Makale
Tefsir'de Muhatap Tespitinin Önemi-3
Kur’an’da muhatap seçimi öyle önemlidir ki bazen metnin bütünlüğü dahi ancak onunla saÄŸlanabilir. Sure akışı içinde bazen aynı anda muhataplar çoÄŸalabilir. Kimi zaman da birinden diÄŸerine geçilir. Bu anlamda anlatım çok boyutludur. Herhangi bir konuda muhatap alınan birine cevap verilirken devamında olaya ÅŸahit olanlara (seyircilere) dönülür. Zira eleÅŸtirilen pek çok konuda olayları izleyen geniÅŸ kitlenin düşünüp karar vermesini saÄŸlamaya yönelik atıflar yapılır. Nasıl ki Peygamber (sav)’in ÅŸahsında diÄŸer inananlara sesleniliyorsa aynı ÅŸekilde kötülüğe sebep olan bir ya da birkaç kiÅŸinin ÅŸahsında o kötülüğü yapanlar ve olaya ÅŸahit olduÄŸu hâlde ses çıkarmayanlar da muhatap alınır. Bütün bunlar canlı ve hareketli bir metnin sözlü olarak toplumda dolaÅŸmasıdır. (1)
Muhataplarının kim ya da kimler olduğunun önemli olduğunu gösteren ayetlerden biri de şudur;
“Ä°nsanlardan kimi Allah’a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uÄŸrarsa çehresi deÄŸiÅŸir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da, ahiretini de kaybetmiÅŸtir. Ä°ÅŸte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.” (2)
Ayette sözü edilen kulluÄŸun/ibadetin durumu “bir yönden” ( ????? ?????? ) ÅŸeklinde nitelenir. Sorunlu olduÄŸu görülen söz konusu kulluÄŸun çeÅŸitleri bu kelime üzerinden şöyle meallendirilmiÅŸtir; kıyıdan kıyıya, tereddüt üzere, şüphe üzere, dinin yalnız bir tarafından, bir ucundan, yalnız bir yönden, bir kenardan, sınırlı ve somut bir amaç uÄŸruna, kalbiyle deÄŸil de diliyle kulluk eden, sırf bir hesaba binaen, bir uçurum kenarındaymış gibi, imanla küfrün sınırında.
Bu konuda verilen meal örneklerinin pek çoÄŸu, kiÅŸinin Allah’ı suçlayan bu menfaatçi tavrını resmetmekten uzaktır. Oysa bu ayet, kiÅŸinin imandan hemen vazgeçme tavrının arka planda Allah hakkındaki yanlış tasavvurlarından kaynaklandığını anlatır. Dolayısıyla ayetin muhatabı zaman zaman sarsıntılar geçiren mümin bir kiÅŸi deÄŸildir. Muhatap, inandığını söylediÄŸi hâlde yanlış Allah tasavvurları yüzünden inanmayanlar gibi davranan müşriklerdir. Zira onlar zaten müşrik yani kâfirdirler. Öyleyse vurgu, kulluk yapmak isteyip de bunu becerememek deÄŸildir. Mesele zaten çürük bir zeminde hareket eden ÅŸahsın, bir musibetle karşılaÅŸtığında doÄŸru yoldan sapmasıdır.
Şüphesiz ayetin muhatapları kim olursa olsun, şüphesiz inanan biri bu durumdan ders çıkarmalıdır. Ancak mümin birinin buradan çıkaracağı ders; sıkıntılı anlarındaki tavır bozukluklarını, inkâr veya ÅŸirk olarak nitelemek ya da bazı zaafları sebebiyle kendisini azaba müstahak görmek ÅŸeklinde gerçekleÅŸmemelidir.
Allah hakkında doğru düşünmeye herkesin ihtiyacı vardır. İnananların Rableri hakkında doğru düşünmeleri, onları genellikle bu tür sürçmelerden korur. Buna karşılık ayete muhatap olanlar gibi musibet anında inanmaktan vazgeçip dinden dönenler için Allah düşüncesi zaten bir çıkar/hesap ve oyun konusudur.
Bu ayette bu kişilerin kim olduğu önem kazanır. Bunlar, ibadete istekli, samimi kimseler olmadıkları gibi iman etmeye gönülden hazır da değildirler. Bu durumda meal, anlam açısından tefsire ihtiyaç duyar. Şöyle ki;
“Ve insanlardan kimi de vardır ki, (doÄŸru bir Ä°lah düşüncesi taşımadığı için) Allah’a (imanla küfrün sınırında) bir uçurumun kenarındaymış gibi kulluk eder; öyle ki, başına bir iyilik gelse…”
Muhatap seçimindeki isabet, ayetlerin doğru anlaşılmasını sağlamaya yöneliktir. Ayet ve sureler, doğru anlaşıldıktan sonra söz konusu her ne ise bu o duruma düşme ihtimali olan herkesi ilgilendirir. Nitekim Ehl-i Kitap ile ilgili ayetler de onları uyarmayı ve doğru yola yöneltmeyi amaçladığı gibi benzer durumlara düşme tehlikesi açısından inandığını söyleyen herkes için bir uyarıdır. (3)
Hac suresi, kıyâmet sarsıntısının korkunç olacağından bahsederek insanları Allah’tan sakınmaya/korkmaya çağırır. O gün, korkudan kadınların emzirdikleri çocuklarını unuttuÄŸu, endiÅŸe/panik ve çaresizliÄŸin insanı sarhoÅŸ ettiÄŸi zor bir andır [1. ve 2. ayetler].
Bu insanı ürperten girişin sebebi, Allah hakkında bilgisizce konuşmaktır [3. ve 4. ayetler].
Bundan sonra öldükten sonra diriltilmekten şüphe duyanlar için iki çarpıcı örnek sunulur: Biri doğumundan ölümüne değin insanın yaşadığı aşamalardır. Bu aşamaların her biri yaratılışın örneklerini taşır. İkincisi kuru toprağın yağmurla canlanması ve her türden ekinin boy atmasıdır. Her iki örnek yaratılışın ilk örneğini gösterir. Böylece ikinci bir defa daha yaratılmanın mümkün olduğu kanıtlanır [5-7. ayetler].
GiriÅŸte insanı ürperten sebep, biraz daha açılarak tekrar gündeme gelir ki bu yine Allah hakkında bilmeden, bir yol göstereni ve aydınlatıcı bir Kitab’ı olmadan konuÅŸmaktır [8. ayet].
İşte insanı dünyada rezil eden, ahirette ise azaba düşüren asıl sebep, bir büyüklenme içinde Allah hakkında tartışarak insanları ondan/onun yolundan uzaklaştırmaktır [9. ayet].
Kişi bu yanlış tutumuyla yol açtığı kötülüklerin karşılığını aynı şekilde görecektir [10. ayet].
Buraya kadar rehberlik yapıp yol gösteren bir elçinin elinde bulunan Kitab’ın verdiÄŸi bilgi ÅŸudur:
Allah hakkında yanlış bilgiler veren kişi ahirette çok ağır bir azaba uğrayacaktır.
Bundan sonra bu kişilerin saptırıcı eylemlerinin ağına düşen ikinci şahıslardan örnek verilir.
“Ve insanlardan kimi de vardır ki, (doÄŸru bir Ä°lah düşüncesi taşımadığı için) Allah’a (imanla küfrün sınırında)bir uçurumun kenarındaymış gibi kulluk eder; öyle ki, başına bir iyilik gelse…” [11. ayet].
Ä°ÅŸte Allah hakkında ileri geri yanlış bilgiler veren, olmadık tartışmalarla onun yolundan gitmeye engel olan kiÅŸilerin verdikleri yanlış Ä°lah/Rabb anlayışı, birilerini uçurumun kenarına getirmiÅŸtir. Kendi elleriyle kazandıkları kötülüklerin faturasını Allah’a kesip dinden dönen yani sorumluluklarını yerine getirmekten kaçan bu ÅŸahıslar, birincilere tabi olan insanlardır. Bu kimselerin Allah anlayışı sorunludur ve doÄŸru bir imana dönüşecek düzeye bir türlü gelmez. Zira bu kiÅŸiler doÄŸru düşünmek için bir çaba içine de girmez. Saptırıcılar en azından dünyayı yaÅŸarlar, oysa onlara tabi olanlar “…dünyayı da, ahireti de kaybetmiÅŸtir. Ä°ÅŸte apaçık ziyan budur.” Musibetlerin kaynağını tespit edememek onları asla çözemeyecekleri sorunlarla baÅŸ baÅŸa bırakır. Dikkat edilirse burada muhataplar, gerçek bir imanla Rablerinden razı olan müminler deÄŸildir. Buna göre bir mümin, yaptığı hatalardan dolayı kendisini uçurumun kenarında görecek bir ümitsizliÄŸe ve musibete düşmez. Zira o Rabbinin kıl kadar bile haksızlık yapmayacağını bilir ve onun hakkında asla yanlış bir zanna kapılmaz.
Dipnotlar:
1. Söz muhataplarını bulmakta güçlük çektiği zaman havada kalıp buharlaşabilmektedir.
2. Hac suresi, 11. ayet. (Diyânet Vakfı Meali); “Ve insanlardan kimi de vardır ki, Allah’a (imanla küfrün) sınır(ın)da kulluk eder; öyle ki, başına bir iyilik gelse, O’ndan hoÅŸnut olur; ama başına sınayıcı bir güçlük gelse hemen bütünüyle yüz çevirir ve böylece dünyayı da, ahireti de kaybeder; zaten, hiçbir ÅŸeyle kıyaslanamayan kayıp da gerçekte budur!” (M. Esed Meali); “Ä°nsanlardan kimi de Allah’a bir kenardan, ibadet eder. EÄŸer kendisine bir hayır gelirse onunla huzura kavuÅŸur (sevinir) ve eÄŸer başına bir kötülük gelirse yüz üstü döner (dini kötüleyerek ondan vazgeçer). O, dünyayı da, ahireti de kaybetmiÅŸtir. Ä°ÅŸte apaçık ziyan budur.” (S. AteÅŸ Meali)
3. Bu durumda bizzat Ehl-i Kitab’ın yaptığı yanlışlara benzer hatalar yapmamak için dersler çıkarılmalıdır. Kur’an’da bu ders çıkarmayı ve ibret almayı açıkça ifade eden ve Kitap’tan uzaklaÅŸmanın neticelerini resmederek iman eden herkesi uyaran ayetler de vardır. Onlardan biri Hadîd suresinin 16. ayetidir. Şöyle ki: “Ä°nananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki kalpleri Allah’ın zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine Kitap verilmiÅŸ, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalpleri katılaÅŸmış, çoÄŸu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar?” (S. AteÅŸ Meali); “Ä°mana ermiÅŸ olanların kalplerinin Allah’ı ve (kendilerine) indirilen hakikati anarken acizliklerini fark etmelerinin zamanı gelmedi mi? (Ve vakti gelmedi mi) kendilerine daha önce vahiy indirilmiÅŸ olanlara ve zamanın geçmesiyle kalpleri katılaÅŸarak çoÄŸu (bugün) yoldan sapmış olanlara benzememelerinin?” (M. Esed Meali); “Ä°man edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaÅŸanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoÄŸu fâsık kimselerdir.” (Diyânet Meali)
Mehmet YILDIRIM
Mart 05, 2019 Salı 09:15
Merhaba Musa Hocam; çok güzel detaylandırılmış bu güzel ve aydınlatıcı açılkamalar için verdiğiniz emek karşılığı Yaratan çok çok razı olsun inş. AEO