Sosyal Medya

Makale

Nazar

Ayetleri belli bir anlayışı dayatacak şekilde okuyanlar, çoğu zaman bunun farkında olmayabilir ve bu durumun bazen istenmeyen sonuçlara yol açması da mümkündür. Bu hususta verilebilecek örneklerden biri de aynı anlamda birleştirilen şu iki ayrı ayettir:

“(Mısır’a hareket etmek üzere olan çocuklarına) dedi ki: “- Ey yavrularım! Şehire bir kapıdan girmeyin de, ayrı ayrı kapılardan girin (size nazar değmesin). Böyle olmakla beraber, Allah’ın hükmünden hiçbir şeyi sizden gideremem. Hüküm ancak Allah’ındır; yalnız ona tevekkül ettim ve tevekkül edenler de yalnız ona dayanıp güvenmelidirler.” (1)

“Doğrusu o kâfirler, Kur’an’ı işittikleri vakit, (sana olan düşmanlıklarından dolayı) az kalsın gözleri ile seni devireceklerdi. Hâlâ da (senin için): “-Muhakkak O bir mecnûndur.” diyorlar.” (2)

Yukarıdaki iki ayet de nazarla ilişkilendirilir. (3) Bu ayetlerle bu tür bir ilgi/ilişki kurulması katiyen doğru değildir. (4) İlkinde Yakup (as), oğullarının daha önce Mısır’da başlarına gelen olaylar sebebiyle bu sefer bir tedbir olarak ayrı ayrı kapılardan girmelerini tavsiye eder. Çünkü ilk gidişleri bilindiği gibi sorunlu olmuş hırsızlıkla suçlanmışlar ve Bünyamin’i orada bırakmak zorunda kalmışlardır. Şüphesiz bu Yusuf (as)’un bir tertibidir ama onlar açısından ortada anlam veremedikleri bir durum vardır. Bu sefer babaları birinin başına önceki gibi bir iş gelirse diğerinin yardım etmesi ya da haber verebilmesi için bu önlemi almalarını ister. Burada tehlikelere karşı tedbirli olmak amaçlanmıştır ki bu yaklaşım tevekkülün ayrılmaz bir parçasıdır. Fakat ellerinden geleni yapmalarına rağmen Allah’ın bir takdiri varsa buna güç yetmeyeceği de ifade edilir.

Bu yorum olağanüstü güzeldir ve olağan sonuçları vardır. Yakup (as)’un şahsında bir peygamberin nasıl davrandığını resmeden bu sahneler, okuyucu açısından öğüt yüklüdür. Her peygamber gibi onun da gaybı bilmediğini ve bu yüzden elinden gelen bütün tedbirler alarak hareket ettiğini gösterir. Olayı, kulun davranış biçimi açısından okumak kişinin örnek alması için zaruridir. Oysa meseleyi nazar gibi gayba dair bir konu hâline getirenler bu dersleri alamazlar. Farklı kapılardan girmek başa gelmesi muhtemel tehlikelere karşı bir taktik ve tedbirdir. Konunun hiçbir açıdan nazara karşı korunmayla alâkası yoktur. Üstelik bu açıdan alınabilecek bir ders bulunmadığı gibi konuyu bu şekilde ele alıp okumak, mevcut/mümkün olan derslerin de çıkarılmasına engel teşkil etmektedir.

Kalem suresindeki ayette ise kâfirlerin gözlerinden kustukları kin dile getirilir. (5) Peygamber (sav)’i bakışlarıyla rahatsız etmeye ve ona “mecnun” demeye devam etmeleri hâlinde, ondan bütün bu olumsuz tabloya karşılık direnmesi ve mücadelesine devam etmesi istenir. Nihayet surenin başından itibaren anlam, bir bütünlük arz eder ve bu akışın dışına çıkılarak farklı anlamlar üretmek doğru olamaz. Ayette üzerinde durulan konu, gözüyle devirmek ya da kaydırmak değil, kâfir ve müşriklerin kin ve kıskançlıkları sonucu takındıkları olumsuz tavırdır. Bu da Türkçe’de gözüyle yemek, yani yiyecekmiş gibi bakmak anlamına gelir. Aynı şekilde gözünde perde olması (2/7, 45/23), gözün aydın olması (33/51), gözün hoşlanması (43/71), gözüne mühür basmak (16/108) ve gözlerin hainliği (40/19) şeklindeki tamlamalar da insanın olumlu veya olumsuz tavırlarına karşılık mecaz olarak kullanılmıştır.

Her iki olayın da nazar ile alakası yoktur. Bağlamları buna müsaade etmez. Ayetleri bu şekilde bağlamından kopararak farklı anlamlar çıkarmak hiçbir zaman doğru sonuçlar vermeyecektir.

Dipnotlar:

1. Yusuf suresi, 67. ayet. (A. F. Yavuz Meali); “(Hareketleri esnasında da, şunu) söyledi: ‘Oğullarım, (Mısıra) hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. (Bununla beraber bu sözümle) Allah (ın kazasından) hiçbir şey’i sizden gideremem. Hüküm Allah’tan başkasının değildir. Ben ancak Ona güvenip dayandım. Tevekkül edenler de yalınız Ona güvenip dayanmalıdır.” (H. B. Çantay Meali); “Sonra şöyle dedi: Oğullarım! (Şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan (gelecek) hiçbir şeyi sizden savamam. Hüküm Allah’tan başkasının değildir. (Onun için) ben yalnız O’na dayandım. Tevekkül edenler yalnız O’na dayansınlar.” (Diyânet Vakfı Meali); “Ve dedi ki: ‘Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah’tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O’na tevekkül etmelidirler.’ ” (A. Bulaç Meali)
2. Kalem suresi, 51. ayet. (A. F. Yavuz Meali); “O inkâr edenler Zikr (Kur’an)’i işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi. ‘O mecnundur.’ diyorlardı.” (S. Ateş Meali); “Bu nedenle, hakikati inkâra şartlanmış olanlar bu uyarı ve öğüdü her duyduklarında gözleriyle seni öldürecek gibi olsalar ve ‘(Muhammed mi?) o kesinlikle bir delidir!’ deseler bile, (sabırlı ol.)” (M. Esed Meali); Bu meallerde yer alan deli veya mecnun kelimesi de o günkü iddia ile bugünkü karşılığı açısından doğru bir ifade oluşturmaz.
3. Kurtubî, El-Câmi’u Li-Ahkâmi’l-Kur’an, c. 9, s. 340, 341.
4. Burada mesele, nazarın var ya da yok olması değil, ayetlerin bu konuyla alâkasının bulunmaması veya surenin bağlamının ayetlere yüklediği anlamla halk arasında bilinen şekliyle nazar arasında bir ilişkinin olmadığıdır.
5. “Kalem Suresi”, Musa Şimşekçakan, Sözün Gücü, (İlahî Vahyin Rehberliği)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.