Makale
Tahrim Suresi Bağlamında Kadının Ailesini Koruması
-Evlenmeden önce okunması gereken sure-
1. Ey Peygamber! EÅŸlerin(den herhangi biri)ni memnun etmek için, neden Allah’ın sana helal kıldığı bazı ÅŸeyleri (kendine) haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır. (1)
Nebi (sav)’nin Zeyneb binti CahÅŸ (r anha)’ın evinde bal ÅŸerbeti içtiÄŸi, bunu duyan AyÅŸe (r. anha) ile Hafsa (r. anha)’nın anlaÅŸarak Peygamber (sav)’e ‘Biz senden, meÄŸâfir kokusu alıyoruz.’ dedikleri, bunun üzerine Rasulullah (sav)’ın kötü kokmaktan hoÅŸlanmadığı için bal ÅŸerbetini kendisine haram kıldığı rivayet edilir. (2) Bal ÅŸerbeti olayı, mevzu ile ilgili en güçlü arka planı oluÅŸturduÄŸu hâlde basit bir kıskançlık gösterisi gibi durur. EÄŸer bu rivayet doÄŸru kabul edilecekse mesele sonuçları itibariyle deÄŸerlendirilmelidir. Yani basit gibi görünen bu kumpas yol açtığı netice açısından önemli sayılmalıdır.
Bir diÄŸer konu da Peygamber (sav)’in diÄŸer hanımlarından birinin sırasında Mâriye ile birlikte olmasıdır. Ki bu rivayet Peygamber (sav)’in Mâriye annemizle evlenmesini Hudeybiye anlaÅŸmasının öncesine taşıdığı için tarihi açıdan doÄŸru bulunmamıştır. (3)
Burada Kur’an’da Peygamber (sav)’in eÅŸlerinin ne yaptığından bahsedilmemesinin özel bir anlamı da olabilir. Bu durum Kabil’in Habil’i öldürme gerekçesinin dile getirilmemesi gibidir. Zira hangi sebep insanın kardeÅŸini öldürmesini haklı kılabilir? Bunun gibi Rasulullah (sav)’ı helali haram kılmaya iten nedenden de bahsedilmemiÅŸtir. Çünkü bir kadının kocasını bu ÅŸekilde fitneye düşürmesi herhangi bir gerekçeyle hafifletilemez. Nitekim ahirette mazeretlerin fayda vermeyeceÄŸinin ifade edilmesinin de sebebi de bu olabilir.
2. (Ey müminler!) Allah, (doÄŸru ve haklı bir gerekçesi olmayan) yeminlerinizi bozmayı ve keffaretini vermeyi (size) emretmiÅŸtir. Allah, sizin Yüce Efendinizdir ve yalnız O’dur her ÅŸeyi bilen, gerçek hikmet sahibi.
Ä°kinci ayet, söz konusu affın yolunu gösterir. (4) Bu da kefârettir. (5) Keffâret konusu, söz konusu haram kılma eyleminin yemin etme ÅŸeklinde gerçekleÅŸtiÄŸini anlamaya da yardım eder.
3. Hani, (bir gün) Peygamber, eÅŸlerinden birine gizli bir ÅŸeyler söylemiÅŸti; eÅŸi bunu ifÅŸa edip Allah da Peygamber’e bildirince, Peygamber (söylediklerinin) bir kısmını (diÄŸerlerine de) anlatmış, bir kısmına ise hiç deÄŸinmemiÅŸti. Peygamber durumu eÅŸine anlatınca, kadın: “Bunu sana kim söyledi?” diye sordu. (Peygamber de,) “Her ÅŸeyi Bilen, Her ÅŸeyden Haberdar Olan, bana söyledi.” diye cevap verdi.
Peygamber (sav), hanımlarının birinin yanında onun hazırladığı bal ÅŸerbetini içtiÄŸi için her zamankinden fazla kalır. Bunu duyan diÄŸer hanımları kıskançlıkları sebebiyle ona bir oyun oynamaya çalışırlar. Ve bilindiÄŸi gibi eÅŸleri arasında ondan meÄŸafir kokusu geldiÄŸini yayarlar. Muhtemelen bu konuÅŸmanın ilki Hafsa (r. anha)’nın odasında gerçekleÅŸir ve Nebi (sav) onun yanında bir daha bal ÅŸerbeti içmeyeceÄŸine yemin eder. (6) Sonra hatasını anlar ve eÅŸine bunu kimseye söylememesini tembih eder. (7) Fakat Hafsa (r. anha) annemiz, dayanamayıp bunu AyÅŸe (r. anha)’ye bildirir. AyÅŸe (r. anha) annemizin yanında bu meÄŸafir sözü tekrar edince de Rasulullah (sav), hanımları arasındaki kumpası fark eder. Ardından Hafsa (r. anha) annemize yemin konusunu niye baÅŸkalarıyla paylaÅŸtığını söylediÄŸinde o, bunu nereden öğrendiÄŸini sorar. Buna karşılık Nebi (sav)’nin “Her ÅŸeyi Bilen, Her ÅŸeyden Haberdar Olan, bana söyledi.” ÅŸeklinde verilebilecek en doÄŸal ve doÄŸru sözü söyler. (8) Nihayet Tahrim suresi de zaten bu olayı açığa çıkarır.
Bir şeyi kendine haram kılmanın doğru olmadığını anlayınca eşinden bunu başkalarına söylememesini istemesi, örnek konumda bulunan bir elçinin duyulmasından utandığı için olayı kapatmak istemesinden kaynaklanır. Ancak ayette bu hususun belirtilmesi, meselenin kapalı kalmasına ve elçinin bu utançla yaşamasına müsaade etmez. (9)
Ayette geçen “Her ÅŸeyi Bilen, Her ÅŸeyden Haberdar Olan, bana söyledi.” ifadesi, Peygamber (sav)’in ahlakını yansıtan olaÄŸanüstü bir ölçü içerir. Bu cümle, örnek konumda bulunan bir elçi için hayati öneme sahiptir. O’nun iç barışıklığını korur. Söz, “Ben Rabbime karşı utanacağım bir ÅŸey yapmam yapamam.” anlamına gelir. Allah ile kulları arasında gizli hiçbir ÅŸeyin olamayacağı gerçeÄŸi böylece açığa çıkar. Nitekim sekizince ayette Allah’ın hesap gününde elçisini ve onunla beraber ÅŸeffaf ve temiz davranan kullarını utandırmayacağı ilan edilmektedir.
4, 5. (Onlara de ki, ey Peygamber:) “Ä°kiniz tevbe ederek Allah’a yönelin, çünkü ikinizin de kalbi (haktan) ayrılmıştı! Ve (Allah’ın elçisi olan) Peygamber’e karşı birbirinizi desteklerseniz (bilin ki) Allah, onun Koruyucusudur ve (bilin ki) bundan dolayı, Cebrail, müminler arasındaki bütün dürüst ve erdemliler ve (öteki) bütün melekler, O’nun yardımına koÅŸacaktır. (Ey Peygamber eÅŸleri!) EÄŸer o siz(den biriniz)i boÅŸasaydı, Allah yerinize ona sizden daha iyi eÅŸler verebilirdi. Allah’a teslim olan, gerçekten inanan, O’nun iradesine gönülden itaat eden, (günah iÅŸledikleri zaman) tevbe ederek (O’na) yönelen, (yalnız O’na) kulluk eden ve (O’nun rızasını aramak için) yola koyulan, daha önce evlenmiÅŸ veya bakire kadınlar.
Bu ayetler, Peygamber (sav)’in yanında Allah’ın, Cebrail’in, meleklerin ve müminlerin bulunduÄŸunu ileri sürerek hanımlarının ona karşı durmaması gerektiÄŸinden bahseder. EÅŸlerinin muhalefette ısrar etmeleri hâlinde boÅŸanmalarının bile söz konusu olabileceÄŸi ve bu durumda Rabb’inin ona daha iyilerini nasip edebileceÄŸi dile getirilir.
Burada önemli olan Peygamber (sav)’in aleyhine hanımlarının birbirlerine destek vermesinin doÄŸuracağı sorunlardan uzaklaÅŸmaktır. Evinin dışında onlarca sorunla uÄŸraÅŸan elçinin evinde de sıkıntılarla didiÅŸmesinin onun enerjisini tüketeceÄŸi açıktır. Ãœstelik her açıdan ve özellikle aile hayatıyla örnek konumda olan biri için evinde yaÅŸayacağı sorunların toplumda yol açacağı büyük tahribat bir hayli yüksek olacaktır. Ailesi içinde saadeti yakalayamamış birinin örnekliÄŸi ve önderliÄŸi de tartışmalı hâle gelip münafıkların ekmeÄŸine yaÄŸ sürecektir.
6. Siz ey imana ermiÅŸ olanlar! Yakıtı insanlar ve taÅŸlar olan (öteki dünyanın) ateÅŸ(in)den kendinizi ve size yakın olanları koruyun! Onun başında (gözetici olarak) bulunanlar, emrettiÄŸi hiçbir ÅŸeyde Allah’a karşı gelmeyen, ama (daima) kendilerinden isteneni yapan kararlı (ve) azimli meleklerdir.
Bu hitap yukarıdan beri devam eden anlam akışına uygun olarak Nebi (sav)’nin eÅŸlerine yapılmaktadır. Buna göre Allah’a ve elçisine itaat ederek kendisini ve ailesini, yakıtı insanlar ve taÅŸlar olan ateÅŸten koruması gereken ilk planda bu hanımlardır. (10) Şüphesiz onlar, müminlerin anneleri olarak bütün hanımlara örnektirler.
“Siz ey imana ermiÅŸ olanlar! Yakıtı insanlar ve taÅŸlar olan (öteki dünyanın) ateÅŸ(in)den kendinizi ve size yakın olanları koruyun!” ayeti, surenin omurgasıdır. Bunu gerçekleÅŸtirecek olan da sure baÄŸlamında ilk önce hanımlardır. Bir ailede en önemli sorun, erkek ya da kadının kendi isteklerini ailelerinin önünde tutabilmeleridir. Oysa belli bir dünya görüşü ve amaç sahibi olanların, ailenin toplumun en önemli parçası olduÄŸunu bilmeleri ve buna uygun davranmaları gerekir.
7. (O hâlde,) ey hakikati inkâra ÅŸartlanmış olanlar, bugün (geçersiz) özürler beyan etmeyin! (Öteki dünyada) siz ancak (bu dünya hayatında) yapmış olduklarınızın karşılığını göreceksiniz.
Bu hitap, meselenin sanıldığından daha da ağır olduğunu gösterir. Konunun iman-küfür üzerinden yürütülmesi meselenin evin sınırlarını aşarak topluma kadar uzanan ağır bir faturaya dönüşme tehlikesinden kaynaklanır.
Rasulullah (sav)’ın bir ÅŸeyi haram kılmasının toplumda yol açacağı tahribat, düşünüldüğünden daha ağır sonuçlar verebilir. Bu yol, giderek helal dairesini kısıtlar ve hayatı içinden çıkılmaz bir döngüye hapsedebilir.
Elbette buradaki hitap son kertede cehennem ehlinedir. Muhataba yol açtığı kötülükten vazgeçmediÄŸinde üç-beÅŸ adım sonrasını gösterir. Bu yaklaşım, Allah’a itaat etmeyerek kendisini ve ailesini zor durumda bırakıp korumayanlardan bu uyarılardan sonra artık özür veya mazeret kabul edilmeyeceÄŸine iÅŸaret eder. Nitekim kiÅŸi ancak günahta ısrar ve inatla yol açtığı kötülüklerin cezasını çekecektir.
8. Siz ey imana ermiÅŸ olanlar! Gönülden tevbe ederek Allah’a yönelin! Umulur ki Rabbiniz kötü fiillerinizi yok eder ve Allah’ın Peygamberi ile onun inancını paylaÅŸanları utandırmayacağı o Gün, sizi içinden ırmaklar akan bahçelere koyar. Onlar, önlerinden ve saÄŸ taraflarından hızla ışık yayarlar ve “Ey Rabbimiz!” diye yalvarırlar, “Bu ışığımızı ebediyyen parlat ve günahlarımızı bağışla! Çünkü Sen her ÅŸeye kadirsin!”
Ayet, müminleri samimi bir tövbe ile Allah’a dönmeye çağırır. (11) Ama en önemlisi, yukarıdan beri anlatılan meseleyi toparlar. Peygamber (sav)’in özelinde düşünülürse eÅŸlerini samimi bir tövbeye çağırıp günahlarının örtüleceÄŸini, yani affedileceklerini bildirir. Ardından cennetten bahsederek bu samimi yaklaşımlarının ödüllendirileceÄŸi müjdelenir. Öyle ki kiÅŸinin önünden ve sağından kendisini izleyen nur ifadesinden kasıt da muhtemelen yine insanın çevresine ve özellikle ailesine verdiÄŸi huzur ve mutlulukla ilgilidir. Nitekim “Ey Rabbimiz!” diye baÅŸlayan dua, bu nurun kiÅŸinin bizzat kendi talebi ve çabasıyla tamamlanabileceÄŸini göstermektedir.
“…Allah’ın Peygamberi ile onun inancını paylaÅŸanları utandırmayacağı o Gün …” ifadesi, pek çok ÅŸeyi özetler. Rabb’in elçisini ve onunla aynı yolu izleyenleri utandırmayacağından bahsetmesi, yukarıdan beri anlatılan konuyla uyum gösterir. Peygamberler utanılacak bir ÅŸey yapmaz ve yapamazlar. Onların rehberliÄŸini izleyenler için de böyledir. Dolayısıyla onlara muhalefet etmek utanılacak bir ÅŸeydir. Hatası olanlar, bu ayetle birlikte samimi bir tövbe eder ve affedilmeyi umarlar. Böylece dünyada ve ahirette utanılacak bir ÅŸeyleri kalmaz ve mutlu olurlar.
Ayette “Rabbimiz nurumuzu tamamla” ifadesi, bir ailenin nurunun bütün bireylerinin ortak katkısıyla tamamlanabileceÄŸini gösterir. Hemen arkasından gelen “Bizi affet.”cümlesi de bağışlanmanın tam anlamıyla aile birliÄŸi ile gerçekleÅŸeceÄŸini veya baÅŸka bir ifade ile kiÅŸiyi günaha sokan sâiklerin çoÄŸu zaman aile içi sorunlardan kaynakladığını dile getirir.
9. Ey Peygamber! Hakikati inkâr edenler ve ikiyüzlüler ile amansızca mücadele et ve onlara karşı kararlı ve ödünsüz davran. Ve (eÄŸer tevbe etmezlerse) varacakları yer cehennem olacaktır. O, ne kötü bir varış yeridir!
Sekizinci ayete kadar meselenin çözümlendiÄŸi düşünüldüğünde artık Peygamber (sav)’in nezdinde evi saÄŸlam ve mutlu olan her mümin, kâfirlerle ve münafıklarla sıkı bir mücadeleye giriÅŸebilir. (12) Bu yaklaşım, aile içinde erkek ya da kadın olsun arka planda sorun çıkarmanın vebalini büyültür. Ve bu vebal iki kötü örneÄŸi gündeme getirir.
10. Hakikati inkâra ÅŸartlanmış olanlara gelince, Allah, Nuh’un karısı ile Lut’un karısını(n kıssalarını) örnek getirmektedir. Onlar iki dürüst ve erdemli kulumuzun nikâhı altında idiler ama kocalarına ihanet etmiÅŸlerdi ve bu iki kadına (Hesap Günü): “Haydi bütün öteki (günahkâr)lar ile birlikte ateÅŸe girin!” denildiÄŸinde iki (kocanın) da onlara bir faydası dokunmayacaktır!
Nuh (as) ve Lut (as)’un eÅŸleri kocalarına hainlik etmiÅŸler, yani yaptıkları iÅŸler ve izledikleri yol itibariyle yaÅŸadıkları evin sınırlarını aÅŸmış kâfir ve münafıklara destek verir bir duruma düşmüşlerdir. (13) Bu durumda eÅŸlerinin peygamber olması da bir iÅŸe yaramamıştır. (14) Bu hainliÄŸin muhtevası da kasten belirtilmemiÅŸtir. Zira hangi mazeret bir hanımın doÄŸru yol üzerinde bulunan kocasına karşı, isyan eden bir toplumla beraber olmayı affettirebilir ki? Bir hanım için kocasına karşı gelip isyan etmenin bir tek sebebi olabilir. Bir sonraki ayet bu hususu açıklar.
11. Ä°mana ermiÅŸ olanlara da Allah, Firavun’un karısını(n kıssasını) örnek getirmiÅŸtir ki o: “Ey Rabbim!” diye yalvarmıştı, “Senin katında (olan) cennette benim için bir köşk inÅŸa et, beni Firavun’dan ve yaptıklarından koru ve beni ÅŸu zalim halkın elinden kurtar!”
Ä°yi örnek, Firavun’un hanımı Asiye’dir. O, eÅŸini, onun iÅŸlerini ve yaÅŸadığı toplumu sorgulayan ve onlardan kurtulmak isteyen biridir. (15)
Asiye’nin cennette bir ev istemesi, onun bütün çabalarına raÄŸmen evini kurtaramadığına iÅŸaret eder. Bu örnek, peygamberin eÅŸlerine ve onun nezdinde bütün mümin hanımlara önemli bir ÅŸey öğretir. (16) Burada bütün mümin hanımlar, kendi gündemleri ile Asiye’nin gündemi arasında bir mukayese yapmalıdır. Bir hanım için küfre ve onun yol açtığı kötülüklere karşı olmak ve yaÅŸadığı toplumu sorgulayarak bir sonuca varmak çok önemli bir bilinç gerektirir. (17) Mücadele için gerekli gücün, bu bilinçle donandığında saÄŸlam bir yuvaya ihtiyaç duyacağından şüphe edilemez.
Peygamber (sav)’in hayatı boyunca verdiÄŸi mücadele onun hanımları tarafından desteklenmesini zaruri kılmaktadır. Evinin dışında pek çok sorunla uÄŸraÅŸmak zorunda kalan birinin hiç deÄŸilse ailesi içinde huzur bulması, çok önemlidir. Aile içindeki birlik söz konusu edildiÄŸinde söz konusu destek ve doÄŸuracağı sorumluluÄŸun bütün bireyler tarafından üstlenilmesi bir zarurettir.
12. Ve Ä°mran’ın kızı Meryem(in kıssasını Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanların diÄŸer bir örneÄŸi yaptık): O iffetini korumuÅŸtu, bunun üzerine Biz onun (rahmindeki)ne ruhumuzdan üflemiÅŸtik ve Meryem Rabbinin sözlerinin ve (böylece,) vahyettiklerinin doÄŸruluÄŸunu kabul etmiÅŸ ve samimiyetle baÄŸlananlardan biri olmuÅŸtu.
Asiye örneÄŸini, Meryem’in iffet ve samimiyeti tamamlar. O’nun tasdiki ve gönülden itaati dillere destandır. (18) Böylece bir önceki ayetteki sorgulama dengeye oturur. Asiye gibi sorgulayan, Meryem gibi iffetli ve samimi davranan bir hanım Peygamber de olsa bütün kocaların baÅŸarısının arkasındaki asıl gücü gösterir. Bu yüzden Tahrim suresi bu konuya hasredilmiÅŸtir.
Sure, Peygamber (sav)’in eÅŸlerine ve onlar nezdinde bütün iman etmiÅŸ hanımlara ÅŸunu söylemektedir:
“Lut ve Nuh’un eÅŸlerini görüyorsunuz. Yaptıkları iÅŸler yüzünden kocalarına raÄŸmen zalim toplumla bir oldular. Evlerine ve eÅŸlerine hainlik ettiler. Bu kadınların kocalarına karşı yaptıkları hainlik toplum nezdinde eÅŸlerini zor durumda bırakacak cinstendi. Biz de onları beraber hareket ettikleri o zalimlerle bir tuttuk. Buna karşılık Asiye’nin eÅŸini, bütün yaptıklarını ve yaÅŸadığı toplumu özgürce sorgulamasını doÄŸru bulduk ve destekledik. Ä°ÅŸte size de anlatıyoruz. Biz size sorgulamayın, körü körüne teslim olun demiyoruz. Tam tersine Asiye gibi sorgularken aynı zamanda Meryem gibi itaatkâr ve samimi olun diyoruz. DoÄŸru yolda sorun çıkarmayın, durup dururken batıl, hileli yollar aramayın, yaptığınız ÅŸeylerin kocalarınızı toplum önünde sorumlu ve suçlu çıkarmasına yol açmayın, diyoruz. Sonuçta eÅŸinizin kendisine helal olan bir ÅŸeyi haram kılacak derecede yoldan sapmasına nasıl sebep olabilirsiniz? Her ÅŸeyi size söyleyemiyor. Onu anlayın ve sorumluluklarını paylaşın. Onun dışarıda adaleti, hakkı savunabilmesinin ve bu uÄŸurda adamakıllı mücadele edebilmesinin sizin evdeki tutumunuzla ne kadar iliÅŸkili olduÄŸunu görün artık! Hiç bir ÅŸey ailenizden daha deÄŸerli olamaz. Öyleyse kendinizi ve eÅŸinizi ateÅŸten koruyun. Kendi amellerinizden baÅŸka kimsenin sizi kurtaramayacağını bilin ve hesabınızı buna göre yapın.” (19)
Sonuç
Tahrim suresi, küfür ve nifakla mücadele etme sorumluluÄŸunda bulunan müminlerin evlerinin güvenliÄŸini konu edinir. Bu anlamda mümin hanımları, evlerinde olup biten ÅŸeylerle toplumda yaÅŸananlar arasında ilgi kurmaya çağırır. Öyle ÅŸeyler vardır ki sonuçları itibariyle kiÅŸiyi eÅŸinden ayırıp toplumun bir parçası yapar. Elbette bunun iyilik üzere olması gerekir. EÅŸini, iÅŸini ve yaÅŸadığı toplumu Allah’ın koyduÄŸu ölçülere göre sorgulayan bir hanımın kocalarını maÄŸdur ve mahcup edip zor durumda bırakacak sonuçlara imza atmaması gerekir.
Surede Rasulullah (sav)’ın hanımlarının kumpasından söz edilir. Ardından konu biraz daha ileri taşınarak Nuh (as) ve Lut (as)’un hanımlarının hainliÄŸi gündeme getirilir. Bütün bunlarda söz konusu tuzağın ve hainliÄŸin çeÅŸidinden veya mahiyetinden bahsedilmez. Çünkü bu önemli deÄŸildir. Önemli olan bir kadının kocasına karşı giriÅŸtiÄŸi ve sonu kötü biten eylemidir.
Aile iliÅŸkileri, kiÅŸiyi helali haram yapacak derecede etkileyebilen çok önemli savrulmaları içinde barındırır. Ä°nsanın keyfi isteklerinin ailesini helal dairesinden çıkaracak uzanımları olmaması gerekir. Bu nedenle ÅŸatafat, şöhret ve ÅŸehvet gibi sâiklerin aile huzurunu kaçıracak boyuta ulaÅŸmamasına dikkat edilmelidir.
Rasulullah (sav), Tahrim suresi indirildiÄŸinde surenin başında kendisine yapılan hitap karşısında bir hayli üzülmüş olmalıdır. BilindiÄŸi gibi o, bir elçi olmasının yanı sıra aynı zamanda bir yöneticidir. Surenin yaklaşımı bu anlamda olaÄŸanüstü güzeldir. Bir yönetici hatta peygamber bir devlet baÅŸkanı dahi olsa hiç kimsenin sorumsuz, sorgulanamayan bir kral gibi Allah’ın helalini haram yapmaya, yani, Allah’ın sınırlarıyla oynamaya hakkı yoktur. Ãœstelik bunu eÅŸlerini memnun etmek gibi bir gerekçeyle asla yapamaz. Kızdığı için bal ÅŸerbetini kendisine haram kılan bir yöneticinin bu uyarıya ihtiyacı vardır. Nitekim Peygamber (sav)’in bunu fark ettiÄŸi, hatasından hemen döndüğü ve bu yüzden eÅŸine bunu kimseye haber vermemesini söylediÄŸi açıktır. Sure bu nedenle bir yandan ona, diÄŸer yandan da eÅŸlerine doÄŸru davranmayı öğretir. Din, hiç kimsenin ÅŸahsi oyunlarının, kıskançlıklarının, heva ve hevesinin arkasından gidemez. Bütün arzular, Allah’ın koyduÄŸu sınırlara uymak zorundadır.
Sureden bütün müminlerin ama özellikle hanımların çıkaracağı çok önemli sonuçlar vardır. Bunların en önemlisi, baÄŸlamın bize gösterdiÄŸi/öğrettiÄŸi gibi Allah’ın sınırlarını korumak için eÅŸlerine yardımcı olmanın çok önemli bir sorumluluk gerektirdiÄŸidir.
Dipnotlar:
1) Metinde Tahrim suresi ile ilgili olarak M. Esed Meali kullanılmıştır.
2) ZemahÅŸerî, KeÅŸÅŸaf, c. 4, s. 551; Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, c. 21, s. 552.
3) Câbirî, bal ÅŸerbeti olayını Kur’an metniyle uyumlu bulmaz. Ancak bunun gerekçesini de açıklamaz. Ãœstelik Mâriye olayını tarihi açıdan imkânsız gördüğü hâlde açıklamalarını bu vakıa üzerine bina eder. (Câbirî, Fehmu’l-Kur’an, c. III; s, 409, 410.)
4) Burada hiç kimsenin Allah’ın helâl kıldığı ÅŸeyi haram kılamayacağı belirtilir. Dolayısıyla bu yemin Peygamber (sav)’den sadır olmuÅŸ bir ‘zelle’ kabul edilmiÅŸtir. (ZemahÅŸerî, KeÅŸÅŸaf, c. 4, s. 551.).
5) Bu ayet, farklı meallerde ÅŸu ÅŸekilde anlam kazanır: “(Ey müminler!) Allah, (doÄŸru ve haklı bir gerekçesi olmayan) yeminlerinizi bozmayı ve keffaretini vermeyi (size) emretmiÅŸtir. Allah, sizin Yüce Efendinizdir ve yalnız O’dur her ÅŸeyi bilen, gerçek hikmet sahibi.” (M. Esed Meali); “Allah size, yeminlerinizi (keffaretle) çözmeyi meÅŸru’ kılmıştır. Allah sizin sâhibinizdir. O bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.” (S. AteÅŸ Meali).
6) Burada helali haram kılmanın bilinen anlamda olmadığı, Yani Allah’ın onu helal kılmasını müteakiben onun haram olduÄŸuna inanmak ÅŸeklinde gerçekleÅŸmediÄŸi, Peygamber (sav)’in bunun helal olduÄŸuna inandığı hâlde, böylesi bir istifadeden vaz geçtiÄŸi belirtilmiÅŸtir. Aksi durumda böyle bir ÅŸeyin Peygamber (sav)’e asla nispet edilemeyeceÄŸi üzerinde durulmuÅŸtur. (Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, c. 21, s. 553.); Bu yaklaşım doÄŸrudur. Fakat bunu topluma anlatabilmenin zorluÄŸu muhtemelen elçinin hanımından bunu saklamasını istemesine sebep olmuÅŸtur. Nihayet sure bunu açıkladığında zaten bu gizliliÄŸin de bir anlamı kalmamıştır.
7) “Peygamber, eÅŸlerinden birine gizli bir ÅŸeyler söylemiÅŸti.” ifadesine gelince, bu söz ile Peygamber (sav)’in cariyesini kendisine haram kıldığını, bunu da, sır olarak Hafsa (r. anha)’ya söylediÄŸini, ondan bunu saklı tutmasını istediÄŸinin kastedildiÄŸi belirtilmiÅŸtir. (Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, c. 21, s. 555.); Fakat Buharî rivayetinde Peygamber (sav)’in bal ÅŸerbetini kendisine haram ettiÄŸinde eÅŸinden bunu kimseye söylememesini ister ki doÄŸruya en yakın rivayet budur. (Kurtubî, El-Câmi’u Li-Ahkâmi’l-Kur’an, c. 17, s. 466.); Ayrıca burada önce yemin edip sonra bunu bozmak zorunda kalmanın yanı sıra bir ÅŸeyi kendisine haram etmenin yanlışlığının doÄŸuracağı mahcubiyetten de söz edilmelidir. Ä°stemeden gerçekleÅŸen bu olay neticesinde bir utanma ve mahcubiyete mahal kalmayacağı sekizinci ayette belirtilir. Buna göre evde gerçekleÅŸen bir hatanın dışarıda duyulmasını istememekten daha doÄŸal bir ÅŸey olamaz. Nihayet Allah, söz konusu elçisi olduÄŸunda eÅŸler arasında gerçekleÅŸen bu kadarlık bir gizliliÄŸe dahi müsaade etmemiÅŸtir. Bu gibi durumlarda surenin kendi kendisini açıklamasına fırsat vermek en güvenli yoldur. Yani sure anlama yardım edecek bütün donanımlara genellikle sahiptir. Buna göre mana, bazen dışarıdan hemen hiç yardım almadan bazen de çok küçük yardımlarla rahatlıkla kendisini açığa vurur. Nitekim yukarıda nakledilen rivayetlerden da anlaşılacağı gibi gizli söylenen sözle bal ÅŸerbetinin haram kılınması arasındaki iliÅŸki açıktır. Buna göre ilk ayetle üçüncü ayet, aynı rivayet çerçevesinde birbirini tamamlayan bir iliÅŸkiye sahiptir.
8) Peygamber (sav)’in gizli konuÅŸmanın “bir kısmını anlatmış, bir kısmına ise hiç deÄŸinmemiÅŸ” olması, sözü edilen meselenin içeriÄŸinden ziyade ifÅŸa edilmesinin önemli olduÄŸunu gösterebileceÄŸi gibi anlatılmayan kısmın bir kocayı eÅŸleri karşısında mahcup duruma düşüren konularla da ilgisi kurulabilir. Yani kusur, ayıp veya zaaf gibi görülebilecek hususlarda bir hanımın eÅŸini baÅŸkaları nezdinde küçük düşürmemesi gerekir. Allah, bu örnekte olayı kendi ifÅŸa ederek elçisinin utanılacak hiçbir ÅŸeyi olmadığını ilan etmiÅŸtir. Sonuç itibariyle bu kefaretle telafi edilebilecek bir hatadır. Fakat elçinin mahcubiyetinden olsa gerek anlatmadığı kısım eÅŸlerinin ve onlar nezdinde bütün hanımların kocaları hakkında anlatmamaları gereken konuları da kapsıyor olabilir.
9) Burada Hakka suresinin 44-46. ayetleri hatırlanmalıdır.
10) Rasulullah (sav)’ın örnekliÄŸi ve verdiÄŸi mücadele, bu anlamda ailesine de önemli sorumluluklar yüklemektedir. Gerek kendi morali gerekse örnekliÄŸi açısından bu durum hayati bir öneme haizdir.
11) “Samimi tövbe” ( ???????? ???????? ) ÅŸeklinde isimlendirilen bu ifade, bir isnad-i mecazî olarak, “nasihat edici” (nasûh) diye tavsif edilmiÅŸtir ki bu insanların, iÅŸlemiÅŸ oldukları o kötülüklerden alabildiÄŸine piÅŸman olmaları ve bir daha aynı ÅŸeyleri yapmamaya azmettikleri bir piÅŸmanlık hâli olarak anlaşılmıştır. (ZemahÅŸerî, KeÅŸÅŸaf, c. 4, s. 556.).
12) Bu hususta ÅŸu ayet hatırlanmalıdır: “(Ve o kullar): ‘Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eÅŸler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!’ derler.” (Furkan suresi, 74. ayet. Diyanet Vakfı Meali.); Dikkat edilirse ayette takva sahibi olanlara önder olabilmek, iyi bir aile kurmakla iliÅŸkilendirilmiÅŸtir. Buna göre kiÅŸinin kötülüklerden sakınması için en önemli saiklerden biri saÄŸlıklı bir aile içinde yaÅŸamasıdır, denilebilir. Ayette münafıklardan bahsedilmesi, onların Peygamber (sav)’in aile içi sorunlarını topluma acımasızca taşıma eÄŸilimleri dolayısıyladır.
13) Ä°bn Abbas (ra)’a göre Nuh (as) ve Lut (as)’un eÅŸlerinin ihanetleri dinî meselelerde olduÄŸu nakledilmiÅŸtir. BaÅŸka hususta de¬ÄŸildir. Zira hiçbir peygamberin hanımı ahlaksızlığa düşmemiÅŸtir. Burada Nuh (as)’un karısının ihanetinin kâfir olmak, Lut (as)’un karısının ihanetinin ise kocasının gizlediÄŸi misafirleri ahlaksız kimselere bil-dirmesi olabileceÄŸi üzerinde durulmuÅŸtur. Ä°krime bu iki kadının ihanetinin, Allah’a ortak koÅŸmaları olduÄŸunu, Dahhak ise bunların ihanetinin, Allah’ı inkâr etmeleri olduÄŸunu söylemiÅŸlerdir. (Taberî, Tefsîru’t-Taberî, c. 10, s. 8113, 8114; Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, c. 21, s. 565.).
14) Burada Peygamber (sav)’in “Ey Fatıma, Ey Safiye, Ey KureyÅŸ” diye baÅŸlayıp “Ben Allah katından size gelecek bir ÅŸeye engel olamam, sizi kurtaramam.”ÅŸeklinde biten hitaplarının içeriÄŸi dikkate alınmalıdır. (Müslim, Ä°man, 350.).
15) Firavun’un hanımı; eÅŸini, onun eylemlerini/iÅŸlerini ve yaÅŸadığı toplumu sorgulayabilen ve bu sorgulama sonucunda kendince bir deÄŸerlendirme yapabilen biridir. Şüphe yok ki cenneti veya cehennemi hak etmek adına bu seçimi yapabilecek özgür bir iradeye ihtiyaç vardır. (Bknz: Mümtehine suresi, 12. ayet.).
16) Asiye (as) Allah’a iman edip onun birliÄŸini tasdik eder. Onun, kâfir olan Firavun’un nikâhında bulunması Allah’a ve Peygamberi Musa (as)’ya iman etmesine engel olmamış hatta iman etmesinden dolayı övgüye layık olmuÅŸtur. Zira bu konudaki Allah’ın yarattıkları hak¬kındaki hükmünün, hiçbir kimsenin baÅŸka birinin günahını yüklenmeyeceÄŸi, herke¬sin ancak kazandığı ile baÅŸ baÅŸa kalacağı ÅŸeklinde olduÄŸu açıklanmıştır. (Taberî, Tefsîru’t-Taberî, c. 10, s. 8114, 8115.).
17) Bir toplumu oluşturan sosyal ilişkiler ağında tartışmasız en etkili rol hanımlara düşer. Bu anlamda bir hanımın yaşadığı toplumdan kurtulmak istemesi çok ciddi bir sorgulama gerektirir. Bunca nasihatin hanımlara verildiğine bakılırsa onların aileyi koruma ve kollama görevlerinin bir hayli önemli bulunduğundan şüphe edilmemelidir.
18) Burada Asiye (as)’nin zalim bir toplumdan kurtulmak istemesiyle, helak olan iki kadının eÅŸlerine raÄŸmen toplumun haksızlığa bulaÅŸan diÄŸer kesimleriyle birlikte hareket etmesi, yani bir hanımın kocasının neyi nasıl yaptığı hakkında fikir sahibi olmasıyla, ona isyan edip hainlik etmesi arasındaki derin farka dikkat edilmelidir. Zaten konunun Meryem (as) ile sonuçlandırılması, asıl meselenin Allah’a katıksız bir teslimiyetle hak-batıl ölçüleriyle çözümleneceÄŸini gösterir. Zaten iyi niyet ve samimiyetle iman etmiÅŸ bir hanımın sorgulamaları elbette hak-batıl ölçülerine dayanır ki Asiye (as)’nin yaÅŸadığı toplumu zalim ÅŸeklinde nitelemesi de şüphesiz bu ölçüden kaynaklanmaktadır.
19) BaÄŸlama dikkat edilmediÄŸinde Asiye (as) örneÄŸi, sadece bir sorgulama konusu olarak kalır. Oysa bu örnek Meryem (as) ile dengelenmeli ve eÅŸlerin aleyhinde bir kulise dönüştürülmemelidir. Sure bu baÄŸlam eÅŸliÄŸinde bir dengeden bahseder. Hanımlar bir yandan özgür olup sorgulamalı ama diÄŸer yandan doÄŸru yolda itaat edip samimi davranmalıdırlar. EÅŸlerini Nuh (as) ve Lut (as)’un hanımları örneÄŸinde olduÄŸu gibi toplum önünde mahcup etmemeli ya da onlar aleyhinde bir ÅŸeye destek vermemelidirler. Helali haram kılacak derecede eÅŸlerini bir sarmalın içine sokmak ciddi vebal gerektirir.
Henüz yorum yapılmamış.