale yazarak akademik kariyerimiz için gerekli puanları toplamaya devam etmeyelim mi? Etmeyelim. Maalesef medeniyetimizin ihyası, ÅŸanlı geleneÄŸimizin diriliÅŸi ve benzeri konulu toplantılar birilerinin ekmek teknesine dönüÅŸmüÅŸ durumda. Belli çevrelerden ekmek yemek istiyorsan geçmiÅŸimizi öveceksin, methiyeler düzeceksin ve medeniyetimize vitamin takviyesi yapacak cümleler sarf edeceksin. Güzel kardeÅŸim senin ekmek yemeÄŸine kimse bir ÅŸey demiyor ama ekmeÄŸini usulüne uygunca ye. Ä°nsanlara batılı medeniyet tarihçilerinin kurmacalarını, sahte reçetelerini sunarak hayatına devam etme. Elbette klasik eserler tercüme edilmeli, yeniden basılmalı. Buna diyecek bir sözümüz yoktur. Mesele hangi amaca nasıl hizmet edeceÄŸi/ettirileceÄŸiyle ilgilidir. Farabi veya Ä°bn Sina “Yetti artık, bu düzene dur demenin vakti geldi; yarından itibaren medeniyetimizi ihya etmeye baÅŸlayacağım” diyerek yola çıkmamıştır. Bir tarafından MoÄŸol iÅŸgali altında olmamız ve bir taraftan Mimar Acemi Nahçıvani, Celalettin Rumi, Yunus Emre, Safiyyüddin Urmevi, Sadi Åžirazi ve benzeri onlarla isim yetiÅŸtirmemiz sizce de enteresan deÄŸil mi? Ä°slam dünyasının kalbine kadar gelmiÅŸ olan haçlı seferleri sırasında medeniyetimizin çok önemli eserlerinin tam da haçlıların geçtikleri ÅŸehirlerimizde yazılmış olması olgusu üzerine sizce de düÅŸünmemiz gerekmiyor mu? MoÄŸol istilası, haçlı seferleri ve diÄŸer çalkantılı dönemlerimizde medeniyetimiz nasıl oldu da küllerinden doÄŸabildi? Yerle bir edilen Ä°slam ÅŸehirlerimizin hemen toparlanması, yakılan, yıkılan medrese ve tekkelerin yeniden ihyası nasıl gerçekleÅŸti? Sadi Åžirazi’nin kurabiyeli konferanslarıyla mı? Tabii ki hayır. Peki ne ile, nasıl yeniden toparlanabildik? Çok basit. Herkes üzerine düÅŸen yapmaya devam etti de öyle ihya olduk. Çiftçi çiftçiliÄŸini bırakıp siyaset yapmadı, kurabiyeli konferanslara gitmedi, çiftçiliÄŸine devam etti. Ä°ÅŸini en güzel ÅŸekilde yapmaya devam etti.

Sanatçımız sanatını bırakıp vaaz vermedi diye ihya olduk. Talebemiz maç deÄŸil ilim talep etti de ondan ihya olduk. Ecdat varlık hiyerarÅŸisindeki yerinin bilinciyle var olmaya devam ettiÄŸi için ihya olduk. Yazımızı bitirirken kurabiyeli konferansçı takıma bir kitap önerisinde bulunmak istiyorum. Voltaire’in Candide eseri. Batılı medeniyet tarihçilerinin kurmaca tarih algılarını ezberlemek yerine yine baÅŸka bir batılının Ä°slam dünyasındaki yaÅŸam-dünyasını -hakkını tam olarak vermese bile- anlatmaya çalıştığı Candide eserini okuyun derim. Belki medeniyetimizin ihyasının reçetesini konferans salonlarında deÄŸil de Müslüman’ın gündelik hayatında aramaya koyuluruz. 

1 Yorum

  1. Ä°slam

    Mayıs 14, 2019 Salı 17:47

    Özellikle son kısmı çok beğendim!

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.