Makale
Vefa
-Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki? der,
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar derki,
-Bu zat benim yerime kalır, o zat Hz Peygamberin en iyi arkadaÅŸlarından, Ebu Zer’den baÅŸkası deÄŸildir.
Hz Ömer Ebu Zer’e dönerek
-Ey Ebu Zer delikanlıyı duydun, der.
O yüce sahabe:
-Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur, Medine’nin ileri gelenleri Hz Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceÄŸini, dolayısıyla Ebu Zer’e verilecek idamın yerine, maktulün diyetinin verilmesini teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz, derler.
Hz Ömer kendinden beklenen cevabı verir, derki,
Ebu Zer ise tam bir teslimiyet içerisinde derki,
-Biz de sözümüzün arkasındayız.
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.
Hz Ömer gence dönerek derki,
Evladım gelmeme gibi önemli bir fırsatın vardı neden geldin.
Genç vakurla başını kaldırır ve:
-Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye geldim, der.
Hz Ömer başını bu defa çevirir ve Ebu Zer’e derki,
-Ey Ebu Zer sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu da onun yerine kefil oldun
-Bu kadar insanın içerisinden beni seçti, insanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim der.
Sıra gençlere gelir derler ki,
-Biz bu davadan vazgeçiyoruz, bu sözün üzerine Hz Ömer :
-Ne oldu biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz?
Gençlerin cevabı muhteşemdir:
- Merhametsiz insan kalmadı demeyesiniz diye.
Vefa nedir, bilir misin? Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefâ; dostluÄŸun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefâ; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır. (Celaleddini Rumi)) ...
“Sevgi, dostluk ve baÄŸlılıkta sebat etmek, sözünde durmak.”
Dikkat edelim: Tutmak deÄŸil, durmak.
Vefa ile müteveffâ kafiyelerinin çok sık kullanıldığı ÅŸu günlerde, aklıma ilk gelen söz, “Vefaya veda etmeyin, iyilik gördüğünüz insanı unutmayın.”
Bir de yasal uyarı: Vefa, imanın ta kendisidir.
Neden mi?
Çünkü Ä°manı tanımlayabilmek için “küfr”ü tanımlamak lazım gelir.
Küfr: Bir ÅŸeyin üstünü örtme, saklama, görünmez kılma, nimete nankörlük etme…Çiftçinin tarlaya attığı tohumun üstünü topraklama örtme eylemine dahi denir.
Öte yandan, kimse vefasız olduÄŸunu kabul etmez. Herkesin kendine göre 'haklı bir gerekçesi' mutlaka vardır. Hatta eÅŸi benzeri görülmemiÅŸ bir nankörlüğün içinde olanlar bile vefadan dem vurabilir. BoÅŸuna dememiÅŸler: “Bu nasıl bir dünya, hikayesi zor.”
Olumsuz örneklerin beni götürdüğü yer, tam olarak şurasıdır:
Vefa, kendini bilmektir. Dönüp bakmaktır. Unutmamaktır.
Bunların kolay olduğunu elbette söyleyemem. Kolay olmadığı için, hep aynı noktaya geliyoruz; vefa ve vefat.
Ayrılıktan şiddetle kaçınmak ve birlikte olmaya ısrarla devam etmek' nasihatine rağmen, insanların yolları ayrılabilir, öncelikleri değişebilir. Öncelik bahsi ve önem sıralaması, uzun bir listedir. Sözgelimi, siz, manzara olsun diye evinizin bahçesine ağaç dikersiniz. Bir başkası da, manzaranın önünü kapatıyor gerekçesiyle ağaçları kesebilir. Galiba budur.
Bize düşen, her türlü olumsuzluğa rağmen, vefa yokuşunu çıkmaya çalışmaktır. Yokuşun sonunda güzel bir şey olmayabilir, olsun.
Ä°nancıma göre, vefa doÄŸuÅŸtandır, vefasızlık ise sonradan edinilir. Mesela, “siyasette vefa yoktur” derseniz, vefasızlığı normal bir davranış gibi görmüş ve göstermiÅŸ olursunuz.
Aynısı, hayatın her alanı için geçerlidir.
Denilir ki, insanın terbiyesi musibet anında ortaya çıkar. Vefalı olup olmadığımız da olumsuz şartlarda, zor zamanlarda kendini belli eder. Üzerimizde hakkı ve hukuku olan insanların zor zamanlarında, onların yanında mıyız, yoksa başka bir yerde mi? Az biraz mesafe aldığımızda, bizde emeği olanları görmezlikten geliyor muyuz?
Geliyoruz. Üzülerek söyleyelim ki, çeşitli ödeme biçimleri vardır ve bunlardan biri de vefasızlıktır.
Yapılan iyilikler, verilen emekler, elbette alacak hanesine yazılmaz. Fakat vefa diye bir şey varsa, ki var, işte o beklenir.
Vefasız kimse, kıymetleri ve emanetleri kırarak, kullanarak ilerler.
Oysa dünya taşınmaz maldır ve buradan götüreceğimiz şeyler bellidir.
Kusur aramaya başlarsak, kusursuz insan olmadığını görürüz. Aramayalım.
Arayacaksak da, önce kendimizden başlayalım.
Henüz yorum yapılmamış.