Makale
Süs İçinde Yetiştirilen Kızlar İfadesi Kime Ait
23 Temmuz 2018
Sözün kime ait olduÄŸu konusunda baÄŸlamından koparılarak hata yapılan ayet meallerinden biri de ÅŸudur;
“Onlardan biri, Rahman’a isnat ettiÄŸi kız çocuÄŸuyla müjdelenince, hiddetlenerek yüzü simsiyah kesilir. Süs içinde yetiÅŸtirilip savaÅŸ edemeyecek olanı mı istemiyorlar? (Onları Allah’ın parçası mı sayıyorlar?)” (1)
MüÅŸrikler, kız çocuklarını öldürüp bu cinayetlerini meÅŸru kılmak adına onların Allah’a gittiÄŸini ve bunların onun (hâÅŸâ) kızları olduÄŸunu iddia ederler. Allah ise bu taksimin haksız bir ÅŸekilde yapıldığını yani müÅŸrik zihnin en deÄŸerli ÅŸeyini mabuduna vermesi gerekirken iÅŸe yaramayan kızları ona layık gördüÄŸünü dile getirir. Böylelikle müÅŸriklerin iman iddialarındaki samimiyetsizlikleri ve tutarsızlıkları ortaya konulur. Ancak ayetin ikinci cümlesi Allah’a ait kabul edildiÄŸinde bu yorumla, kız çocuklarıyla ilgili müÅŸrik bakış açısını kınanırken onlar adına olumsuz bir tespit de yapılmış olur.
Meallerin pek çoÄŸunda kızlarla ilgili ifadeler ÅŸu ÅŸekildedir:
Süs içinde yetiÅŸen ve tartışmada meramını kuvvetle anlatamayan.
Süs içinde yetiÅŸtirilip, mücadelede açık olmayan (tartışmayı ve kavgayı beceremeyen)
Süs içinde yetiÅŸtirilip savaÅŸ edemeyecek olan.
Süs içerisinde (narin bir biçimde) yetiÅŸtirilen ve tartışmada (delilini erkekler gibi) açıklayamayan.
Süs içinde yetiÅŸtirilen, fakat çekiÅŸme ve savaÅŸta yetersiz kalan.
Ziynet içinde yetiÅŸtirilecek de muhasamaya gelince beceremeyecek olan.
Süs içinde yetiÅŸtirilip de tartışıp çekiÅŸmede, (hayat ile mücadelede) açıklık getiremeyen.
Süs içinde yetiÅŸtirilip büyütülen ve iddiasını ispat edemeyen kimseyi (yaradılışça pek zayıf olan kızları).
Süslenip bezenerek yetiÅŸen ve münakaÅŸada, düÅŸmanlıkta, apaçık bir delil bile getiremeyen, istediÄŸini söyleyemeyen.
Bütün bu ifadeler, güya müÅŸriklerin tutarsızlığını dile getiren Allah’ın sözleridir.
Bu mesele sadece meal düzeyinde deÄŸil, ayetle ilgili açıklamalarda da çoÄŸunlukla bu ÅŸekilde ele alınır. ÖrneÄŸin Râzî’nin bu husustaki açıklaması ÅŸöyledir: “Daha sonra Allah, ‘O, yaratmakta olduklarından, kızlar edindi de, oÄŸulları size mi ayırıp seçti?!’ buyurmuÅŸtur. Bil ki Allah Teâlâ bu münazarayı, en güzel ÅŸekilde sıralamıştır. Çünkü o, kendisinin çocuÄŸu bulunamayacağını anlatmış, çocuÄŸunun olmasının farzedilmesi hâlinde bu çocuklarının kız olmasının imkânsızlığını beyan etmiÅŸtir. ÇocuÄŸunun bulunamayacağının izahı ÅŸöyle yapılabilir: Çocuk, hiç ÅŸüphe yok ki babadan bir parçadır. Parçası bulunan ÅŸey ise, ‘mürekkep’ varlıktır. Her mürekkep ise, ‘mümkün’ varlıktır. Hem sonra, böyle olan ÅŸey, birleÅŸmeyi, ayrılmayı, bir araya gelmeyi ve dağılmayı kabul eder, demektir. Bunları kabul eden ÅŸey ise, sonradan var olmuÅŸ ve yaratılmış biridir. Dolayısıyla böyle olan, kadim ve ezelî bir ilah olamaz. Ä°kinci hususa, yani Allah’ın çocuÄŸu olduÄŸu farzedilmesi durumunda, bu çocuÄŸun kız olmasının imkânsızlığının izahı da ÅŸöyledir: Çünkü oÄŸlan, kızdan daha üstündür. Binâenaleyh kalkıp, Allah’ın, kendisi için kız çocuklar edinip erkek çocukları kullarına nasip ettiÄŸini söylersek, kulların durumunun, Allah’ın durumundan daha mükemmel ve üstün olması gerekir ki bu, aklın bedaheti ile reddedilen bir durumdur…” (2)
Bir ayetin kendi anlam çerçevesi ve baÄŸlamı açısından ilk muhataplarının nezdinde ne ifade ettiÄŸi çok önemlidir. Yani bu açıklama, ayetin ilk muhataplarına yapılsaydı, hiçbir ÅŸey anlamazlardı. Allah’ın mürekkep bir varlık olmadığı dolayısıyla bir parçasının olmayacağı tezi Râzî’nin kendi döneminde içinde yaÅŸadığı çaÄŸa ait bir tartışmasıdır ve özellikle Ä°sa (as)’nın Allah’ın oÄŸlu olmayacağı ile ilgilidir. Ve belki bu anlamda kullanılabilir. Fakat bu cevap, ilk muhatapları açısından müÅŸriklerin bu iddiasını sanki gerçek/saÄŸlam felsefî bir temele oturuyormuÅŸ gibi konuyu haddinden fazla ciddiye almak anlamına gelir. Üstelik Mekkeli müÅŸriklerinin kastı Allah’ın mürekkep bir canlı olup olmadığı da deÄŸildir. O hâlde nasıl bazı ayetlerle ilgili açıklamalar metni dışında sadece tefsir cümlesi ÅŸeklinde deÄŸer kazanmalıysa bu tür açıklamalar da elbette ayetin kendi dönemi ile ilgili anlam dünyası tüketildikten sonra yapılmalıdır. (3)
Bu savunmada yer verilen “Allah’ın kız çocuklar edinip, erkek çocukları kullarına nasip etmesi, kulların durumunun Rablerinden daha iyi olmasını gerektirir.” yaklaşımı, müÅŸrik tezine karşı çıkacağım derken onların açtığı kuyuya düÅŸmek anlamına gelir. Erkekle kız arasında bu mukayeseyi yapan onlardır. DoÄŸru olmayan da budur zaten. Buna göre mesele “Erkek daha güçlü öyleyse bunu Allah’a ait kılmalıydınız, çünkü bu sefer kullarının durumu Allah’ın durumundan daha mükemmel ve üstün olmayacaktır.” ÅŸeklinde anlaşılır. Bu kıyas her iki açıdan da batıldır. Zira mesele erkek ve kızın birbirine üstünlüÄŸü baÄŸlamında ele alındığında bir yanlışı düzelteceÄŸim derken baÅŸka bir hataya düÅŸülmektedir. Zira erkek ve kız hakkında yanlış mukayese müÅŸriklere aittir. BeÄŸendikleri erkekleri kendilerine ayırıp kızları Allah’a verdiklerini düÅŸünmelerinin temelinde “kendi düÅŸünceleri açısından” deÄŸer vermedikleri bir ÅŸeyi, Allah’a ait kılmalarındaki dengesiz/tutarsızlık söz konusudur. (4) Burada hem bu tutarsızlıkları hem de kızlara layık gördükleri durum kınanmalıdır. Bu nedenle tartışmaya onların açtığı kapıdan girmemek, yani erkek-kız mukayesesindeki çeliÅŸkiyi onlara bırakmak ve buradan doÄŸacak sorunları da onların hesabına yazmak gerekir. (5)
Bazı tefsirlerde bu ayetler sadedinde kızların eksikliÄŸine dikkat çekilmek istendiÄŸi açıklanır. “Süs içinde büyütülen” sözü, kızların iç bir iÅŸe yaramadığı ile ilgilidir ve bunu Allah söylemiÅŸtir. (6) Buna göre süs içinde büyütülmek, aslında bir nevi noksanlıktır. Çünkü eÄŸer hanımlarda böyle bir noksanlık olmasaydı, süsle-püsle tezyine ihtiyaç duymayacağına deÄŸinilir. Bunun yanısıra ?????? ??? ?????????? ?????? ??????? ifadesinin de kızları nitelediÄŸi düÅŸünüldüÄŸünden –ki neredeyse bütün mealler bu anlamı tercih etmiÅŸlerdir- tartışmada (hüccetini) açıklayamayan veya çekiÅŸme ve savaÅŸta yetersiz kalan vb. manalar verilen ayet, kızların mücadeleye ihtiyaç duyduÄŸu zaman bunu hakkıyla yapamayacağını ve eÄŸer bu bir tartışma ise delillerini yeterince ortaya koyamayacağını dile getirir. (7) Binâenaleyh bu eksikliklerle malul kızların, Allah’ın çocukları olduÄŸunu söylemenin nasıl uygun düÅŸebileceÄŸi üzerinde durulur. (8)
Hâlbuki “Bütün ömrünü süs içinde geçirecek bir çocuk sahibi oldum ha!”ifadesi müÅŸriklerin sözüdür. (9) Zaten bu söz onlara yakışır. Kız çocuklarının iÅŸe yaramadığını söyleyenler onlardır. Ayet erkek-kız çocukları arasında yapılan haksız bir taksimden söz etmez. Vurgulanan ÅŸey, onların bu çocuklarla ilgili düÅŸüncelerinin haksızlığı ve onlar adına sahip oldukları önyargı sebebiyle yaÅŸadıkları iç çatışmalarıdır. Nüzul sırası itibariyle Zuhruf’dan sonra gelen Nahl suresinde bu iç çatışma, daha da açık bir ÅŸekilde ortaya konur. (10)
Åžöyle ki:
“Onlar, kızların Allah’a ait olduÄŸunu iddia ediyorlar. HâÅŸâ! Allah bundan münezzehtir. BeÄŸendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor. Onlardan birine kız müjdelendiÄŸi zaman öfkelenmiÅŸ olarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüÄŸünden dolayı kavminden gizlenir. Onu, aÅŸağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa topraÄŸa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür!” (11)
Koyu bir cahillik örneÄŸi olarak burada anlatılan mesele, zavallı birinin doÄŸan kız çocuÄŸunu, aÅŸağılanmayı göze alarak yanında mı tutacağı yoksa öldürüp topraÄŸa mı gömeceÄŸi hakkında içine düÅŸtüÄŸü kararsızlık/iç çatışmadır. M. Esed, burada ?????? ??? ?????????? ?????? ??????? cümlesini, kıza deÄŸil konuÅŸan kiÅŸiye ait bir iç çatışma ÅŸeklinde sunar. Dolayısıyla burada tasvir edilen ÅŸey, Nahl suresinin 57-59. ayetlerinde bahsedildiÄŸi gibi kız çocuÄŸu olan ve buna üzülen cahil bir babanın zihin bulanıklığıdır. (12) Bu anlamda M. Esed’in verdiÄŸi meal ÅŸu ÅŸekildedir:
“Nitekim onlardan birine, Rahman’a kolayca isnad ettiÄŸi (çocuÄŸun doÄŸumu) müjdelenirse, yüzü kararır ve içi öfkeyle dolar. ‘Ne!’ (diye ÅŸaÅŸkınlıkla sorar), ‘(Bir kız sahibi mi oldum) (yalnız) süs için var olan bir kız?’ Bunun üzerine kendini belli belirsiz bir iç çatışmanın içinde bulur.”
GörüldüÄŸü gibi sözün kime ait olduÄŸu, anlamı son derece etkileyen çok önemli bir konudur. Aksi hâlde gereksiz pek çok tartışmanın içine girilebilir.
Not: Bu makale “Sözün BaÄŸlamı” isimli eserden iktibas edilmiÅŸtir.
Dipnotlar:
1. Zuhruf suresi, 17, 18. ayetler. (Diyânet Vakfı Meali)
2. Açıklama ÅŸöyle devam eder: “Daha sonra Hak Teâlâ, kızların noksan olduklarını ÅŸöylece beyan etmiÅŸtir: ‘Onlardan birine, Rahman’a isnat ettiÄŸi ÅŸeyin bir benzeri müjde verildiÄŸi zaman, o insan gamla dolar ve (âdeta) dilsiz hâlde, yüzü kapkara kesilir.’ Bu, ‘Noksanlıkta bu derece olan bir ÅŸeyi, aklı olan insanın Allah’a nispet etmesi nasıl uygun olabilir?’ demektir.” (Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, c. 19, s. 507, 508.)
3. Åžüphesiz Mekke’de ya da Medine’de yol açtığı etki belirlenip ardından ayetin evrensel yönü tespit edildikten sonra muhataplarının bu ilkeleri kendi dünyalarına indirgemelerinin önünde gerek muhataplarının zihni dünyası gerekse âlemin deÄŸiÅŸken yapısı açısından anlam çerçevesine getirilebilecek bir sınır yoktur ve olmamalıdır.
4. “Demek erkek size, diÅŸi O’na öyle mi? O zaman bu, insafsızca bir taksim!”(Necm suresi, 21, 22. ayetler. Diyânet Vakfı Meali); Bunun adaletsiz bir taksim olduÄŸu yaklaşımı burada yine müÅŸrikler açısındandır. Yani, bu ayarlamayı yapan onlardır ve bu yüzden haksızdırlar. Buna göre sözün Allah’a ait olması, içerik itibariyle onların yaklaşımlarının sorgulandığı, bu söz ve tavırlarıyla ilzam edildikleri gerçeÄŸini deÄŸiÅŸtirmez. Nitekim ÅŸu ayet, müÅŸriklerin tutumunu resmeden açık bir bilgi verir. “Ahirete inanmayanlar, meleklere diÅŸilerin adlarını takıyorlar.” (Necm suresi, 27. ayet. Diyânet Vakfı Meali); Ahirete inanmayanların bu yaklaşımı, konuyu reddedilecek bir ÅŸekilde ele alarak görünenden baÅŸka bir hedef peÅŸinde koÅŸtukları, meseleyi küçümsedikleri veya alay ettikleri anlamına gelir.
5. Bazı fakir müÅŸrikler, kız çocuklarını öldürürler. Bu yapılana ses çıkarmadığı için hepsi katil hükmündedirler. Hiçbir istisna olmadan bütün müÅŸrikleri suçlu kılan en önemli durum onların kız çocuklarına yapılan haksızlığı meÅŸru gösterme çabasıdır. Öldürdükleri kız çocuklarının Allah’a gittiÄŸini ve melek olduÄŸunu söylerler. Bu onların atalarından miras aldıkları bir kabuldür. Kur’an onları hikmetlerle dolu Kitab’a (vahye) dayanmaya davet eder (1-5). Ama onların niyeti gönderilen elçilerle alay etmektir. Ve bu yüzden helak olurlar (6-8). Gökleri ve yeri yaratanın Allah olduÄŸunu itiraf etmeleri de bir yalandır. Zira onlar doÄŸru yolu seçip izlemezler. Öldükten sonra dirilip hesap vermeyi kabul etmezler. Sahip oldukları hiçbir ÅŸeyi Allah’ın lütfu olarak görmezler (9-14). Ä°ÅŸte bu alaycı müÅŸrik kâfirlerdir kız çocukları olduÄŸunda yüzleri simsiyah kesilen ve bir iÅŸe yaramadıklarını düÅŸündüÄŸü için öldürmeyi planlayan. ÖldürdüÄŸü kızları Allah’ın melekleri/kızları sayan. “Rahman dileseydi, biz onlara tapmazdık, biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız.” diyen (15-25) hep onlardır.
6. Ä°bn Abbas (ra), Mücâhid, Katade ve Süddi’ye göre, ziynetler içerisinde büyütülen ve tartışmalarda deliller ileri sürmeyen bu insanlardan maksat, ka¬dınlar ve cariyelerdir, Zira bunlar, lehlerine delil zikrederken, aleyhlerine ola¬cak delilleri de karşı tarafa verebilirler. MüÅŸrikler, oÄŸulların kendilerine ait oldu¬ÄŸunu, kızların ise Allah’a ait olduÄŸunu iddia etmiÅŸler bu sebeple de ayetin kınamasına muhatap olmuÅŸlardır. Taberî’nin tercihi budur. Ä°bni-i Zeyd’e göre ise ayette zikredilen, süs eÅŸyaları içinde yetiÅŸtirilen ve mücadele gücü olmayandan maksat, Allah’a ortak koÅŸanların tapmış oldukları putlardır. Zira müÅŸrikler, altın ve gümüÅŸten putlar yapar ve onlara taparlardı. Bu¬na göre ayetin, “Süs eÅŸyalarından yapılan ve hiçbir mücadele gücü olmayan putları mı Allaha ortak koÅŸuyorsunuz?” ÅŸeklinde anlam kazanacağı belirtilmiÅŸtir. (Taberî, Tefsîru’t-Taberî, c. 9, s. 7273.)
7. Sözün müÅŸriklere ait olduÄŸu anlaşılsaydı, erkeklerle mukayese edilerek kızların eksik varlıklar olduÄŸunu ispat etmeye, gerek duyulmayacaktı. Nihayet erkek veya hanımlar yaratılış itibariyle mukayese edilemeyecek kadar faklı ve kendine has özelliklere sahiptirler. Yaratılış dışında sonradan kazanılan yetilere gelince bunlar zaten yer, durum, zaman, imkân gibi pek çok sâikten etkilendiÄŸi için tartışma dışındadır. Yani burada ayetteki ikinci cümlenin Allah’a ait kabul edilmesi, kızlarla ilgili haksız ve gereksiz yorumlara kapı aralamıştır.
8. Sözün sahibi Allah olunca ayetteki ifadenin kızların eksikliÄŸine dikkat çekilir ve buna göre süs içinde büyütülenlerin aslında noksan olduÄŸu belirtilir. Zira eÄŸer onun kendisinde böyle bir noksanlık olmasaydı, süsle-püsle tezyine ihtiyaç duymayacağı dile getirilir. Ardından Allah’ın onun durumunun eksikliÄŸini, “vuruÅŸmada (hüccetini) açıklayamayan” ifadesiyle ortaya koyduÄŸu açıklanır. Kız/kadın, mücâdele ve çekiÅŸme ihtiyaç duyduÄŸu zaman bunu hakkıyla yapamaz ve delilini ortaya koyamaz. Çünkü dili tutuk, aklı kıt ve tabiaten biraz ahmak kabul edilir. Kadın, hüccetini ortaya koymak isteÄŸiyle konuÅŸtuÄŸunda, çoÄŸu zaman kendi aleyhine delil olacak ÅŸeyleri söyler, denilir. Ayrıca “süs içinde” ifadesinin, süslenmenin kadınlar için mubah, erkekler için haram olduÄŸuna delâlet ettiÄŸi belirtilir. Zira Allah bunu ayıp ve noksanlığın gerekçelerinden kabul etmiÅŸtir. Binâenaleyh erkeÄŸin buna yönelmesi, kendisini zillete düÅŸürmesi demektir ki bu, Peygamber (sav)’in ‘Müminin kendisini rezil-rüsva etmesi caiz deÄŸildir.’ hadisinden ötürü haram sayıldığı açıklanır. Bu anlamda erkeÄŸe uygun olan süs, Allah’a taat yolunda sabır ve takva ziyneti ile süslenmektir, denilmiÅŸtir. (Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, c. 19, s. 508, 509.); Burada kadınlarla ilgili olumsuz ifadelerin kendi dönemi içinde deÄŸerlendirilmesi gerekir.
9. Yukarıdaki ayette “Süs içinde yetiÅŸtirilip savaÅŸ edemeyecek olanı mı istemiyorlar?” denilirken söz Allah’a ait kılınsa bile bu ifadenin müÅŸrik zihnin konuya bakış açısını yansıttığı düÅŸünülmelidir.
10. Ayette dile getirilen ?????? ??? ?????????? ?????? ??????? cümlesi, kız çocuÄŸunun çatışma/savaÅŸ/mücadele durumuna ehil/yatkın/müsait olmadığını anlatıyor olması ihtimali de vardır. Fakat bu durumda dahi sözün müÅŸriÄŸe ait olması sonucu deÄŸiÅŸtirmeyecektir. Zira ortaya çıkan tutarsızlığın failleri onlardır. Nitekim Nahl suresindeki ilgili ayet, müÅŸriklerin iç çatışmasını ortaya koyarak bu ayeti açıklayan yeterince ikna edici bir tercih oluÅŸturur.
11. Nahl suresi, 57-59. ayetler. (Diyânet Vakfı Meali); Mamafih müÅŸriklerin erkek ve kız çocukları hakkında birini diÄŸerine tercih eden tavırlarındaki tutarsızlıklar baÅŸka bir yerde ÅŸu ÅŸekilde dile getirilir: “Demek erkek size, diÅŸi O’na öyle mi? O zaman bu, insafsızca bir taksim!” (Necm suresi, 21, 22. ayetler. Diyânet Vakfı Meali)
12. Zuhruf suresi, 17, 18. ayetler. (M. Esed Meali); Bu hususta meallerden birkaçı da ÅŸu ÅŸekildedir: “O müÅŸriklerden birine Rahman’a layık gördüÄŸü kız çocuÄŸunun doÄŸum haberi verilince yüzü kapkara kesilir ve öfkeden yutkunur durur. Ardından ‘Demek ÅŸimdi ben, süs-püs içinde büyüyecek, büyüdüÄŸü zaman da kendini savunmaktan bile aciz olacak bir kız çocuk sahibi odum!’ diye söylenir durur.” (M. Öztürk Meali); “Onlardan birine Rahmân’a benzer olarak anlattığı (kız çocuÄŸu) müjdelense yüzü kapkara kesilir, öfkesinden yutkunup durur. Süs içinde yetiÅŸtirilip, mücâdelede açık olmayanı (tartışmayı ve kavgayı beceremeyeni) mi (Allah’ın çocuÄŸu yaptılar)?” (S. AteÅŸ Meali); “Onlardan birine O çok esirgeyici (Allah’a) isnâd etdiÄŸi bir benzerle müjde verildiÄŸi zaman o, gamla dolu ve ebkem bir halde, yüzü kapkara kesiliyor. (Onlar) süs içinde yetiÅŸdirilmekde olub da kendisi mücâdele (hüccetini) açıklamayan kiÅŸiyi mi (Allah’a nisbet ediyorlar)?” H. B. Çantay Meali); “Onlardan biri, Rahman’a örnek kıldığı (isnad ettiÄŸi kız çocuÄŸu) ile müjdelendiÄŸi zaman, öfkesinden yüzü simsiyah kesilir. Süs içerisinde (narin bir biçimde) yetiÅŸtirilen ve tartışmada (delilini erkekler gibi) açıklayamayanı mı Allah’a isnad ediyorlar?” (Diyânet Meali); “Onlardan biri, Rahman’a benzer gösterdiÄŸi/Rahman’a isnat ettiÄŸi kız evlatla müjdelendiÄŸinde, yüzü simsiyah kesilir de öfkeden yutkunur durur. Süs içinde yetiÅŸtirilen, fakat çekiÅŸme ve savaÅŸta yetersiz kalanı, öyle mi?” (Y. N. Öztürk Meali); “Oysa onlardan biri, O, Rahman (olan Allah) için verdiÄŸi örnek ile (kız çocuÄŸunun doÄŸumuyla) müjdelendiÄŸi zaman, yüzü simsiyah kesilmiÅŸ olarak kahrından yutkundukça yutkunur. Onlar, süs içinde büyütülüp de mücadelede açık olmayan (kızlar)ı mı (Allah’a yakıştırıyorlar)?” (A. Bulaç Meali); “O Allah’a kız isnad edenlerden birine, Rahman’a isnad ettiÄŸi bir benzerle (kızla) müjde verildiÄŸi zaman, kederinden yutkunur halde yüzü kapkara kesiliveriyor. Süs içinde yetiÅŸtirilib büyütülen ve iddiasını isbat edemiyen kimseyi (yaratılışça pek zayıf olan kızları) mı? (Allah’a çocuk isnad ediyorlar).” (A. F. Yavuz Meali)
Henüz yorum yapılmamış.