Makale
Tefsir'de Muhatap Tespitinin Önemi-1
Kâfirun suresi, kendisinden önce indirilen Mâun suresiyle muhatabı açısından son derece iliÅŸkilidir. Mâun suresinde yetim ve yoksulu dikkate almayan ve bu konuda ahlaki hiçbir kaygı taşımayan insanların din adına yaptıkları eylemler (namaz kılmak vs.) gösteriÅŸ olarak nitelenir. Ardından Kâfirun suresinde bu ilkesiz ve ahlaktan yoksun tavrı taşıyanlara “Ey inkâr edenler” diye seslenilerek müminlerin onlarla aynı hareket tarzını benimsemesinin mümkün olamayacağı açıklanır. Kronolojik anlamda nüzul sırası itibariyle ilk defa Mâun suresindeki müşriklere Kâfirun suresinde kâfir denilir. Mâun suresinde dini yalanlayanlar, Kâfirun suresinde hakikati inkâr edenlerdir. Bu yaklaşım olayın ciddiyetini arttırır. Buna göre yetim ve yoksulların sorunlarını yok sayan bir zihniyetin din sahibi olması, (yani ahirete ve hesaba inanması) kabul görmemiÅŸtir. Bu saha, aynı zamanda ibadetin gösteriÅŸe dönüşme tehlikesi taşıyan bir alandır ki burada toplumsal bir sorunu bilinçli bir ÅŸekilde göz ardı etmekle hesap gününü inkâr etmek bir tutulmuÅŸtur.
Mâun ve Kâfirun suresinde sorgulama konusu olan ÅŸey, bir bireyin yetim ve yoksul karşısında ilgisizliÄŸini ya da aymazlığını aÅŸar. Asıl sorun, toplumdaki haksızlıklara itiraz edilmemesine ve bunların topyekûn çözülmesinin istenmemesine raÄŸmen Allah’a iman edildiÄŸinin iddia edilmesidir. Çünkü bu aymazlıktan merhametli ve adil bir Allah anlayışı çıkmaz. Adil ve merhametten yoksun bir Ä°lah’a inandığını söylemek de doÄŸru kabul edilemez. Ä°ÅŸte muhatapların Kâfirun suresinde inkârcı olarak nitelenmelerinin sebebi budur.
Muhatapların müşrik/kâfir olması, konunun rengini bütünüyle deÄŸiÅŸtirir. Bu durumda Mâun ve Kâfirun surelerinin içeriÄŸinden/kapsamından basit çözüm önerileri çıkarmak zorlaşır. Ãœstelik Mâun suresinde yetim ve yoksul baÄŸlamında sistem sorgulaması yapıldığı da göz önünde bulundurulursa buradaki mesajın buharlaÅŸmaması için özen göstermek bir zaruret hâlini alır. O hâlde burada yetim doÄŸuran sebepleri ve yoksul üreten zemini yok etmeyi amaçlamak, onlar toplumun eÅŸit bir üyesi oluncaya kadar her ÅŸeyini onlarla paylaÅŸmayı düşünmek gerekir. Peygamber (sav)’in bu sureler indirildiÄŸinde takındığı tavır budur. Çünkü surelerin indirildiÄŸi aÅŸama onun bu sorunu kökten çözmesine imkân vermez. Zira surenin direk muhatabı, meseleyi çözme imkânını elinde bulunduran Mekke yöneticileridir. Peygamber (sav)’in mücadelesi sırasında karşısında duranlar bu kiÅŸilerdir.
Bu muhataplar, Emeviler ya da Abbasiler devrinde aranıp bulunamaz. Osmanlıda da müşrik ya da kâfir sadece Ehl-i Kitap olan dış güçlerdir. Hâlbuki Mâun ve Kâfirun surelerinde altı çizilen eleÅŸtiri konusu, özellikle içe yöneliktir. Fakat bu içe dönük eleÅŸtirinin muhatapları münafıklar da deÄŸildir. Böyle anlaşıldığında hiç kimse gerekli öğütleri çıkaramayacaktır. Zira konu namazı vaktinde kılmamak, tadili erkâna riayet etmemek ve ibadette riya ile alâkalandırıldığında surenin asıl mesajı buharlaşır.
Ä°slam devletlerinin hâkim olduÄŸu ve galip zihin yapısının iÅŸlediÄŸi ortamlarda Mâun ve Kâfirun suresinin muhatapları kaybolur. Çünkü Mekke müşrikleri gibi sistemi temsil edecek ve sorgulama konusu edilebilecek bir odak noktası yoktur. Oysa bu sureler halkın eline yöneticileri tarafından kandırılmalarını önleyecek çok önemli ölçüler verir. Yetim ve yoksul doÄŸuran sebepler acilen çözümlenmelidir. Yetim arkası, kimsesi bulunmayandır. Dolayısıyla haksız yönetimler elinde toplumda ezilirler, önemsenmezler ve adaletten paylarını alamazlar. Sınıfsal anlamda aÅŸağıda kabul edilirler. Yoksullar için de benzeri ÅŸeyler söylenebilir. Ä°ÅŸte yetim ve yoksul toplumda adalet ve eÅŸitliÄŸi anımsatan sembollerdir. BaÅŸka bir ifade ile yetim, bir topumda eÅŸitlik ve adaletin iÅŸleyip iÅŸlemediÄŸini gösteren bir ayraçtır. Bunların namazda sürekli okunan bir surenin içeriÄŸinde bulunması, yani kiÅŸiye devamlı surette hak ve hukuklarını hatırlatması çok önemli bir iÅŸlev görür. KiÅŸinin zihnini adalet hususunda canlı tutar. Onlara yapılan haksızlıkların unutulmasına izin vermez. Toplumda sınıfsal ayrımlara ve ayrıcalıklara varan iÅŸleyiÅŸleri mahkûm eder.
Bir toplumda yetimler itilip kakılıyor ve yoksullar doyurulmuyorsa o toplumun din ile iliÅŸkisi, gösteriÅŸ ve riyadan ibaret sayılır. Bu iki sure, bir anlamda “Herkesin mutlu olmasını ümit etmek ve bu uÄŸurda çaba harcamak” anlamında bir olguya iÅŸaret eder. Ä°nanan insanların sistem, düzen ya da dinden anladıkları hususunda diÄŸerlerinden farklarını ortaya koyar. Aç ve açıkta olan, arkası ve dayanağı olmayan insanların sorunlarının öncelikle çözülmesi gerektiÄŸi konusunda toplumsal bir sorumluluktan bahseden ayetler, özellikle yönetici konumunda olanlarla ilgilidir. Dikkat edilirse Peygamber (sav)’e muhalefet edenler de her seferinde yönetimde pay sahibi, ileri gelen, elit, bürokrat kesim ile şımarık zenginlerdir. Ancak zaman içerisinde “küfür” kavramı adres deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve sadece dış güçlere ait kılınarak buharlaÅŸmıştır.
Mâun ve Kâfirun surelerinin taşıdığı Ä°lahî mesaj evrenseldir. Bu mesaja göre yetim ve yoksullar asla göz ardı edilmemelidir. Bu yaklaşım, Tevrat ve Ä°ncil tarafından da doÄŸrulanır. Dolayısıyla aklı başında insaf sahibi Ehl-i Kitap mensuplarının da bunu görmeleri gerekir. Kalbi bütünüyle hasetle kaplanmamış ve günahla tamamen kirlenmemiÅŸ hiç kimse yetim ve yoksul üreten bir sistemi savunamaz. Ve pek çok yerde doÄŸru ve dürüst insanlar bulmak hâlâ mümkündür. Buna göre refah içinde yaÅŸayan ülkelerin insanlarını kendileri dışında açlık ve zulümle boÄŸuÅŸan çok yoÄŸun kitlelerin varlığından haberdar etmek gerekir. Hatta bunlara sebep olan sorunların kaynaklarının doÄŸru tespit edilip gösterilmesi bir zarurettir. Buna göre Mâun ve Kâfirun surelerinin içeriÄŸi kimsenin kayıtsız kalamayacağı kadar önemli ve dikkat çekicidir. Bir yerin deÄŸeri, yetim ve yoksullarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Burada ölçü, kiÅŸinin yaÅŸadığı ortamı sorgulamasıyla elde edilir. Surelerin indiÄŸi zaman diliminde meydana getirdiÄŸi güç, bu sorgulama neticesinde dönemin yöneticilerini en azından vicdanlarda mahkûm etmiÅŸ, ibadetle gösteriÅŸ arasındaki farkı anlamaya imkân vermiÅŸtir. Fakat ne yazık ki devam eden tarihi süreçte bu tür sorgulamalar, galip zihnin marifetiyle terk edilmiÅŸtir. (1)
Bu yaklaşım; Emeviler, Abbasiler veya Osmanlıların, Mekke dönemine benzer bir ÅŸekilde muhataplarını iyi tespit ederek karşılarında kâfir aramaları gerektiÄŸi ile ilgili deÄŸildir. Ortak bir kültür oluÅŸturmuÅŸ ve sınırları içinde birlik ve bütünlüğü hedefleyen bir medeniyetin kendi içinde kâfir aramasını beklemek doÄŸru olmayabilir. Ancak insanların yetim kalmasına yol açan sebepleri sorgulamamak, yetimleri insan yerine koymamak, adalet aramamak ve yoksulluÄŸu yok etmeye çalışmamak gibi toplumsal sorunların özellikle yönetici ve zengin sınıfların cahilliÄŸinden, beceriksizliÄŸinden ama daha çok ihtiraslarını gerçekleÅŸtirme eÄŸilimlerinden kaynaklandığını kabul etmek gerekir. Hiçbir yönetim bu olumsuz tabloyu Allah ile iliÅŸkilendirememelidir. Yani yetim ve yoksulların sorunlarını kendi üstünden atamamalıdır. Buna kimsenin hakkı yoktur. Ä°nsanlar baÅŸlarına gelen musibetlerin sebeplerini sorgulamak ve hesap sormak zorundadırlar. Mekke aristokrasisinin gerçekten inanmadığı hâlde yeri geldiÄŸinde dindar gözükmesinin sebebi bu sorgulamadan kurtulmak isteÄŸiyle iliÅŸkilidir. Bir sistem veya yapı, kendi içinde bu denli sınıfsal ayrımlara yol açan sebeplerin başında sosyal adaletsizliÄŸin geldiÄŸini bilmelidir. Bu yaklaşımın doÄŸru bir din anlayışıyla baÄŸdaÅŸmayacağını fark etmelidir. Åžahısların birebir nitelenmesinden ziyade hiç deÄŸilse haksızlıklara yol açan yönetim biçimindeki olumsuzlukları sorgulamanın kapısı aralanmalıdır.
Din olgusu, ciddi bir iÅŸtir. Allah, kader, kulluk gibi kavramlar geliÅŸigüzel kullanılamazlar. Aksi hâlde insanları kandırmanın vesilesi olurlar. Hâlbuki Ä°slam dini insanları sadece birilerinin iÅŸine gelen sahte din anlayışlarından kurtarmak için gelmiÅŸtir. Ä°slam, insanların uydurdukları diÄŸer dinler gibi bir din deÄŸildir. Bu yüzden ilgili kavramların doÄŸru anlaşılması, bir zarurettir. Ä°nsanları köleleÅŸtiren, türbe ve yatırlar önünde yalvartan, dilenmek zorunda bırakan veya geçinmek uÄŸrunda bir ömür harcatan bir sistemin dinden faydalanmasına izin vermemek gerekir. Din, bu sorunları çözmek için vardır. Yoksa haksızlıklar önünde çaresizlik üretip zulüm ve baskılara karşı sabır telkin etmek ya da aciz kılınmışlara mazeret bulmak için deÄŸil. (2)
Mâun ve Kâfirun sureleri, yetim ve yoksulu görmeyen bir dini kabul etmez. Hatta konunun öneminden olsa gerek bu yaklaşımları hesap gününü yalanlama ve küfür olarak niteler. Bu surelerde söz konusu edilen tavrın muhataplarının doÄŸru/iyi tespit edilmesi durumunda surenin amacının ezilen halklara sorgulama ve hesap sorma imkânı verdiÄŸi görülecektir. Allah’ın adil ve merhametli olduÄŸunu bilmek, yaÅŸanan adaletsizliklerin sorumlularını bulmaya yardım edecektir.
Dipnotlar:
1. Nihayet bugün için adı İslam olan ama bu nitelemeye yakışmayan pek çok yerde yetim ve yoksul doğuran yığınla sebep göz önünde dururken başka muhataplar aramaya da hacet yoktur.
2. Mâun ve Kâfirun sureleri, insanların eline hesap günü ile ilgili bir ölçü verir. Yetim ve yoksul doÄŸuran sebepleri görmüyorlarsa kiÅŸilerin dini yalanladığını haber verir. Burada dini yalanlamak hesap gününü yok saymaktır. Hesap gününü yok sayanlar, yani hesap vermeyecekmiÅŸ gibi yaÅŸayanlardan her türlü kötülük beklenir. Mâun suresinde bunlar müşriklerdir. Yani aynı zamanda dindar. Sure onların ibadet gösterileri altında dini yalanladıklarını bildirir. Kâfirun suresinde de bu kiÅŸiler açıkça kâfir diye nitelenince, durum daha da anlaşılır hâle gelir. Yetim ve yoksul, turnusol kâğıdıdır. KiÅŸilerin gerçekten iman edip etmediÄŸini açığa çıkarır. Nihayet yetim ve yoksula duyarsız kalan birinin dindarlık seviyesi hiçbir deÄŸer ifade etmez.
derviÅŸ
Mart 26, 2019 Salı 10:42
merhaba hocam, sözün gücü kitabınızı okudum, okuyorum. kitabınızla tanışanada dek 'galip zihinle' yapılan okumaların neden yetersiz kaldığını anlayamamıştım. O vurucu tespit sayesinde zihnimi yoran birçok meselenin yerli yerine oturduğuna tanık oldum. Rabbime şükrettim. emeğinize sağlık. tarihe nitelikli bir not düştüğünüz için size minnettarım. kitabı çevremde birçok insana okudum, okuyorum.